Schneider Electric`ten

January 13, 2018 | Author: Anonymous | Category: N/A
Share Embed


Short Description

Download Schneider Electric`ten...

Description

editör

Tabii ki ve iyi ki, Türkiye’mizde iyi şeyler oluyor! Örneğin; bu yıl 17 - 20 Mart tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen WIN Eurasia Automation Fuarı, katılımcıların sergilediği yenilikçi ürünler ve çözümlerle Avrasya’da Endüstri 4.0’ın gelişimine en büyük katkılardan birini sundu. Fuar süresince gerçekleşen forumlar ve panellerde de üretim sektöründe geleceğin teknolojileri ön plandaydı. Bu fuarda Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneğimiz ENOSAD desteğiyle düzenlenen ve 4 gün boyunca devam eden “Otomasyon Forumu ile fuarın ikinci günü düzenlene Endüstri 4.0 Paneli, bizce fuarda zirve yaptı. (Haberin ayrıntıları, iç sayfalarımızda!) Şimdi, küresel ölçekte Dördüncü Sanayi Devrimi olarak da kabul edilen Endüstri 4.0, artık giderek global ekonomiyi baştan aşağıya etkiliyor ve kelimenin tam anlamıyla her sektörü değiştirmeye başladı bile. Bu yeni gelişmeyle birlikte, üretim sürecindeki makine, bilgisayar, sürücü ve kontrol cihazlarının birbiriyle iletişim kurabilmesi ve insanlardan neredeyse tamamen bağımsız olarak kendilerini koordine ve optimize edebilmeleri mümkün. Bu gelişme üretim süresini, maliyeti ve enerji kullanımını azaltırken üretim kalitesini artırıyor ve “akıllı fabrikaları” sektörün merkezine taşıyor. Bu gelişme, istesek de istemesek de, etkilerinden kaçınamayacağımız bir süreç demektir. Bu süreci, kaçınılmaza teslim olmak yerine, bir fırsat olarak değerlendirmek çok daha akılcı, kazançlı ve verimli olmaz mı? Dolayısıyla hem firmalar hem sektörler bazında bu sürece hızla hazır olmamız gerekir diye düşünüyoruz. Bu noktada, gerek WIN Eurasia Automation Fuarı kapsamında konuya eğilinmesi hem de ENOSAD’ın etkinlikleriyle Endüstri 4.0 bağlamında Avrupa’nın bile önünde gitmesi, her hâlükarda kutlanacak bir olaydır. (Bu arada bir hatırlatma da yapmak lazım. 11 – 14 Şubat’taki WIN Eurasia Metalworking Fuarı’nın “Robotik Özel Bölümü”, ENOSAD işbirliği ile gerçekleşmiş; yapılan organizasyonda yer alan sunumlar, uygulamalar ve çözüm gösterileri, fuara katılımı yükseltmişti.) Sözü uzatmayalım. Dikkat çekme noktamız şu: Endüstri 4.0’a her düzeyde (Firma, Sektör, Üniversite, Meslek, Kişi, Girişimci, Yatırımcı…) daha yoğun olarak bakmalıyız. Duyurumuz şu: ENOSAD’ın 2. Uluslararası İleri Endüstriyel Otomasyon Kongre Ve Sergisi çalışmaları devam ediyor. Çağrımız şu: Herkesi çalışmalara -katkı ve katılımlarıyla- bekliyoruz. Görüşmek üzere… Sevgilerimle. Turan Türkmen

EK­SEN

Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti. Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com

Ya­yın Ku­ru­lu: Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk. Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek. Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com Ya­yın Da­nış­man­la­rı: Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek. Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl. Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl. Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl. Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl. Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk. Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl. Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü. Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi. Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl. Dr. Meh­met Çe­vik / Dal En­gi­nee­ring Dr. Müh. Ah­met Din­çer / Bosch Rex­roth A.fi. Sevtap İnan / Sie­mens M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon Levent Fadıloğlu / Schnei­der Cen­giz Me­riç / Hi­pafl Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi. Çağrı Hekimoğlu / Esit Gök­tu€ Gür / Schnei­der H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / Emf Motor ‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji ‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser Mahmut Bertan / We­id­mül­ler Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del Oral Av­c› / Pio­mak Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact fiah­nur Aga­ik / GSD Osman Kutan / ABB Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh. T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk. Tun­cay Soy­dafl / Fes­to Ya­vuz Ço­pur / Pilz Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik Tolga Bizel / Mitsubishi Electric Hakan Aydın / Mitsubishi Electric Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik Tunç Atıl / HKTM Tek­nik Edi­tör: Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com Edi­tör: Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com Gra­fik Ta­sa­rım: Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com

Halkla İlişkiler ve Tanıtım: Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com Uluslararası İlişkiler:Hazal Yalçın info@ek­sen­med­yag­rup.com Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:

Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­[email protected] Me­tin Ya­vuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - AL­MAN­YA in­[email protected] ‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30

Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti. Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440 Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24 E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com

Bas­kı: Doğa Basım Yıl­lık abo­ne­lik: 120.- TL.

Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro

En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir. Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz. Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.

ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ

ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ

ÜYESİDİR.

65

ÜRÜN ve UYGULAMALAR



80

Hızlı, Güvenli Ve Yüksek Verimli Otomasyon MITSUBISHI ELECTRIC

ABB kablosuz ev otomasyonu çözümü sunuyor ABB



Yüksek Sıcaklıklarda ve Yüksek Rakımlarda Yumuşak Yolverici Kullanımı ABB

Dünyanın 185 mm2 Kesitli İlk Yüksek Akım Yay Sıkıştırmalı Klemensi WAGO





■ Genel mimari model - Demiryolu sektörü için standart otomasyon çözümleri PILZ

ÜRÜNLER

■ ABB

■ BECKHOFF

ABB, PointGrab’in varlık analiz sensörleriyle bina otomasyonunun geleceğini sunuyor.

TwinCAT IoT: Buluta giden hızlı, standartlaştırılmış rota

■ NETES MÜHENDİSLİK Fluke 120B Serisi Endüstriyel ScopeMeter® El Tipi Osiloskoplar

■ SCHNEIDER

■ SCHUNK

SCHUNK PGN-plus Permanent: Parça Tutucu Alanında Yeni bir Kalite

10

■ BOSCH

REXROTH Otomasyonda Endüstri 4.0 dönüşümü başlıyor… Bosch Rexroth’tan IPC tabanlı yeni bir kontrol sistemi: ‘IndraMotion MLC’

TEKNOLOJİDE YENİLİKLER Yapay Görme ile Çelik Levhaların Optimal Denetimi



14

104

DOSYA

■ Otomotiv

HABERLER

Sektörü, Son 8 Yılın Zirvesinde! ■ Enosad,

■ Otomotiv

Sektörü’nün Resmi Değerlendirmesi

■ Ototmotiv

Perspektifi

Sektörü’nün Gelecek

“ Otomasyon Forumu” ve “Endüstri 4.0 Paneli” İle, Wın Eurasıa Automatıon Fuarı’nda Zirve Yaptı!

■ General

Electric ve GÜRİŞ’ten Türkiye’nin Rüzgâr Enerjisi İhtiyacını Karşılayacak Güçlü İşbirliği

Schneider Electric’ten “hız kontrol cihazı”: Altivar 320

■ BR

OTOMASYON Multi-touch özellikli Panel PC 900: B&R’dan yeni bir amiral gemisi

■ PILZ

PSENopt Advanced Serisi ile Emniyetli ve Esnek Üretim İmkânı

■ Mitsubishi

Electric ve Taisei Corporation’ın güç birliğiyle Bir Üstün Teknoloji ve Mühendislik Harikası: Marmaray

■ ABB,

ana dağıtım panosu System pro E Power’ı tanıttı.

■ Otomasyon

Toplantısı

Devinin Motivasyon

TEKNOLOJİDE YENİLİKLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

10

TEKNOLOJİDE YENİLİKLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

11

TEKNOLOJİDE YENİLİKLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

12

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

OTOMOTİV SEKTÖRÜ, SON 8 YILIN ZİRVESİNDE!

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliğinden (OİB) yapılan yazılı açıklamaya göre, otomotiv endüstrisi, liderliğini sürdürdüğü şubat ayında, genel ihracat artışını katladı. Türkiye ihracatının yüzde 3 artış ile 10 milyar 790 milyon dolar olduğu şubat ayında, otomotiv endüstrisi yüzde 17 artışla 1 milyar 985 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Otomotiv endüstrisi, böylece hem küresel krizin yaşandığı 2008 yılından bu yana en yüksek şubat ayı ihracat rakamına hem de Türkiye ihracatından son yıllarda aldığı en yüksek pay olan yüzde 18,4 seviyesine ulaştı. OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, şubat ayı ihracat rakamlarını değerlendirirken, son yılların en iyi şubat ayı performansını sergilediklerine dikkati çekti. Sabuncu, en büyük pazar olan AB ülkelerinin sektör ihracatından aldığı payda bugüne kadarki en yüksek oran olan yüzde 81’e ulaşıldığını belirterek, şunları kaydetti: ‘İhracatın en çok yapıldığı Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve İspanya gibi gelişmiş ülkelere yüzde 48’e varan oranlarda artış kaydedildi. Almanya’ya yönelik ihracat artışında, bu ülkeye yönelik yan sanayi ihracatının yüzde 9, binek otomobiller ihracatının yüzde 26 ve otobüs-midibüs-minibüs ihracatının yüzde 41 artması etkili oldu.”

Sektöre dair ilk verimiz, Milliyet Gazetesi’nin Mart 2016 tarihli ve “Otomotivde 8 yıldır böylesi görülmedi!” başlıklı haberi. Haberin devamında ise, “Otomotiv sektörü yüzde 17 artış ve 1 milyar 985 milyon dolar dış satım ile 2008 yılından bu yana en yüksek şubat ayı ihracat rakamına ulaştı. OİB Yönetim Kurulu Başkanı Sabuncu ‘İhracatın en çok yapıldığı Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve

14

İspanya gibi gelişmiş ülkelere yüzde 48’e varan oranlarda artış kaydedildi’ dedi. Türkiye ihracatının lokomotifi konumundaki otomotiv endüstrisi, yüzde 17 artış ve 1 milyar 985 milyon dolar dış satım ile 2008 yılından bu yana en yüksek şubat ayı ihracat rakamına ulaştı.

Sabuncu, sektörün yıl sonunda 23 milyar dolar ihracat hedeflediğini hatırlattı. Şubat ayı verilerine göre, ürün grubu bazında da ihracatta yüzde 36’yı bulan artışlar yaşandı. Sektör ihracatından yüzde 38 pay alan otomotiv yan sanayi, yüzde 11 artışla 761 milyon dolar ihracata imza attı. Yüzde 29 paya sahip binek otomobiller ise yüzde 3 artışla 583 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Yüzde 23 paya sahip eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatı yüzde 36 gibi yüksek bir artışla 467 milyon dolar, otobüs-minibüs-midibüs ihracatı da yüzde 32 artarak 127 milyon dolar oldu. Türkiye otomotiv endüstrisinin en büyük pazarı olan Almanya’ya artış, ocak ayının ardından şubatta da yükselerek sürdü. Almanya’ya ihracat yüzde 32 artışla 339 milyon dolar olurken, diğer en büyük pazarlardan Birleşik Krallık’a yüzde 5 artışla 236 milyon dolar, Fransa’ya yüzde 11 artışla 215 milyon dolar, İtalya’ya yüzde 48 artışla 195 milyon dolar, İspanya’ya yüzde 12 artışla 125 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. Hedef pazarlardan Hollanda’ya ihracat artışı yüzde 172 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşırken, Belçika’ya ihracatta ise yüzde 15, Rusya’ya da yüzde 33’lük düşüş yaşandı. Ülke grubu bazında endüstrinin en büyük pazarı olan AB ülkelerinde, şubat ayı itibarıyla bugüne kadar alınan

15

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Araç toplam pazarı 52.825 adet oldu. 55.331 adet olan 2015 yılı Şubat ayı otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar %4,53 oranında küçüldü. Otomobil ve hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık Şubat ayı ortalama satışlara göre %32,98 artış gösterdi. Türkiye Otomotiv pazarında, 2016 yılı ilk iki aylık dönemde otomobil satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre %2,1 azalarak 63.946 adete geriledi. Geçen sene aynı dönemde 65.351 adet satış gerçekleşmişti. 2016 yılı Şubat ayı Otomobil Satışları bir önceki yılın aynı ayına göre %0,56 azalarak 40.588 adete geriledi. Geçen sene Şubat ayında 40.817 adet satış gerçekleşmişti. Otomobil pazarı, 10 yıllık Şubat ayı ortalama satışlara göre %49,51 artış gösterdi. Türkiye Otomotiv pazarında, hafif ticari araç pazarı 2016 yılı Ocak-Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %12,34 oranında azalarak 21.592 adet seviyesinde gerçekleşti. Geçen sene aynı dönemde 24.631 adet satışa ulaşılmıştı. Hafif Ticari Araç Pazarı 2016 yılı Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre %15,69 oranında azalarak 12.237 adet seviyesinde gerçekleşti. Geçen sene Şubat ayında 14.514 adet satış gerçekleşmişti. Hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık Şubat ayı ortalama satışlara göre %2,70 azaldı.

en yüksek paya ulaşıldı. Şubat ayında yüzde 81’lik paya ulaşan AB ülkelerine ihracat, yüzde 21 artışla 1 milyar 605 milyon dolar olarak gerçekleşti. Sektörün ikinci en büyük pazarı Ortadoğu ülkelerine de yüzde 27 artışla 110 milyon dolar ihracat yapıldı. Yılın ikinci ayında alternatif pazarlar arasındaki Amerika ülkelerine yüzde 13, Afrika ülkelerine yüzde 15 düşüş yaşandı” deniliyor. İkinci adımda, sektörün önde gelen yapılanmalarından olan Otomoiv Distribütörleri Derneği’nin sitesinde yer alan Şubat 2016 tarihli “Türkiye Otomotiv Pazarı Sektörel Değerlendirme”sine bakıyoruz. Değerlendirmeye göre, Türkiye Otomotiv Sektörü 2016 yılı Ocak-Şubat döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre toplam pazar %7,5 azalarak 87 bin 963 adet, üretim %3,2 artarak 218 bin 280 adet ve ihracat %4,8 artarak 167 bin 482 bin adet oldu. İhracat değeri ise %2 oranında artarak 3 milyar 575 milyon dolar seviyesine ulaştı. Türkiye Otomotiv Sektörü 2016 yılı Şubat ayında, geçen

16

yılın aynı ayına göre toplam pazar %7,4 azalarak 54 bin 223 adete, üretim %10,7 artarak 120 bin 691 adete ve ihracat %22,4 artarak 98 bin 682 bin adete ulaştı. İhracat değeri ise %16 oranında artarak 2 milyar 27 milyon dolar seviyesine ulaştı. Türkiye Otomotiv toplam pazarı (otomobil, hafif ticari araç ve ağır ticari araç) 2016 yılı Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %7,51 azalarak 87.963 adet oldu. Geçen sene aynı dönemde 95.109 adet satış gerçekleşmişti. 2016 yılı Şubat ayı toplam pazarı 54.223 adet oldu. 58.533 adet olan 2015 yılı Şubat ayı toplam pazar satışlarına göre %7,36 oranında küçüldü. Türkiye Otomotiv Pazarı, 10 yıllık Şubat ayı ortalama satışlara göre ise %28,32 arttı. Türkiye Otomotiv pazarında 2016 yılı ilk iki aylık dönemde otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı 85.538 adet olarak gerçekleşti. 89.946 adet olan 2015 yılı aynı dönemi otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar %4,90 oranında azaldı. 2016 yılı Şubat ayı Otomobil ve Hafif Ticari

Türkiye Otomotiv pazarında, ağır ticari araç pazarı 2016 Ocak-Şubat döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre %53,03 azalarak 2.425 adet oldu. 2015 yılı aynı döneminde 5.163 adet satış gerçekleşmişti. Ağır ticari araç pazarı 2016 Şubat ayında geçen yılın aynı ayına göre %56,34 azalarak 1.398 adet oldu. 2015 yılı Şubat ayında 3.202 adet satış gerçekleşmişti. 2016 yılı Şubat sonu otomobil pazarı motor hacmine göre incelendiğinde, en yüksek paya %96,2 oranıyla yine 1600cc altındaki otomobiller 61.518 adet ile sahip oldu. Ardından %2,93 pay ile 1600-2000cc aralığındaki otomobiller ve %0,86 pay ile 2000cc üstü otomobiller yer aldı. 2015 yılı aynı döneme göre, 1600cc altındaki otomobil satışlarında %1,52 ve 1600-2000cc aralığında motor hacmine sahip otomobil satışlarında %17,99 azalış görülürken, 2000cc üstü otomobillerde %0,55 artış görüldü. 2016 yılı iki aylık döneminde 85kW altı 1 adet ve 121kW üstü 3 adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşti. 2016 yılı Şubat sonu otomobil pazarı ortalama emisyon değerlerine göre incelendiğinde, en yüksek paya %46,25 oranıyla 100-120 gr/km arasındaki otomobiller (29.577 adet) ve ardından yine %24,78 pay ile 120-140 gr/km arasındaki otomobiller (15.846 adet ) sahip oldu. 2016 yılı Şubat sonu dizel otomobil satışları geçen yılın

aynı dönemine göre %1,29 oranında azaldı. 2016 yılı Şubat sonu otomobil satış adetleri, 2015 yılı aynı dönemi ile kıyaslandığında, dizel payı %61,90’dan %62,41’e (39.910 adet) yükseldi. 2016 yılı Şubat sonu otomatik şanzımanlı otomobil satış adetleri 2015 yılı aynı döneme göre %19,80 arttı. 2016 yılı Şubat sonu otomobil satış adetleri geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında, otomatik şanzımanlı otomobil satışlarının payı %44,99’dan %55,05’e (35.202 adet) yükseldi. 2016 yılı Şubat sonu otomobil pazarı segmentinin %80,12’sini yine vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerinde yer alan araçlar oluşturdu. Segmentlere göre değerlendirildiğinde, en yüksek satış adetine %49,59 pay alan C (31.709 adet) segmenti ve ardından %30,02 pay ile B (19.196 adet) segmenti ulaştı. 2016 yılı Şubat sonu otomobil pazarı kasa tiplerine göre değerlendirildiğinde, en çok tercih edilen gövde tipi yine Sedan otomobiller (%47,69 pay, 30.494 adet) oldu. Sedan otomobilleri, %30,43 pay ve 19.456 adet satış ile H/B ve %16,15 pay ve 10.328 adet satış ile SUV otomobiller takip etti. 2016 yılı Şubat sonu Hafif Ticari Araç Pazarı gövde tipine göre değerlendirildiğinde, en yüksek satış adetine %68,67 pay ile Van (14.827 adet), ardından %12,40 pay ile Kamyonet (2.678 adet), %11,36 pay ile Minibüs (2.453 adet) ve %7,57 pay ile Pick-up (1.634 adet) yer aldı. TÜİK verilerine göre, 2015 yılında Türkiye 2. el araçları toplam pazarı %13,4 artarak 6 milyon 360 bin adet ile yeniden el değiştirdi. 2014 yılı aynı dönemde 5 milyon 610 bin adet

17

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

örleri Derneği (ODD), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD), Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) ve bu derneklerin üyelerinin destekleriyle ERA Research & Consultancy tarafından gerçekleştirilmiş.

Araştırmanın “Genel” değerlendirme verileri şöyle:

olarak gerçekleşmişti. 2015 yılında toplam otomobil ve ticari araç 2.el pazar %13,2 artarak 5.814.936 adete ulaştı. Otomobil pazarı %75,6 pay ve 4.396.961 adet ile ilk sırada yer aldı. Otomobil pazarını %17,8 pay ve 1.033.050 adet ile kamyonet pazarı izledi.

• Vergilerin önemi giderek artıyor. Hurda araç programı ve çevre dostu araçlar da önem kazanıyor. • Yöneticilerin %88’lik bir kısmı pazarın büyüyeceğini öngörüyor, ancak büyümenin yavaşlaması bekleniyor. • Vergi yükleri otomotiv sektörünün büyümesinde %13’lük bir farkla en önemli konu. • Katılımcıların %63’ü BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) otomotiv üreticilerinin Avrupa pazarına girmesini ve bu yatırımların kısa sürede gerçekleşmesini bekliyor. • Doğu Avrupa ülkelerinin puan kaybetmesi Türkiye’ye büyüme fırsatı olarak yansımadı. • Türkiye otomotiv sektöründe, önümüzdeki 5 yıl için yeni yatırım beklentisi önemli oranda azaldı. • Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve iç pazarın büyümesi, yeni bir yatırım gelmesi için en önemli koşullar. Araştırmanın “Pazar”a ilişkin değerlendirme verileri, araştırmaya katılanlar nezdinde, aşağıdaki gibi:

ODD

İlginçtir, anlaşılan Otomtotiv Sektörü’ne ilişkin bu olumlu değerlendirme yaklaşımı, geçen yıldan beri sürüyor. Örneğin bu pozitif yaklaşımı, Otomotiv Sanayii Derneği sitesinde bulunan KPMG Türkiye 2015 Otomotiv Yöneticileri Araştırması “Türkiye Otomotiv Sektöründe Yeni Stratejik Yatırım Hedefleri 2015” araştırmasında da görüyoruz. Araştırma, KPMG Türkiye yönetiminde Otomotiv Distribüt-

18

• Pazar tarafında vergiler, milli gelir artış hızı ve kriz sonrası Avrupa’nın geleceği bu sene de en önemli konular arasında. • Pazardaki başarının %25 oranında fiyat ve satış teşviklerine bağlı olduğuna inanılıyor. Finansal hizmetler de buna dahil edilirse toplam oran %47’de seyrediyor. • Yöneticilerin çoğunluğu kâr merkezlerinde kârlılıkların azalmasını bekliyor. • Müşteri memnuniyetinin yolu, müşterinin ihtiyaçlarına özel satış, servis ve yan hizmetlerinden geçiyor. • Güvenlik özellikleri alım kararlarında önem kazanarak yakıt verimliliğinden sonra ikinci sıraya yerleşti. • Servis ve yedek parçanın yanında iletişim üçüncü en önemli satış sonrası hizmet konusu. • Katılımcıların %86’sı oto kiralama sektöründeki büyümenin, otomotiv pazarının en az %10 üzerinde gerçekleşmesini bekliyor.

OYDER

• “Kârlılığın alınan riskleri karşılamaması” ve “Sağlayıcılar ile ilişkilerdeki eşitsizlik”, büyük bir farkla

yetkili satıcılık mesleğinin en önemli konuları. • “Sektör hakkındaki hükümet politikaları” ve “Ekonomik çalkantılar ve istikrarsızlık”, mesleği etkileyen en önemli dış faktörler. • Yetkili satıcılar 5 yıl içinde ”MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) sisteminin emisyona bağlı olarak değişmesini” bekliyor. • 4 yetkili satıcıdan 3’ü “Araç alımının halen sınıf tanımında sosyal bir etkisi” olduğuna inanıyor. • Yetkili satıcıların önümüzdeki 5 yıllık süreçte “profesyonel olarak kullanılmış araç (2.el) satış organizasyonu” kurmaları bekleniyor.

Araştırmanın “Sanayi”ye ilişkin değerlendirme verileri ise şöyle: OSD

• Üreticiler önümüzdeki 5 yılda üretimin artacağından %100 emin. • Kapasite artışı beklentisinde daha düşük seviyeye doğru bir eğilim var. • Türkiye’ye yeni bir yatırım gelmesinin önündeki engellerin başında bu sene, çok büyük bir artışla iç pazarın yetersizliği geliyor. • Gelişmekte olan pazar ülkeleri ile ikili anlaşmaların önemi artıyor.

• Ar-Ge ve ürün geliştirme faaliyetlerine verilen önem halihazırda çok yüksek bir seviyedeyken daha da önem kazandı. • Yeni araç projelerinde tedarik sanayisi ile ortak tasarımda en önemli konu olan Ar-Ge ve test altyapısının kurulmasına verilen önem daha da arttı.

TAYSAD

• Ar-Ge bu sene de tedarik sanayisinin öncelikli konusu. Tedarik zinciri yönetimine gösterilen ilgi ise düşüyor. • Elektrikli/elektronik araç teknolojileri bu sene en olumlu stratejik yatırım alanı olarak değerlendiriliyor. • Yeni küresel yatırımlar için teşvik ve yatırım ortamının iyileştirilmesinin yanında Ar-Ge işbirliği ihtiyacının da altı çiziliyor. • Rusya %14’lük bir düşüşe rağmen ilk sıradaki yerini korurken Çin arayı kapatmaya başladı. Doğu Avrupa ülkelerine ilgi ise yeniden artıyor. • Rusya’ya yatırım planları gerilerken Çin, Doğu Avrupa, Almanya ve Hindistan önem kazanıyor. Araştırmada, “Türkiye’ye önümüzdeki 5 yıllık süre içinde yeni bir yatırım gelmesini (şu an Türkiye’de üretim yapmayan bir otomobil/hafif ticari araç üreticisinin gelmesini) bekliyor musunuz?” sorusuna verilen cevaplara göre; Türkiye otomotiv sektörü yöneticilerinin %61’i geçen

19

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

üç yıl içinde %15 gerilemiş durumda. Çin’den yeni yatırım gelmesini bekleyenlerin oranı da düşüş gösteriyor; 2013’teki %28 seviyesinden %21’e geriledi. Bu doğrultuda, Avrupa ve Çin’den yatırım gelmeyeceğini düşünen katılımcıların diğer bölgelerden de yatırım beklemediğini söylemek mümkün. Araştırmada, Türkiye otomotiv sektörü yöneticilerine önümüzdeki 5 yıl içerisinde Türkiye’ye yeni yatırım gelmesi için hangi gelişmelerin önem taşıdığını sorulduğunda, %81 ile “Yatırım ortamının iyileştirilmesi” birinci, %74 ile “İç pazarın büyümesi” ikinci, %47 ile “Bölgedeki jeopolitik risklerin azalması” üçüncü sırada belirtilmiş. Bu sonucun değerlendirmesi ise şöyle: “Şu bilinen bir gerçek ki, Türkiye’de halihazırda yatırım yapmış olan üreticiler, yatırımlarını artırıyorlar. Ancak yeni otomotiv üreticilerinin planları konuşulmuyor. Yatırım ortamının iyileştirilmesi sadece teşvik anlamına gelmeyip bunun dışında vergi kanunlarından hukuki düzenlemelere, lojistik ve altyapıdan rekabet kurallarına kadar birçok unsuru barındırmaktadır.” Araştırmada, “Önümüzdeki beş yıllık süreçte, Türkiye otomotiv pazarında başarılı olmak için hangi konular önem kazanacaktır?” sorusuna verilen cevaplara göre; üç senedir fiyatlandırma ve satış teşvikleri ilk sırada yer alıyor. Finansal hizmetler biraz daha önem kazanarak %22 ile ikinci sıraya çıkarken, geçen sene %20 ile ikinci sırada yer alan yeni ürün geliştirme konusu %6 azalarak gündemin gerilerine düşmüş görünüyor. Aynı zamanda ürün kalitesinin iyileştirilmesi de %6’lık bir artış göstermiş. Bir önceki sene bayi ağının genişliği/kalitesi değer kaybetmişken, bu sene yeniden önem kazanıp %14’e çıktığını görülüyor. En sabit trendi ise pazarlama faaliyetlerinde gözlemleyebiliyor. Bu konunun ikinci kez gerileme gösterdiğini de söylemek mümkün.

sene Türkiye’ye beş yıl içinde yeni bir yatırım gelmesini bekliyorken, bu sene bu oran %55’e gerilemiş görünüyor. Yatırım beklemediğini belirten katılımcıların oranı 2013’te %23 iken bu yıl oranın %42’ye çıkmış olması dikkat çekici bir gelişme. Diğer taraftan, çoğunluk (%28) halen yatırımın Avrupa’dan geleceğine inanıyorsa da bu beklenti

20

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

OTOMOTİV SEKTÖRÜ’NÜN RESMİ DEĞERLENDİRMESİ

Bu çerçevedeki en kapsamlı ve yeni veriler, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Otomotiv Sektörü Raporu 2015/2” çalışmasında görülüyor. Rapora göre, “Türkiye’de otomotiv sanayinin güçlü sermaye yapısı, yabancı ortaklıklar, güçlü yan sanayinin varlığı, nitelikli işgücü, coğrafi konum, esnek üretim yapabilme yeteneği, kalite sisteminin sağlanmış olması rekabet açısından sektörün güçlü yanlarını oluştururken; düşük kapasite kullanım oranından kaynaklanan yüksek üretim maliyeti, dış pazarlarda yaşanan sorunlar, ana - yan sanayi ilişkilerinin yetersizliği ve yeterli sinerji yaratılamaması gibi unsurlar sektörün zayıf yönlerini oluşturmaktadır. Günümüzde otomotiv sektöründe uluslararası boyutta çok ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. Geçmişte ağırlıklı olarak fiyat rekabeti söz konusu iken, günümüzde fiyatla beraber kalite, ürün çeşitliliği ve geleceğe yatırım rekabet açısından önemli unsurlar halini almıştır. Özellikle doymuş pazarlarda, satışları müşteri tercihleri belirlemekte ve dolayısıyla ürün geliştirme, marka ve model yaratabilme gibi unsurlar önem kazanmaktadır. Bu kapsamda Ar-Ge harcamaları önem kazanmakta ve bu harcamaların önemli bir kısmı çevre normlarına uyum, alternatif

24

yakıt kullanımı, yakıt tasarrufu, güvenlik, hafiflik gibi alanlara ayrılmaktadır. Otomotiv sanayinde yaşanan büyük rekabet sonucunda azalan kâr oranları, Ar-Ge harcamalarının artması ve yeni teknoloji kullanımına yönelik yüksek yatırım gerekliliği nedeniyle, şirketler arası birleşme yoluyla güç birlikteliklerde artış görülmektedir. Bugün gelinen noktada, üretim ve pazarlama alanlarında küresel entegrasyon büyük oranda tamamlanmıştır. Otomotiv sektörü, üretimde kalite yönetimi ve verimlilikteki yetkinliğini, küresel ve gelişmiş pazarlara yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır. Otomotiv sektöründe gerek ithalat anlamında gerekse ihracat anlamında birçok ürün dış ticarette yer almaktadır. Bu sektörde ithalat ve ihracat dengesi oldukça önemlidir. İthal ve ihraç edilen mamullerin mali yükü oldukça fazladır. Bu yükün dengede tutulması ülke ekonomisi için oldukça önemlidir. Otomotiv sektörü piyasadaki değişimlerden çok hızlı etkilenmektedir. Bu nedenle yıldan yıla bu sektörde dalgalanmaların fazla oluşu son derece normal karşılanmaktadır.

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Diğer taraftan, otomotiv sanayisinde teknolojinin gelişim gösterdiği elektrikli araçlar konusu da üzerinde stratejik planlar yapılması gereken bir konudur. Hem çevreye duyarlı olması hem de yakıt maliyetini azaltması bakımından otomotiv sektörünün elektrikli araçlara doğru yöneleceği tahmin edilmektedir. Özellikle, binek araçlarının yüksek miktarda karbon salınımlarına neden olduğu düşünülürse, Kyoto Protokolünün getirdiği yükümlülükler konusunda hassas davranan ülkeler açısından bu konu önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, birçok ülke bu araçlara yönelik satın alma vergisinde indirim ve yol vergisinden muafiyet başta olmak üzere çeşitli teşvikler uygulamaya başlamıştır. Bu noktada, ülkemizde bu yeni teknolojiye sahip araçların teşviki konusunda da çalışmalara başlanmış, ilk etapta ülkemizde motorlu araç satın alımlarında uygulanan ÖTV’de indirime gidilmiştir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulu’nun 2011/1435 sayılı kararı ile değiştirilen ÖTV uygulamasına göre; sade elektrikli otomobiller motor güçlerine göre sınıflandırılmış ve en düşük yüzde 3 ile en fazla yüzde 15 olmak üzere bir ÖTV uygulanmıştır. Bu uygulamanın elektrikli araçlara olan rağbeti artıracağı öngörülmektedir. Türkiye otomotiv sektöründe uygulanan üretim yöntem ve teknolojileri, uluslararası düzeyde ana firmaların kullandıkları yöntem ve teknolojilerle eşdeğerdedir. Dünyada zamanla kendini göstermeyi başaran Türk otomotiv sektörü, gelişimini devam ettirebilmek için verimlilik, üretim, ihracat gibi birçok yönden öne geçmek zorundadır. Bu konuda dünyada

hızla gelişen teknolojilerin yakından takip edilmesi, ana ve yan sanayi arasında işbirliği, teşvikler, yatırımların arttırılması gibi birçok unsur ön plana çıkmaktadır. Olumsuzlukların giderilmesi için gerekli önlemlerin alınması, sektörün daha da genişleyip güçlenmesini sağlayacaktır. Otomotiv sektörü bugün olduğu gibi gelecekte de Türk ekonomisi için hayati önem taşıyan konumunu koruyacaktır. Vergi gelirlerine, istihdama ve ödemeler dengesine çok büyük katkılar yapan bu sektörün daha da gelişip uluslararası rekabet gücünü artırması, Türkiye ekonomisinin büyümesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu rapor kapsamında, otomotiv sektörünün dünya ekonomisi ve ülkemizdeki durumu, üretim ve istihdam yapısı, dış ticareti, bölgesel ve kümelenme yapısı, diğer sektörlerle etkileşimi, Ar-Ge ve yatırım politikaları, gelecekteki stratejisi ve projeksiyonları değerlendirilmiştir. Sektörün Genel Durumu: Otomotiv sektörü, dünyanın en büyük yatırımlarının gerçekleştiği sektörlerden birisidir. Sektörde, Ar-Ge ve üretim kapsamında 85 Milyar Euro’luk yatırım harcaması gerçekleştirilmekte ve yatırım yapılan ülkelerde 433 Milyar Euro’nun üzerinde vergi geliri sağlanmaktadır. Otomotiv sektörünün 2 Trilyon Euro civarında cirosu bulunmaktadır. Bu veri, dünyada ilk sıralarda yer alan sayılı büyüklükteki ülkelerin ekonomisine karşılık gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, eğer otomotiv sektörü bir ülke olsaydı, bu ülke dünyanın altıncı büyük ekonomisi olacaktı. Dünya ekonomisi ölçeğinde bu kadar büyük bir paya sahip olan sektör 8 milyondan fazla doğrudan istihdama sahiptir. Bu rakam dünya imalat sektörü istihdamının yüzde 5’inden daha fazladır. Dünya otomotiv sektöründe dolaylı istihdam ile birlikte 50 milyondan daha fazla kişinin istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Dünya otomotiv sanayisinde küresel ölçekte 20 civarında ülkede faaliyet gösteren yaklaşık olarak 50 adet motorlu taşıt üreticisi firma bulunmaktadır. Üretim genel olarak otomobil ve ticari araç olarak sınıflandırılmaktadır. Sanayide yapılan üretimin yüzde 90 gibi büyük çoğunluğunu otomobil ve kamyonetlerden oluşan hafif araçlar sınıfı oluşturmaktadır. Üretim adetleri otomobil sınıfına göre nispeten az olan diğer araç sınıfları (minibüs, midibüs, otobüs, kamyon, çekici vb.) ise istatistiklerde ticari araç-

25

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

lar olarak anılmaktadır. Dünyada 2014 yılında motorlu araç üretimi, bir önceki yıla göre %3,9 artarak 1.170.445 adet gerçekleşmiştir.

Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu: Türkiye’de otomotiv sektörü 1960’lı yıllardan itibaren önemli gelişmeler kaydetmiştir. Sektör, 1990’lı yıllarda ihracata yönelik rekabetçi bir nitelik kazanmış ve 1990’lı yılların sonlarına doğru Türkiye’de dünyanın önde gelen otomotiv firmalarının Türk ortaklarla kurdukları tesislerle birlikte önemli bir konum elde ederek bunlardan bazıları ortak oldukları yabancı otomotiv firmalarının ihracat üssü haline gelmiştir. İhracatta yaşanan bu büyüme, önde gelen üreticilerin Türkiye’deki tesisleri küresel üretim planlarına dâhil etmesiyle ortaya çıkmıştır. Küresel ve bölgesel satış amacıyla her geçen gün daha çok sayıda model Türkiye’de üretilirken, Türkiye’de üretilmeyen diğer araçlar ise ithal edilmektedir. Türkiye’nin bu şekilde küresel üretim planlamasına dâhil olması, AB ile yapılan ve 1996’dan beri yürürlükte olan Gümrük Birliği ile mümkün olmuştur. Bugün

26

gelinen

noktada,

üretim

ve

pazarlama

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

alanlarında küresel entegrasyon büyük oranda tamamlanmıştır. Otomotiv sektörü, üretimde kalite yönetimi ve verimlilikteki yetkinliğini, küresel ve gelişmiş pazarlara yaptığı ihracat ile kanıtlamıştır. Türkiye otomotiv sektöründe uygulanan üretim yöntem ve teknolojileri, uluslararası düzeyde ana firmaların kullandıkları yöntem ve teknolojilerle eşdeğerdedir. Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler: Dünya otomotiv sanayisinin başlangıcından 1970’li yıllara kadar süren, ‘ölçek ekonomisi’ ilkesine dayalı, esnek olmayan bant tipi üretim teknolojisi, model değişim süresinin uzun olması ve çalışanlara sorumluluk bilinci verilmeyişi gibi önemli sakıncaları beraberinde getirmiştir. 1970’li yıllarda Japonya tarafından başlatılan yalın üretim otomotiv sanayisinde önemli bir devrim olmuştur. Yalın üretim anlayışı ‘ekonomiklik’ anlayışı ile atölye tipi üretimin ‘esneklik’ anlayışını birleştirmiştir. Bu anlayışın beraberinde getirdiği, sürekli iyileştirme, tam zamanında üretim gibi uygulamalar bir yandan yaratıcılığı ve çalışanların işletmeye olan bağlılığını arttırmış, diğer taraftan da üretim maliyetlerinde tasarruf yapılmasına imkân sağlamıştır. Türkiye’de de üretim için işbirliği yapılan küresel firmalarla Türkiye’deki ortakları arasındaki yoğun entegrasyonun gerçekleşmesi ‘ihracata yönelik rekabetçi bir sanayi niteliği’ sürecini başlatmış ve geliştirmiştir. Bu nedenle otomotiv sanayinde uygulanan üretim yöntem ve teknolojileri, uluslararası düzeyde ve ana firmaların kullandıkları yöntem ve teknolojilerle eşdeğerdir. Ayrıca özellikle son yıllarda gelişen Ar-Ge olanak ve kapasitesi ile Türkiye’deki otomotiv sanayi de, üretim yöntemleri ve ürün teknolojisini geliştirme çabalarını arttırmaktadır. Otomotiv sektörü genel olarak, karayolu taşıt araçları (binek otomobil, otobüs, minibüs, midibüs, çekici, kamyon, traktör vb.) ve bu araçların üreti-

minde kullanılan parçaları imal eden bir sanayi dalı olarak tanımlanmaktadır. Otomotiv sektörü, tüm sanayileşmiş ülkelerde ekonominin lokomotifi olarak kabul edilmektedir. Bunun sebebi, diğer sanayi dalları ve ekonominin diğer sektörleri ile çok yakından ilişkili olmasıdır. Bu sektörde meydana gelen değişmeler ekonomiyi önemli derecede etkilemektedir. Otomotiv sanayinde ana sanayi olarak adlandırılan motorlu taşıt aracı üreticileri ile yan sanayi olarak adlandırılan aksam, parça ve sitem üreticileri arasında karşılıklı bağımlılık vardır. Uzun vadeli, şeffaf ve karşılıklı güvene dayalı ilişkilerin temelini oluşturan bu bağımlılık gelecekte sadece üretimde değil tasarım alanın da geliştirilmek zorundadır. Özellikle sanayinin toplam rekabet gücünü geliştirmek ve daha yüksek katma değer yaratmak üzere yeni stratejik hedeflerin belirleneceği önümüzdeki dönemde bu konu daha da önem kazanmaktadır. Otomotiv yan sanayi firmalarının, bazı mamuller dışındaki tüm parçaları içeren ürün gamı, ülkemizde imal edilen taşıt araçlarının yüzde 85–90 oranında yerli imal edilmesine imkân verecek çeşitliliktedir. Taşıt araçları imalat sanayine yönelik üretim yapan firmalarca imal edilen başlıca ürün gruplarını

aşağıdaki şekilde sınıflandırmak mümkündür: * Komple motor ve motor parçaları * Aktarma organları * Fren sistemleri ve parçaları * Hidrolik ve pnömatik aksamlar * Süspansiyon parçaları * Emniyet aksamları * Kauçuk ve lastik parçalar * Şasi aksam ve parçaları * Dövme ve döküm parçalar * Elektrik ekipmanları ve aydınlatma sistemleri * Akü * Oto camları * Koltuklar Türk otomotiv yan sanayi gerek üretim miktarı gerekse kalite olarak iç piyasada kendini kabul ettirmenin yanında, uluslararası pazarlarda rekabet gücüne ulaşmış bulunmaktadır. Sektör, teknolojik olarak kendini geliştirmiş, üretim kapasitesi ve verimlilik açısından da büyük bir aşama kaydetmiştir. Sektördeki firmaların büyük bölümü ISO kalite belgelerini almış ve dış pazarlara yönelik üretimlerini arttırmışlardır. Otomotiv yan sanayi dalında gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında faaliyet gösteren firmalara ve bununla birlikte yenileme pazarına doğrudan veya

27

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

dolaylı olarak ana sanayi tarafından belirlenen teknik dokümanlarına uygun orijinal ve eşdeğer mamul, yarı mamul ve sistem üretilmektedir. Ancak daha yüksek yerli katkı için ‘motor-vites kutusu ve diferansiyel kutusu’ndan oluşan güç ünitesi ile ‘elektrik/elektronik kontrol sistemleri’nin de seri olarak üretimi gereklidir. Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu Diğer Sektörler: Otomotiv sektörü, ekonomiye katkısı ve diğer sektörlere öncülük etmesi açısından en önemli sektörlerden birisidir. Otomotiv sanayi sahip olduğu yapı nedeni ile birçok sektörle bağlantısı olan bir sektördür. Bu sektörler üzerinde oldukça fazla etkisi olması; otomotiv sektörünün bulunmuş olduğu ülkenin ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasına neden olmaktadır. Otomotiv sanayi demir-çelik, hafif metaller, petrokimya, lastik, plastik gibi temel sanayi dallarının başlıca ürün alıcısıdır ve otomotiv sektöründeki teknolojik gelişmelerin paralelinde bu sektörleri de teknolojik gelişmeye zorlayan ve katkı sağlayan bir sektördür. Turizm, alt yapı ve inşaat ile ulaştırma ve tarım sektörlerinin gerek duyduğu her çeşit motorlu araçlar otomotiv sektörü ürünleri ile sağlanmaktadır. Bu nedenle sektördeki değişimler, ekonominin tümünü yakından ilgilendirmektedir. Otomotiv sektörü kendi bünyesi dışında, hammadde

28

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ve yan sanayi ile nihai ürünlerin tüketiciye ulaşmasını sağlayan pazarlama, bayii, servis, akaryakıt, finans ve sigorta sektörleriyle de yakından ilişkili olup savunma sanayinin gelişmesine de en önemli desteği veren sanayi dalı niteliğindedir. Gelişmiş pazarlardaki çevreye ve güvenliğe yönelik yüksek standartlar ve tüketici istekleri, otomotiv sanayinde yoğun bir teknolojik gelişmeye yol açmaktadır. Bunun sonucu olarak, müşteri tercih ve beklentileri büyük oranda değişikliğe uğramakta ve bütün ürün segmantasyonu değişmektedir. Otomotiv sanayi tedarik zinciri içinde doğrudan ve dolaylı olarak çok geniş istihdam olanakları sağlayan bir sanayi dalıdır. Tedarik zinciri ham madde – tüketici arasındaki tüm işlevleri kapsamaktadır. Burada hedef, tüketicinin talepleri doğrultusunda rekabetçi bir üretimi gerçekleştirmektir. Tedarik zinciri içinde kalite, maliyet, lojistik ve tasarım/ teknoloji yönetimi ortaktır. Özellikle araç üretimi ile ham madde ve aksam parça üretimin tam bir uyum içinde bulunması gerekir. Bu amaçla her alanda motorlu taşıt aracı üretim ile aksam parça üretimi yapan kuruluşlar arasında uzun vadeli stratejik işbirliğini kurulması gereklidir. Otomotiv sanayinin diğer sektörlere göre durumunun değerlendirilebilmesi için İSO tarafından, üretimden satışlar, satış hâsılatı, brüt katma değer, öz kaynak, net aktifler, vergi öncesi dönem kârı/zararı, ihracat ve istihdam kriterleri çerçevesinde hazırlanan ‘Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’ çalışmasına göz atmakta fayda bulunmaktadır. Bu kapsamda otomotiv sektörü, tekstil ve gıda sektörleri ile kıyaslanmıştır. 2014 yılı için ISO 500 çalışmasında yer alan 500 firma ile ilgili temel parametrelerde, listedeki otomotiv sanayi firmalarının toplam içindeki payı düzenli ve istikrarlı olarak artmıştır. Buna göre: 1982 – 2014 yılları arasında otomotiv sanayii firmalarının “Üretimden Satış” toplamındaki payları yüzde 5 ile yüzde 16 arasında yer almıştır. Küresel kriz nedeni ile 2008 yılında yüzde 5’e kadar gerilemiştir. 2012 yılında bu değer yüzde 12, 2013 yılında ise yüzde 14 olmuştur.

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

2014 yılında, otomotiv sanayinin brüt katma değerdeki payı % 4 olmuştur. ISO 500 kapsamında en fazla ihracat yapanlar arasında yer alan otomotiv firmalarının payı 1982-1999 yılları arasında 500 firma toplamında % 3 ila % 10 arasında seyrederken 2003 yılı itibari ile artmaya başlamıştır. Küresel kriz nedeni ile 2008 yılında 500 büyük sanayi kuruluşu arasında ihracat payı % 7 seviyesine kadar gerileyen otomotiv sanayinin payı, 2012 yılında yüzde 21, 2014 yılında ise % 24 olmuştur. Otomotiv sanayiinde ücretli çalışanların payı ilk 500 sanayi kuruluşu içinde 1983’te sadece yüzde 3 iken bu oran istikrarlı olarak artmıştır. 1982-2008 yılları arasında istihdam yüzde 16’ya kadar ulaşmıştır. 2012 yılında istihdam payı yüzde 11, 2014 yılında ise yüzde 11 olmuştur. Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Günümüzde otomotiv sektöründe uluslararası boyutta çok ciddi bir rekabet yaşanmaktadır. Geçmişte ağırlıklı olarak fiyat rekabeti söz konusu iken, günümüzde fiyatla beraber kalite, ürün çeşitliliği ve geleceğe yatırım rekabet açısından önemli unsurlar halini almıştır. Özellikle doymuş pazarlarda, satışları müşteri tercihleri belirlemekte ve dolayısıyla ürün geliştirme, marka ve model yaratabilme gibi unsurlar önem kazanmaktadır. Bu kapsamda Ar-Ge harcamaları önem kazanmakta ve bu harcamaların önemli bir kısmı çevre normlarına uyum, alternatif yakıt kullanımı, yakıt tasarrufu, güvenlik, hafiflik gibi alanlara ayrılmaktadır. Otomotiv sanayinde yaşanan büyük rekabet sonucunda azalan kâr oranları, Ar-Ge harcamalarının artması ve yeni teknoloji kullanımına yönelik yüksek yatırım gerekliliği nedeniyle, şirketler arası birleşme yoluyla güç birlikteliklerinde artış görülmektedir. Küreselleşmiş bir sektör olan otomotivde, firmaların son derece dinamik, değişken bir pazarla yüz yüze geldiği görülmektedir. Dolayısıyla firmalar, bu yeni durumla birlikte ortaya çıkan fırsatlara ve tehditlere ayakta kalabilmek için hızla tepki verebilmelidir. Ancak tekil olarak pek çok firmanın, özellikle küçük ve orta ölçekli firmaların bu durumla baş etmesi mümkün gözükmemektedir. Kümelenme kavramı da burada ortaya çıkmaktadır. Yeni fikir ve hünerlerin başarıyla uygulanması şeklinde sürekli yenileşim, birlikte yürütülen araştırma, ürün tasarımı, pazarlama, tedarik, eğitim ve diğer işbirlikçi faaliyetler, küme içindeki işletmeleri küresel pazarda yarışmaya muktedir kılmaktadır. Bu örgütlenme biçimiyle birlikte; öğrenmek ve çalışmak, fırsat ve tehditlerle başa çıkabilmek,

iç veya dış pazarlarda gerekli zenginleştirilmiş rekabetçi üstünlükler elde etmeye odaklanmak için kuruluşlar arasındaki bağların güçlendirilmesi sağlanabilmektedir. Türkiye’deki otomotiv sektörü yerleşim olarak Doğu Marmara Bölgesinde yoğunlaşmıştır. Türkiye’deki otomotiv kümesi, tedarik zinciri yapısına dayalı olarak organize olmuştur ve kümenin veri/bilgi iletişimi hakkında açıklama yapmak zordur. Yenilikçiliğe ve yaratıcılığa dayalı rekabetçi üstünlükler sanayi kümelerine güçlü bir yarışmacı pozisyon sağlamaktadır. Sınırlı bilgi akışına sahip Türkiye’deki otomotiv kümeleri gibi kümelerde eğilim, fiyat/maliyet avantajına dayalı olarak rekabet yapılmaktadır. Dolayısıyla farklı bir bakış açısına göre sadece bir topaklaşma, yığılma olarak değerlendirilmesi gereken Doğu Marmara Otomotiv Kümesinin bilgi/teknoloji tabanlı bir kümeye doğru evrilmesini hızlandıracak çalışmalar yapılmasında yarar bulunmaktadır. Sektörün Kapasite Kullanımı: Otomotiv sanayinde motorlu taşıt yıllık üretim kapasitesi 2013 yılı itibariyle 1,56 milyon adedi geçmiştir. 1990’lı yılların başında özellikle otomobilde talebin her yıl yüzde 25’ler düzeyinde ve istikrarlı olarak artışı ile ana ve yan sanayide yoğun yatırımlar yapılmıştır. Kapasite artışı yanında özellikle rekabet için teknoloji yenileme, yeni model yatırımları ile Ar-Ge çalışmaları bu dönemde büyük hız kazanmıştır. Öte yandan 1990’lı yıllarda ana ve yan sanayideki üretici firmalarla, pazarlama kuruluşlarında yeniden yapılanma çalışmaları tamamlanmıştır.

29

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Seçilmiş Yıllara Göre Üretim Kapasiteleri (Adet) 2002 2007 2013

1.021.000 1.317.000 1.566.853

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

olarak kabul edilmektedir. 2013 yılı için Türkiye’de motorlu kara taşıtları imalatı istihdamı 171.595 kişi olmuştur. İmalat sanayi toplam istihdamı içindeki payı açısından motorlu kara taşıtları yüzde 4,86 ile sektör payları ortalamasının yüzde 0,8 üzerinde yer almıştır.

Kaynak: OSD Sektörün Üretim Değeri: Satışa dayalı stok değişmelerini ve mal ve hizmetlerin yeniden satışını içeren birim tarafından üretilen miktarı ölçen değer olarak tanımlanan üretim değeri, otomotiv sanayi için 2013 yılı verilerine göre (NACE Rev.2 Kod 29 baz alındığında) 70,9 milyar TL’dir. Toplam imalat sanayinin aynı yıl üretim değerinin 854 milyar TL olduğu göz önünde bulundurulursa, üretim değeri bakımından otomotiv sanayinin imalat sanayi içindeki payının yüzde 8,3 olduğu görülmektedir. Sektörün Cirosu ve Katma Değeri: Ciro referans dönemi sırasında gözlem birimi tarafından fatura edilmiş, toplamları kapsar ve bu üçüncü kişilere sunulan hizmet ve mal piyasa satışlarına karşılık gelir olarak tanımlanan ciro, otomotiv sanayi için 2013 yılı verilerine göre (NACE Rev.2 Kod 29 baz alındığında) 77,2 milyar TL’dir. Toplam imalat sanayinin aynı yıl cirosu 898 milyar TL olduğu göz önünde bulundurulursa, ciro bakımından otomotiv sanayinin imalat sanayi içindeki payının % 8,6 olduğu görülmektedir.

Otomotiv sanayinde son 10 yıllık süreçte yıllık üretim kapasitesi yüzde 60 civarında artmıştır. Ulaşılan bu noktada, kapasite kullanım oranlarının önemi daha da artmaktadır. Kurulu yüksek kapasitenin düşük oranlarda kullanılması üretim maliyetlerinin artışındaki temel etkenlerden biridir. Söz konusu olumsuzluk, özellikle kriz dönemlerinde kendini daha da şiddetli hissettirmektedir. Otomotiv sanayinde bulunan kapasite fazlasının mali yükü; pazardaki büyümenin sınırlı kalması, müşterilerin daha düşük fiyatla daha yüksek kalite/ performans/konfor isteklerinden doğan yoğun rekabet, Ar-Ge harcamalarının artışı sonucunda azalan kar oranları gibi nedenlerle daha da artmaktadır. Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı: Otomotiv sanayi, tedarik zinciri içinde doğrudan ve özellikle dolaylı olarak çok geniş istihdam olanakları sağlayan bir sanayi dalıdır. Gelişmiş otomotiv sektöründe, uluslararası sürdürülebilir rekabet için üretim ve yönetimde yetenekli insan gücünün varlığı temel

30

İşletme sübvansiyonları ve dolaylı vergiler dikkate alınarak hesaplanan, işletme faaliyetlerinden elde edilen gayrisafi gelir olarak tanımlanan faktör maliyetiyle katma değer, otomotiv sanayi için 2012 yılı verilerine göre (NACE Rev.2 Kod 29 baz alındığında) 13 milyar TL’dir. Toplam imalat sanayinin aynı yıl katma değeri 162 milyar TL olduğu göz önünde bulundurulursa, katma değer bakımından otomotiv sanayinin imalat sanayi içindeki payının yüzde 8,02 olduğu görülmektedir. Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: Otomotiv sanayindeki kapasite fazlasının mali yükünü karşılayabilmek, sektördeki rekabetçi ortam, pazardaki büyümenin sınırlı kalması, müşterilerin daha seçici hale gelmeleri ve talep ettikleri ilave donanımların maliyetlerinin karşılanabilmesi için çözüm üretmek üzere sektördeki Ar-Ge harcamaları artmaktadır. Son on yıllık süreç içerisinde, otomotiv konusunda, özellikle rekabet öncesi AR-GE projelerinin hayata geçirilmesi için önemli çalışmalar yapılmıştır.

5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’un amacı; Ar-Ge ve yenilik yoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, teknolojik bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi işbirliklerinin geliştirilmesini, teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile ArGe’ye ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli işgücü istihdamının artırılmasını desteklemek ve teşvik etmektir. Uygulaması Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen 5746 sayılı Kanunun Ar-Ge Merkezi Belgesi kapsamında sağlanan teşvik ve muafiyetler, ülkemizde Ar-Ge payının artırılmasında büyük katkısı bulunan işletmeler için büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin AB sürecinde yaptığı anlaşmalar çerçevesinde Gayrı Safi Yurt İçi Hâsılası (GSYİH)’ndan Ar-Ge’ye ayırdığı payın 2023 yılına kadar yüzde 3’e çıkarılması ve bu payın en az 2/3’ünün özel sektör tarafından karşılanması öngörülmektedir. 5746 sayılı Kanun kapsamında ülkemizde Ar-Ge alt yapısını oluşturmuş, çok sayıda Ar-Ge personeli çalıştıran ve ülkemizin GSYİH’daki Ar-Ge payına katkıda bulunan büyük işletmelerin bu çalışmalarını daha da geliştirmelerini ve kendi teknolojilerini üretmelerine

imkân sağlanmıştır. 2015 yılı 3. Çeyreği sonu itibariyle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca toplam 209 işletmeye Ar-Ge Merkezi Belgesi verilmiştir. Otomotiv sanayi 62 Ar-Ge Merkezi kuruluşu ile 209 merkez arasında ilk sırayı almaktadır. Kurulan Ar-Ge Merkezlerinin 12’si ana sanayi şirketlerinde 48’i yan sanayi şirketlerinde, 2’si ise Otomotiv Tasarımı ve Mühendislik şirketlerinde yer almaktadır. Sektörün Dış Ticareti: Otomotiv sektöründe gerek ithalat anlamında gerekse ihracat anlamında birçok ürün dış ticarette yer almaktadır. Bu sektörde ithalat ve ihracat dengesi oldukça önemlidir. İthal ve ihraç edilen mamullerin mali yükü oldukça fazladır. Bu yükün dengede tutulması ülke ekonomisi için oldukça önemlidir. Otomotiv sektörü piyasadaki değişimlerden çok hızlı etkilenmektedir. Bu nedenle yıldan yıla bu sektörde dalgalanmaların fazla oluşu son derece normal karşılanmaktadır. Türkiye’nin yıllara göre otomotiv ihracat ve ithalat verilerinin gösterildiği Şekil ’dan da görülebileceği üzere, 2014 yılında Fasıl 87 (GTİP) kapsamındaki motorlu kara taşıt araçları dış ticaretinde, toplam 15,7 milyar dolar ithalata karşılık 18,1 milyar dolar ihracat gerçekleşmiştir. İhracatta AB’nin ağırlıklı pazar olması önemli bir ihracat planlamada önemli bir üstünlük sağlarken aynı zamanda risk unsuru da oluşturmaktadır. Bu nedenle ihracatın diğer pazarlarda da geliştirilmesi gerekmektedir. Sektörün Maliyet Bileşenleri: Otomotiv sektörünün

31

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

nansal başarı ve dolaylı olarak da maliyet bileşenleri üzerinde etkisi olmaktadır.

en önemli sorunları arasında hiç şüphesiz kapasite kullanım oranlarının düşüklüğü gelmektedir. Atıl kapasite seviyesinin yüksek oluşu işletme maliyetlerinin yükselmesine neden olmakta, bu da ürün fiyatlarına yansımakta ve dolayısıyla da pazarlama faaliyetleri de zorlaşmaktadır. İşgücü maliyeti, yatırımcılar açısından büyük önem taşıyan bir kriterdir ve yeni yatırımların hangi ülkeye yapılacağı konusunda belirleyici rol oynamaktadır. Türkiye’deki işgücü maliyeti, Batı Avrupa ülkelerine göre daha düşük olmakla birlikte; Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya, Hindistan ve Çin’e göre rekabetçi değildir. İşçilik ücretlerinin yüksek olduğu Avrupa ülkelerinde otomasyon konusu süratle önem kazanmakta ve üretim merkezlerinde uygulaması artmaktadır. Ülkemizde rekabet avantajını arttırabilecek, ilk yatırım maliyeti yüksek olan bu konudaki çalışmaların yalın üretim anlayışı ile birleştirilip geliştirilmesi gerekmektedir. Sanayinin rekabet gücünün devamı ve özellikle rakip ülkelere göre önemli bir üstünlük sağlayan işgücünün korunması, işçi-işveren ilişkilerinin sağlıklı bir ortamda korunmasına bağlıdır. Çalışma barışının tarafların ortak çabaları ile sürdürülmesi, sanayinin üretim ve ihracatının devamının sağlanması ve yeni yatırımların Türkiye’ye çekilebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir. Günümüzde otomotiv sektöründe maliyetlerin azaltılması konusunda önemli adımlar gerçekleştirilmektedir. En önemli maliyet azaltma çalışmaları arasında üretim noktalarının pazar-

32

lara yakın kurulmasıdır. Bu üretim modeli, bir taraftan yatırımcı şirkete ucuz işgücü, hammadde temini ve çeşitli teşviklerden yararlanma gibi maliyet düşürücü katkı sağlarken; diğer taraftan yatırımın yapıldığı ülkede yeni istihdam yaratması, yerli sanayiye ve ekonomiye kaynak sağlaması nedenleriyle de toplumlarda yerli üretimi sahiplenme duygusu yaratarak, ürüne sosyoekonomik rekabet gücü kazandırmaktadır. Detaylı bir analiz gerçekleştirildiğinde otomotiv sektöründe işlev gören bir firmayı etkileyen oldukça fazla faktörün olduğu açıktır. Öyle ki bu faktörler; işletmenin hem içyapısı ile ilgili hem de dış faktörler ile ilgilidir. Bir işletmenin pazarda etkin bir konuma ulaşabilmesi bu sorunlar ve faktörler ile baş edebilme gücüne bağlıdır. Otomotiv sektöründeki firmaların finansal başarı elde etmelerinde uygulamış oldukları pazar ve finansal stratejilerinin, sermaye yapısının, yönetim ve üretim yapısının yanında makro bir takım göstergelerin de etkisi olduğu açıktır. Bu sektördeki firmaların finansal başarısını etkileyen bu göstergeler içerisindeki her bir göstergenin veya bir kaç göstergenin birlikte etki derecesini tanımlayabilmek hem ülke ekonomisi açısından hem de firmalar ve onlara kaynak sağlayacak yatırımcılar açısından büyük bir önem taşımaktadır. İhracatın, işletmelerin iç pazarlar dışında, dış pazarlarda da etkili olarak önemli maliyet bileşenlerinden düşük kapasite kullanım oranlarının yükselmesini sağlayacağı ve bunun sonucunda da işletmenin finansal başarısını arttıracağı açıktır. Bunun dışında, yabancı ortak yüzdesi, Ar-Ge proje sayısı, patent sayısı gibi değişkenlerin ihracat oranı ve fi-

Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu: Dünyada ekonomik ve sosyal anlamda gelişmiş ülkelerin tümü (ABD, Japonya, AB üyesi birçok ülke) uzun dönemli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir bilim ve teknoloji vizyonu geliştirmişlerdir ve bu vizyonu güncellerken teknoloji öngörüsü çalışmalarını etkin bir araç olarak kullanmaktadırlar. Ancak, ortaya konulan belgelerin, genel geçerliliği tartışmasız unsurlar içermelerine ve önemli bazı kurumsal ve yasal değişiklikler getirmelerine karşın, hedefleri bakımından tam olarak uygulamaya konuldukları söylenemez. Bunun nedenleri olarak, bilim ve teknoloji alanında paylaşılan bir ülke vizyonunun ortaya konulamamış olması ve önerilen politikaların ilgili bütün kesimler tarafından ortaklaşa sahiplenmelerinin sağlanamaması gösterilebilir. Bu tür bir vizyonun oluşturulması doğrultusunda 2002– 2003 yıllarında TÜBİTAK’ın koordinasyonunda yürütülen Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Çalışması çerçevesinde yapılan bir çalışmanın sonucunda oluşturulan raporda, Türkiye otomotiv sektörünün gelecek yıllarda teknoloji alanındaki yetkinliklerine dayandırılan senaryolar üretilmiştir. Bu senaryolarda tüm aktörlerin üzerinde anlaştıkları nokta; Türkiye’nin son yıllarda otomotivde bir üretim merkezi olmasının yabancı firmaların kendi stratejilerine bağlı olarak geliştiği ancak üretim merkezi özelliğini korumak için teknoloji ve ölçekten kaynaklanan sorunların var olduğudur. Bu sorunlara çözüm üretilememesi halinde söz konusu avantajların da kaybedilme tehlikesi vardır [8]. Söz konusu çalışmada Otomotiv Sanayinin 2023 Yılına Uzanan Gelecek Vizyonu ve Hedefleri arasında aşağıdaki hususlar vurgulanmıştır: -Yoğun rekabet nedeni ile, motorlu taşıt aracı üreticileri arasında yaşanan birleşmeler artarak devam edeceğinden dolayı, her biri yaklaşık 10 milyon adet/yıl kapasiteli en çok 5 üretici şirketin oluşacağı görülmektedir. Yaşanmakta olan birleşmeler ve küresel işbirliği daha da artacağından, Türkiye’yi de etkileyerek sektördeki üretim belirli şirketlerde kalacaktır. -Üreticiler üretim alanlarını da gelişmekte olan ülkelere daha fazla kaydırarak bunun yerine tasarım, Ar-Ge, teknoloji ve satış sonrası hizmet alanları gibi daha yüksek katma değer yaratan alanlarda yoğunlaşacaklardır. Çin Halk Cumhuriyeti yeni üretim ve Ar-Ge potansiyeli ile sanayici ülkelere eklenecektir. - Aksam parça üretiminde de benzer oluşumlarla firma

sayısı azalacak, bunlar ile motorlu taşıt üreticileri daha organik ve uzun vadeli iş ortaklığı temeline dayanan bir yapılanmaya gidecektir. Pazarlarda etkinlik daha çok Ar-Ge ile sağlanacaktır. -Yeni ürün geliştirmek amacı ile Türkiye’deki şirketlere daha fazla görev düşecek ve Türkiye’de otomotiv alanındaki inovasyon yetkinliği artacaktır. -Mekatronik, yeni malzemeler, yeni hurda araç yönetimi, düşük yakıt tüketimi ve CO2 emisyonu, elektronik kontrol, yeni yakıtlar ve tahrik sistemleri, sürücü konforu, ortak araç platformu geliştirme, müşteri odaklı tasarım ve araç ağırlığını azaltma başlıca Ar-Ge alanlarını oluşturacaktır. Alternatif yakıtlar, sıfır emisyon ve özellikle Hidrojen yakıtı konusunda Ar-Ge çalışmaları genişletilecektir. Bu kapsamda, sektörün var olan yeteneklerinin sistematik/metodolojik bir değerlendirmesi yapılmadıysa da, sektörle ilgili olarak yapılmış pek çok çalışma sonuçlarına dayanarak, önümüzdeki yılların taşıt teknoloji konuları arasında hibritler, yakıtlar (biyoetanol, yenilenebilir yakıtlar, optimize yakıtlar, yakıt hücreleri ve hidrojen bileşenleri), ortak güvenlik (araçtan araca etkileşim, araç altyapı etkileşimi, akıllı ulaşım için otomatik araç), malzemeler (hafif araç konseptleri, akıllı nano taşıyıcılar ile malzemelerin çok katmanlı korunumu, hafif çok amaçlı alaşımlar), elektrikli araç teknolojileri (büyük ölçekli ve ucuz elektrik elde etme yöntemleri, elektrik dağıtım ve güvenliği teknolojileri, batarya ve şarj teknolojileri ile bunların alt yapıları) sayılabilir.”

33

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

OTOTMOTİV SEKTÖRÜ’NÜN GELECEK PERSPEKTİFİ

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

dir. Bu alandaki Devlet Yardımlarının devamı ve özellikle şirketler arasında yatay ve dikey işbirliklerinin kurulması önem taşımaktadır. Gelecek 5 yıllık plan döneminin hedefi İmalat Sanayiinde Değişim olarak belirlenmiştir. Bu hedefin, 9. Beş Yıllık Kalkınma Planının ana teması olan “Küresel Sürdürülebilir Rekabet Gücü” hedefini bütünleyici niteliği önem taşımaktadır. Değişimin hedefleri ve boyutları sanayide yaratılan toplam katma değerin yükseltilmesini amaçlamaktadır. Bu hedef diğer deyişle imalat sanayinde tasarımdan pazarlamaya değer zincirinin tüm süreçlerinde küresel etkinliği zorunlu kılmaktadır. Burada özellikle marka düzeyinde satış pazarlama şebekesinin kurulması ve işletilmesi sanayimizin önündeki en önemli konu olma niteliğindedir. İmalat sanayiindeki değişim de böyle tanımlanabilecektir.

Bu bölümü, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 çerçevesinde hazırlanan “Otomotiv Sanayi Çalışma Grubu Raporu” ile başlatalım. Rapora göre, “Onuncu Plan döneminin sanayimiz açısından temel hedefi ‘İmalat Sanayiinde Dönüşüm’olarak belirlenmiştir. Otomotiv sanayimizde bu dönüşüm tartışılırken, küresel ve yerel makroekonomik değişimler kapsamında: • Küresel otomotiv sanayinin yönelimleri, • Üretim kapasitesini belirleyecek iç ve dış pazar din amikleri, • İç pazarı kısıtlayan alanlar, • Sürekli büyümeyi öngören güvenilir teşvik politikalarının oluşturulması, • Küresel rekabetteki konumun sürdürülebilirliğini sağlayacak Ar-Ge teşviklerinin devamlılığı, • Ar-Ge altyapısının küresel standartlarda kurulması ve işletilmesi ve • Daha yüksek katma değer için ‘Değer Zinciri’ ve ‘Tedarik Zinciri’ bütünlüğü dikkate alınmalıdır…” Raporda, otomotiv sanayisinin üzerine düşen görevler şöyle belirlenmiş: • Kapasite kullanımının optimizasyonu

36

- İç pazardaki talebin daha fazla karşılanmasına yöne lik müşteri odaklı ürünlerin geliştirilmesi, - Dış pazarlarda daha fazla aktivite gösterilmesi, • Rekabet gücünün geliştirilerek arttırılması - Verimlilik artışı ile maliyetin düşürülmesi, - Tüm süreçlerde yenilikçi yaklaşımın benimsenmesi, • Tedarik zinciri yönetiminin geliştirilmesi - Araç üreticisi ile tedarikçi arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi, - Tedarik zincirinde stratejik ortaklık kurulması, Raporun “Sonuç ve Genel Değerlendirme”si ise şöyle: “Otomotiv sanayii tedarik zinciri bütünlüğü içinde ekonominin önemli dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. “Tasarım/Ar-Ge; Tedarik Zinciri İçinde Üretim ile Satış ve Pazarlama” süreçlerini bir bütün olarak belirleyen değer zincirinin ülke içinde yaratılması katma değerin maksimizasyonu için gerekli koşuldur. Türkiye otomotiv sanayii üretim sürecinde üstün kalite ve verimlilik ile önemli ölçüde küresel başarı sağlamaktadır. Bu yetkinliğine son yıllarda artan bir şekilde tasarım ve Ar-Ge yetkinliğini de eklemekte-

Otomotiv sanayiinde temel sorunlardan bir diğeri iç pazardaki sınırlı büyümedir. Son 10 yıllık dönemde yıllık toplam Pazar 688 bin adet ve otomobil pazarı ise 427 bin adet dolayındadır. Bu pazarda ithalat oranı toplamda yüzde 60 ve otomobilde ise yüzde 70 dolayındadır. Burada yerli sanayi için iç pazarda kalan payın sınırlandığı görülmektedir. Bu nedenle ihracat, sanayinin gelişmesinde öncelik almaktadır. Sanayinin ihracata dönük olması gereği tartışılamaz durumdadır, ancak bunun mutlaka güçlü iç pazar desteği ile sürdürülmesi zorunludur. İç pazarın bu gerçekler çerçevesinde talep odaklı vergi politikaları ile yeniden yapılandırılması kaçınılmaz olmaktadır. Bu sorun Türkiye’nin dar ve sınırlı pazar ortamından çıkmasını gerektirmektedir. Sanayinin iç pazar dinamikleri ile de desteklenmesi sağlanmalıdır. Küresel gelişmeler ve geleceğe yönelik tahminler tüketici beklentilerinde önemli farklılıkların olacağının ilk işaretlerini vermektedir. Bu kapsamda yoğun kentleşmenin yeni bir yaşam biçimini şekillendireceği ve bunun da motorlu taşıt araçlarından beklentileri büyük oranda değiştireceği ve özellikle bireysel mobilitenin yeni bir yapılanmaya yöneleceği halen tartışılmaktadır. Mega kentlerin kent içi taşımacılığı ve buna bağlı olarak hafif ticari araçlar segmenti ile toplu taşıma araçlarına olan talebi arttıracağı da beklenmektedir. Otomotiv sanayimizin son 15 yılda hızla ticari araç üretiminde yoğunlaştığı ve özellikle hafif ve ağır ticari

taşıtların yer aldığı bu alanda özgün ürün tasarımı ve geliştirmede önemli kazanımlara sahip olduğu bilinmektedir. Kurulu tesislerde yüksek esneklik yeteneği aynı montaj hattında bir ürüne ait farklı versiyonların üretimini mümkün kılmakta ve bu suretle her ürünün müşterinin isteklerine göre üretimi sağlanabilmektedir. Bu yetkinlikler bir yandan otomobile göre iç pazarda daha fazla rekabet gücü yaratırken özellikle Avrupa Birliği içinde Türkiye’nin bir hafif ticari araç ve otobüs üretim merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Burada hafif ticari araçlarda uygulanan vergi sisteminin sağladığı yüksek talep yanında, iç pazarda sağlanan yerli ürünlerdeki pazar hakimiyetinin ihracatı desteklemesi göz ardı edilmemelidir. Bu nitelikleri ile gelecekte bu ürünlerde yeni genişlemeler ve dış pazarlarda ABD gibi alternatif pazarlara yönelimler gündemde olacaktır, ancak burada vergi sisteminin sanayide üretim artışına sağladığı avantaj da göz önünde bulundurulmalıdır. Gelecek 5 yıllık süreçte ekonominin büyüme hızı iç talebin oluşmasında en önemli etken olarak dikkate alınmıştır. Eğer Türkiye son 10 yıldaki ortalama ihracat performansını devam ettirerek yıllık ortalama yüzde 5,5 büyüme hızını gerçekleştirebilirse, yıllık 1,5 milyon

37

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

şirketleri için aşılamayacak kadar yüksek göründüğünü söyleyen Kış, geçtiğimiz yıllarda bir Çinli markanın yaşadığı hayal kırıklığını hatırlatarak, Çin araçlarının kalite bakımından uluslararası düzeyde olduğu düşünülmesine rağmen düşük kalite algısı, satış ağının yetersizliği ve sınırlı model sayısının diğer Çinli şirketler için de tehdit oluşturduğunu belirtmiş. Kış şöyle devam etmiş: “Özellikle AB pazarında etkin bir bayi sisteminin oluşturulmasında her yeni marka için önemli zorluklar var. Pazar bariyerleri yüksek. Öte yandan aracın ikinci el değerinin oluşması da yerleşik markalara göre çok uzun sürüyor. Bu, tüketici talebi için çok olumsuz bir durum. Bu koşullarda Çin otomotiv ürünlerinin AB pazarına girişi olumsuz görünüyor. AB’de üretim yapmasına rağmen AB dışı markaların pazar paylarının hala yetersiz düzeyde olduğu da dikkate alınmalı.” Otomotiv pazarının büyümesi için kişi başına düşen milli gelirin artış hızının, pazar oyuncuları tarafından en önemli etken olarak görüldüğü belirten Kış, ilk defa bu beklentinin sektör üzerindeki vergi yüklerinin azaltılmasından daha önemli olarak ortaya çıktığını da söylemiş. adet üretim hızına erişebilecektir. 2012 yılına göre yüzde 50 üretim artışı anlamına gelen bu üretim gelişmesi, büyüme hızının yıllık ortalama yüzde 8’e çıkması halinde yıllık 2 milyon adet üretime doğru yükselebilecektir. Burada pazardaki yerli ürün payının da artan rekabet gücü ve ürün çeşitliliği ile belirli oranda artabileceği dikkate alınmıştır. Talebe yönelik vergi politikalarının uygulanması halinde, iç pazarda daha fazla satış, buna bağlı olarak üretim artışı sağlanabilecektir. Bu gelişmenin yatırım boyutu ayrı bir tartışma konusudur. Yüzde 50 ile yüzde 80 üretim artışı mevcut 1,6 milyonluk üretim kapasitesinin yeni tesis yatırımı ile sağlanabilecektir. Burada küresel firmaların yeni yatırım olanaklarını değerlendirmeleri kaçınılmazdır. Büyüyen iç pazar talebi bu yatırımlar için en önemli teşvik unsuru olacaktır. Yatırım ortamının Devlet Yardımları ile desteklenmesi de mutlaka gündemde bulunmalıdır. Yeniden yaratılacak 0,75 ile 1 milyon üretim kapasitesi önemli bir hacimdir ve özellikle küresel firmalarda aşırı kapasite varlığı yeni yatırımların önündeki kısıtların başında gelmektedir. BRIC ülkelerinde hızla gelişen talep ve bu iç pazarlarda yerli ürünlerin yüksek pazar hakimiyetinin küresel firmalar açısından sağladığı cazibe dikkatten uzak tutulmamalıdır.”

38

Konuyla ilgili ve önemli gördüğümüz bir haberle noktalayalım. Ticaret Gazetesi’nin Mart 2016 ve “Türk otomotiv sektörü İran pazarına odaklanmalı” başlıklı haberine göre, KPMG Türkiye Otomotiv Sektör Lideri ve Şirket Ortağı Ergün Kış, Türk otomotiv sektörünün BRIC üreticilerinden umudu kestiğini kaydederek, sektörün İran pazarına odaklanması gerektiğini söylemiş. Kış, geçtiğimiz yılı ihracat rekoruyla kapatan otomotiv sektörü yöneticilerinin önümüzdeki 5 yıla dair öngörülerini içeren “KPMG Türkiye Otomotiv Araştırması 2016 – Geleceğin İş Modelleri” araştırmasının sonuçlarını değerlendirmiş.

Araştırmaya göre kar merkezlerinde önümüzdeki 5 yıl değişiklik beklenmediğini kaydeden Kış, sektör beklentilerini ise şöyle ifade etmiş: “Kullanılmış araç pazarının yeni araçtan 4-5 kat fazla oluşu, düşük gelir nedeniyle yeni araç alınmadığı tablosunu doğrular nitelikte bir sonuç. Ekonomideki genel konjonktür değişimleri doğal olarak her sektörde talebe yansıyor ancak bu taraftaki büyüme, yeni araç alımına yansımıyor. Çünkü sektör için milli gelirin dağılımı da artışı kadar önemli. Bu durum, sektörün sanayiden ticarete her kesimindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için daha dengeli bir sisteme ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.”

Araştırmanın pazara dair ihracat, satış, üretim ve kapasite rakamlarını analiz edip araştırmaya katılan yöneticilerin beklentilerini ortaya koyduğunu anlatan Kış, Türk otomotiv sektörünün BRIC üreticilerinden umudu kestiğini, sektörün İran pazarına odaklanması gerektiğini söylemiş. Geçtiğimiz 3 yıl boyunca BRIC ülkelerindeki üreticilerin Avrupa pazarına girmesinden emin olan Türkiye otomotiv yöneticilerinin bu yıl fikir değiştirdiğini belirten Kış, başarılı olamayan Çinli üreticilere olan inancın sarsıldığını ifade etmiş.

Avrupa Birliği (AB) ve Amerika arasında imzalanacak Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşmasının Türkiye’ye otomotiv girişini kolaylaştıracağını, Türkiye’den her iki pazara da araç satarken zorlanacağını belirten Kış, “TTIP Türkiye otomotiv pazarı için hem tehdit hem fırsat. Türkiye bir şekilde masada yer almalı. Otomotiv sektörü burada ağırlığını koymalı” ifadelerini kullanmış ve Türkiye’nin AB’nin otomotiv üssü niteliğinde olduğunu anımsatarak, AB’deki düşük ekonomik büyümenin sürmesi halinde ikili anlaşmaların artırılması gerektiğini anlatmış. BRIC ülkelerinin yatırım cazibesinin Türkiye için engel

Avrupa pazarının isteklerinden oluşan bariyerlerin Çin

teşkil ettiğinin ve ihracat sürekliliği sağlanabilmesi için ikili anlaşmaların şart olduğunun altını çizen Kış, özellikle tedarik ve yan sanayide Orta Doğu’nun en büyük pazarı olan İran’ın çok dikkatle izlenmesi gereken bir pazar olduğunu vurgulamış ve şunları söylemiş: “Türk otomotiv sektörü şu anda tahminlerin ötesinde bir noktada. Ancak büyümeyi sürekli kılmak için rekabet gücünün artması gerekiyor. Özellikle BRIC ülkelerinin yatırım cazibesi ve İran’ın rakip hamlesine karşılık vermek, bu tabloda sektör için elzem görünüyor. İhracat sürekliliğinin sağlanması için serbest ticaret anlaşmalarına katılım ve gelişmekte olan pazarlar ile ikili anlaşmaların yapılması şart.” Türkiye otomotiv sektörünün küresel rekabet gücünü sürdürmenin yanı sıra, bu gücü artırmaya devam etmesi gerektiğini söyleyen Ergün Kış, bilişim sektöründeki gelişmelerin sektörü yeni nesil müşterilerle sürekli zorladığını ifade etmiş ve geleceğin kritik teknolojilerine entegre olmadan ilerlemenin mümkün olmadığını kaydetmiş. Yerli otomobil üretimiyle ilgili bir soruyu yanıtlayan Kış, Türkiye’deki şirketlerin üretim konusunda başarılı bir noktada olduğunu belirterek, “Türkiye’deki sanayi şirketleri Endüstri 4.0 konusunda iyi bir noktada ama ekosistemin gelişmesi lazım. Daha yapılacak çok iş var” diye konuşmuş. Ne diyelim: Hayırlı olsun!

39

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Honda, araç gövdesi hattı için Mitsubishi Electric

“CC-Link IE Alan Ağı”nı tercih etti e-mail: [email protected]

■ Honda Motor’un Japonya Saitama’da yer alan, 2013 yılında açtığı ana fabrikası Yorii’de Mitsubishi Electric’in fabrika otomasyon kontrol cihazları ve araç gövdesi montaj hattı için “CC-Link IE Alan Ağı” çözümü tercih edildi. Üretim yönetimi bilgileri ve güvenlik sinyalleri dahil olmak üzere fabrika otomasyon cihazlarından kontrol sinyalleri için birleşik ağ dahilinde iletişime imkan tanıyan Ethernet temelli ‘CC-Link IE Alan Ağı’nı tercih eden Honda, bu sayede Yorii Fabrikası’nın üretim ve operasyon yönetiminin etkinliğini ve verimliliğini artırdı. Honda Motor’un üst düzey üretim teknolojisi ve yüksek verimlilikte sistemler yaratmak üzere geliştirdiği yeniliklerle araç üretimi sektöründe dikkat çeken Yorii Fabrikası, “ana fabrika” rolünü üstlenmektedir. “Ana fabrika” sıfatı ile Yorii’ye üretim teknolojisini ve know-how’ını aşamalı olarak Honda’nın yerel ve uluslararası merkezleriyle paylaşması görevi verilirken, bu sayede genel küresel rekabet kabiliyetinin arttırılması hedefleniyor. Yorii Fabrikası bünye-

40

sinde, yüksek üretim hattı etkinliğini artırmak için Mitsubishi Electric’in “CC-Link IE Alan Ağı” fabrika otomasyon çözümü kullanılmaktadır. Fabrikaya sade ve güçlü bir ağ kurmanın hedeflendiği bu seçimde, fabrika otomasyon cihazlarının geliştirilmiş görselleştirmesi de ön planda tutuluyor. Güvenlik fonksiyonlarında esnek çözümler Honda’nın Yori Fabrikası’nda, araç gövdesi montaj hattı için kontrol hattı kurulurken, genel ağ mimarisi önce fabrikanın tamamını tek bir ağda birleştiren bir düz konstrüksiyon üzerinde düşünüldü. Ancak tek bir hatanın fabrikanın tüm ağını durdurabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak çoklu ağ kullanmanın daha uygun olduğuna karar verildi ve diğer fabrikalara know-how aktarımı için hem sağlam hem de basit bir konstrüksiyona ihtiyaç duyuldu. Sistem mimarisinin planlama aşamasında ekip ağ için iki temel fonksiyonu da saptayan Honda, bunlardan birini fabrika otomasyon kontrol cihazlarının merkezi görselleştirilmesi, diğer temel fonksiyonu ise güvenlik sinyallerinin iletilmesi olarak belirledi. Bu doğrul-

tuda fabrika otomasyon kontrol cihazı kurulumu, izlemesi, hata tespiti ve diğer faaliyetlerin ağ aracılığıyla merkezileştirilebileceği bir sistem kurmayı amaçlayan Honda, esnek hat değişimlerini mümkün kılan bir yapıya kavuşmak için güvenlik sinyallerini de ağa dahil etmeye karar vererek ciddi bir zaman kaybının önüne geçti. Yorii Fabrikası’nın ihtiyaç duyduğu bu sistemin gerçekleştirilmesi için Honda Mitsubishi Electric’in “CC-Link IE Alan Ağı” çözümüne odaklandı. “CC-Link IE Alan Ağı” sayesinde tek bir Ethernet kablosu, PLC’ler ve kontrol cihazları için kontrol bilgilerinin yanı sıra bağlı fabrika otomasyon cihazlarından bakım ve güvenlik bilgilerinin de iletilmesini mümkün kıldı. “Optimal bir sistem oluşturduk” Yorii Fabrikası’nda Mitsubishi Electric’i tercih etmelerinin nedenlerinden bahseden Honda Motor Co. Ltd. Saitama Works, Yorii Fabrikası, Yorii Yönetim Bloğu Bakım Şefi Taku Yokomukai, “Öngörülen üretim rakamlarını gerçekleştirmek için araç gövdesi montaj hattının sürekli olarak yüzde 100 faaliyet oranında tutulması gerekiyordu ve bu durum fabrika otomasyon kontrol cihazları açısından güvenilirliği ve garantili performansı zorunlu kılıyordu. Bu nedenle Yorii Fabrikası’nın araç gövdesi montaj hattı için fabrika otomasyon kontrol cihazları seçerken, Japonya Sayama’daki fabrikamızda yıllar içerisinde kendini kanıtlayan ve her daim takdir ettiğim Mitsubishi Electric ürünlerini tercih ettik. “CC-Link IE Alan Ağı”, Mitsubishi Electric’in kontrol cihazlarıyla son derece uyumlu olduğu için bu

ikisini birleştirerek optimal bir sistem oluşturduk” şeklinde konuştu. Operasyon yönetimi verimi arttı Temmuz 2013’te faaliyete başlayan ve Eylül 2013’te tam kapasite üretime geçen Honda Yorii Fabrikası’nda Mitsubishi Electric’in “CC-Link IE Alan Ağı” çözümü ile başlangıçta amaçlanan görselleştir-

me etkisi fark edilir derecede arttı. Ekipmanlarda ya da fabrika otomasyon kontrol cihazlarında sorun olduğunda bile “CC-Link IE Alan Ağı”nın teşhis fonksiyonları sayesinde sorunun kaynağı daha hızlı belirleniyor. Mitsubishi Electric’in sistem konstrüksiyonu ve desteğiyle ilgili müdahale etkinliğinden son derece memnun olan Honda, araç gövdesi montaj hattında 50’ye yakın Mitsubishi Electric PLC’si kullanıyor. “Hat statüsünü ya da belirli bir sinyal alınmadığında meydana gelen her türlü sorunu merkezi olarak görebiliyoruz” diyen Taku Yokomukai, “Bu sayede operasyon yönetimi çok daha verimli hale geldi ve arıza giderme süresi de kısaldı” yorumunda bulundu. Hat genişletme işleminin kolayca yapılabildiği “CCLink IE Alan Ağı” üzerinde, iş yükünü kayda değer bir şekilde azaltmak için interlok Mitsubishi Electric’in güvenlik PLC’sine eklenebiliyor. Bu özellikleri kurum açısından son derece değerli bulan Honda, Ocak 2014’te faaliyete geçen yeni Meksika fabrikasında da Mitsubishi Electric’in benzer bir sistemini hayata geçirdi.

41

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Otomotiv endüstrisi: Kontrol ve MES sistemleri arasındaki mükemmel iletişim, üstün kalite ve güvenlik standartlarını garantiliyor

Montaj hattı her yıl 1 milyondan fazla elektronik park freni üretiyor

kapsamına göre, kontrol modüllerindeki veritabanı sorguları için tepki süreleri sorgu başına ortalama 100 ms civarında. 2011 yılında da olduğu gibi yıllık 1,2 milyon EPF üretimiyle, yaklaşık 130 GB hacimde tablo verisi oluşuyor. EPF üretim, kalibrasyon ve test donanımlarının kontrolü neredeyse tamamen (% 98) Beckhoff’un otomasyon teknolojisiyle idare ediliyor. Küster yöneticileri Beckhoff’un çözümünün kompaktlığı ve esnekliğinin yanı sıra yüksek proses hızı ve etkileyici fiyat / performans oranı dikkat çekici. “Beckhoff kontrol platformu-

Küster Automotive Control Systems GmbH

Otomobillerde, geleneksel el freninin yerini giderek elektronik park frenleri (EPF) alıyor. EPF’ler park sırasında freni otomatik olarak uyguluyor ve yokuşta kalkış sırasında kabloyu otomatik olarak ayarlayarak freni bırakıyor. Küster Automotive Control Systems GmbH (ACS), EPF tedarikçileri arasında 2011 yılında 1,2 milyondan fazla EPF üretimi yaparak Avrupa’nın pazar liderlerinden biri olarak yer almaktadır. EPF’lerin üretildiği dört montaj hattı Beckhoff teknolojisiyle kontrol edilmektedir. Beckhoff teknolojisinin kullanılmasında öne çıkanlar parametreler arasında entegre olabilme, veritabanı yönlendirmeli proses izleme ve elektronik EPF kalibrasyonu yer almaktadır. Küster teknolojisi, çok çeşitli üreticilerin milyonlarca aracında kullanılıyor. Küster ürünleri arasında mekanik veya elektronik park frenleri, cam regülatörleri ve komple kapı sistemlerinin yanı sıra akustik ve egzoz damperleri de bulunuyor. Beş Küster Grup şirketinden biri olan Küster Automotive Control Systems GmbH’nin (ACS) merkezi, Almanya Ehringshausen’de olup farklı Avrupa otomobil üreticileri için elektronik park frenleri üretiyor. Küster ACS 2003 yılından bu yana üretim tesislerini kontrol etmek için Beckhoff teknolojisini kullanıyor. Bugün, Beckhoff’un PC tabanlı otomasyon teknolojisi Küster ACS’de büyük kontrol sistemlerinin temel taşı durumundadır.

Üretim, test ve kalibrasyon işlemlerinin titiz dokümantasyonu

EPF üretiminin kontrolü ve izlenmesi için karmaşık gereksinimler olması şaşırtıcı değildir. Bir yandan üretim, temel gereksinim olarak montaj proseslerinin verimli ve yüksek düzeyde otomatik olmasını gerektiren güçlü fiyat baskısı altında, diğer yandan, EPF’ler emniyetle ilgili taşıt elemanları ve zorlu test ve dokümantasyon şartlarına tabi. EPF’nin kendine özel bir elektronik sistemle donatılmış olması ek bir karmaşıklığa yol açıyor. Bu sistem taşıtla haberleşiyor

44

Kalibrasyon sistemi için kontrol kabini

toplayan ve bu verileri demet biçiminde sunucuya aktaran bir kuplaj sistemi olarak çalışıyor. Kuplaj sistemiyle montaj istasyonları arasındaki iletişim TwinCAT ADS üzerinden gerçekleşiyor. C6140 aynı zamanda uzaktan bakım ve tanılamayla da ilgileniyor. Veritabanı tüm kontrol komutları için onay veriyor ve tüm üretim ve kalibrasyon sürecini ve sonraki fonksiyon testini titizlikle belgeliyor. Her bir EPF % 100 test ediliyor. “Parçaların bir üretim planına dayalı Küster Automotive Control Systems GmbH, elektronik park freni (EPF) tedarikçileri arasında Avrupa’nın pazar liderlerinden biri. EPF’lerin üretildiği dört montaj hattı Beckhoff teknolojisiyle tamamen otomatikleştirilmiş.

nun öne çıkan diğer bir özelliği de, yalın proses dizisi kontrolüne ek olarak, ölçüm teknolojisinin (kuvvet ve deplasman ölçümü) de kontrol sistemine entegre edilebilmesi,” diyor Oliver Barwitzki. Bir başka avantajı ise EPF elektronik kontrol sistemiyle haberleşmenin PLC’den doğrudan FC5101 takılabilir kartı ve taşıta özel CAN bus protokolü (11 ya da 29 bitlik CAN identifier ile) üzerinden gerçekleşebilmesidir.

Elektronik park freni (EPF) orijinal bir otomobil arka aksıyla. Resim, fren kaliperindeki fren kabloları da dahil olmak üzere, kabloların izlediği yolu gösteriyor. ve bu nedenle değişik çalışma şartları (eğim açıları, frenleme eğrileri vb.) için kalibre edilmesi gerekiyor. Tüm üretim kademelerinde, ki buna malzeme teslimi, farklı üretim aşamaları, kalibrasyon, fonksiyon testleri ve gönderim dahil, üretim hattının kontrol ve test birimleri merkezi veritabanıyla Beckhoff’un C6140 Endüstriyel PC’si üzerinden haberleşiyor. Endüstriyel PC, tüm sistem elemanlarından otomatik olarak veri

Motor ve dişli ünitesinin ön montajı olarak montajlanıp dağıtımının yapıldığı “normal” üretimle aradaki fark burada ortaya çıkıyor. Küster’de bitmiş ürün olan EPF ölçülüyor ve düzeltme değerleri gerektiği gibi uygulanıyor,” diyor, Beckhoff Frankfurt şubesinin satış ekibinin bir üyesi olan Oliver Barwitzki. Veri alışverişi çok yüksek hızlarda gerçekleşiyor:

Küster, performans açısından ölçeklenebilir tüm Beckhoff ürün serisini kullanıyor: kontrol cihazları arasında BX serisi Ethernet Bus Terminal kontrolörler, Gömülü PC’ler ve hat sonu bilgisayarları olarak C6650 neslinden Endüstriyel PC’ler bulunuyor. Yazılım, TwinCAT I/O, TwinCAT PLC ve NC TwinCAT NCI içeriyor. Ortak payda, tek ağ içinde faaliyet gösteren tüm kontrolörl-

45

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

erin veritabanıyla sinerji içinde olması. Küster ACS, TwinCAT yazılımına önemli derecede bel

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ilerleme hızıyla sürekli şekilde uygulamanın mümkün olan tek yolu.

Standart olarak Beckhoff kontrol teknolojisi

EPF elemanları: üstte eğim sensörlü kontrol kartı (PCB) görülüyor. Ortada, (DC) motor / dişli ünitesi. Sıkma kuvveti, ayrıca bir kuvvet sensörü ve acil açma mekanizması ile donatılmış olan milin kamalı kısmıyla, dönme hareketinden elde edilir. Tüm elemanlar bitmiş bir EPF oluşturacak şekilde monte edildikten sonra test edilir.

Beckhoff teknolojisinin Küster’de uygulanması, ilk EPF üretimi için 2003’te kurulan test donanımında denemeyle başlamış ve o zamandan beri devam eden bir başarı öyküsü. Beckhoff, açık kontrol teknolojisi ve esneklikle öne geçti ve hızla Küster için standart kontrol tedarikçisi konumuna geldi. Günümüzde, tüm Küster Şirketler Grubunda Beckhoff kontrolörleri kullanılıyor ve bu yükselen trend sürecek gibi görünüyor. Küster şartnamesinde tedarikçilerinden Beckhoff teknolojisini kullanmalarını talep ediyor, Küster ve Beckhoff arasındaki teknolojik ilişki sürekli ilerliyor. Küster’in hız gereksinimlerini Beckhoff’un geliştirdiği EtherCAT fieldbus teknolojisini karşılıyor.

Kontrol ve MES sistemi arasında mükemmel iletişim

Kontrol mimarisi, EPF üretimin her aşamasında onaylanması, test edilmesi ve belgelenmesi gerekliliğiyle şekilleniyor. Yine, üretimi kontrol eden sistem bilgisayarından, TwinCAT PLC otomasyon yazılımlı C6650 Kontrol kabini Endüstriyel PC’den oluşuyor. Üretim Yürütme Sistemi (MES) veritabanı, prosesteki her şeyi belgeliyor. Beckhoff kontrolör ve İş parçası kızağında kalibre edilmiş EPF’ler. Muhafazaya monte edilecek son parça, taşıt modeline özel destek parçası.

EPF muhafaza kapağı ön plandaki ürün taşıyıcı üzerinde görülebilir; onun arkasında henüz monte edilmiş PCB’si ile EPF muhafazası var. Sonraki aşama, motor / dişli ünitesinin montajı. bağlıyor. Örneğin TwinCAT NC I, ilk kez hat sonu montaj hattında EPF’lerin modüler üretimi için kullanıldı ve ürünler 2010 yılında Şanghay’a teslim edildi. EPF muhafazaları kesinlikle sızdırmaz olmalı çünkü taşıtlar sürekli suyla temas ediyor. Sızdırmazlık işlemi, TwinCAT NC I kontrolörlü bir XY tabla aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Bu, sızdırmazlık macununu sabit

46

MES sistemi arasındaki etkileşimler oldukça yoğun. Bunun için uygun bir programlama arabirimi, ITAC software AG (Oracle veritabanı tedarikçisi) ile Beckhoff ve Küster’in üretim ekipmanları bölümü arasındaki işbirliğiyle kısa bir süre içinde hayata geçirildi. Veritabanına yaklaşık 100 kontrolör bağlı; bunun anlamı, veritabanının muazzam miktarda veriyle başa

çıkması gerektiği. Her elektronik park freni için, yaklaşık 250 ölçüm değeri ve test verisi depolanıyor; bunlardan yaklaşık 150’si hat sonu kabul sırasında toplanıyor. Dokümantasyon, yalnızca onaylı parçaların kullanılmasını ve ürünün en yüksek kalite ve güvenlik standartlarını karşılamasını sağlıyor.

Küster, hem otomasyon ve üretim süreçlerinin kontrolü hem de ürün geliştirmenin kendisi açısından her zaman teknolojik gelişmenin ön saflarında. Yakın bir örnek, Çin’deki EPF üretimi için uzaktan bakımın hayata geçirilmesi. Ürünü cephesinde de haber değeri olan gelişmeler oldu.

Üretilen her EPF için, her bir elemanı takip etmek ve bir vidanın, contanın ya da muhafazanın hangi partiden geldiğini bulmak mümkün. Bu, bir şikâyet durumunda, bir tedarikçinin kalite kusurlarını kabul etmesi gerektiğinde ya da taşıma hasarı durumunda yarar sağlıyor. Takiple geriye doğru gidilerek tam olarak hangi partilerin etkilendiği bulunabiliyor.

Egzoz teknolojisinde devrim yaratma potansiyeline sahip otomatik egzoz ve akustik damperlerle Küster, sonraki potansiyel satış rekortmenini piyasaya çıkarmaya hazır. Küster üretim ekipmanları bölümü ilk üretim hattını kurdu bile, elbette bir Beckhoff kontrolörle...

47

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Bosch Rexroth, otomotiv sektörünü de Endüstri 4.0 ile buluşturuyor BOSCh REXROTH / www.boschrexroth.com/tr

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

teryallerin kullanımından kaynaklı tüm sorunların üstesinden gelmeyi hedefliyor. Çelik ya da alüminyum; farklı plaka kalınlığı üzerinde yapılan tüm kaynak işlemlerinde mükemmel kullanım ve performans sağlayan PRC7300 kaynak kontrolörü, nokta kaynaklarda yüksek hassasiyet ve güvenirlik sunuyor. Yeni PRC7300 ile test edilmiş kontrol ve denetim konseptini bir adım daha ileriye taşıyan Bosch Rexroth, geliştirdiği yazılımlarla, devreye alma süresini azaltırken işlemleri basitleştiriyor, kullanımı artırıyor. En güncel yarı iletken teknolojilerinin kullanımı enerji tüketimini %80’e varan oranlarda azaltır. Sıklıkla kullanılan iletişim protokolleri için geliştirilmiş çok sayıda arayüz ile kontrol cihazı gelecek nesil ağ tabanlı üretim ortamlarına entegre edilebilir. PRC7300’ün uyarlanabilir kontrol düzenekleri, ister çelik olsun ister alüminyum her türlü plaka kalınlığı üzerinde yapılan kaynak işlemlerinde maksimum kalite sağlıyor. Kontrol birimi, kaynak sıçramasının meydana gelişini akım debisini gözetleyerek önceden tespit edebiliyor. Ayarlanabilir kontrol birimi, kaynak akımını buna uygun olarak düzenliyor ve istediğiniz işlemi hassasiyetle, maliyetleri artıran tekrar kara gerek kalmadan yapmanızı sağlıyor. Ayrıca, süreç kontrol ve izleme prosedürleriyle geleceğin teknolojilerini profesyonellerin kullanımına sunuyor.

Sistem, %90 oranında daha hızlı devreye alınıyor

Otomotiv sektörü için, gittikçe zorlaşan rekabet şartlarında kalite ve giderlerin hedeflenen seviyede tutulması kilit rol üstleniyor. Teknolojik değişim, zorlaşan piyasa koşulları gibi tüm unsurları göz önüne alarak sektöre yönelik çözümler üreten Bosch Rexroth, makine üreticilerinin ihtiyacı olan esneklik, standardizasyon ve enerji verimliliği gibi gereklilikleri barındıran çözümleri, şimdi Endüstri 4.0 standartlarına uyumlu olarak sunuyor.

50

Bosch Rexroth, preshane, boyahane, kaporta-motor-dişli kutusu üretimi ve son montaj uygulamaları gibi her türlü üretim ve montaj kademelerinde çözümlerle sektörün tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Otomotiv sektöründe hızla değişen talepleri göz önünde bulunduran Bosch Rexroth, ürünlerini ihtiyaca göre adapte edebiliyor. Bunun bir örneği olan, Bosch Rexroth’un otomotiv sektörü için özel olarak ürettiği kaynak sistemi çözümleri, çeşitli ma-

Bosch Rexroth, geliştirdiği yeni yazılımlar ve sistemin modüler yapısıyla devreye alma ve değiştirme sürelerini %90’a varan oranlarda azaltıyor. Standart olarak entegre edilmiş uygulama katmanı, robot ara yüzü için hedef odaklı bir düzenleme sağlayan Bosch Rexroth, üstelik elektrikli servo kaynak tabancaları ve çevre birim cihazları arasında bağlantı kurabilen gerçek zamanlı dahili bir veri yolu sistemine de sahip bulunuyor. Etkin ön-uç ile kurulumu kolaylaştıran PRC7300, kaynak tabancalarının önleyici bakımının yapılmasına da olanak tanıyor. Endüstri 4.0 standartlarına uyumlu bulunan PRC7300 ürünü, işleme, robot entegrasyonu gibi ara yüzleriyle de önemli kolaylık sunuyor. Kullanıcılara geleceğin teknolojisi Endüstri 4.0 uygulamalarına hazır bir ürünle buluşturuyor. Bosch Rexroth’un devreye alma, işletim ve arıza tanılarına yönelik geliştirdiği yeni PRI7000 ise tek parça donanımda birden fazla kaynak kontrol birimini kontrol edebiliyor. Sezgisel Windows ve web tabanlı uygulamalarla işletimi basitleştirirken, yeni iletişim ara yüzleri cevaplama ve bekleme sürelerini azaltıyor. Yaklaşık 10,000 adet kaynak

programını depolayan kontrol birimine sahip PRI7000 bir çok farklı üretim sürecine entegre edilebiliyor.

Endüstri 4.0 uyumlu ağ bağlantı yetkinliği Endüstri 4.0’a uygun olarak üretilen PRC7300 kaynak kontrolörü, yatay ve dikey ağ bağlantısına hazır bulunuyor. Kullanıcılar kaynak hücresi dışında uzaktan bağlantı kurarak, ara yüzü ve kaynak işlem bilgisayarını çalıştırabiliyorlar. Süreç kontrolü ve iletişime yönelik çoklu işlemci mimarisi, veri transfer hızını kaynak işlemini hiçbir şekilde etkilemeden artırabiliyor. Kontrol birimi, ortak kullanılan tüm ethernet bağlantılarında, gerçek zamanlı protokol verilerini birbiri arasında değiştirebiliyor. Kablosuz internet bağlantısına sahip olan ürün, entegre web sunucusuyla tüm kablosuz işlemleri gerçekleştirmeye imkan tanıyor. Ayrıca, akıllı telefonlar ve tablet PC’lerle kontrol birimlerine arıza tanısı koymayı sağlıyor.

Önceki nesillere oranla daha az enerji kullanımı

Güç kaybını azaltmayı hedefleyen Bosch Rexroth, geliştiricilerin soğutma sistemlerini daha düşük boyutlarda kullanabilmesini sağlıyor. Önceki nesiller ile karşılaştırıldığında yaklaşık olarak %30 daha küçük boyutlarda bulunan ürün, önemli oranda enerji verimliliğini de beraberinde getiriyor. Kaynak işlemi sırasında %30, bekleme modunda ise %80 oranında daha az enerji kullanıyor. Yüksek teknoloji ürünü olan kontrol birimi ise, veri yolu aracılığıyla üretim aralarını bekleme moduna alabiliyor ve gerektiği an yeniden aktive edebiliyor. Böylece enerji verimliliğini en yüksek orana çıkarıyor.

51

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Dünyada ve Türkiyede Otomotiv Endüstrisinde Teknolojik yenilikler ve Endüstri 4.0

Endüstri 4.0 ile birlikte zeki, birbiri ile haberleşecek üretim ve emniyet sistemlerini yeni ufuklar açacak. Nisan ayı başında Bursa da otomotive ve makine sektöründe çalışan profesyonel yöneticiler Fraunhofer Enstitüsünde Endüstri 4.0 kapsamında modern üretim ve dizayn konusunda eğitime katılacaklar. Bu ve buna benzer eğitimler ve ENOSAD’ın organize edeceği “Endüstri 4.0 ve İleri Otomasyon Teknolojileri Kongresi” ile Türkiye’nin bu yeni sürece en hızlı adapte olacak ülke olacağını düşünüyorum.

FESTO / www.festo.com.tr

Teknolojik ve soysal değişimler otomotive endüstrisini de yeniden konumlandırıyor. Festo olarak bu sene başından itibaren coğrafi bölge yönetiminden endüstri segment yönetimine geçtik. Konusunda daha uzman ve yetişmiş mühendis ve teknik destek birimimiz ile birlikte Tüm Türkiye’ye hizmet vermekteyiz. Mevcut trendler, mega trendler gerçek ve sanal üretim dünyalarının birbirine bağlanması, önümüzdeki birkaç sene sonra birbiri ile haberleşecek olan makinalar ile ilgili altyapı çalışmaları olanca hızıyla devam ediyor.

Türkiyede ki otomotive sektörü ile ilgili genel amacımız prosesleri daha iyi anlayıp optimum çözümler sunmak. Bunun sonucu olarak yeni bir eğitim kavramı ( profit ) olan Profesyonel segment eğitimleri ne başladık. Ayrıca Festo Almanya ile birlikte çalıştığımız otomotive endüstrisine yönelik yeni ürün portföyünü de müşterilerimiz ile paylaşıyoruz. Festo’nun otomotive sektöründe ki uygulamaları ve görselleri internet sitemizden www.festo.com.tr rahatlıkla görebilirsiniz. ( Automotive and Tier 1 supplier industry ) Bunları kısaca özetler isek; Press Atelyesinde ki handling uygulamaları, elektromekanik eksenlerle taşınan sac parçalar HGO adını verdiğimiz online uygulama ile tasarımın kolaylaştırılması ve hızlanması Montaj ve Göde Bölümünde kullanılan güvenlik fonksiyonlu Vtsa valf adaları, vakum komponentleri, Enerji verimliliğini arttırakcak Rıp

52

ve Hip soğutma sistemleri ve şartlandırıcı grupları. Robot hatlarında kullanılan servo pnömatik kaynak tabancaları

Sonuç olarak yeni üretim teknolojileri ile seri üretim alanında verimli ve hızlı bir şekilde üretim yapabilecek, değişimlere hemen tepki verecek ve kısa teslim zamanları ile ile üretim yapan uluslararası firmalar pazarda rekabetçi olacaktır.

Özgür Ünlü FESTO A.Ş Endüstri Segment Müdürü Otomotiv

Boya bölümünde kullanılan Ms serisi olarak adlandırdığımız ( PWIS FREE ) şartlandırıcı grupları ve komponentler

Motor ve aktarma organları ile ilgili müşteriye özel ürünler ve uygulamalar; özellikle hassas pozisyonlama ve parça tutmaya yönelik özel gripperlar.

53

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Firma Söyleşileri / SUPSAN

Firma Söyleşileri / SUPSAN

SUPSAN, MÜŞTERİ BEKLENTİLERİNİ ÖLÇTÜ VE İKİ YENİ ÜRÜN GELİŞTİRDİ bir yandan müşterilerimizin mevcut ürünlerimiz ile ilgili fikirlerini öğrenirken, diğer yandan ise piyasanın yeni ürün ihtiyaçlarına yönelik beklentilerini almış oluyoruz. Anketlerimiz bize gösterdi ki; piyasada iki alanda boşluk var: Yeni Nesil Turbo olarak bilinen VNT Turbo ve Eksantrik Mil. Ürün geliştirme departmanımızı bu yönde bilgilendirerek, iki yeni inovatif ürünümüz için çalışmalara başladık. Ürünlere ilişkin piyasadan oldukça olumlu dönüşler aldık. Her iki ürünümüz şu an yedek parça pazarında önemli bir sınavdan geçiyor. Buradan aldığımız neticelerle birlikte, yedek parça pazarının yanı sıra orijinal ekipmanda da yerimizi almak istiyoruz.

Supsan Genel Müdürü Salih Alson

Yıllık 10 milyon adetlik supap üretim kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük supap üreticisi Supsan, uzun zamandır üzerinde çalıştığı iki yeni inovatif ürününü piyasaya sundu. Yeni Nesil Turbo ve Eksantrik Mil ile yedek parça pazarına hızlı bir giriş yapan Supsan, başta Ferrari, Aston Martin, BMW ve Mercedes olmak üzere dünyaca ünlü otomobil firmaları için supap üretiyor. Türkiye pazarının önemli bölümünü elinde bulunduran Supsan A.Ş., Borusan Holding şirketlerinden biri. Supsan A.Ş., inovatif ürünleri Yeni Nesil Turbo ve Eksantrik Mil ile 4 yıl içerisinde pazarın yüzde 25’ine ulaşmayı hedefliyor. Konuyla ilgili en yetkili isim olarak, Supsan A.Ş. Genel Müdürü Salih Alson şöyle diyor: Sayın Salih Alson, nereden çıktı bu yeni ürün düşüncesi? Salih Alson: Biz düzenli olarak sektörde ürünlerini takan ustalar ile anketler gerçekleştiriyoruz. Bu sayede

54

Bu yeni ürünler hakkında biraz detay bilgi verebilir misiniz? Salih Alson: Turbonun yeni nesil versiyonu, VNT Turbo’dur. Turbo bizim için son derece önemli bir üründür. İlk etapta amacımız Westgate Turbo yapmaktı. Uzun araştırmalar neticesinde bunu başardık. Piyasa da bu ürünümüzü beğendi. Westgate Turbo başarılı neticelenince bu alanda ikinci aşama olarak belirlediğimiz VNT Turbo üretimi için çalışmalara başladık ve başardık. Turbo, çevre dostu olmanın yanı sıra yakıt tasarrufu sağlayarak verimliliği de arttırıyor. Dünyada şu anda karbondioksit salınımını düşürmek için en etkin uygulama turbodur. 5 yıl içerisinde kapasitenin artması ile birlikte traktör, kamyon ve ağır vasıtalar için de üretim

gerçekleştireceğiz. Türkiye pazarından sonra turbo ürünümüzü Almanya ve Fransa’ya ihraç etmeyi planlıyoruz. Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da başarılı olacağız. Özellikle Avrupa’da dağıtıcılarımızın olması ve kalite anlamında iddialı olmamız, bizim bu pazarlarda da başarılı olmamızı sağlayacaktır. Türkiye’de satışı gerçekleşen yaklaşık 3 milyon adet turbo motorlu binek ve hafif ticari araç bulunuyor; bu araçların yaklaşık 200 bin adedinde bulunan turbo motorların yenilenme sürecine girmiş durumda. Supsan olarak biz de bu 200 bin adetlik pazarın yüzde 25’lik kısmına, yani 50 bin araca ulaşmayı, yıllık 50 bin adetlik üretim kapasitesini hedefliyoruz. Öte yandan, Supsan olarak bu zamana kadar Eksantrik Mil’ini tedarik edip piyasaya sunduk. Yaptığımız çalışmalarda gördük ki; bu ürünü ürütebilecek donanıma sahibiz. Gerekli ilave tezgâhları da alarak üretime başladık. Şu ana kadar çok olumlu dönüşler aldık. Bu sayede güvenimiz de arttı. İlk etapta yılda 35 bin adetlik seviyeye ulaşmayı hedefliyoruz. Eksantrik mil üretiminde 4 yıl içerisinde pazarın yüzde 25’lik kısmını yakalayacağız. Bu hedef için çalışmalarımız sürüyor. Supsan olarak en önemli özelliklerinin garantili ürün satışı gerçekleştirmek. Bizim dışımızda turbo piyasasında garantili satış yapan kurum bulmak mümkün değil. 2016 yılını 2015 yılına göre daha pozitif bir yıl olarak

görüyoruz. Supap üretiminde ve orijinal ekipman satışlarında artış bekliyoruz. Ayrıca yedek parça konusunda da artış bekliyoruz. Sizin konuyla ilgili üretim haricinde de yoğun çalışmalarınız var. Bu çalışmalar hakkında bilgi alabilir miyiz? Salih Alson: Türkiye’nin en büyük supap üreticisi olarak, 5 ilde gerçekleştirdiği 5 bölge toplantısında 1.250 otomotiv yan sanayi çalışanına eğitim verdik. Mart ayı içerisinde Aydın, Balıkesir, Çorum, Samsun ve Isparta’da gerçekleştirdiği Supsan Bölge Toplantısı etkinliği kapsamında bayiler, perakendeciler, servisler, tamirciler, kapakçılar, rektifiyeciler, sanayi çalışanları ile bir araya geldi.Yoğun bir ilgi ile karşılaşan Supsan A.Ş., böylece toplantılarda başta turbo olmak üzere, üretimlerini ve satışlarını gerçekleştirdiği ürünleri tanıtma fırsatı buldu. Bu toplantılarda hem firmamızı, hem satışını gerçekleştirdiğimiz ürünleri, hem de üretimini gerçekleştirdiğimiz supap, turbo ve eksantrik milini tanıttık. Turbo ve eksantrik mili yerli Supsan üretimidir. Bunların yanı sıra garanti altında satışı gerçekleştirilen gayd, baga, tırnak, supap lastiği, supap ayar şimi, conta, motor yatağı, supap fincanı, eksantrik zinciri, krank, saplama, silindir kapak, EGR ürünlerimizi de tanıttık.

55

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Firma Söyleşileri / FORD OTOSAN

Firma Söyleşileri / FORD OTOSAN

FORD OTOSAN, E6 NORMLARINA UYGUN YENİ NESİL ECOTORQ MOTORUN SERİ ÜRETİMİNE BAŞLADI modelleri ile Çin’den Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya tüm dünyaya ihraç edilerek, Türkiye ekonomisine önemli bir katkıda bulunacak.

Ali Y. Koç: Türkiye’de yapılan özel sektör Ar-Ge harcamalarının yüzde 13’ü Koç Topluluğu’na ait Açılış Töreni’nde konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç, “Ülkemizin özellikle teknoloji alanında rekabet gücünü artırarak, global arenada önemli oyunculardan ve merkezlerden biri olması en büyük arzumuz. Bu hedefin temelinde bilgi ve teknoloji üretebilmemiz ve yüksek katma değerli ürün ve hizmetler sunabilmemiz yatıyor. Bu süreçte gerekli olan insan kaynağının da planlı ve sistematik şekilde ele alınması en önemli ihtiyaçlardan biri. Mesafe almış ülkelere oranla, daha gidilecek çok uzun bir yolumuz olsa da, Hükümetimizin bu hedefle sağladığı Ar-Ge teşviklerinin ve başlattığı reformların yatırımları cesaretlendirdiğini memnuniyetle söyleyebilirim. Geçtiğimiz günlerde devreye alınan ‘Ar-Ge Reformu Paketi’nin günümüzün önemli rekabet unsurlarından biri olan tasarıma destek vereceğine ve üniversite – sanayi işbirliği açısından da son derece önemli bir adım olduğuna inanıyoruz”dedi.

Ford Otosan’ın 100 milyon doların üzerinde bir yatırımla hayata geçirdiği, fikri ve sınai hakları tamamen kendisine ait olan, E6 normlarına uygun Yeni Nesil Ecotorq motor ailesinin seri üretimine Mart ayının son haftasında başlandı. 320 Ar-Ge mühendisinin çalıştığı ve 100 milyon doları aşan bir yatırımla Ford Otosan Eskişehir İnönü fabrikasında seri üretimi başlayan yeni nesil Ecotorq motor ailesi, yurt içinin yanısıra yurtdışı pazarlara ihraç edilen Ford Trucks kamyon ve çekici modellerinde kullanılacak. -50 dereceden +50 dereceye kadar her coğrafya koşullarına uygun olarak geliştirilen Ecotorq motor; Ford Trucks

56

Koç Topluluğu olarak teknoloji ve inovasyona öncülük ederek; yenilikçi, çevreye duyarlı ve enerji verimliliği yüksek ürün ve hizmetlere odaklanmanın en önemli hedefleri olduğunu vurgulayan Ali Y. Koç, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün Koç Topluluğu olarak her işimizde yönümüzü geleceğe, Ar-Ge’ye ve inovasyona çevirerek faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Hız kesmeyen teknoloji yatırımlarımızla, daha üstün nitelikli ürünler ve hizmetler geliştirmeye ve iş süreçlerimizi yenilemeye gayret ediyoruz. Geçmişe nazaran bugün daha uzun vadeli düşünüp planlar yapabiliyoruz. Bu felsefe ile, 2007-2014 yılları arasında yaptığımız Ar-Ge harcamaları toplam 4,6 milyar TL’ye ulaştı. Buna ilave olarak, sadece geçen yıl yaptığımız Ar-Ge harcaması da 1,3 milyar TL’yi buldu. Bu da ülkemizin geleceğine olan güvenimizin en somut göstergesidir. TUİK verilerine göre, Türkiye’de özel sektör Ar-Ge harcamalarının yüzde 13’ü Topluluğumuz tarafından yapılmaktadır. Ayrıca, Topluluğumuza ait 15 Ar-Ge merke-

zinde, 4.300 mühendisimiz görev yapıyor. Ar-Ge merkezlerimizin, sektörlerindeki en başarılı Ar-Ge merkezleri olarak ödüller alması da bizleri ayrıca sevindiriyor.”

Ford Trucks 50 ülkedeki satış ağını 2020 yılına kadar tamamlayacak Konuşmasında, Ford Otosan’ın, üretim kabiliyetleri ve 1.500’e ulaşan Ar-Ge mühendisi ile Ford’un global organizasyonunda gün geçtikçe artan önemde sorumluluk üstlendiğini de belirten Ali Y.Koç, Ford Otosan’ın Avrupa’daki en büyük ticari araç üretim merkezi ve sektörünün en büyük Ar-Ge merkezine sahip olmasıyla dikkat çektiğini söyledi. “Şirketimiz Ford kamyon ve çekicilerinin, ilgili dizel motorları için global mühendislik çalışmalarının sorumluluğunu üstlenmiş durumdadır. 2010 yılında imzalanan anlaşma ile şirketimiz, kendi geliştirdiği ve ürettiği Ford Trucks çekici ve kamyonları için, 3 kıtada toplam 60 ülkede satış yapma, organizasyon kurma ve distribütör atama haklarına sahiptir. Bu doğrultuda, 2020 yılına kadar, 50 ülkede distribütörlük ve bayi ağı yapılanması tamamlamayı hedefliyoruz. “ dedi.

Ford Otosan, Türkiye’nin tek yerli kamyon motoru olan yeni Ecotorq’la dünya vizesi alıyor

Ali Y. Koç bugün geldikleri noktada, Türkiye’de sıfırdan geliştirilen ve üretilen, ilk ve tek kamyon motorunu sunmanın gururunu yaşadıklarını ileterek şunları söyledi, “Geçmiş yıllarda teknoloji ithal ederken, bugün yüksek Ar-Ge yeteneğimiz ile teknoloji ihraç eder hale geldik. Daha evvel de ifade ettiğimiz üzere Ford Otosan, yeni nesil Ecotorq motorlarının dünyanın en büyük kamyon pazarı olan Çin’de üretimi için JMC firması ile teknoloji lisans anlaşması imzalamıştı. Son 5 yılda 320 milyon doların üzerinde mühendislik ihraç eden şirketimiz, önümüzdeki dönemde yeni nesil Ecotorq’un da katkılarıyla yüksek katma değerli bu faaliyetini artırarak sürdürecek. Ford Otosan, Ecotorq ile dünya vizesi almış oluyor. Ayrıca şirketimiz, ülkemizde yan sanayi, üniversite ve KOBİ işbirliklerini de içeren bir yüksek teknoloji altyapısına da öncülük ediyor. En önemlisi de ülkemiz, otomotiv sektörüne teknoloji ve Ar-Ge gücünü bir kez daha kanıtlamış oluyor. İnönü fabrikamızda ürettiğimiz yeni nesil Ecotorq motorun fikri ve sınai haklarının yüzde yüzüne sahip olan şirketimiz; bu ürünü geliştirme, yenileme, yurtdışına pazarlama ya da teknoloji olarak satma hakkına sahiptir. Dolayısıyla, Ecotorq sürdürülebilir büyümemiz için stratejik bir ürün olarak önemini koruyor ve Ford Otosan’ın ağır ticari araç segmentinde dünyaya açılan kapısı rolünü üstleniyor. Özetle, Eskişehir İnönü fabrikamızda ürettiğimiz yeni ne-

57

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Firma Söyleşileri / FORD OTOSAN

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri Firma Söyleşileri / FORD OTOSAN

Euro-6 emisyonlarını sağlayan, Euro-7 emisyonlarına hazır, dünya pazarları için rekabetçi, sınıfında lider özelliklere sahip bir motor ailesi geliştirdik. Yeni Nesil Ecotorq; 9 Lt ve 13 Lt ile 330 PS, 420 PS ve 480 PS güç üretiyor. Motorlarımız Türkiye için E6, ihraç pazarlarının değişik taleplerine göre de E3, E5, E6 emisyon seviyelerinde üretiliyor. Aynı zamanda yeni motorumuz oldukça rekabetçi yakıt sarfiyatıyla bize rekabette avantaj sağlayacak. Tüm motorlarımızda standart olarak sunulan yüksek performanslı motor freni özelliği de kullanıcılarımız için önemli bir ürün geliştirme çalışması. Sağladığı yakıt ekonomisi ile verimlilik beklentilerinin tümüne cevap verebilen ve sessiz çalışması ile göz dolduran, yeni Ecotorq motor ailesi, rakipleri arasından kolayca sıyrılacak. Dinamometrede yapılan 50.000 saate varan testlerle en az 1,5 milyon km motor ömrüne sahip olacak Ecotorq motorumuz, dayanıklılığıyla da adından söz ettirecek. “

Ecotorq 100 milyon doları aşan yatırım, yan sanayi ve üniversite işbirlği

sil motorumuz ile tüm dünyanın yükünü taşımaya talibiz.”

Haydar Yenigün: Ürünlerimizi İnönü’de dünya standartlarında test edeceğiz Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün de törende bir konuşma yaptı. “Sanayide yaratıcılığın, güvenilir üretimin ve başarının uzun soluklu bir hareket olduğunun bilinciyle, ülkemiz ekonomisine katma değer yaratmak için çalışıyoruz” diyen Yenigün sözlerine şöyle devam etti: “Güçlü Ar-Ge geleneğimizi, Sancaktepe ve Gölcük tesislerimizin yanı sıra İnönü Fabrikamızdaki Ar-Ge Merkezimiz ve ilgili tesislerimizle de sürdürüyoruz. 3 Milyon Euroluk yatırım ile İnönü’de hayata geçirdiğimiz, Gölcük’ten sonra ikinci Motor Test Merkezimiz, sahip olduğu ileri teknolojilerle dünyadaki benzerlerine öncülük ediyor. Yeni motor test merkezimiz 13 lt üzerinde motor test kabiliyetine sahip Türkiye’deki ilk tesis olarak global anlamda Ford’a hizmet vermekte. 5 farklı test odasında Euro 6 normlarını karşılayan Ecotorq motorları geliştiriyor ve dayanım testlerini yapıyoruz. Euro 6 emisyon seviyesini egzoz gazı filtreleme sistemi ile test edebilme yeteneğine sahip merkezimiz, Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip. Kendi Ar-Ge gücümüzle geliştirdiğimiz bu merkezde , gelecek dönemde Ford’un testlerini de yapabileceğiz. Kısa süre

58

önce, Türkiye’nin ilk ve tek kamyon test pistini İnönü Fabrikamızda devreye aldık. Yakın zamanda otonom kamyon test sürüşlerine de başlayacağımız bu pist ile ürünlerimizi dünya standartlarında test edebileceğiz.”

Ecotorq: Dünya pazarları için rekabetçi, sınıfında lider özelliklere sahip bir motor ailesi Haydar Yenigün toplantıda, Ecotorq motorun gelişim sürecine de değindi: “Ecotorq motorun hikâyesine baktığımızda; orada, Türkiye’nin otomotiv sanayi ve teknolojisinin dönüşüm ve gelişim hikayesini de görüyoruz. Türkiye’nin ilk yerli dizel motoru Erk’i 1986 yılında üretmemizin ardından, 2003 yılında yepyeni bir ağır vasıta motoru olan Ecotorq’u geliştirdik. 2009 yılında Euro 5 emisyon normlarına uygun Ecotorq 9.0 litreyi ve bugün sizlerle ilk üretim törenini gerçekleştirdiğimiz 12.7 lt hacminde ve Euro 6 emisyonları ile uyumlu yeni nesil Ecotorq motorumuzu da 2011’de geliştirmeye başladık. 1.500 kişilik Ford Otosan Ar-Ge organizasyonunun motor geliştirme biriminde çalışan 320 Ar-Ge mühendisimiz ile Ford Cargo kamyonlarında kullanılacak ve Euro 6 emisyonlarıyla uyumlu yeni nesil Ecotorq motor ailesinin geliştirme çalışmalarını 2015 yılı içerisinde tamamladık. Bu projeyle, inovatif bir mimariye sahip,

Ford Otosan Genel Müdürü Yenigün, konuşmasında, Ecotorq için yapılan yatırımlarla ilgili bilgi de verdi: “Ford Otosan olarak Ecotorq için, geliştirme, imalat, prototip gibi süreçlere 100 milyon doları aşan bir yatırım yaptık. Bizimle birlikte yan sanayilerimiz de Ecotorq projesi için 4 milyon Euro yatırım yaptı. Toplam 7 milyon Euro yatırımla hayata geçirdiğimiz Euro 6 egzoz gazı arındırma sistemi, sürdürülebilirlik açısından, Ecotorq projesinin en önemli sonuçlarından biri oldu. Motor projemiz kapsamında üniversitelerle birlikte yapılan Ar-Ge çalışmaları için toplam 1,7 milyon lira, yüksek teknolojili KOBİ Ar-Ge iş birlikleri için de, 4 milyon lira harcandı. Patente büyük önem veren şirketimizde, bu proje kapsamında 2015 yılı sonuna kadar tasarımdan prototip fazına kadar yüzlerce inovatif fikir geliştirildi, bu fikirlerden 36’sı yurtdışı olmak üzere toplam 69 patent başvurusu yapıldı. Ford Otosan ekibi olarak, önümüzdeki süreçte de, sadece otomotivin değil, Türkiye’nin Ar-Ge üssü olarak çalışmalarımıza şevkle devam edeceğiz. -50 dereceden +50 dereceye kadar her türlü hava sıcaklığına ve koşullara uygun olarak geliştirilen Ecotorq motor; Ford Trucks modelleri ile Çin’den Avrupa’ya, Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya, tüm dünyaya ihraç edilecek. Ford Otosan ekibi olarak, önümüzdeki süreçte de, sadece otomotivin değil, Türkiye’nin Ar-Ge üssü olarak çalışmalarımıza şevkle devam edeceğiz.”

OTOMOTİV İMALATINDA FORD OTOSAN’IN DİJİTALLEŞME ATILIMI

17 sektörden 104 şirketin dijital karnesinin çıkarıldığı Accenture Dijitalleşme Endeksi’ne göre, Ford Otosan, Motorlu Kara Taşıtlarının İmalatı sektörünün lideri seçilmiş. Şirketlerin dijitalleşmeyi iş süreçlerine entegre etme oranını belirlemek, dijitalleşme yolculuğunda hangi noktada olduklarını ortaya koymak ve dijital kabiliyetlerini analiz etmek amacıyla Türkiye’de ilk defa, bilimsel bir yaklaşım ve sistematik bir metodoloji kullanılarak dijitalleşme ölçümünün yapıldığı Accenture Dijitalleşme Endeksi Skoru’na göre; kurumsal stratejilerinde en iyi rekabet avantajını sağlayacak şekilde dijitalleşmeye yer veren ve dijitalleşmeyi şirketin ana hedeflerine başarılı bir şekilde entegre eden; müşterileriyle olan iletişiminde dijital ürün ve hizmetleri müşteri memnuniyetini en fazla sağlayacak şekilde kullanan; organizasyon içerisindeki iletişim, iç süreç ve operasyonları dijital teknolojiler aracılığıyla en verimli şekilde yürüten ve gelirleri/varlıkları itibarıyla Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında yer alan şirketlerin “Dijitalleşme Öncüleri” olarak tanımlandığı çalışmada, Ford Otosan, “Motorlu Kara Taşıtlarının İmalatı” sektörünün dijital lideri olmuş. Türkiye’nin ortalama dijitalleşme skoru % 60, Motorlu Kara Taşıtlarının İmalatı sektör skoru ise %70 olurken, sektör lideri Ford Otosan’ın dijitalleşme oranı%77 olarak dikkat çekmiş.

Haydar Yenigün: Sürdürülebilir ilerlemenin stratejik bir parçası olarak dijital dönüşüm Konuyla ilgili olarak, araştırmada ortaya çıkan sonuçlar çerçevesinde açıklamada bulunan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün dijitalleşmenin şirketlerin gelişiminde oynadığı role vurgu yaparak; “Ford Otosan olarak,100 yıllık sanayi şirketi olma hedefimizle, inovasyon ve teknoloji alanında da sektörümüze öncülük yapmaya devam ediyoruz. Dijitalleşme, Ford Otosan’ın gelişiminde ve karlılığında büyük bir etken, aynı zamanda şirketimizi geleceğe hazırlamak adına önemli bir unsurdur. Teknoloji ve inovasyon yatırımlarını sürdürülebilir ilerleme yaklaşımının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. İnovasyon kültürünü yüksek kalite ve verimlilikte ürünler üretmenin ötesinde; tüm hizmet, süreç, iş modeli, pazarlama ve organizasyonel yönetimimizde yaygınlaştırma hedefiyle çalışıyoruz. Dijitalleşmenin,şirketimizin operasyonel süreçlerine maliyet ve zaman açısından efektif bir katkısı olmasının yanı sıra, stratejik bir yaklaşımla kaynaklarımızı ve süreçlerimizi etkin kullanarak rekabet avantajı yaratmak konusunda çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.” demiş.

2015 yılı itibarıyla Türkiye’nin en dijital şirketlerinin belirlendiği ve

59

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri

Firma Söyleşileri / EMF MOTOR

Firma Söyleşileri / EMF MOTOR

OTOMOTİVDE ELEKTRİKLİ MOTOR TEKNOLOJİSİNE, EMF KATKISI Son yıllarda üretilen elektrikli araçlar henüz istenilen oranda satış hedefine ulaşmamış olsa da, çok yakında sağlayacağı avantajlar nedeniyle oldukça büyük satış adetlerineulaşacağı tahmin edilmektedir. Elektrikli araç üretiminde genellikle otomotiv firmalarının Ar-Ge çalışmaları yoğun olarak devam etmektedir. Ancak bu alandan bağımsız olarak elektrikli araç motoru üreten EMF MOTOR firması, hazırladığı elektrikli araç motoru ile oldukça farklı bir çizgi yakalamış. Aynı zamanda bir Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği-ENOSAD üyesi olan EMF Motor San. ve Tic. A.Ş., endüstriyel alanda ve asansör sektöründe oldukça yoğun üretime sahip bir firma olmakla beraber motorun getirdiği teknolojik avantajlar nedeniyle, Ar-Ge çalışmalarını araç motoru üzerinde de geliştirerek, birçok avantaj sağlayan bu elektrikli motoru ortaya çıkartmış. Bu konuda EMF Motor Yönetim Kurulu başkanı Sayın Hasan Basri Kayakıran bize kısaca motorun özelliklerini ve çalışma prensibini anlattı. Sayın Hasan Basri Kayakıran, EMF Motor’un elektrikli araç motoru hakkında bizi bilgilendirir misiniz? Hasan Basri Kayakıran: Araba motoru ile ilgili çalışmalarımızı iki ana grupta toplayarak işe başladık. İlk önce normal içten yanmalı motor prensibi gibi bir çalışma yaparak ana motor ve bu motordan tekerleklere hareketi aktaran bir sistem düşündük. Ancak bu sistemde konvansiyonel araçlardaki gibi diferansiyel sistemi yani dişli kutusu olmayacaktı. Hareket ve hız kontrolü sürücü üzerinden yapılarak tekerleklere aktarılacaktı. Motor deneyleri başarı ile tamamlandı. Motorumuz 810 Nm, 885 d/d, 75.1 kW nominal değerlerinde, 88 kutup ve nominal verim % 91, 200 d/d hız değerinde ise % 95’ inüzerinde bir verime çıktı. Maksimum güç 90 kW, maksimum tork 2100Nm olarak elde edildi ve 120 km/h hıza eriştik. Bu prensiple çalışan başka bir motoru, bir de aracın hibrid olarak çalışması halinde nasıl bir performans göstereceği hakkında fikir sahibi olmak ve sonuçlarını görmek için test ettik. Bu motorun gücü bir öncekine göre yarı yarıyaydı. Bu motordan beklediğimiz, ilk kal-

60

maktadır.

Peki, bu durumda EMF Motor’un avantajları nelerdir? Hasan Basri Kayakıran: Motorun stator sargıları düşük kutuplu olmasına karşın, motor kutup sayısı 66-88 kutup olabilmektedir. Bu patentli yapı, LiProKa motor fiziği olarak tanımlanır. Düşük stator kutup sayısı ile düşük sargı dirençleri ve dolayısı ile düşük bakır kayıpları olmaktadır. Bu durum, motorun verimliliğini en üst düzeye taşır. Aynı zamanda elde edilen yüksek kutup sayısı, düşük devir uygulamalarına uygundur ve dolayısı ile dişli kutusu ihtiyacını ortadan kaldırabilmektedir.

kış hareketinin elektrik motorundan alınıp hızlanma sağlandıktan sonra benzinli motorun devreye girmesini sağlayarak daha yüksek hızlara ulaşmaktı. Her ikisinin sonuçlarını da kayda aldık. Bu performansın daha ziyade yük taşıyan hafif ticari araçuygulamalarında daha verimli olacağını düşündük.. Bu motorumuz ile 810 Nm, 442 d/d, 37.5 kW nominal değerlerinde, 66 kutup ve nominal verim % 93 elde ettik. 50 km/h hızlara ulaştık. Maksimum gücü 47 kW, maksimum torku 2100 Nm olarak sınırlandırdık.

Motor Çalışma Verimlilik Haritası EMF Motor’un verimi, motor tipine göre %91-97 arasında olmaktadır. Ortalama %94 ve sürücü verimi %98 alır isek, aküde harcanan güç 0,94*0,98= %92 verimlerde direk tekerleklere aktarılabilecektir. Maksimum hızın yaklaşık 1/3 hız seviyelerinde maksimum tork verebilen motor, bu değerlere yakın bir verimde çalışırken, aynı zamanda düşük güç gereksinmelerinin olduğu bölgelerde bile, örneğin 1kW değerinde %80 verimde çalışabilmektedir. Elde edilen gücün arada bir kayıp olmadan tekerleklere aktarılabilecek olması, aynı zamanda jeneratör çalışmada da maksimum enerji geri kazanımın elde edilmesine olanak verebilecektir. Generatör Çalışma Verimlilik Haritası

Generatör Çalışma Güç-Tork Eğrisi Çalışmalarımız bununla bitmedi. Bir motordan tekerleğe kadar olan hareket aktarmalarındaki mekanik kayıpların çok olduğu hepimizce malumdur. Bu nedenle son zamanlarda yeni bir fikir olarak uygulanan motorun tekerlek içine koyarak, hub motoru olarak kullandık. Sonuçlar olumlu oldu ve bu testler Almanya’da özel bir kuruluş tarafından yapıldı. Bu motor direk tahrik motoru olarak da kullanılabilir. Motorumuz 405 Nm, 885 d/d, her biri 37.5kW nominal değerlerinde, toplamda ise 75 kW, 66 kutup ve verim % 90 üzerindedir. Yine bu motor ile 120km/h hıza ulaştık. Maksimum gücü 57 kW, maksimum torku 1100 Nm olarak sınırlandırdık. Hibrid kullanım için de 50km/h hıza ulaşan, 405 Nm, 442 d/d, her biri 18.5 kW nominal değerlerinde, toplamda ise 37 kW 66 kutup ve verim % 90 üzerinde motor ürettik. Maksimum gücü 30kW, maksimum torku 1100 Nm olarak sınırlandırdık.

Motorlarımızın en büyük özelliği istenilen tork ve hız değerlerini karşılayacak nitelikte, dişli kutusu olmadan tekerleklere tahrik verebilecek yapıya uygun, yüksek tork değerlerine sahip olmasıdır. Hızlı ivmelenme ve yokuş şartlarında gerek duyulabilecek maksimum tork değerlerini karşılayacak ve yüksek kutuplu yapısı sayesinde kararlı hız değerleri ve yumuşak sürüş özellikleri elde edilebilecektir. Yüksek verim, jeneratif de çalışma özelliği ile enerjinin sürücü üzerinden, dişli kutusunun kayıpları olmadan akülere aktarma imkânı da sunar. Motorun tüm hız değerlerinde sabit sayılabilecek tork katsayısı sayesinde araçta gerçekleşen tork değerlerinin yüksek hassasiyette hesaplanabilmesi ve batarya yönetim sisteminde öngörülebilirlik ve kararlılığın artırmasına olanak verebilecektir. Motorun özel sarım yapısı ile sargı dirençleri düşürülmüş ve dolayısı ile motorda oluşan bakır kayıpları çok ciddi ölçüde azaltılmıştır. Motorun ihtiyaç duyacağı soğutma sistemi gereksinimini azal-

61

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri / Ürün

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Üretim sektörünün zorlu koşullarında kesintisiz iş verimliliği sağlayan Panasonic Toughbook ve Toughpad WIN Automation fuarında ziyaretçiler ile buluştu PANASONIC / www.panasonic.com/tr

tabletler, modele göre farklı seviyelerde olmak üzere suya, düşmeye, basınçlı titreşime karşı direnç gösteriyor ve içerisindeki hassas bilgileri koruyabiliyorlar. Güneş ışığı altında dahi okunabilir ekranlara sahip ürünler, -20 ile +60 derece ya da –10 ila +50 derece ortalama sıcaklıklarda dahi çalışmayı sürdürebiliyorlar. Panasonic Toughbook ve Tougpad’lerin üretim sektörüne özel bazı kullanım alanları ise şöyle: • Endüstriyel Panel • Forklifte Monte Tablet veya PC • Servis ve Bakım Hizmetleri: İşletme içi veya saha servis • Depo Yönetimi ve Lojistik

Kurumsal Mobil Çözümleri ile tüm dünyada kurumların kesintisiz çalışma ihtiyaçlarına cevap veren Panasonic, yüksek korumalı ve dayanıklı mobil PC ve tablet çözümlerini WIN Eurasia Automation fuarında tanıttı. Fuarda tanıtılan Panasonic Toughbook ve Toughpad cihazları dünya standartlarındaki bağlantı özellikleri, performansı, taşınabilirliği ve rakipsiz dayanıklılığı ile üretim sektöründe farklı bir çalışma şeklini mümkün kılıyor. Avrasya’nın en önemli endüstri fuarlarından biri olma özelliği taşıyan ve bu yıl 17-20 Mart tarihleri arasında gerçekleşen WIN Eurasia Automation fuarı otomasyon, otomotiv, elektrik/elektronik ve makine sektörlerini bir araya getirdi. Panasonic etkinlikte, üretim sektöründe çalışan profesyonellerin baş etmek zorunda kaldığı zorlu koşullara karşı geliştirdiği mobil çözümlerini tanıttı. Panasonic Toughbook dizüstü bilgisayar ve Toughpad

62

Panasonic Toughpad ve Toughbook’ların fuarda sergilenmesine dair görüşlerini paylaşan Panasonic Türkiye Kurumsal Mobil Çözümler Ülke Müdürü Ali Oktay Ortakaya şunları söyledi: “Başta üretim, kamu hizmetleri, acil servisler, perakende, hızlı tüketim, sağlık, lojistik, güvenlik gibi sektörler, daha verimli çalışmak için mobil çalışma şartlarını iyileştirmenin yollarını arıyorlar. Bu amaca yönelik olarak tasarlanan, dayanıklılıkları ve uzun pil ömürleriyle ‘kesintisiz çalışma’ imkanı sunan ürünlerimiz, Avrupa’da yüzde 65 pazar payına sahip. Türkiye’de uzun zamandır satışta olan Panasonic Toughbook ve Toughpad tüm sektörlerde büyük ilgi görüyor. Özellikle üretim sektörü çalışanları birçok zorlu koşulla baş etmek zorunda kalıyor. Üretim tesislerinde veya sahada veri ve uygulamalara erişim ve takibe olan ihtiyaç ise değişmiyor. Panasonic Toughbook ve Toughpad sunduğu mobil çözümlerle hem üretim tesislerinde hem de sahada büyük kolaylık sağlıyor.” Panasonic’in WIN Eurasia Automation fuarında sergile-

ENDÜSTRİ OTOMASYON

DOSYA / Otomotiv ve Yan Sanayi Üretimi Teknolojileri / Ürün

diği ürünlerden bazıları ise şöyle:

Düşük toplam satınalma maliyetine sahip, esnek ve dayanıklı tablet: Panasonic Toughpad FZ-M1 Panasonic’in 7 inç ekran boyutuna sahip tamamen dayanıklı Windows 8.1 Pro işletim sistemine sahip tableti Toughpad FZ-M1, üretim sektörü çalışanlarına yönelik öne çıkıyor. Intel® Core™ i5-6Y57 vPro ve Intel® Atom® x5-Z8550 işlemci olmak üzere iki farklı versiyona sahip cihaz yüksek performans ve verimli güç kullanımı sağlarken, yansıma önleyici katmana sahip WXGA (1200x800) çözünürlüklü ekran, her türlü aydınlatma koşulunda on parmak kapasitif dokunmatik ekran becerilerini sergileyebiliyor. Yalnızca 540g ağırlığında ve 18mm kalınlığındaki Toughpad FZ-M1, sahip olduğu yapılandırma girişleri ve entegre iş genişletme modülü ile yüksek oranda esneklik sunuyor. 150 cm yükseklikten düşmelere karşı dayanıklılığı testlerle sabit olan Toughpad FZ-M1, toza ve suya karşı uluslararası IP65 direnç standartlarını karşılıyor ve -10 ila +50 derece arasındaki sıcaklık koşullarında verimli bir şekilde çalışabiliyor.

Üretkenlik ve pil ömrü ile zirvede: Panasonic Toughpad FZ-G1 Intel® CoreTM i5-5300U vProTM işlemci (3MB önbellek, 2,3 GHz – 2,9 GHz aralığında cache, Intel® Turbo Boost teknolojili 2.3GHz up to 2.9 GHz işlemci) ve DirectX 11 destekli Intel® HD 5500 grafiklere sahip Toughpad FZ-G1’in pil çalıştırma ömrü 13 saat. Windows 8.1 Pro Update işletim sistemine sahip Panasonic FZ-G1 tablet 10,1 inç ekran boyutuna sahip. İnce, hafif ve buna rağmen tamamen dayanıklı olan FZ-G1 büyük pil paketi seçeneği ve opsiyonel çalışır durumda pil değiştirme becerileriyle üretim sektörü için kesintisiz ve 24 saat sorunsuz kullanım sunuyor.

Mobil çalışanlara çok yönlülük kazandırıyor: Panasonic Toughbook CF-20 Panasonic Toughpad CF-20, gücünü yaşam ömrünün tamamında üstün performansı temin eden en yeni teknolojilerden alıyor. Intel® CoreTM m5-6Y57 vProTM işlemci teknolojili ürün (4MB önbellek, 1.1GHz ila 2.8 GHz arası, Intel® Turbo Boost Teknolojisi), fansız tasarım, Intel® HD Graphics 515, 8GB RAM, 256GB SSD ve tam sürüm Windows 10 Pro işletim sistemi (Windows 7’ye düşürme seçeneğiyle birlikte) özellikleriyle performansın en üst seviyesini sağlıyor. Eldivenle kullanıma uygun dokunmatik ekran, özel amaçlar için üretilen Araç Montaj Bağlantısı ve Masaüstü Giriş Replikatörü ile Panasonic Toughbook CF-20 benzersiz bir mobil kurumsal araç haline geliyor. Altı farklı çalışma moduna sahip Panasonic Toughbook CF-20’nin çok çeşitli kurumsal kullanım alanları bulunuyor. Tablet, klavyeden ayrılabiliyor. Dahili taşıma kulbunun kullanımıyla cihaz, duvara asılabiliyor ya da taşıma esnasında kullanıcıya rahatlık sağlıyor. Panasonic Toughbook CF-20, magnezyum kasasının yanı sıra IP65 ve MIL-STD 810G serttifikalı tasarımıyla hem geleneksel Toughbook tasarım mirasını devam ettiriyor hem de dış mekânda kullanım için daha da elverişli hale geliyor. Dizüstü modunda yalnızca 1,76kg ağırlığındaki Toughbook, her zamankinden daha mobil özelliklere sahip. Ayrılabilen tablet ise yalnızca 950g ağırlığında. Bu türdeki bir cihazın standart 2kg’lik ağırlığının altında olmasıyla Toughbook CF-20 benzerlerinden ayrılıyor.

Toughpad FZ-G1, üretim sektörünün yanı sıra sahada çok sayıda ekipleri bulunan mühendislik ve bakım odaklı ulaştırma, dağıtım, acil servisler, sigorta değerleme ve kamu hizmetleri gibi alanlarda mobil çalışan profesyoneller tarafından tercih ediliyor.

63

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ABB kablosuz ev otomasyonu çözümü sunuyor

Free@home®’un yeni kablosuz kontrol özelliği, - bir renovasyon çözümü ya da kablolu akıllı ev sisteminin genişletilmesi için- 60’tan fazla fonksiyonu kontrol edebiliyor. ABB / new.abb.com/tr

Güç ve otomasyon alanında dünya lideri olan ABB; Almanya’nın Frankfurt kentinde düzenlenen dünyanın en büyük bina teknolojileri ve aydınlatma fuarında kablosuz ev otomasyonu çözümünü tanıttı. Kısa sürede büyük bir başarı elde eden Free@ home® sistemine dayalı olarak oluşturulan kablosuz çözüm,

evlere ekstra kablo döşenmesi ihtiyacı olmadan en yeni akıllı ev fonksiyonelliğine erişim sunuyor. Çözüm, tipik bir akıllı ev ortamında aydınlatma, ısıtma, panjur kontrolü ve interkom sistemi dahil olmak üzere çok çeşitli uygulamaların kontrol edilmesi için benzersiz bir imkan sağlıyor.

65

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Sistem, ağın genişletilmesi için cihazları bir araya bağlayan bir örgüsel ağa adapte edilen 2,4 GHz frekans haberleşme proto-

Aydınlatma fuarında tanıtılan akıllı ev çözümümüzü geliştirmeye devam ediyoruz. Yeni çözüme gösterilen talep, beklentilerimi-

kolüne dayanıyor. AES 128 şifreleme standardı sunan free@ home kablosuz hizmeti, bağımsız bir çözüm olarak ya da free@ home® hizmetinin kablolu sürümünün bir uzantısı olarak kullanılabiliyor. ABB, 2014 yılında Nesnelerin, Hizmetlerin ve Kişilerin İnterneti tarafından sunulan imkanları insanların evlerine getirerek tesisatçılar için ev otomasyonu sunmayı kolaylaştırmak amacıyla free@home® sistemini sundu. Sistem; akıllı bir telefon/tablet ya da kişisel bir bilgisayar aracılığıyla kullanıcıların seçtiği ev ortamını yaratmak için çoklu fonksiyonların yönetilmesini basitleştiriyor. Geçtiğimiz yılda ABB, hizmetine ses kontrolünü ekledi ve bu en son gelişme ile kiracılar da dahil olmak üzere daha fazla kullanıcı için akıllı ev teknolojisine erişim imkanı tanıyor.

zi aştı. Geçtiğimiz yıl, sistemimize ses kontrolü fonksiyonunu ekledik ve bu en son gelişme bize daha da büyük bir pazarın kapısını açtı.” Dijital araştırma şirketi BI Intelligence’ in raporuna göre, akıllı ev cihazları piyasası 2014 yılında 61 milyar $’ın üzerindeydi ve 2019 yılına kadar yaklaşık %50 yıllık büyüme oranı göstererek 490 milyar $’a yükselmesi bekleniyor. Ev otomasyon çözümü; Almanya, Hollanda ve Avusturya’da Busch-Jaeger markası adı altında ve dünya çapındaki bütün diğer pazarlarda ABB markasıyla satılıyor. Kablosuz sistem, Orta Avrupa da Ekim 2016’dan itibaren piyasada olacak.

Tarak Mehta şöyle konuştu: “Araştırma ve geliştirme mühendislerinden oluşan ekibimiz, Nesnelerin, Hizmetlerin ve Kişilerin İnternetinin insanların evlerine sunabilecekleri şeylerin sınırlarını zorlamaya devam ediyor. 2014 yılında Bina Teknolojileri ve

66

ABB’nin Next Level stratejisinin bir parçası olarak şirket, Nesnelerin, Hizmetlerin ve Kişilerin İnterneti aracılığıyla evlerde daha fazla otomasyon potansiyelinin yolunu açan ürün yenilikçiliği sayesinde büyüme elde ediyor. Şirket, akıllı çözümlerin uygulanmasıyla kişilerin evlerinde konforu, verimliliği ve güvenliği artırmayı amaçlıyor.

Genel mimari model - Demiryolu sektörü için standart otomasyon çözümleri PILZ / www.pilz.com/tr

■ Demiryolu taşımacılığındaki sinyal ve kontrol çözümleri bugüne kadar genellikle özel olmuştur. Bir başka deyişle özellikle demiryolu taşımacılığında kullanılmak üzere teknolojiler tasarlanmış, geliştirilmiş ve üretilmiştir. Normal gereksinimler, projeye özel özellikler ve çok düşük standartlaşma düzeyi, günümüz uygulamalarındaki maliyet faktörleridir. Mevcut sinyalizasyon teknolojisi, özellikle de bölgesel hatlardakiler, büyük oranda, tamamen mekanik veya röle teknolojisine dayanan eski sinyal kutusu teknolojisine dayanmaktadır. Günümüzde bile pozitif kılavuzlu klasik röle teknolojisi demiryolu ve sinyal mühendisliğinde hala yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak modernleşme çabalarının bir parçası olarak, mümkün olduğu yerlerde, aşınan kablo-yoğun donanımı güçlü yazılımla değiştirmek bir eğilim haline gelmektedir.Bu süreçte emniyet ve ekonomi karşılıklı birbirini dışlamamaktadır. Mevcut sinyal kutusu altyapısıyla yeni elektronik sinyal kutuları (ESB) arasındaki bloklara uyum sağlayabilecek kontrol çözümleri için talep bulunmaktadır. Bu modernleştirme projeleri için sektörden gelen çözümler bile ele alınabilir. Sinyal kutusu uygulamalarının satın alımında, tasarımında, işletiminde ve hizmet sunmasında bugünü kadar hakim olan maliyet havuzlarının önemli düzeyde azaltılmasına yardımcı olabilirler.

68

Demiryolu teknolojisi için programlanabilir lojik kontrolörlerinin uygunluğu Bu durum pratikte endüstriyel tesislerde ve mühendislikte kullanılanlara benzer yaygın programlanabilir lojik kontrolörlerinin (PLC), demiryolu emniyet seviyesine uygun olması ve CENELEC standartları EN 50155 ve EN 5012x uyarınca demiryolu taşımacılığının yüksek emniyet gereksinimlerini karşılaması gerektiği anlamına gelir. PLC kontrol sistemleri kontrol görevleri için emniyetli bir platform sunabilir ve röle gruplarının yerini alabilir. Bir endüstriyel ortamda yaygın olarak bulundukları için, düşük satın alma maliyetleri bulunmaktadır. Yazılım araçları yapılandırma işini azaltır, hata kontrol seçeneklerini geliştirir, bakım ve onarımı kolaylaştırır. Demiryolu teknolojisini önceden onaylanmış bir kontrol sistemine dayandırmanın avantajı, tamamen yeni bir demiryolu kontrol sistemi geliştirme çabasına kıyasla geliştirme süresinin önemli ölçüde azaltılabilmesidir.

PSS 4000 otomasyon sistemi Pilz, emniyetli otomasyon ve emniyetli kontrol teknolojisi çözümleri alanında ve ayrıca demiryolu endüstri uygulamaları konusunda onlarca yıllık deneyime sahiptir. Pilz temel otomasyon sistemi PSS 4000’i endüstriyel otomasyon uygulamaları için EN 61508 uyarınca geliştirmiştir. Pilz

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

demiryolu ulaşımının özel gereksinimlerini karşılamak amacıyla, tür tanımında -R (Demiryolu) harfi bulunan özel modüller geliştirmiştir.Bunlar elektromanyetik girişime, aşırı sıcaklıklara ve demiryolu ortamında ortaya çıkan mekanik yüklere karşı dayanıklıdır. PSS 4000 otomasyon sistemindeki -R modülleri EN 50126, EN 50128, EN 50129 ve EN 50155 uyarınca CENELEC onayına sahiptir. PSS 4000-R bir ürün özelliği olarak demiryoluna özel emniyet onaylarına zaten sahiptir. Otomasyon sistemi tüm uygulama çapında SIL 4-yeteneğine sahiptir. Otomasyon sistemi birkaç fonksiyon grubundan oluşmaktadır: Emniyet ve standart uygulamalar için emniyetli PLC’ler, I/O cihazları ve çeşitli I/O modülleri donanım bileşenleri olarak mevcuttur. Cihazlar kendi aralarında 10/100 BASE-T’ye dayalı gerçek zamanlı Ethernet iletişim sistemi SafetyNET p ile iletişim kurmaktadır. SafetyNET p, Ethernet switchleri veya DSL modemleri gibi standartlaştırılmış ağ bileşenleri aracılığıyla iletilebilmekte ve böylece genişletme ve topoloji açısından yüksek düzeyde serbestlik sunmaktadır. Emniyetle ilgili bir uygulama oluşturmak, yapılandırmak ve parametrelerini ayarlamak ve bu uygulamayı kontrol sistemine indirmek için yazılım platformu PAS4000 mevcuttur. Bu platform emniyetle ilgili bir ortamda bir uygulama programı oluşturmaktan ve işlemekten sorumludur. İşlemi kontrol etmek için dijital ve analog işlem sinyallerini, bu sinyallerin lojik ünitesi içinde lojik ve kronolojik olarak işlenmesinden, dijital ve analog işlem sinyal çıkışı vermekten ve emniyetle ilgili veriyi SafetyNET p üzerinden iletmekten sorumludur. Yazılım bileşenleri, basit blok bazlı yapılandırma sunan IEC 61131-3 Editörleri ve bir özel Blok Editör PASmulti’dir.

Demiryolu teknolojisi için PLC mimarileri PSS 4000-R’nin genel açıklaması, emniyetle ilgili uygulama koşulları (SAC’ler) uyarınca değerlendirilecek nitel emniyet bütünlüğü gereksinimlerine uyum sağlayan “mimari modellere” dayanmaktadır. Demiryolu uygulamaları üzerinde yapılan bir analiz, çoğunluğunun SIL 2, SIL 3 ve SIL 4emniyet bütünlüğü düzeyleriyle temsil edilmekte olduğunu göstermiştir. Bunun sonucunda otomasyon sistemi kullanılarak oluşturulabilen özel mimariler ortaya çıkmıştır. Üç mimari özellik ve temel özellikleri aşağıda açıklanmıştır. Demiryolu sektörü için PLC platformu geliştirmede merkezi öneme sahip bir gereksinim, emniyet kontrolü görevlerini uygulamakta kullanılabilecek, kullanımı kolay modüler sistemlerin bulunmasıdır. Demiryolu müşterisinin PSS 4000-R’yi, kendi genel veya özel uygulamasına yönelik onay süreci kapsamında, onaylı bir bileşen olarak kendi emniyet doğrulamasına eklemesi kolay olmalıdır. Bu durum denetçilerle ve onay kurumlarıyla ilgili gerekli iş miktarını önemli ölçüde azaltacaktır. Pilz kapsüllü birimler olarak genel onaya sahip “mimari modeller” geliştirerek PSS 4000 otomasyon sisteminde bu temel gereksinimi hesaba katmıştır. Bu durum, demiryolu teknolojisi uygulamalarında büyük bir avantaj anlamına gelir: Kullanıcı bir mimari model seçer ve ardından giriş tarafına özel bir sensör teknolojisi, örneğin dingil sayacı, ve çıkış tarafına da bir aktüatör teknolojisi, örneğin bir sinyalizasyon sistemi, eklemelidir. Bu mimari modeller emniyetle ilişkili uygulama koşullarını (SAC) sağlar. Uygulamaya yönelik olarak uygulama özellikleri sunarlar ve sistemin bütününün emniyet bütünlüğü gereksinimlerini yerine getirmesini garanti ederler. Pilz bu mimarilerin her biri için ilgili tehlike oranını (HR) sunarak, uygulamanın risk analizinde belirtilen tolere edilebilir tehlike oranının (THR) nitel değerlendirmesinin yapılmasına olanak sağlar. Demiryolu uygulamaları üzerinde yapılan bir analiz, çoğunluğunun SIL 2, SIL 3 ve SIL 4 emniyet bütünlüğü düzeyleriyle temsil edilebildiğini göstermiştir. Bunun sonucunda otomasyon sistemi kullanılarak oluşturulabilen özel mimariler ortaya çıkmıştır. Onaylanan üç mimari özellik ve temel özellikleri aşağıda açıklanmıştır. Her biri dağıtılmış sistem ağını temsil etmektedir.

69

Genel SIL 2 mimarisi SIL 2 mimarisi, yalnızca risk ve zarar potansiyelinin düşük olduğu uygulamalar için gerekli emniyetin uygulanması için basit bir olanak sunar. EN 50129’da, SIL 2 emniyet bütünlüğü düzeyi için tek hata toleransı gereksinimi olmadığı için buna izin verilmektedir. Tek hata toleransı, bir kontrol sisteminde gerçekleşen bir hatanın ardından kabul edilen emniyet fonksiyonunun garantilendiği anlamına gelir. Bunun sonucunda, bir SIL 2 mimarisine yönelik emniyet uygulaması için tek bir ünite ve bir PLC kontrol sistemi yeterli olmaktadır. Burada belirtilen dijital girişler ve dijital çıkışlar için I/O düzeyinde çift kablolama genellikle gerekli değildir (Şekil 2’de gösterildiği gibi). Bu mimarideki temel unsurlar arasında basit giriş modülleri, güç kaynağı için basit besleme ve basit çıkış modülleri yer almaktadır. Bu örnekte yer alan hataya karşı emniyetli modüllerde, iç yedekli bir yapı bulunmaktadır ve böylece emniyetli iç sinyal işleme için mevcut bulunan tüm emniyet gereksinimlerini karşılamaktadır. Aşağıdaki grafikte PSS PLC, SafetyNET p aracılığıyla bağlanmış bir uzaktan PSS I/O ünitesiyle birlikte gösterilmektedir. Temel otomasyon sistemi PSS 4000 kullanıcılara, girişlerin veya çıkışların PLC’ye yerel olarak mı bağlanacağı yoksa uzaktan mı çalıştırılmaları gerektiği arasında seçim yapma özgürlüğü sunmaktadır. SafetyNET p aracılığıyla ağ oluşturma sayesinde uzak abonelerin olduğu bir tasarım bile bir lojik birim olarak görülebilmektedir. Dolayısıyla tek kanallı giriş sinyalleri kabul edilir ve tek kanallı çıkış sinyallerin ünitenin dışında olması beklenir.

potansiyel hasar düzeyi daha yüksektir. Bunun bir sonucu olarak hatalar yedekli yapılar aracılığıyla tespit edilmeli ve uygun bir sistem yanıtı gerçekleşmelidir. Esasen ünite dışındaki devreler tasarım olarak yedeklidir. Ünite içindeki giriş ve çıkış modülleri de buna göre iki katlıdır. Mimari (Şekil 3’te gösterildiği gibi) iki yedek ünite, A ve B aracılığıyla yukarıda belirtilen gereksinimi yerine getirir. I/O sayısını iki katına çıkarmaya ek olarak, ünite B’deki çift çıkışlar ayrı bir besleme modülü (PSS PS) ve güç kaynağından beslenmek zorundadır. Bu önlem sayesinde yaygın arıza nedenleri, özellikle de besleme voltajından kaynaklananlar, sürdürülebilir bir şekilde yönetilir. SIL 3 mimarisinin bir diğer özelliği emniyet işleminin, tek bir PLC tarafından işlenmesidir, çünkü içinde zaten çeşitli yedekleme sistemleri tasarlanmış bulunmaktadır. Böylece bir kez daha kullanıcı I/O gruplarını uzaktan kullanma özgürlüğüne sahip olur. Ayrıca bu sayede örneğin kanalın yinelenen çıkışını uzak bir PSS I/O üzerinde kullanmak ve ikinci besleme voltajı gereksinimini de böylece karşılamak da mümkün olacaktır.

Genel SIL 4 mimarisi

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

En üst emniyet bütünlüğü seviyesi olan SIL 4, sinyal kutuları içinde yer alan sinyal kontrol sistemleri ve makas kontrolörleri için gereklidir. Bu durumda ünitelerin bağımsız ve kesinlikle ayrı olması için daha da yüksek gereksinimler mevcuttur. Genel SIL 4 mimarisi, uygulamayı kontrol eden iki yedekli PLC üzerinden bu gereksinimi karşılar. Pilz, işbirliği ortağı Thales ile birlikte çalışarak ve Thales’ten SPZA’yı (bellek programlanabilir merkezi blok adaptasyonu) baz alarak SIL 4 uygulaması konseptini geliştirmiştir. SPZA röle gruplarının yerini alan bir üründür ve bir röle ile bir elektronik sinyal kutusu arasındaki merkezi blok iletişim sistemidir. Bu teknoloji ünitelerin yüksek düzeyde bağımsız çalışmasını sağlar ve dolayısıyla yaygın arıza nedenlerine karşı dayanıklıdır. Bu mimari model SIL 4 uygulamalarının risk değerlendirmesinde yer alan merkezi bir gereksinimi karşılar. I/O düzeyi de, Şekil 4’te belirtildiği gibi yedekli bir tasarıma sahiptir, dolayısıyla bir arıza olması durumunda bağımsız bir şekilde emniyetli koşul sağlanmaktadır.

Özet Kullanıcılar basit proje yapılandırmaları için Pilz’in PSS 4000’i gibi standart ve kolay programlanabilir otomasyon sistemleri kullanarak yatırım ve işletme maliyetlerini azaltabilirler. -R modülleri, sertifikasyon sayesinde onay almak için gerekli işleri azaltmaktadır. -R modülleri demiryolu endüstrisi içinde farklı emniyet bütünlüğü düzeylerinde, çeşitli uygulamalarda kullanılabilir. Bunlar arasında ray döşeme makineleri ve çekicilerin kontrol fonksiyonlarının yanı sıra, hemzemin geçitlerde sinyal izleme gibi sinyal alanındaki kontrol ve izleme fonksiyonları, kontrol ve emniyet teknolojileri veya sinyal kutusu bağlantıları yer almaktadır. PSS 4000 otomasyon sistemindeki mimariler sayesinde, demiryolu kullanıcıları ilgili risklere uygun esnek modellere erişebilmekte ve bunları kendi uygulamalarında kullanabilmektedir. Kullanıcıların uygun kaynak kullanımı ve ilgili maliyet talepleri bu sayede karşılanmış olmaktadır.

PLC platformu için emniyetli koşul, çıkışları kapatılması / çıkışlara giden gücün kaldırılması anlamına gelir. Aynı durum demiryolu uygulaması için de geçerli olmalıdır: kontrol sisteminden güç kesilmesi uygulama için bir emniyetli durum oluşturmalıdır. Her iki PLC gerçek zamanlı Ethernet SafetyNET aracılığıyla bağlanmıştır, böylece işlem verisi senkronize edilebilir ve yandaki PLC’de ortaya çıkan arıza koşulları karşılıklı olarak tespit edilebilir. Ünitelerin bağımsız olması koşulunun yarine getirilebilmesi için, iki kontrol sisteminin her biri yandaki PLC’den bağımsız olarak bir emniyetli koşul alabilmektedir.

Genel SIL 3 mimarisi SIL 2’nin aksine, EN 50129 emniyet bütünlüğü seviyesi SIL 3 için tek hataların yönetilmesini gerektirmektedir, çünkü risk ve

70

PLC kontrol sisteminin yedekli olmasına rağmen, demiryolu uygulamalarını kontrol eden uygulama programlarının yalnızca bir kez oluşturulması gerekmektedir; sonrasında iki kontrol sistemine yüklenirler.

71

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Dünyanın 185 mm2 Kesitli İlk Yüksek Akım Yay Sıkıştırmalı Klemensi WAGO / www.wago.com.tr

WAGO POWER CAGE CLAMP vidasız yüksek akım ürün programını 185 mm² kesite kadar iletkenler için genişletiyor.

Zaman Kazandıran Bakımsız Titreşime Dayanıklı Şimdi 50 mm² ile 185 mm² arası kesite sahip iletkenler hiçbir vida olmaksızın yüksek-akım yaylı sıkıştırmalı klemensi (2851185) ile birleştirilebilir. Yeni 285 serisi POWER CAGE CLAMP, kendisini mekanik ve sistem mühendisliği alanında veya enerji sektörü gibi özellikle yüksek akım uygulamaları için ideal hale getiren 353 A nominal akıma ve 1000 V AC/DC, 1500 V DC nominal gerilime uygun şekilde tasarlanmıştır.

Kolay Kullanım, Maksimum Güvenilirlik 285 Serisinin yanal iletken girişleri kolay itmeyi ve bükülmesi zor iletkenlerin bağlantısını mümkün kılar. Bağlantı noktası bir el aleti ile açılır ve turuncu renkli kilitleme elemanına basılarak kilitlenir. Yüksük veya kablo pabucu kullanarak kablonun hazırlanmasına gerek yoktur. Yaylı sıkıştırma teknolojisi, kurulumu yapan personel tarafından gerekli özen gösterilse de ihmal edilse de herhangi bir kesitte en uygun temas kuvvetini sağlar. Bu yüksek akım yay-sıkıştırmalı klemens, raylı taşıma ve gemi inşa sektörleri dâhil en zorlu gereklilikleri karşılar ve en ağır yükler altında bile titreşime, sıcağa ve soğuğa dayanıklıdır. Klemensin her iki tarafında yer alan köprü yuvası ile hem potansiyel çoğaltma ve potansiyel dağıtma uygulanabilir. Bu şe-

72

kilde, herhangi bir ilave klemense ihtiyaç duymadan aydınlatma ve servis prizleri için besleme gerilimi alınabilir. Yeni 285 Serisi ürünleri, kontrol panolarında projenin gelişmiş bir görünümünü elde etmek için hem WMB etiket kartları ve etiket şeritleri ile uyumludur.

Yüksek Akım Ray Klemensleri 35, 50, 95 ve 185 mm² Bu yeni yüksek akım yaysıkıştırmalı klemensin sunulması ile birlikte WAGO, vidasız elektriksel bağlantı teknolojisi için en geniş bağlantı imkanlarına sahip ray-montajlı klemens üreticisi olarak duruşunu sürdürüyor. POWER CAGE CLAMP yüksekakım programı 35, 50, 95 ve 185 mm² ’ye kadar iletken kesitleri için ray montajlı klemensleri içermektedir. Yüksek akım klemenslerine ideal bir tamamlayıcı yeni 66.5 x 14 mm vidasız durdurucudur (249-197). Bu bileşen, geniş klemensleri ağır titreşim altında veya dikey raylarda monte edilmiş olsa bile bir arada tutar. WAGO, 185 mm²’ye kadar iletken kesitleri için ilk yüksek akım yay sıkıştırmalı klemensi ile yeni teknoloji standartlarını belirledi. Bu sonuca ulaşmak oldukça zordu. Bu büyük kesitlerde klemensin 1000 N değerine kadar ulaşan son derece yüksek yay kuvvetlerine uygun hale getirilmesi gerektiriyordu ve bu sadece yay sıkıştırma biriminin yeniden tasarlanması ile mümkündü. İlave bir görev de 22200 A’e ulaşan potansiyel kısa-devre akımlarının yanında 353 A’e kadar yüksek akımların üstesinden gelmekti.

Efes Otomasyon, HVAC otomasyon çözümlerinde Mitsubishi Electric’e güveniyor

yer alan genel merkez binasının HVAC otomasyon çözümlerine ilişkin şu bilgileri aktardı:

HIZLI, GÜVENLİ VE YÜKSEK VERİMLİ OTOMASYON

“Doğru ve verimli ürünleri seçiyoruz” “Efes Otomasyon olarak sıcaklık, nem ve basınç kontrolü yapabilen otomasyon sistemlerimizle hizmet veriyoruz. Otomasyon sayesinde işletmeler, sıcaklık ve nem kontrollerinde üfleme ve dönüşe göre istenilen mahali şartlandırabiliyorlar. Böylece rahatsız edici üfleme sıcaklıkları, gereksiz ve aşırı ısı kaybı gibi sorunlar ortadan kalkıyor. Buna bağlı olarak otomasyon sistemi dış hava ortamı uygun olduğu takdirde, dış havayla ortamı şartlandırmaya çalışarak enerji tasarrufu sağlanmasında çok önemli bir rol oynuyor. Pozitif, negatif ya da nötr basınçlandırma gereken ortamlarda da yaptığımız uygulamalarla daha konforlu çalışma şartları sağlıyoruz. Ayrıca tüm mekanik sistemde sıcaklık ve basınç kontrolleri yapılarak (kazan, chiller, pompalar vb.) bu sistemlerde de gerekli uygulamalarla enerji tasarrufu ve kontrol sağlanırken, kullanıcılar çalışma ve arıza bilgilerini otomasyon sistemi üstünden görebiliyor ve ihtiyaç anında gerekli müdahaleler yapılabiliyor. Tüm bu çözümleri sunarken doğru ve verimli ürün seçimine çok önem veriyoruz.”

MITSUBISHI ELECTRIC / www.mitsubishielectric.com.tr

Yurt içinde ve yurt dışında 1999 yılından bugüne çeşitli projelerin elektrik, taahhüt ve otomasyon çalışmalarına mühendislik, malzeme, satış ve satış sonrası teknik destek hizmeti veren Efes Otomasyon, doğru bir otomasyon çözümü için doğru ürün seçmenin önemli olduğu bilinciyle hareket ediyor. Bu doğrultuda Efes Otomasyon, son projesi Şekerbank Genel Merkez Binası’nın HVAC otomasyonu için Mitsubishi Electric’i tercih etti.

■ Endüstriyel otomasyonun yanı sıra akıllı bina ve ev, enerji, aydınlatma ve HVAC otomasyonu konularında projelendirme, PLC program, Scada yazılımları ve elektrik taahhüt alanlarında hizmet veren Efes Otomasyon, Mitsubishi Electric’in hızlı, güvenli, sorunsuz ve yüksek verim sağlayan otomasyon sistemlerine güveniyor.

74

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Promesa İnşaat ile yapılan işbirliğiyle Şekerbank Genel Müdürlük Binası’nın mekanik, enerji otomasyonu, yük alma, yük atma, SCADA, senkron ve aydınlatma otomasyon işlerini gerçekleştiren Efes Otomasyon’un Genel Müdürü Suat Olgun, proje çözümlerinde en önemli hizmet kriteri olan verimlilik hedeflerine Mitsubishi Electric’in HVAC otomasyon çözümleri ile ulaştıklarını ifade etti. Olgun, Şekerbank’ın Levent’te

“Titiz bir çözüm için Mitsubishi Electric’i tercih ediyoruz” Efes Otomasyon’un son projesi olan 11 katlı Şekerbank Genel Merkez Binası’nın oldukça büyük bir yapı olması nedeniyle, sistemler arası iletişimin çok hızlı ilerlediği sorunsuz bir otomasyon sistemi kurulmasının zorunlu hale geldiğini ifade eden Olgun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek katlı bu yapıda birçok farklı noktadan veri alınması ve bu verilerin tek bir noktada toplanması gerekliliği, titiz bir çözüm için Mitsubishi Electric’in nitelikli cihazlarını tercih etmemizde önemli bir kriter oldu. Efes Otomasyon olarak Şekerbank Genel Merkez Binası çözümünde Mitsubishi Electric’in Q Serisi PLC, CC-Link uzak I/O ve FX PLC ürünlerini tercih ettik. 2 adet master Q serisi PLC üzerinden binanın her ka-

tında aydınlatma kontrolü ve her kattan alınacak saha bilgileri için Slave CC-Link uzak I/O’lar ile haberleşme sağladık. FX PLC ana panoda jeneratör senkronizasyonu, şebeke yük alma, yük atma ve bina enerji otomasyonu için kullanılarak, yine master olan Q Serisi PLC ile CC-Link haberleşme protokolüyle bağlantı sağlandı. Master PLC ile Ethernet aracılığıyla binanın havalandırma sisteminin, HVAC otomasyon çözümü ve CCLink haberleşme alt yapısıyla çok hızlı bir şekilde iletişimde olması ve her noktaya CPU konulmasına gerek kalmadan sağlanabiliyor olması hem çözümsel anlamda hem de maliyet anlamında çok önemli avantaj sağladı. Bununla birlikte kolay kuruluma sahip CC-Link uzak I/O ile çok uzun mesafeye sahip tesislerde dahi maksimum verim alabilmemize olanak tanıdı. Projede HVAC otomasyonunu kurgularken, binanın tüm alanlarında optimum konfor ve verimliliğin sağlanmasına çok önem verdik.” Enerji tasarrufuna büyük katkı… Mitsubishi Electric’in HVAC otomasyon çözümlerinin, tesisin ısıtma, soğutma ve aydınlatmasında çok önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlamaya katkıda bulunduğuna dikkat çeken Olgun, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Projelerimizde sağladığımız enerji tasarrufu ile yatırımcıların yanı sıra ülke ekonomisi, çevremiz ve geleceğimizin kazançlı çıkmasına katkımız olmasını hedefliyoruz. Mitsubishi Electric’in HVAC otomasyon çözümleri sayesinde yatırımın geri dönüşünü 3 ila 5 yıl arasında alabilmeyi olanaklı hale getirebilmeyi amaçlıyoruz. Mitsubishi Electric’in gerek ürün kalitesi gerekse satış sonrası hizmetlerinde vermiş olduğu performans, beraber yürüttüğümüz diğer tüm projelerin de sorunsuz, hızlı, güvenilir ve verimli olmasını sağlıyor. Mitsubishi Electric otomasyon çözümleri ile riski minimize edip optimum çözüme odaklanmamız beraberinde başarılı ve yüksek müşteri memnuniyeti sağlamamıza yardımcı oluyor”.

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ÜRÜN VE UYGULAMALAR

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Yüksek Sıcaklıklarda ve Yüksek Rakımlarda Yumuşak Yolverici Kullanımı ABB / new.abb.com/tr Ozan Gültekin ABB Alçak Gerilim Ürünleri Kontrol Ürünleri Pazarlama Uzmanı Ortam sıcaklığı, 24 saat boyunca yumuşak yolvericiyi çevresinde oluşan sıcaklığın ortalama değeridir. Çoğu yumuşak yolverici 40°C’ye kadar çalışma akımında herhangi bir azalma olmadan çalışabilir. Çalışma esnasında akımda herhangi bir düşme olmadan müsaade edilen ortam sıcaklığı yumuşak yolverici modeline göre değişiklik gösterebilir.Bu bilgiler üretici teknik kataloglarından mutlaka kontrol edilmelidir. ABB yumuşak yolvericiler 40°C üzerindeki ortamlarda çalışacaksa çalışma akımındaki düşüş aşağıdaki formülden hesaplanabilir: Ie azalma = Ie azalma = Ie = ∆ T = 0.008 =

Ie - (∆ T x Ie x 0.008) Azalma sonrası maksimum çalışma akımı Yumuşak yolvericinin nominal akımı Sıcaklık farkı Azalma faktörü

Örnek 1 PSTX105 yumuşak yolvericimizin 48°C ortam sıcaklığında nominal çalışma akımının ne olduğunu hesaplayalım. • PSTX nominal akımı: 106 A ‘dir. • Ortam sıcaklığı: 48°C olursa • 40°C üzerinde °C başına %0,8 akım düşmesi için ∆ T= 48 – 40 °C = 8 °C ise Yeni akım= Ie - (∆ T x Ie x 0.008) = 106 – (8 x 106 x 0.008) = 99.2 A olur. Yani 48°C’de 106A nominal akım isteniyorsa bir büyük boy yumuşak yolverici kullanılması gerekmektedir. (Aynı sıcaklıkta PSTX142’nin yeni akımı 132,9A olduğundan dolayı PSTX142 uygundur.)

78

Örnek 2 PSTX300 yumuşak yolvericimizin 46°C’de nominal çalışma akımının ne olduğunu hesaplayalım. • PSTX nominal akımı: 300 A ‘dir. • Ortam sıcaklığı: 46°C olursa • 40°C üzerinde °C başına %0,8 akım düşmesi için ∆ T= 48 – 40 °C = 8 °C ise Yeni akım= Ie - (∆ T x Ie x 0.008) = 300 – (6 x 300 x 0.008) = 285.6 A olur. Yani 48°C’de 300A nominal akım isteniyorsa bir büyük boy yumuşak yolverici kullanılması gerekmektedir. (Aynı sıcaklıkta PSTX370’in yeni akımı 352,2A olduğundan dolayı PSTX370 uygundur.) Yüksek rakımlarda yumuşak yolverici kullanılırken basınçtan dolayı soğutma azalacağından nominal akımda düşüş gözlenir. Çoğu markada 1000 m deniz seviyesinden yüksekliğe kadar akımda azalma olmadan yumuşak yolverici üniteleri çalışabilir. 1000 m üzerinde aşağıdaki hesap yapılarak yeni nominal akım hesaplanabilir. Hesaplanan yeni değer neticesinde bir üst boy yumuşak yolverici kullanmak gerekebilir. % Ie = 100 – (( x – 1000) /150 ) x = yumuşak yolvericinin bulunduğu yükseklik Aşağıdaki grafik yumuşak yolverici akım düşüşünü hesaplamada kullanılabilir.

Örnek 3 PSTX300 yumuşak yolvericimizin 2500 m deniz seviyesinden yükseklikte nominal çalışma akımının ne olduğunu hesaplayalım.

Bu da demek oluyor ki eğer deniz seviyesinden 2500 m yükseklikte 300A nominal akım elde edilmek isteniyorsa bir üst model yumuşak yolverici seçilmelidir. (2500 m yükseklikte PSTX370’in nominal akımı 333A olduğundan PSTX370 uygundur.)

% Ie = 100 – (( 2500 – 1000) /150 ) = 90 Ie=300 x 0.9 = 270 A (yeni nominal akım)

79

PointGrab’e bir yatırım yapılacağını duyurdu. PointGrab, akıllı evlerde ve binalarda uygulamaya konabilir kullanıcı izleme bilgileri sunmak için sensörlere bağlı gelişmiş varlık analizini kullanıyor. Güç ve otomasyon alanında dünya lideri olan ABB; bu hafta dünyanın en büyük bina teknolojileri ve aydınlatma fuarında akıllı ev ve bina otomasyonunun geleceğini sergiliyor. ABB, ABB Teknoloji Girişimleri kolunun Aralık 2015’te bir yatırım yaptığı PointGrab de dahil olmak üzere bazı iş ortaklarının kapasitelerini de vurguluyor. PointGrab’in dahili analizleri ve uç bilgi işlem sensörleri, basit varlık algılamadan gerçek zamanlı kullanıcı tanımı, sayımı ve izlemeye varan özelliklere olanak veriyor.

lar ve panjur kontrolleri gibi otomasyon fonksiyonlarını nasıl etkinleştirebildiğine dikkat çekiyor.   PointGrab’in sistem sorumlusu Itamar Roth, “PointGrab, Aydınlatma ve Bina Teknolojileri 2016 fuarında ABB standında CogniPoint varlık analizi sensörünü tanıtmaktan heyecan duyuyor. CogniPoint sensörlerimiz, insanların binayı nasıl ve nerede kullandığına dair kesin bir kavrayış sunarak binaları gerçek anlamıyla akıllı hale getiriyor. CogniPoint ile gerçek zamanlı derin öğrenme tabanlı analizler, bina içerisinde HVAC ve aydınlatma kontrolü, güvenilirlik, güvenlik ve erişim kontrolü gibi çeşitli sistemlerle paylaşılıyor,” şeklinde konuştu.

ABB Bina Ürünleri Yönetici Müdürü Mike Mustapha şöyle konuştu: “ABB, akıllı evler ve akıllı bina çözümleri alanında öncü bir teknoloji lideridir. Kendi araştırma ve geliştirme mühendislerimizin geliştirdiği çözümlere ek olarak, bina otomasyonunda Nesnelerin, Hizmetlerin ve Kişilerin İnterneti uygulaması kapsamında pazara öncülük ettiğimizden emin olmak için işinin uzmanları ile ortaklık yapıyoruz.

■ Yeni TwinCAT IoT ile TwinCAT 3 mühendislik ve otomasyon yazılımı IoT ve Endüstri 4.0 kavramlarının hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için komple bir çözüm sağlıyor. TwinCAT IoT bulut iletişimi ve akıllı cihazlara anlık bildirimler göndermek için standart protokolleri destekliyor. “Büyük Veri” (Big Data), örüntü tanıma veya durum ve enerji izleme gibi geleneksel kontrol uygulamalarının bulut aracılığıyla genişletilmesi, heyecan verici üretim verimliliği artışıyla sonuçlanıyor. TwinCAT 3 IoT’nin yapılandırması hızlı ve kolay. Yazılım, IoT kontrolörü olarak bir Gömülü PC veya Endüstriyel PC ile birlikte, “Nesnelerin İnterneti” (Internet of Things – IoT) ve “Hizmetlerin İnterneti” (Internet of Services) arasında kesintisiz bir bağlantı sağlıyor. Toplanan verilerin TwinCAT Analytics vasıtasıyla filtrelenmesi, daha ileri seviyede işlenmesi ve yorumlanması gerçek anlamda katma değer oluşturuyor. Kapsamlı analizler kestirimci bakımı mümkün kılıyor, makinelerin duruş süreleri azaltılıyor ve kontrol çözümleri optimize ediliyor; örneğin, çevrim zamanlarının veya enerji piklerini en aza indirilmesi gibi. Yükseltilmiş yazılım platformu kullanıcılara standartlaştırılmış iletişim protokolleri üzerinden bulut servis sağlayıcılarının özel veri ve iletişim hizmetlerine erişerek proses verilerinin alınması ve verilmesi için geniş bir fonksiyon yelpazesi sunuyor. İlgili hizmetler Microsoft Azure™ veya Amazon Web Services™ gibi genel bulut sistemlerinde barındırılabiliyor. Buna ek olarak, bunlar yerel ağlarda da tutulabiliyor.

“ABB’nin yanı sıra, PointGrab da yeni geliştirdiği CogniPoint’in ev otomasyon fonksiyonlarını etkinleştirmek için odadaki kullanıcıları ve bunların konumlarını nasıl analiz edebildiğini gösteriyor. PointGrab’in sensörleri, enerji verimliliğini geliştirmek, alanı en uygun hale getirmek ve güvenlik ile güvenilirliği iyileştirmek için ticari binalarda tesis yönetimini de destekleyebiliyor.”

TwinCAT IoT’nin TwinCAT Analytics ile etkileşimi daha başka avantajlar da sağlıyor. Birkaç makineden gelen verilerin merkezi olarak analiz edilmesi için bir TwinCAT Analytics yazılımının kurulması, farklı TwinCAT 3 IoT ürünlerinin kullanımıyla ilgili proses verilerinin iletilmesi için maksimum esneklik sağlıyor.

CogniPoint, akıllı sensörler ve binanın tüm alanı içerisinde insan hareketlerinin takip edilmesi için dahili analizler sunan bir yönetim yazılımı kullanıyor. ABB’nin standındaki tanıtım, kullanıcıların konumuna ve sayısına göre önceden ayarlanan komutların dim edilebilir aydınlatma-

ABB /new.abb.com/tr

80

ENDÜSTRİ OTOMASYON

TwinCAT IoT: Buluta giden hızlı, standartlaştırılmış rota

ABB, PointGrab'in varlık analiz sensörleriyle bina otomasyonunun geleceğini sunuyor. ■ ABB Teknoloji Girişimleri, bu yılın başında

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

TwinCAT IoT bulut iletişim ve akıllı cihazlara anlık bildirimler göndermek için standart protokolleri destekliyor.

BECKHOFF / www.beckhoff.com.tr

81

Bosch Rexroth’tan yeni nesil ‘Hägglunds CBP’ tahrik motorları

ENDÜSTRİ OTOMASYON

önde gelen şirketi Bosch Rexroth, güçlü bir tahrik sistemi arayışında olanlara çok özel bir seri sunuyor. Üretimde artan talepleri daha hızlı ve daha az kaynak kullanarak karşılamak amacıyla hareket eden Bosch Rexroth, Hägglunds CBP serisi tahrik motorlarıyla kullanıcılara büyük avantaj sunuyor. Yüksek torka sahip ve oldukça az alan kaplayan seri, zorlayıcı koşullarda dahi üstün bir performans sunarken, hafifliğiyle de dikkat çekiyor. Özellikle hız aralığı ve teknik talepleri karşılaması zor olan lastik ve kauçuk endüstrisi için devrim niteliğinde olan Hägglunds CBP tahrik motorları, dahili karıştırıcılar gibi zorlu uygulamaların da üstesinden gelebiliyor. Endüstri uygulamalarından diğer birçok uygulamaya kadar farklı alanlarda çok daha fazlasına ulaşmanızı sağlıyor. Tüm sektörlerde çok geniş bir yelpazeye sahip… Hägglunds doğrudan tahrik sistemleri, madencilik, taşımacılık, denizcilik, offshore, kauçuk, plastik, kâğıt hamuru, kâğıt, geri dönüşüm, şeker ve kimyasallar gibi çok geniş bir endüstriyel alanda kullanılıyor. Yüksek kontrol ve güvenlikle her kuvvete ve yüke uyum sağlayabiliyor. Güçlü motorlar, ağır hava şartlarına ve tüm zorlamalara karşı maksimum dayanıklılık sunuyor. Sibirya’nın keskin soğuğundan, Afrika’nın bunaltıcı sıcaklarına kadar her türlü çevre koşuluna dayanıyor ve tüm sanayi uygulamalarında kullanılabiliyor. Farklı güç seviyelerinde ve konfigürasyonlarda sunulan seri, teslim edilmeden önce fonksiyon testlerine tabi tutuluyor. Kullanımı oldukça kolay ve kompakt olan tahrik motorlar, ağır madencilik işleri için de büyük kolaylık sağlıyor.

Bosch Rexroth, en zor şartlara göre tasarlanan yeni nesil Hägglunds CBP serisi tahrik motorlarıyla teknik talepleri karşılanması en zor olan plastik ve kauçuk endüstrilerine büyük kolaylık sağlıyor.

Madencilik, taşımacılık ve denizcilik gibi zorlu şartlarda faaliyet gösteren sektörlere göre tasarlanan güçlü tahrik motorları, en ağır işleri dahi kolaylaştırıyor. Tahrik ve kontrol teknolojileri alanında dünyanın

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Hızla harekete geçen hidrolik pompalarla yüksek güç Tahrik birimi, motor, kontrol ve izleme sisteminden oluşan Hägglunds serisi, sisteme yüksek güvenlik ve

performans getiren hidrolik pompalara sahip bulunuyor. Hızlı harekete geçen bu pompalar, her uygulama için en zorlu şartlarda dahi gerekli güvenlik ve gücü sunuyor. Bosch Rexroth’un verimliliği artırarak tasarladığı bu özel seri, 3 MW güce kadar çıkabiliyor. Hız aralığı ise lastik ve kauçuk endüstrisin teknik taleplerini yeterince karşılayabiliyor. Ayrıca, CBP kullanımı performans açısından muazzam bir artış sağlarken, daha kısa devir sürelerine ulaşmanıza imkan sağlıyor. Yüksek sıcaklıkta kusursuz bir performans sunulurken, azaltılmış ses seviyesi ile makine aksamı güvenliği de üst düzeyde tutuluyor. Böylece geleceğin ihtiyaçları şimdiden öngörülüyor. Hem işçilerin hem de makinenin güvenliği için ‘Quick-Stop’ özelliği Doğrudan hidrolik tahrik motorları için gerekli olan tüm standartları karşılayan seri, flanşa veya tork koluna monte edilebiliyor. Seri ayrıca, frezeli milllere (DIN 5480) uyumlu olan serinin motorlarında gerekli delik açıklıkları da mevcut bulunuyor. Böylece mekanik düzeneklerin ısınmasına veya soğumasına gerekli imkânı tanıyan Hägglunds, CBP momenti ve hızıyla üretimin optimizasyonu için gerekli değişkenliğe sahiptir. Bu şekilde enerji tüketiminde tasarruf olabildiği gibi etkin güç girişinde artış sağlanıyor. Sürekli olarak yüksek güçte çalışabilen seri, hem işçilerin hem de makinenin güvenliği için entegre bir Quick-Stop (Hızlı Durdurma) işlevine sahip bulunuyor. Bosch Rexroth laboratuvarında, zorlu ve gerçekzamanlı koşullarda test edilen bu özellik, güvenliği en yüksek düzeyde tutuyor. Ayrıca, kauçuk prosesleri üzerinde dünya çapında bir iddiaya sahip olan seri, çok yönlülük ve yüksek kontrolü bir arada sunuyor.

BOSCH REXROTH / www.boschrexroth.com.tr

82

83

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Danfoss, Nisan ayında, pazara çıkışının 50. yıldönümünde, 50 milyoncu Danfoss T2 termostatik genleşme valfini üretim hattından geçirecek leşme valfi 1995 yılında piyasaya sürülürken; trendi devam ettiren Danfoss, bu sene içerisinde dünyanın ilk hermetik paslanmaz çelik elektronik genleşme valfini satışa sunacak. T2’nin üstün başarısıyla piyasaya çıkışından bu yana ezber bozan bir Danfoss ürünü olduğunu kanıtladığını söyleyen Danfoss Otomatik Kontroller Departmanı Başkan Yardımcısı Stephen Gugliotta: “Geçen 50 yılda, kullanıldığı binlerce uygulamada T2 valfi tek başına yaklaşık olarak 157.000 GWh tasarruf sağladı. Bu açıdan bakıldığında, tasarruf edilen enerji İtalya’nın altı ay, Danimarka’nın bir yıl ve Arjantin’in bir yıldan daha uzun bir süre enerji tüketimini karşılamak için yeterlidir.” dedi.

Danfoss, gelecek ay 50 milyonuncu T2 termostatik genleşme valfinin üretimini gerçekleştirecek. Danfoss’un en fazla üretilen genleşme valfi olma özelliğine sahip T2 termostatik genleşme valfi, dünya çapında çeşitli soğutma ve iklimlendirme uygulamalarında kullanılıyor. T2 termostatik genleşme valfi, geçmişten geleceğe uzanan genleşme valfi inovasyonları için bir temel teşkil ediyor. Paslanmaz çelikten üretilen ilk model TU gen-

DANFOSS / www.danfoss.com.tr

84

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Fluke 120B Serisi Endüstriyel ScopeMeter® El Tipi Osiloskoplar Basitleştirilmiş test işlemi, daha fazla öngörü ve daha hızlı elektromekanik sorun giderme Kompakt ScopeMeter® 120B Serisi, endüstriyel elektrik ve elektromekanik cihaz sorun giderme ve bakım uygulamaları için sağlamlaştırılmış osiloskop çözümüdür. Bu çözüm; osiloskop, multimetre ve yüksek hızlı kaydediciyle kullanımı kolay tek bir alet içerisine gerçek anlamda entegre olmuş test aracıdır. ScopeMeter 120B Serisi, kritik test bilgilerinin daha fazla paylaşılmasının yanı sıra veri analizini ve arşivlenmesini sağlamak için Fluke Connect® mobil uygulaması ve ScopeMeter yazılımı için FlukeView® ile de entegre olur.

• İkili giriş dijital osiloskop ve multimetre • 40 MHz ya da 20 MHz osiloskop bant genişliği • İki adet 5000 sayımlık true-rms dijital multimetre • Connect-and-View™ tetikleyici basitliği sayesinde el leri kullanmadan çalıştırma • IntellaSet™ teknolojisi, ölçülen sinyale dayalı sayısal değeri otomatik ve akıllı bir şekilde ayarlar • erilerin geniş zaman dilimleri içerisindeki eğilimini görmek için ikili giriş dalga biçimi ve ölçüm okuma değeri kayıt cihazı • Kayıt Cihazı Etkinlik Tespiti, 4 kHz değerine kadar yinelenen dalga biçimleri üzerindeki belirlenmesi zor aralıklı sinyalleri yakalar • Osiloskop, direnç ve devamlılık ölçümleri için koru malı test uçları • Direnç, devamlılık, diyot ve kapasitans ölçüm cihazı ölçümleri • Güç ölçümleri (W, VA, VAR, PF, DPF, Hz) • Gerilim, akım ve güç harmonikleri • Tanımlı referans seviyelerine karşı Bara Durumu fiziksel katman testleri aracılığıyla Endüstriyel ağları kontrol edin • Veri ve cihaz ayarlarını kaydedin veya geri çağırın • Rutin bakım ya da çok sık kullanılan test prosedürleri için bir test sırası tarafından tanımlanmış cihaz ayarlarını depolayın. • Skop ya da ölçüm cihazı verilerini aktarmak, arşivlemek ve analiz etmek için harici optik yalıtımlı USB arabirimi • Bilgileri PC, dizüstü ya da Fluke Connect® mobil uygulamasına* kablosuz olarak aktarmak için dâhili USB bağlantı noktasıyla bağlantı kuran isteğe bağlı WiFi adaptörü • Sektördeki en yüksek güvenlik derecesi: CAT IV 600 V güvenlik sınıfı • Lityum-İyon şarj edilebilir pil, yedi saat çalışma (dört saat şarj süresi ile) NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr

86

Fluke 1736 ve 1738 Üç Fazlı Power Logger’lar sistem güvenilirliğini ve tasarrufları optimize etmek için kapsamlı veriler sunar

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Schneider Electric’ten “hız kontrol cihazı”: Altivar 320 hineStruxure çözümleriyle entegrasyonunu tamamlayan ve PLCopen uyumluluğunu kolaylaştıran Altivar 320, EtherNet IP’den CANopen’e kadar en yaygın olarak kullanılan Ethernet ve seri tabanlı haberleşme ağlarının bir çoğunu destekliyor.

Enerji tüketimini ve güç kalitesini detaylı bir şekilde analiz etmek üzere 500’den fazla güç kalitesi parametresini otomatik olarak yakalayın ve kaydedin Fluke Corporation teknisyenlerin ve mühendislerin daha iyi güç kalitesi ve enerji tüketimi kararları almaları için gereken verilere ilişkin daha fazla görünürlük sağlamak üzere 500’den fazla güç kalitesi parametresini otomatik olarak yakalayan ve kaydeden 1736 ve 1738 Üç Fazlı Power Logger ürününü piyasaya sunuyor.

Connect araçları, Fluke Connect® Cloud üzerinde güvenli depolama imkanı ve sahadan ekip erişimi sağlamak amacıyla, teknisyenlerin ölçüm verilerini test aletlerinden akıllı telefonlarına kablosuz olarak aktarmalarına olanak tanır.* Power logger’lardaki veriler güvenli bir mesafeden izlenebilmesini sağlayan Fluke Connect akıllı telefon uygulaması ile koruyucu ekipman, saha ziyareti ve kayıt ihtiyacı azalır.

Power logger’lar; yük çalışmaları, enerji değerlendirmeleri, harmonik ölçümleri ve gerilim olaylarına ilişkin kapsamlı veriler sunmak üzere gerilimi, akımı, gücü, harmonikleri ve ilgili güç kalitesi değerlerini yakalar ve kaydeder. Birlikte verilen Fluke Energy Analyze Plus yazılımı, enerji tüketimi ve güç kalitesine ilişkin detaylı bir analiz sunar ve raporları otomatik olarak oluşturur.

NETES MÜHENDİSLİK / www.netes.com.tr

88

Schneider Electric, makine üreticileri için değişken hız kontrol cihaz Altivar 320’yi pazara sunuyor. Yeni hız kontrol cihazı ile çok sayıda uygulamada makine verimliliğinin geliştirilmesi hedefleniyor. Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan Schneider Electric, 0,18 - 15 kW (0,25 - 20 Hp) makinelerde temel ve gelişmiş uygulama gereksinimlerini karşılayan bir değişken hız kontrol cihazı olan AltivarTM 320’yi Nisan ayında pazara sunuyor. Altivar Machine ürün serisinin bir parçası olan Altivar 320 makinelerin etkisini ve verimliliğini geliştirirken, hız kontrol cihazının özelliklerinden faydalanabilecek makine üreticileri (OEM’ler) için tasarım ve mühendislik maliyetlerini optimum hale getirecek. Altivar 320’nin hem kitap hem de kompakt biçimleri, her makine düzenine kolay ve uygun maliyetli entegrasyon ve kabinler veya makine çerçevelerinin içine yerleştirme için tasarlandı. Gelişmiş bağlanabilirlik özelliği sayesinde, Schneider Electric’in Mac-

Optimize edilmiş kullanıcı arabirimine ve esnek akım problarına sahip olan bu ürünler ayrıca genel bağlantı hatalarını dijital olarak doğrulayarak ve düzelterek ölçüm hatalarını azaltmak üzere tasarlanan akıllı ölçüm doğrulama işlevine sahiptir. Logger ürününe doğrudan ölçülen devreden güç sağlayarak kurulum daha da basitleştirilebilir. Fluke 1736 ve 1738; Fluke Connect® yazılım ve kablosuz test araçları sistemi ile çalışmak üzere tasarlanan ilk üç fazlı power logger cihazlarıdır. Fluke

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Hem asenkron hem de senkron motorlar için güvenilir ve güçlü motor kontrolü sağlayan Schneider Electric’in yeni hız kontrol cihazı, ayrıca IEC 60721-3-3 sınıf 3C3 kaplama baskı devre kartları ve yeni dış kaplama materyali ile dayanıklı tasarımı destekliyor. Bu sayede 60°C ortam sıcaklıklarına kadar zorlu çevre koşullarında ek soğutmaya ihtiyaç duymadan makine kullanılabilirliğini sağlayan Altivar 320, “Güvenli Tork Kapatma (STO)”ya ek olarak dahili dört adet tam güvenlik izleme fonksiyonuyla, makine sertifikasyon sürecini ve Makine Yönergesi 2006/42/EC ile uyumluluğu kolaylaştırırken SIL3 seviyesinde güvenliği de sağlamış oluyor.

Altivar 320, tasarım ve verimliliğin optimum dengesi için tasarlandı Makine üreticileri için en iyi hız kontrol cihazını seçmek, yüksek tasarım maliyetleri, güvenilirlik standartları ve haberleşmeye bağlanabilirlik arasında kaldıkları zor bir seçimdir. Altivar 320 ise, OEM’lerin bu tür bir seçim yapmaya gerek duymadan, hem makine tasarımı hem de makine ömrü verimliliğini optimum olarak elde etmelerine olanak sağlıyor.

SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr

89

SCHUNK PGN-plus Permanent: Parça Tutucu Alanında Yeni bir Kalite Evrensel bir parça tutucu olan SCHUNK PGN-plus serisi, tutucu modülleri alanında uzun yıllar boyunca öncü olarak kabul edildi. İş bağlama sistemleri ve parça tutucular alanında öncü lider olan SCHUNK, PGN-plus Permanent serisi ile çıtayı yükseltiyor. Serinin eşsiz ve kalıcı yağlaması, düşük stroklarda bile yağ dağılımı konusunda yüksek hızlar sunuyor. Parça tutucu parmaklarının dişli yatakları, sürekli yağlanabilmesini sağlayan gres ceplerine sahip. En az miktarda yağlama özelliği, SCHUNK’un çok satan parça tutucularının zaten uzun olan ömürlerini daha da uzatmakta ve ürünleri bakım gerektirmez hale getirmektedir.

Kesintisiz Yağ Kaynağı SCHUNK’un Teknoloji Yöneticisi Dr. Markus Klaiber, kullanım maliyetlerini düşüren ve önceki nesillerine göre çok daha iyi bir performansa sahip SCHUNK PGN-plus Permanent’ın güçlü ve uzun ömürlü bir tutucu olduğunu belirtiyor. Klaiber ayrıca, yeni serinin 0.01 mm’lik mükemmel tekrarlanabilirlik hassasiyeti sağladığının altını çiziyor. PGN-plus Permanent, önceki nesillerde de olduğu gibi sınırlı alanlarda yüksek kuvvet elde edebilmeyi sağlayan oval piston ile donatılmıştır. SCHUNK, 30 yıllık fonksiyonel garantisi ile piyasada eşsiz olan bu çok amaçlı tutucunun olağanüstü performansını vurgulamaktadır.

re, mekanik tutma kuvvetini koruyan yaylı kilit mekanizması eklenebilmektedir. Ayrıca modüllere, kompanzasyon üniteleri, sıkma kuvvetini arttırıcı ekipmanlar da eklenebilmekte ve modüller özel uygulamalar için hassasiyet versiyonu olarak tedarik edilebilmektedir. Bunların dışında endüktif sensör, manyetik sensör ve pozisyon sensörleri ile geniş bir sensör yelpazesi sunulmaktadır. Kullanıcılar birçok bağımsız uygulama yerine, çok amaçlı modüler parça tutucu sistemini kullanarak iç koordinasyon eforlarını düşürmektedirler. Yine kullanıcılar, parça tedariklerini hızlandırabildikleri gibi SCHUNK’un uzun ömür garantisine bağlı olarak, sisteme uzun yıllar sahip olmanın toplam maliyetini hesaplayabilmketedirler. İlk adımda, PGN-plus Permanent, 50 ve 125 arası boyutlarda üretilmektedir. Varolan PGN-plus serisinin ise genişletilmesi planlanmaktadır.

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Schneider Electric’ten kontrol panoları için estetik yenilik Schneider Electric, yeni Harmony Yassı Montaj aparatı ile kontrol pano ve makine estetiğini geliştiriyor. Harmony kumanda butonlarıyla uyumlu olan bu aksesuarlar, kontrol panolarının hızlı ve uygun maliyetli bir şekilde geliştirilmesine olanak sağlıyor.

PGN-plus ile Kusursuz Uyum Enerji yönetimi ve otomasyonda dünya çapında uzman Schneider Electric, Harmony XB4, XB5 ve XB7 serisi kumanda butonları için yeni yassı montaj aparatını tanıttı. Kontrol pano stilini veya makine tasarımını iyileştirmek için geliştirilen yeni aksesuarlar, yaylı, seçici butonlar ve pilot lambalarının görünümünü değiştirmeye yardımcı oluyor. Harmony yassı montaj seti, ambalajlama, yiyecek ve içecek, metal işleme, metal taşıma ve tekstil makineleri dâhil çok çeşitli uygulamalara üst düzeyde uyum sağlıyor.

SCHUNK PGN-plus Permanent, kusursuz bir şekilde PGN-plus ailesine dâhil edildi. Neredeyse bütün otomasyon uygulamaları çok amaçlı parça tutucular ile güvenilir olarak kontrol edilebilmektedir – metal kesme endüstrisinde makine/sistem yüklemeden, otomotiv ve elektrik endüstrisinde montaj uygulamasına, tıp ve eczacılık endüstrisinde hassas tutuş özelliğine kadar. PGN-plus ailesi; yüksek sıcaklık uygulamalarında, kirli ve talaşlı ortamlarda kullanılmasının yanında temiz oda ve patlayıcı madde uygulamalarında da başarıyla kullanılmaktadır. Talep edildiğinde; modülle-

Gelişmiş işlevsellik Harmony yassı montaj aparatı, plastik ve metal butonlar için SCHUNK / www.tr.schunk.com

90

eksiksiz bir yassı montaj avantajı sunuyor. Etiketlerin kolay entegrasyonu için eklenebilen etiket tutuculu parça, buton kontrol işlevlerinin görünürlüğünü geliştirmeye yardımcı oluyor. Böylece yeni aksesuarlarla birlikte kontrol panelinin tasarımı daha temiz ve daha işlevsel bir estetiğe kavuşuyor. Kolay ve uygun maliyetli yenileme 30,5 mm ölçüsünde hazırlanan deliğe kolaylıkla ve hızlı bir şekilde takılabilen ve 22 mm butonlarla uyumlu olan Harmony yassı montaj aparatı, bir pano revizyonu sırasında gereken süreyi en aza indiriyor. Kontrol cihazları ve makinenin çalışma modları değişmediği için yenilemenin maliyeti de azalıyor. SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr

91

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

SCHUNK, ayna çeneleri için çabuk çene değiştirme sistemini daha da genişletiyor dırmayı önler. Kilitli durumda; 6-taraflı formlu-fit sıkma, maksimum proses dengesini garanti etmekte, yüksek güç ve tork iletimini sağlayabilmektedir. Bu sistem ham ve işlenmiş parçaların sıkması için uygundur.

Çabuk çene değiştirme sistemi SCHUNK PRONTO, vida bağlantılı çeneli geleneksel torna aynaları için gerçek bir zaman kazanma aracıdır. Bütün çene takımı hazırlık sürecini, geleneksel çözümlerden %95 daha hızlı bir şekilde 30 saniye kadar düşürebilmektedir. Başarılı bir başlangıçtan sonra, iş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin lideri SCHUNK, çabuk çene değiştirme sistemlerinin depolanmasından, tezgah üzerinde çene değişimine kadar bütün hazırlık sürecini optimize eden sistem programını sunmaktadır. SCHUNK PRONTO, ince tırtıklı destek çeneleri (1/16’’ x 90° veya 1.5 mm x 60°) ile özel çabuk-değiştirme insörtlerini birleştirmekte ve sıkma çapını saniyeler içerisinde 45 mm’ye kadar uzatmaktadır. Bu durum, geleneksel torna aynaları ile yapılanın 8 kat daha fazlasıdır. Hızlı ve yüksek tekrarlanabilirlikli çene değişimini sağlamak için değişim insörtlerinin bağlantısı Allen anahtarı ile gevşetilmekte, insört sökülmekte ve yenisi ile değiştirilebilmektedir. Bu durum hatalı konumlan-

Uygulama tarafından gereksinim duyulduğu üzere; küçük, orta ve büyük sıkma aralıkları için farklı destek çene çeşitleri bulunmaktadır. Üst çeneler için SCHUNK, farklı çaplar ve sıkma aralıkları için on sert çene insörtü ve bitmiş parçaların prosesi için üç yumuşak değişim insörtü önermektedir. Bunlar bir kere üretildiğinde, sonraki sistemde tekrar tekrar kullanılabilmektedirler. Sıkma derinliği, iş parçası durakları kullanılarak çeşitlendirilebilmekte ve ayarlama aygıtı çene değişimini kolaylaştırmaktadır. SCHUNK PRONTO, üreticiden bağımsız olarak; 200, 250 ve 315 ebatlarındaki her ince tırtıklı torna aynasında kullanılabilmektedir. Programın modüler dizaynı, bireysel bileşenlerin bağımsız ve ekonomik birleşimine imkan sağlar. Bu, sadece pozisyonda değişkenlik olması sebebiyle, her türlü destek çenesi ile değişim eklentilerinin uygunluğunu içermektedir. Özel olarak geliştirilmiş araç ve dişli vagonu; temiz bellek, pençe eklentilerine hızlı erişim, yumuşak değişim eklentileri, monteli vidalar ile destek çeneleri, T-nuts ve ayarlama aygıtına imkan sağlamaktadır. Yapılandırılmış teknik veri çizelgeleri, seçimi ve bağımsız bileşenlerin montajını kolaylaştırmkatadır. Ek özellik olarak, depolama alanı makineye entegre edilmiş: Tüm bileşenler bir tabla üzerine taşınabilmekte, çabuk bırakma bağlantısı kullanılarak makinaya doğrudan monte edilebilmektedir.

SCHUNK / www.tr.schunk.com

92

Multi-touch özellikli Panel PC 900: B&R’dan yeni bir amiral gemisi

Hızlı, fansız ve esnek Multi-touch özellikli Panel PC 900, içerisindeki son teknoloji işlemciler (Intel® Core™ i7 teknolojisine kadar) sayesinde işlem gücünü en üst seviyede tutuyor. B&R’ın amiral gemisi niteliğindeki bu yeni sistemi, yeni ekran boyutlarını multi-touch özelliğiyle birleştirerek şu ana kadar üretilen en işlevsel panelleri oluşturuyor. Ayrıca paneller önceki jenerasyondaki ürünlerle tam uyumluluk gösteriyor. Panel PC 900, Automation Panel geniş ekran serisinde kullanılan son teknoloji ürünü kapasitif dokunmatik ekranın tüm özelliklerinden faydalanır. Kenardan kenara tasarım, yansımasız cam yüzey ve yüksek çözünürlüklü ekranlar sayesinde sadece bir operatör paneli üzerinde yüksek düzeyde işlevsellik ve gelişmiş dizayn entegrasyonları sağlanmıştır. 15,6” ile 24” arasında değişen full HD çözünürlükteki ekranlar ile her türlü gereksinimin karşılandığından emin olabilirsiniz.

Multi-touch ile daha güvenli Bu multi-touch ekranlar, iki parmak ile yakınlaştırma

veya hızlı sürükleme jestleri ile sayfa değiştirme gibi yeni ve yenilikçi kullanıcı etkileşimlerine imkan tanır. Buna ek olarak, kritik ya da tehlikeli işlemlerin iki el ile gerçekleştirilebilmesi; operatörlerin yanlışlıkla yaptığı işlemlerin önlenmesi için efektif bir çözüm sunar.

Uyumluluk Panel PC 900 serisi sistemler geleneksel 4:3 formatına ek olarak geniş ekranlar halinde de mevcuttur. Bir adet analog dokunmatik ekran ve 12.1-19” arasında değişen ekran boyutları ile donatılmış single-touch Panel PC 900 geçmiş jenerasyon ürünlerle, boyutlar ve ekran çözünürlüğü konusunda da tam uyumluluk gösterir.

Fansız Birçok Panel PC 900 varyantları fan olmadan çalıştırılabilir. Bu sistemler SSD sürücüler ve/veya CFast kartları ile birlikte kullanıldığında dönen parçalardan tamamen kurtularak hava filtresinin periyodik olarak değiştirilmesi gibi bakım operasyonlarını da gereksiz hale getirir. BR AUTOMATION / www.br-automation.com

94

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Web üzerinden ileri düzey sistem teşhisi

B&R System Diagnostics Manager ’’Sistem Teşhis Yöneticisi’’ (SDM), kullanıcıya geniş teşhis olanakları sunmaktadır. B&R Gerçek zamanlı işletim sistemi bazında bu yeni araç, herhangi bir web tarayıcısı üzerinden, her yerden, eksiksiz bir sistem teşhisini mümkün kılmaktadır.

B&R, System Diagnostics Managers (SDM) yeni sürümü ile uygulama portföyündeki güçlü teşhis fonksiyonlarını bir adım daha öne götürüyor. Kullanıcı, sadece dünya çapında ulaşılabilir donanım ve yazılım bilgilerine erişmekle kalmayıp, aynı zamanda kendi aplikasyonlarına hazır teşhis uygulamalarının basit bir biçimde entegrasyonundan da yararlanmış oluyor. System Diagnostics Manager (SDM), bir makine veya tesisin tüm servis fonksiyonları sistemde entegre olduğundan programlamaya gerek kalmadan, her bilgisayarda ve kuruluma ihtiyaç olmadan çağrılabilir. Burada sadece klasik bir web tarayıcısına (Web Browser) gereksinim bulunmaktadır. Diğer bir olanak da, System Diagnostics Manager’in, makine ve tesis üreticinin görüş ve sezgisi göz önünde bulundurularak müşteriye özel uygulanabilmesi. Çok yönlü teşhis olanakları Eksen hata listesi, tahriklerin mevcut durumuna, örneğin; mevcut hızı, pozisyonu, kontrolcü etkinliği veya dâhili sinyal girişlerinin (onboard inputs) duru-

muna hızlı ulaşmanın yanında, resetlenmiş ve ayrıca resetlenmeye hazır hatalarla ilgili bilgileri tablolu grafik biçiminde gösterir. SDM, ayrıca sürücü içersine entegre edilmiş osiloskopun basit bir tarzda kullanımına da olanak sağlar. Tüm donanım üzerindeki mevcut I/O (Giriş/Çıkış) kanallarının görüntülenmesi ile makine ve tesisin kolayca devreye alınması entegre I/O kanalları izleyicisi (I/O Viewer) tarafından desteklenmektedir. Böylece I/O noktalarından masraflı elektrik kablo bağlantı testleri maziye karışmış olmaktadır. Sistem Dökümü (System Dump) desteği kolaylaştırır Servis durumunda SDM’in tüm verilerini kolayca kontrolcüden indirme ve bir dosyaya yükleme olanağı mevcuttur. Kapsamlı servisler böylece sadece lokal değil, aynı zamanda çevrimdışı 2. seviye desteğinden analiz edilebilir. Böylece bakım ve servis sözleşmelerinde makine üreticilerine yepyeni bir boyut sunulmuş olmaktadır. BR AUTOMATION / br-automation.com

95

İLX Solar İkaz Lambası Genel Özellikler: Üretimini yaptığımız %100 yerli malı olan İLX Marka Solar İkaz Lambası güneş enerjili tabana montaj ve mınatıslı model ile her türlü metal yüzeye tutunmaya sahiptir. Sabit, flaşör, çakar çalışma fonksiyonları ile multi özelliği içermektedir.2 Yıl garantili olan solar ikaz lambamız 10 yıl uzun ömürlüdür. Stabil ışık çıkışa sahip olan ürünümüz RF dalga içermez. Görünebilirlik mesafesi 800 m olup kolay kurulur.360° den fark edilebilir bir tasarım olup kırmızı, beyaz, sarı, yeşil ve mavi renk seçeneklerine sahiptir. Ürünün mekanik ve elektrik özellikleri: - Güneş paneli beslemeli akü - Güneş Günlerde 30 saat çalışma - Sabit akım led besleme - 4.8 v 2000 mAh akü - 5v/150mA enerji üreten güneş paneli - Isınamaya buzlanamaya ve tutuşmaya dayanıklı polikarbon - IP6 - Çalışma sıcaklığı -20+75 - Sistem

- Ağırlık:500gr Uygulama Alanları: - Havaalanları - Yüksek Yerler - Yüksek Yapılar-Baca - Boru Hattı- Köprü - Radyo ve TV Kulesi - İletişim Hattı - Rüzgâr Türbini -Rüzgar Türbin Direkleri - Radar-Anten - Bayrak Direkleri -Monopol ve Kafes Kuleleler

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

System pro E Power AG dağıtım panosu ailesi

ILX MÜHENDİSLİK / www.ilx.com.tr/

Schneider Electric’den yeni arabirim rölesi: Zelio RXG Schneider Electric tarafından pazara sunulan Zelio RXG arayüz röleleri, tek bir butonla test ve maksimum kullanım kolaylığı için tasarlandı. Enerji yönetimi ve otomasyonda global bir uzman olan Schneider Electric kullanıcı dostu yeni Zelio RXG arayüz röleleri serisini tanıttı. Kullanıcıların tek parmaklarıyla dahi kullanabileceği Zelio RXG, piyasada tek adımlı kilitlenebilir test butonuna sahip ilk röle olma özelliğini taşıyor. Zelio RXG röleleri, hızlı açılan pimli terminal ile kolayca monte edilirken, 2C/O için 16mm ince soket PLC arayüzü alanından tasarruf sağlıyor. Zelio RXG ayrıca pazarda 6VDC’den 110VDC’ye, 24VAC’den 230VAC’ye eksiksiz bir bobin gerilimi aralığı sunan tek seri olarak dikkat çekiyor. Basit ve uygun maliyetli Diyot, diyot ve LED, RC devresi, varistör ve LED gibi koruma modülleri eklenebilen Zelio RXG serisi rölelerin arkasında bulunan sadelik odaklı tasarım felsefesi, rölelerin hemen her ortamda uygulanabilir olmasını, kullanımını ve bakımını kolaylaştırarak, tesislerin operasyonlarını optimum hale getirmesine ve kesinti

riskini azaltmasına olanak tanıyor.

Güvenilir ve çevre dostu Zelio RXG arayüz rölesi, UL, CSA, GL, RCM, EAC, CCC, CE, RoHS, Çin ROHS gibi çok sayıda uluslararası sertifikaya sahip olmasının yanı sıra, aynı zamanda Schneider Electric’in, performanstan ödün vermeden çevre dostu olmayı garanti eden ürünleri için kullandığı ekolojik etiket olan Green PremiumTM ürünü olarak dikkat çekiyor.

ABB’nin alçak gerilim dağıtım panosu: System pro E Power! 6300A’e kadar olan sistemler için ana dağıtım panosu ailesi. ABB’nin pano üretimindeki yıllara dayanan deneyimi sonucu tasarlanan System Pro E Power, pano kurulumunda yer alan birçok farklı uzman ile işbirliği içinde geliştirilen öncü bir projenin ürünüdür. Emax 2 açık tip devre kesiciler, Tmax T ve XT kompakt şalterleri gibi ABB’nin tüm alçak gerilim ürünleriyle kusursuz bir şekilde uyum sağlar. System Pro E Power ile ABB, gerekli standartlara uygunluk sağlayarak, her türlü işletme için uygun çözümler sunuyor. Tüm sistemi içeren (ana yapı, devre kesiciler ve bara sistemi) testleri takiben, pano:

- uluslararası IEC 61439-1-2 ve IEC 60439-1-2 standartlarına uygunluk sertifikasına sahiptir. - IEC 60068-2-57 standardının gerektirdiği vibrasyon testlerini geçmiştir. - IEEE Std 693 standardının gerektirdiği sismik dayanım testini geçmiştir. Esneklik, hız ve sadelik, ABB System Pro E Power’da kusursuz bir şekilde birleşerek, birçok farklı uygulamanın gereksinimlerini karşılıyor.

Esneklik Geniş aksesuar ve kit yelpazesi, farklı kombinasyon olanakları sayesinde, yüksek teknolojik standartlara ulaşılabiliyor.

SCHNEIDER / www.schneider-electric.com.tr

96

97

Temel özellikler: - Az sayıda parça ile, yenilikçi dikme ve üç yollu bağlantı parçalırı sayesinde, 120 farklı derinlik ve genişlik değerlerine ulaşılabiliyor. - Çeşitli ölçülerde kullanışlı boyut aralıkları: yükseklik1800 veya 2000mm, genişlik 300mm ila 1250mm ve derinlik 200 ila 900mm. - Tüm uygulamalar için koruma sınıfları, IP30’dan IP65’e. IP65 koruma sınıfına ulaşan tek pano! - Önemli yenilikleri içeren, güçlü ve sağlam dikmeler ve taşıyıcı ara parçalar: o Dikmeleri ve taşıyıcı ara parçaları birbirine sabitlemek için ABB’nin patentli üç yollu bağlantı elemanı. o Montaj hatalarını önleyen, lazer kaynaklı kapalı profil dikmeler. o İki farklı seviyede montaj yüzeyi sayesinde, farklı aksesuarların montajının mümkün olması. Birbirinden 25 mm uzaklıktaki alternatif yüzey delikleri Alman DIN Standartlarına uygundur. - Dönmeyi engelleyen yeni patentli ayak yapısının iç ve dış kısmından sabitlenebilir olması. - Panonun aynı zamanda ayaksız da kullanılabilir olması. - Düz veya ayarlanabilir, tavan ve taban çözümleri sayesinde, çeşitli giriş ve çıkış kablo kombinasyonları. - 135 derece açılabilen menteşelere sahip yeni asimetrik cam veya sac kapı; pano içindeki kablo işlemlerini kolaylaştırmak için özel aksesuar ile 180 derece açılır hale getirilebilir. Farklı açılış ve kapanış ekleri (çift kanat, Ronis, vb) bulunduran yeni “döner” ergonomik kol sayesinde kapı sağa veya sola doğru açılabilir. RAL7035 renkli paneller Torx vidaları ile sıkılmıştır.

için olmak üzere iki montaj konumuna sahip bir dikme üzerine doğrudan sabitlenir, Aynı zamanda dikey kablo kanalları da mevcuttur. - Tmax XT (XT1 ila XT4) ve Tmax T (T4 ila T7) için, dikey veya yatay; sabit, soketli ve çekmeceli veya aksesuarlı versiyonlardaki yeni hızlı geçmeli yaylı bağlantı sistemine sahip yeni kolay kitler. Kitler doğrudan dikme üzerine sabitlenir ve hem önden, hem de arkadan bağlantıları olan devre kesiciler için kullanılabilir. Ayarlanabilir derinlik sayesinde, kitler kullanılan devre kesiciyle mükemmel uyumludur. 3 ve 4 kutuplu devre kesicileri tek bir kitte barındırabilen 150mm ve 200mm yüksekliğindeki yatay kitler mevcuttur. - E1.2 ila E6.2 Emax2 sabit ve çekmeceli devre kesiciler için dayanıklı, kolay monte edilebilir kitler. - Yatay ve dikey versiyonlarda yeni pratik geçmeli, yaylı bağlantı sistemine sahip 1600A OT’ye kadar kitler. - Girintili ve havalandırma ızgaralı ek kitler. - Ön paneller için sabit ve komple menteşeli ön yüz çerçevesi. Her iki versiyon için de kullanılabilen aynı ön paneller. Paneller yeni ¼ dönüşlü vidalarla sıkılır ve basit bir kit takımı ilavesiyle sabit vidalı versiyondan komple menteşeli versiyona dönüştürülebilir. 200mm panel yüksekliğine sahip versiyona ek olarak ayrıca panolarda boşluk payı bırakan ve böylece 200 mm’lik versiyondan daha fazla kit barındırabilen 150 mm’lik versiyon. - Tüm formlama seviyeleri için kitler. Hem kompakt şalterler hem de açık tip devre kesiciler için, ekstra aksesuar eklenmesiyle Form 1’den Form 4b’ye aynı ana kit kullanımı. Özellikle önden bağlantılı ve önden erişimli Form 2b ile yenilkçi çözüm..

Hız

Sadelik

System pro E Power, panonun devreye alınması için gerekli zamandan tasarruf edilmesini sağlar. Pano konfigürasyonu nasıl olursa olsun, kitlerin ve dağıtım sistemlerinin montajı için hızlı ve etkili yöntemler sayesinde her bileşen oldukça hızlı montaj ve kablolama için tasarlanmıştır.

Temel özellikler: - Tmax XT1 ve XT3, System Pro M kitlerinde yeni hızlı geçmeli yay bağlantı sistemi bulunmaktadır. Kitler, biri otomatik sigortalar ve biri de kompakt şalterler

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Otomasyonda Endüstri 4.0 dönüşümü başlıyor…

Bosch Rexroth’tan IPC tabanlı yeni bir kontrol sistemi: ‘IndraMotion MLC’ • •

Bosch Rexroth, Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisine dayanan çözümlerini şimdi otomasyon dünyasına taşıyor. IPC tabanlı yeni kontrol sistemi IndraMotion MLC ile Endüstri 4.0 uyumlu çözümler oluşturmaya yönelik yeni olanaklar yaratıyor.

System pro E Power, devre kesici ve ana dağıtım barası montaj kitlerindeki öncü çözümler sayesinde montaj işlemlerini kolaylaştırmaktadır.

Temel özellikler: - 6300A’ya kadar tüm uygulamalardaki bara sistemi için aynı kurulum felsefesi - Mesnetler için doğrusal ve ölçekli çözümler sayesinde, baraların herhangi bir konumda kurulabilmesini sağlar: arkada ve yanda, dikey ve tavan altında, zeminde ve herhangi bir yatay seviyede.

ABB / new.abb.com/tr

98

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Artan bilgi ve veri alışverişi, dikey ve yatay entegrasyonda yüksek performanslı cihazlar ve sürdürülebilir makine kontrolü için artırılmış zeka gerektiriyor.

Otomasyonda Endüstri 4.0 dönüşümünü başlatmak için düğmeye basan Bosch Rexroth, yeni IPC tabanlı kontrol donanımı ile IndraMotion MLC kontrol siste-

99

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

minin toplam performansını daha da artırdı.

yönelik yazılım araçlarını yüklemek için kullanabiliyor.

Söz konusu donanım, hareket, robot teknolojisi ve programlanabilir mantıksal kontrol birimine, özgün ve ileri seviye dil programlamasıyla bağlanıyor ve böylece Endüstri 4.0 uyumlu çözümler oluşturmaya yönelik yeni olanaklar yaratıyor.

Otomasyon standartlarına ve IT dünyasına açık

Endüstri 4.0’da, dağıtılmış bilgi kontrol ürünleri artık veriyi daha kısa bir süre içinde işlemek ve değişen çerçeve koşullarına esnek biçimde uyarlamak zorunda. Bunu başarmak için Rexroth, kontrol donanımını en iyi hale getirdi ve 3 güçlü ürün ailesini ortak tutarlı bir sistem dinamiğiyle pazara sundu. Bu yeni nesil ürünler, otomasyonda farklı seviyelerdeki ihtiyaçları karşılayacak şekilde sınıflandırıldı.

Orijinal Ekipman Üreticilerinin (OEM) ihtiyaçlarına göre tasarlandı Bosch Rexroth’un yeni bütünleşik kontrol donanımı IndraControl XM2, bir önceki nesle oranla çok daha yüksek bir işlemci performansı sağlıyor. Ürün aynı zamanda daha fazla esneklik için otomasyonda modüler genişleme seçenekleri de sunuyor. Bunun yanında Orjinal Ekipman Üreticileri (OEM), IndraControl S20 Giriş/Çıkış modüllerini aynı formda olmalarından dolayı kolaylıkla bir arada kullanabiliyor. Çevre birimlerinin yerel entegrasyonu ise yüksek performans ve senkronize giriş/çıkış imkanı ve gerçek zamanlı veri işlemeyi mümkün kılıyor. IndraMotion MLC üzerindeki tüm cihaz platformlarında hidrolik ve elektriksel görevlerin bir araya getirilmesini de mümkün kılan Bosch Rexroth, sınıfının en iyisi olan bu kontrolörleri hidrolik tahrik görevleri için entegre edip elektrik ve hidrolik eksenlerin çalışmasını mümkün hale getiriyor. Son teknoloji ürünü işlemci teknolojisine sahip yeni IndraControl L75 ise yüksek performans gerekliliklerine sahip uygulamalara yönelik farklı bir versiyon sunuyor. Tüm bunlara ek bir denetim platformu olan IndraControl VPB40.3 sistemi ise farklı çözümleri bir arada sunuyor. Sistem 99 eksene kadar gerçek zamanlı kontrol edebilen Windows 7 işletim sistemiyle birlikte çalışıyor. OEMler, bu donanımı görselleştirme, gerçek zamanlı veri işleme, analiz veya raporlamaya

Bosch Rexroth kontrol birimleri, diğer tüm gerçek zamanlı Ethernet protokollerinin yanı sıra OPC UA ve Sercos temeline sahip M2M tabanlı Ethernet desteği sunuyor. IndraMotion MLC, ‘OPC UA’ bilgi modelindeki genişlemeyle beraber üreticilerinin otomasyon bileşenleri arasındaki veri değişimini yeni bir boyuta taşıyor. Tüm üst düzey sistem fonksiyonları için şeffaf bir erişim standardı sunuyor. Böylece tüm OEMler, üst düzey IT kontrol fonksiyonlarına Açık Kaynak Arayüzü ile erişim sağlayabiliyor ve farklı fonksiyonları bağımsız olarak uygulamaya koyabiliyor. Bu özellik, tüm kontrol fonksiyonlarına doğrudan erişebilme imkanı sunan akıllı cihazlar ve IT otomasyon uygulamalarının entegrasyonunu mümkün kılıyor. Üreticiler, gerçek makinenin kurulumunun da öncesinde makine kontrollerini programlayarak devreye alabiliyor. Bir önceki geniş aralıklı IT işletim sistemlerine ek olan bu yeni sürüm aynı zamanda ince ve kompakt Lua programlama diliyle birlikte kullanılıyor.

Tüm mühendislik süreçlerini kapsayan IndraWorks teknolojisi Bosch Rexroth’un geliştirdiği IndraWorks teknolojisi ise PLC tabanlı tüm mühendislik süreçlerini kapsıyor. Kullanıma hazır teknoloji odaklı çözümler ve fonksiyonel alet takımlarıyla mühendislik süreçlerine hız kazandırıyor. Etkili bir komut arayüzü olan ‘Otomasyon Arayüzü’ (Automation Interface) ise manüel olarak yapılması gereken, teknik görevlerin otomasyonunu sağlıyor. ECAD veri arayüzü sayesinde, daha önce manüel olarak birden fazla kere giriş yapılması gereken, programlama ve belgelendirme için gerekli olan kabin planlaması işlemi, konstrüksiyon aşamasında ve devreye alma sırasında gerekli olmuyor. IndraWorks, EPLAN Elektrik P8 sistemi içerisinde tek seferde oluşturulan devre diyagram verilerini doğrudan PLC mühendisliğiyle kullanarak çalışıyor.

BOSCH REXROTH / www.boschrexroth.com/tr

100

PNÖMATİK AKTÜATÖRLÜ DOME VALF Katı Ve Viskoz Akışkanları Daha Kolay Kontrol Etmek İçin Geliştirilen, Bakım Onarımı Diğer Valflere Göre Daha Kolay Ve Basit Olan Kontrol Vanalarıdır. “On-Off “Yada “Oransal “ Olarak Kontrol Edilir. HANGİ AKIŞKAN PROSESİNDE KULLANILIR ? Yapışkan Ve Korozif Akışkanlar Deterjan Mineral Ve Maden Kimyasal Toz Ve Granül

ÜRÜNLER

ÜRÜNLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

PSENopt Advanced Serisi ile Emniyetli ve Esnek Üretim İmkânı

A: Vana Gövdesi B: Küre Yatağı C: Küre D: Flanş Kapağı E: Conta F: Yataklama Contası G: Yataklama Kapağı

HANGİ SEKTÖRLER İÇİN Uygulama Alanları Nelerdir. Enerji Santralleri Madencilik Çimento Kağıt Endüstri Neden Dome Valf Kullanmalıyım 1) Kolay Yedek Parça Ve Hızlı Değişim 2) Korozyona Karşı Mükemmel 3) Ekonomik Bakım Ve Yedek Parça 4) Mükemmel Sızdırmazlık Minimum Aşınma Teknik Özellikler Max Akışkan Sıcaklığı: +200°C Çevre Sıcaklığı: -10°C…+60°C Max. Çalışma Basınç: 8 Bar Kontrol Hava Basıncı: Min. 5 Bar / Max. 10 Bar (Kontrol Basıncı Çalışma Basıncından En Az 1 Bar Daha Fazla Olmalıdır) Flanş Bağlantısı: JIS, ANSI, PN

PILZ’in pazara sunduğu PSENopt Advanced serisi Işık Perdeleri sahip olduğu ileri teknoloji sayesinde karmaşık uygulamalarda verimlilik ve esneklik sağlamaktadır. PSENopt Advanced, sadece emniyetli uygulama imkânı sağlamayıp, konfigüre edilebilir yapısı sayesinde farklı ihtiyaçlarına da rahatlıkla cevap vermektedir. PSENopt Advanced serisi Işık Perdeleri; • 300 mm’den 1800 mm’ye kadar sensör koruma yüksekliğine ve 14 mm parmak, 30 mm el ve 2-3 veya 4 ışın demetli vücut koruma çözünürlüklerine sahiptir. • EN 61496-1 standardına göre “Type 4”, EN 61508 ve EN 62061 standartlarına göre “SIL 3” ve EN ISO 13849-1 standardına göre de “PLe” uyumludur. • Muting (Susturma), Blanking (Körleme) ve Kaskadlama fonksiyonlarını tek bir cihazda sunar. • Eşsiz kodlanabilme özelliğine sahiptir. Bu sayede, aynı ortamda çalışan birden fazla ışık perdesi sinyallerinin birbirine

DETAYLAR / PARÇA LİSTESİ Gövde: Manganez Alaşım, Alüminyum Alaşım, Pik Döküm, Sfero Döküm, Karbon Çelik Veya Paslanmaz Çelik Küre: Manganez Alaşım, Sfero Demir, Karbon Çelik Veya Paslanmaz Çelik Yataklama Elemanı: Pik Döküm, Sfero Döküm, Karbon Çelik Veya Paslanmaz Çelik Mil: Karbon Çelik, Paslanmaz Çelik Oring: EPDM Veya Viton Conta: Kauçuk Veya Viton

SMS TORK / www.smstork.com

102

karışmadan iletilmesi için her ışık bariyerine bir kod atanabilir. • Kaskadlanabilme özelliği sayesinde koruma alını doğrusal veya açılı olarak genişletilebilir. • Ölü bölge bulundurmayan sensör algılama yüzeyi sayesinde tepeden uca tam kuruma sağlar. • Üzerinde bulunan LED işaretçiler ile kolay ve hızlı hata teşhis olanağı sunar. Gelişmiş PSENopt Configurator yazılımı sayesinde ışık perdesi montajı yapılırken program arayüzünde her bir ışın demeti izlenebilmektedir. Bu özellik, hiçbir ilave donanıma gerek duymadan cihazların hizalanabilmesine olanak tanır. Ücretsiz olarak sunulan PSENopt Configurator yazılımı Ethernet üzerinden bilgisayara bağlanarak ışık perdesinin sahaya montaja gitmeden programlanabilmesini sağlar. Programlama adaptörü ile çevrimdışı oluşturulan programlar, daha sonra başka cihazlara da Klonlama özelliği sayesinde yüklenebilir. Ek programlama kayıplarını yok eden bu özellik zaman tasarrufu sağlar. PILZ / www.pilz.com/tr

103

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENOSAD, “ OTOMASYON FORUMU” ve “ENDÜSTRİ 4.0 PANELİ” İLE, WIN EURASIA AUTOMATION FUARI’NDA ZİRVE YAPTI!

ya çalıştı. Bu bir kavram; dünyada hiçbir ülkede şu anda uygulanabilir noktada diyemeyiz, ancak bilişimden mekaniğe kadar alt yapılar var, bundan dolayı ülkemiz olarak bu kavramı geliştirmek üzere imkanımız söz konusu. Bu yeni konsept için hepimizin çalışmaya ihtiyacı var. Bu noktada Sanayi Bakanlığı’mızın da desteği var, beraber yürüttüğümüz projeler var. Çünkü Bakanlığımız da Endüstri 4.0’ı bir konsept olarak görüyor, destekliyor ve gelişimi için de her türlü desteği sunuyor. Bu noktada belirteyim; saat 16:00’da Sayın Bakanımız Fikri Işık’ın katılımıyla resmi açılışımız yapılacaktır. Konuya kendileri de konuyla ilgili bilgi vereceklerdir. Burada Deutsche Messe’ ye teşekkür ediyorum, bizlerle beraber güzel bir işbirliği gerçekleştirdiler, bizlere şans tanıdılar. Özellikle

netleyen Dr. Hüseyin Halıcı, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz ENOSAD olarak sanayinin içinde bir dernek olarak 2004’te kurulduk. 16 üye ile kurulan derneğimizde bugün Ulusal ve Uluslararası 105 üye ile Endüstriyel Otomasyon Sektörü’nün yaklaşık %90’lık iş hacmine sahip olan derneğimiz sektörümüzün önemli ve tek temsilcisidir. Endüstriyel otomasyon denince bundan bir 10 yıl öncesine kadar belki sadece PLC, SCADA denen kavramlar akla geliyordu, ama bugün dünya hızla değişiyor. 2008 yılındaki ekonomik krizden sonra sanayi, yeni arayışlara girerek” Endüstri 4.0” adını

Bu yıl 17 - 20 Mart tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen WIN Eurasia Automation etkinliği katılımcıların sergilediği yenilikçi ürünler ve çözümlerle Avrasya’da Endüstri 4.0’ın gelişimine en büyük katkılardan birini sundu. Küresel ölçekte Dördüncü Sanayi Devrimi olarak da kabul edilen Endüstri 4.0, global ekonomiyi baştan aşağıya etkiliyor ve kelimenin tam anlamıyla her sektörü değiştiriyor. Bu yeni gelişmeyle birlikte, artık üretim sürecindeki makine, bilgisayar, sürücü ve kontrol cihazlarının birbiriyle iletişim kurabilmesi ve insanlardan neredeyse tamamen bağımsız olarak kendilerini koordine ve optimize edebilmeleri mümkün. Bu gelişme üretim süresini, maliyeti ve enerji kullanımını azaltırken üretim kalitesini artırıyor ve “akıllı fabrikaları” sektörün merkezine taşıyor. WIN Eurasia Automation Fuarı’nda da katılımcıların sergilediği yenilikçi ürünler ve çözümlerle Avrasya’da Endüstri 4.0’ın gelişimine en büyük katkılardan birini sundu.

104

Fuar süresince gerçekleşen forumlar ve panellerde de üretim sektöründe geleceğin teknolojileri ön plandaydı. Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği ENOSAD, 4 gün boyunca gerçekleşen ve büyük ilgi gören forum ve panel ile fuarda zirve yaptı. ENOSAD desteğiyle 1. salonda düzenlenen Automation Forumu’nda, 4 gün süren forumların bir parçası olarak ELİMKO, WAGO, ENDRESS+HAUSER, TURCK, SMS‐ TORK, FESTO, MITSUBISHI ELECTRIC, YASKAWA, BOSCH REXROTH, SCHNEIDER ELECTRIC, ABB, STÄUBLI, ALTINAY, SICK, SEW‐EURODRIVE, LİMA, MCS, ve GÜNMAK gibi önemli firmalar endüstriyel robot uygulamaları ve otomasyonu hakkında sunumlarıyla zirveye katıldılar. Ayrıca 18 Mart’ta ENOSAD Yönetim Kurulu, BOSCH, FORD, IBM, KORDSA GLOBAL, TURKCELL Super Online firmalarının ve akademisyenlerin katılımıyla Endüstri 4.0 adlı bir panel düzenlendi. ENOSAD Başkanı Sayın Dr. Hüseyin Halıcı, Açılış Töreni’nde, konuyla ilgili yetkin bir uzaman sıfatıyla bir konuşma yaptı. Konuşmasının başında Taksim’de yaşanan hain terör saldırısını la-

verdiğimiz yeni bir konsepti gündeme getirdi. Endüstri 4.0, bilişimden başlayıp mekaniğe kadar, hidrolik ve pnömatik, robotik, elektronik, kontrol gibi, otomasyonun tüm dallarını kapsayan bir konsepttir. Onun için tüm bunların bir bileşimi olarak insandan bağımsız bir üretimden bahsediyoruz. Aslında Endüstri 4.0 şu anlama geliyor: Endüstri 4.0, robotların, otomasyonun, yazılımın, mekaniğin, hidroliğin, pnömatiğin hepsinin bir birleriyle konuşarak, -burada altını çiziyorum: konuşarak- anlaşarak bir sonuç verdiği bir sistemdir. Dolayısıyla, endüstrimiz ve makine sektörünün gidişatı bu yönde olacaktır. Bu konseptle ilgili ENOSAD ilk olarak 2014 yılında Endüsteri 4.0 başlığı ile, ileri endüstriyel otomasyon kongresi düzenledi. Avrupa, Endüstri 4.0’ı tartışırken derneğimiz İlk defa bu kongre ile Endüstri 4.0 kavramını tanıtma-

Alex Bey’e teşekkür etmek istiyorum, olumlu yaklaşımıyla, güzel ve uyumlu ekibiyle bu 4 gün için bir sunum etkinliği hazırladık. Endüstri 4.0’dan başlayıp network, sensör, robot, motion kontrol gibi tüm bu alanları içeren, birbirinden değerli firmalarımızın katılımıyla gerçekten güzel sunumlar hazırlandı. Bir de ayrıca yarın 14:00’te bir panelimiz olacak. Bu panele Bosch, Ford, IBM, KordSa Global ve Turkcell gibi gerçekten endüstrimize yön veren ciddi firmaların değerli yöneticileri katılacaklar. Çok değerli Malik Aviral Bey’ in moderatörlüğünde, bizler, ben, Başkan Yardımcılarımız Sedat ve Hasan Beylerin de olabilirse küçük katkıları olacak, üniversitelerden de, Yıldız Teknikten değerli Galip hocamızın katkıları olacak ve Haliçten de değerli Figen hocamız katkıda bulunacaklar. Bu panelin Endüstri 4.0’ı anlamak adına gerçekten güzel bir fırsat olacağını düşünüyorum. Çünkü hepimiz bilgileri internetten alabiliriz, ancak bizler insanız ve duygularımız var, bizler konuşursak anlayabiliriz, anlaşabiliriz. Bu panelde Endüstri 4.0’ı konuşacaklar, hidrolik-pnömatik, sensörler, otomasyon, bu yüzden bu panelin ayrı bir önemi olduğunu belirtmek isterim. Burada sözü çok uzatmak istemiyorum, ama belirtmek istediğim bir nokta var; aslında bizler hepimiz gerçekten konuşmalıyız, ko-

105

nuşabilmeliyiz. Çünkü sorunlar olur, mühendisliğin kökeninde, yapısında vardır. Bir sorun olur, o sorunu algılamak ve çözümü için en iyi yolu bulup -biz buna optimum deriz- ondan sonra da

çözüme ulaşmaktır hedef. Her türlü sorun olabilir, ama önemli olan bizim sorunun nedenini algıladıktan sonra en iyi yolu ortaklaşa bulup çözüme ulaştırmaktır. Bu noktadan hareketle her türlü konuda, teknik, ticari ya da sosyal bir konuda ne olursa olsun,

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

otomasyonun yeri ve önemine ilişkin olarak AKDER’in düzenlediği panele ev sahipliği yaptı. İSDER ve İSAG desteğiyle 12. salonda oluşturulan Materials Handling Forum Alanında da, iç lojistik sektöründeki yenilikçi çözümler ve lojistikte iş sağlığı ve güvenliği gibi önemli konular görüşüldü. Otomasyon Eurasia’da ziyaretçiler hayvan ve insan hareketlerini taklit ederek tasarlanan ve daha kompakt bileşenlerle donatılan

entegre ve robot endüstriyel çözümlerini görme fırsatına sahip oldu. Bunların yanı sıra, teknolojik ilerlemenin yüksek düzeyine işaret eden ve doğal ölçülere sahip insansı robot tasarımı olan “RoboThespian” ziyaretçilerden yoğun ilgi gördü. Bir diğer önemli gelişme ise Materials Handling Eurasia fuarında ziyaretçilere sunuldu. Fuarda yenilikçi ve enerji tasarruflu yük kaldırma araçları ve endüstriyel araçlar, tam otomatik elleçleme, raf ve depolama sistemleri sergilendi. Uygulama Parkı Alanında, paletsiz ulaşıma olanak sağlayan forkliftler, canlı çözüm gösterirleri ile

Pakistan, Romanya, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya, İsveç, İsviçre, Tayvan, İngiltere ve Amerika olmak üzere 25 ülkeden 1.556 katılımcıyı ağırladı. Bu ülkeler arasında Almanya, Güney Kore, Çin ve Tayvan kendi hükümetlerinin desteğiyle pavilyon katılımı gösterdi.

heyetler kilit yatırım kararları almak ve en yeni teknolojilerden haberdar olmak için WIN Eurasia Automation’dan yararlandı. Ayrıca Çek Cumhuriyeti, Irak, Ürdün, Yunanistan, Kosova, Lübnan ve Umman’dan gelen alıcılar dört gün boyunca Hannover Fairs Türkiye tarafından ağırlandı. Uluslararası ziyaretçi programının yanı sıra, Ticaret Odası ve çeşitli birliklerle işbirliği içerisinde düzenlenen Anadolu Heyeti Programı kapsamında 75 farklı heyet fuarı ziyaret etti. Ziyaretçilerin %94’ü fuardan duydukları büyük memnuniyeti ifade etti. Hannover Fairs Türkiye Genel Müdürü Alexander Kühnel şunları kaydetti: “Genel jeopolitik koşullar potansiyelimizi tümüyle gerçekleştirmemizin önüne geçse de, huzur ve uyum içerisinde başarılı bir fuar gerçekleştirmeyi başardık. Profesyonel bir iş ortamı için tüm ziyaretçiler ve katılımcılar tarafından benimsenen ve takdir edilen gerekli zemini oluşturduk.”

bizim ‘sorunlarımızı oturup konuşalım, çözelim’ mantığında olmamız gerekiyor. AKDER desteğiyle 5. salonda oluşturulan Hidrolik ve Pnömatik Forum Alanı’nda ise enerji tasarrufu gibi sektörün gündem konularına odaklanıldı. Bu alan ayrıca Bosch Rexroth, Festo, Parker, Mert Teknik ve İzmir Hidropar katılımıyla hidrolik ve pnömatikte

106

ziyaretçilere sunuldu. Ayrıca, 12. salonun Simülasyon Alanında eğitim simülatörleri ve forklift ve vinç operatörlerinin eğitilmesine olanak sağlayan mobil platformlar tanıtıldı. Bu yıl tamamen Hannover Fairs Türkiye bünyesinde düzenlenen WIN Eurasia Automation 28.931 net metrekare alanda Avusturya, Brezilya, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hindistan, İran, İrlanda, İtalya, Japonya, Hollanda,

Katılımcılar Türkiye’nin yanı sıra Orta Doğu, Avrupa, Afrika ve CIS ülkelerinden toplam 69.751 ziyaretçiye yeniliklerini sunma fırsatına sahip oldu. Ekonomi Bakanlığının desteği ile gerçekleşen Uluslararası Ticaret Heyeti programı sayesinde Bulgaristan, Kamerun, Hindistan, Romanya ve Özbekistan’dan gelen alıcı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık’ın katılarak şereflendirdiği WIN EURASIA Automation başta Ekonomi Bakanlığı, OAİB (Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri), MAİB (Makine İhracatçıları Birliği), Makine Tanıtım Grubu, ENOSAD (Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği), İSDER (İstıf Makineleri Distribütörleri Ve İmalatçıları Derneği), AKDER (Akışkan Gücü Derneği) ve ETMD (Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği) olmak üzere 50’den fazla kurum, birlik ve yayın tarafından desteklendi.

107

HABERLER

HABERLER 108

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

109

HABERLER

HABERLER 110

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

111

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Machine learning trendi perakende sektöründeki teknolojik dönüşümü hızlandırıyor çevrimiçi tavsiye motorlarını çalıştıran bir teknik olarak tanımlanabilir. Makine öğrenimi konusunda uzun bir geçmişe sahip olan Amazon, bu teknolojiyi ilk günlerinden beri, kütüphanesindeki milyonlarca kitap arasından tavsiyede bulunmalarında editörlerine yardımcı olmanın bir yolu olarak kullanıyor. Amazon bugün makine öğrenimini işinin neredeyse tüm alanlarında kullanıyor. Amazon Echo’nun sesli komutlara anında cevap verebilmesini sağlayan ve Amazon’un sadece 30 dakikalık bir süre içinde bir kamyon dolusu malı boşaltıp satın alıma hazır hale getirmesine imkan veren de işte bu.

Makine öğreniminin herkes için erişilebilir hale gelmesi sayesinde; perakende sektöründe geliştiriciler artık ihtiyaç duydukları kadar model yaratabiliyor, uygulamaları büyüdükçe deney ve ölçeklendirme yapabiliyor, bunların tümünü de hiçbir kurulum masrafına girmeksizin gerçekleştirebiliyorlar. Teknolojiyi kullanmanın bir şirketin internet sitesi açması olarak görüldüğü günler geride kaldı. Günümüzde artık derhal cevap bekleyen tüketiciler var ve arama yapmak, perakendeciler ile etkileşim kurmak için, internet ve mobil uygulamalardan dijital TV, sosyal medya ve çevrimiçi oyunlara kadar çok sayıda kanaldan yararlanıyorlar. Bu iletişim sırasında da hem kendileri hem de alışveriş alışkanlıkları ile ilgili bilgi paylaşıyorlar Perakendeciler, kullanıcıların izniyle, bu bilgilerin bir kısmını toplamak, saklamak ve analiz etmek için bulut ve büyük veri teknolojilerini kullanırken verilerin muazzam hacim ve ölçeği ise bu analizin yeterince hızlı olmaması anlamına geliyor. Bir cevap, öneri veya kişiye özel tavsiye sunulana kadar geçen sürede, müşteriye yardım etme fırsatı kaçırılmış oluyor. İşte bu noktada devreye “Machine Learning-Makine Öğrenimi” kavramı giriyor.

Makine öğrenimi hiç olmadığı kadar sahnede Amazon Web Services Türkiye Kurumsal Pazarlar Lideri Mert Doğu’ya göre; Makine Öğrenimi, bilgisayarların verilerde kalıplararamasına imkan veren ve örneğin hoşunuza gidebilecek kitap, müzik veya filmleri tavsiye eden

Bugüne kadar, bu tür karmaşık makine öğrenimi görevleri, istatistik, veri analizi ve teknoloji altyapısında uzmanlık gerektirmesinden ötürü büyük işletmeler ile sınırlı kalmıştı. Amazon Web Services’in (AWS) bu adımları otomatik hale getirerek makine öğrenimini herkes için erişilebilir hale getirmesi sayesinde, yazılım geliştiriciler artık ihtiyaç duydukları kadar çok model yaratabiliyor, uygulamaları büyüdükçe deney ve ölçeklendirme yapabiliyor, bunların tümünü de hiçbir kurulum masrafına girmeksizin gerçekleştirebiliyorlar.

Çok geniş yelpazede uygulamalar yaratılabiliyor Amazon Machine Learning ile, perakendeciler çok geniş bir yelpazeye yayılmış tahmin üreten uygulamalar yaratabiliyorlar. Örneğin, şüpheli işlemleri işaretleyen, hileli siparişleri tespit eden, talebi öngören, içeriği kişiselleştiren, kullanıcı faaliyetlerini tahmin eden, ürün yorumlarını filtreleyen, sosyal medyayı dinleyen, serbest metinleri analiz eden ve ürün tavsiyelerinde bulunan uygulamalar geliştirmelerine yardımcı olmak üzere Amazon Machine Learning’i kullanabiliyorlar. Geleneksel perakendeciler için, makine öğrenimi, mağaza çalışanlarına hemen hayata geçirilebilecek öneriler sunulmasında kullanılabileceği gibi, bir müşteri ile önceki temaslar sırasında öğrenilenler bazında otomatik olarak bir karar verebiliyor. Örneğin, şayet bir müşteri çevrimiçinde bir çift siyah bot arıyorsa ve bunun bir resmini ‘beğenmiş’ veya ‘paylaşmış’ ise, mağazada söz konusu botlar için otomatik olarak bir indirim uygulanabiliyor.

113

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Nesnelerin interneti perakendeciler için de fırsat Makine öğrenimini perakendeciler açısından daha da ilginç hale getiren ise Nesnelerin İnterneti. Sensörve otomatik makinelerden oluşan ağa bir akıllı sistem katmanı eklenmesi daha fazla verinin toplanması ve perakendecinin tüm iş modelinin yeniden şekillendirilmesi ve operasyonlarının modernize edilmesini sağlayacak biçimde bu veriler ile çalışılmasına imkan veriyor. Perakendeciler, çevrimiçi mağazalarında makine öğrenimini kullanarak mağaza içinde yararlı tavsiyelerde bulunabiliyor. Örneğin, mağaza içinde bir iBeacon (kısa bir mesafede veri gönderen veya alan bir Bluetooth cihazı) üzerinden müşterinin akıllı telefonundan toplanan veriler, satış ve stok verileriyle ilişkilendirilerek bulut üzerindeki makine öğrenimi hizmetleri ile analiz edilebiliyor. Sistem, verileri hızlıca işleyerek gerçek zamanlı olarak müşteriye bir indirim kodu iletebiliyor.

Perakendeciler akıllı makineler kullanarak depolarında da otomasyona gidebilir, ürünlerin insan müdahalesi olmaksızın gelen siparişlere göre sevk edilmesini sağlayabilirler. Bu, daha fazla çalışanın müşteriler için pazara yeni hizmetlerin sunulmasına ve yeni uygulamaların geliştirilmesine odaklanmasını sağlıyor. Aynı zamanda, daha fazla çalışanın mağaza içinde müşterileri desteklemeye yönlendirilmesini de sağlıyor. AWS ile, makine öğrenimi her boyuttan tüm kuruluşların ulaşabileceği hale geliyor. Bulut tabanlı hizmetler, en çok hangi renkteki çantaların sattığını anlamak isteyen butik perakendecisinden sadakat programlarına sahip daha büyük perakendecilere kadar herkesin, başlamak için gerekli becerileri öğrenmek için ihtiyaç duyduğu zaman ve parayı azaltıyor.

Münih Türkiye’nin Makinecileri’ni ağırlamaya hazırlanıyor Münih’te 11-17 Nisan tarihlerinde ziyaretçilere kapılarını açacak olan Bauma Fuarı, Türkiye’nin Makinecileri’ni ağırlayacak. İş ve inşaat makineleri alanında iki yılda bir düzenlenen ve Türkiye’nin Makinecileri’nin ikinci defa katılacağı fuarda Türkiye’den toplam 140 firma yer alacak. Türkiye’nin Makinecileri bu yıl 31. kez düzenlenen ve inşaat makineleri, inşaat malzemesi makineleri ve madencilik makineleri için önemli bir buluşma noktası olan Bauma Fuarı’na katılacak. Fuar alanında birden fazla noktada verecekleri reklamlarla boy gösterecek olan Türkiye’nin Makinecileri, fuar girişinde 50 bin kişiye çanta dağıtacak. 200’den fazla ülkeden gelen 500 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırlayacak olan BAUMA Fuarı’na Türkiye’den 140 firmayla birlikte katılacakları için mutlu olduklarını belirten Makine Tanıtım Grubu Başkanı Adnan Dalgakıran, “Türkiye Makinecileri olarak, her yıl 1 milyar dolar düzeyinde ihracat gerçekleştirdiğimiz inşaat ve maden-

114

cilikte kullanılan makineler alanında sektörün en büyük buluşma merkezlerinden BAUMA Münih’te ikinci defa yer alacağız. Dünya genelinde 200 ülkeye ihracat gerçekleştiren sektörümüzün, toplam ihracatı içinde yüzde 15’lik bir paya sahip olan Almanya’ya geçtiğimiz yıl gerçekleşen makine ihracatımız 2 milyar doların üzerinde oldu. Bizim için stratejik pazarlar arasında bulunan ve pek çok alanda yeni işbirlikleri gerçekleştirmek üzere çalışmalar yaptığımız Almanya’da Türk makinelerinin gücünü bir kez daha göstereceğiz” dedi. Fuar boyunca etkili bir tanıtım kampanyası gerçekleştirmeyi hedefleyen Türkiye’nin Makinecileri stant alanında da ziyaretçileri Türk makineleri hakkında bilgilendirecekler. Türkiye’nin Makinecileri standında AKDER (Akışkan Gücü Derneği), ARÜSDER (Araç ve Araç Üstü Ekipman ve İş Makinaları Üreticileri Birliği Derneği) ve İSDER (İstif Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği) alt sektörleri hakkında bilgi vermek üzere hazır bulunacaklar.

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Sürdürülebilir Rüzgar Türbinleri için Üç Boyutlu Çözümler 3D tasarım yazılımı, 3D Dijital Modelleme ve Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) çözümlerinde dünya lideri 3DEXPERIENCE şirketi Dassault Systèmes dünyanın en büyük rüzgâr türbinleri üreticisi Vestas Wind Systems A/S’nin üretim operasyonları yönetimi için “Sustainable Wind Turbines(Sürdürülebilir Rüzgar Türbinleri)” endüstriyel çözümünü seçtiğini duyurdu. Vestas, dünyanın her yerindeki tesislerinde üretim sistemleri ve tedarik zinciri süreçlerini standartlaştırabiliyor, gelecekteki genişleme planlarını destekleyebiliyor. 2025 itibariyle rüzgar enerjisi, dünya elektrik tüketiminin tahminen yüzde 10’unu karşılayabilecek. Ancak dengesiz bir pazarda rüzgar türbinleri üreticileri yerel pazarların yakınlarında ve yerel gereksinimlere uygun yüksek kaliteli ve güvenilir ürünler üretme esnekliğine sahip olmalı. Altı kıtada 75 ülkede 56.800’den fazla kurulu rüzgar türbiniyle Vestas, yeni konumlara doğru genişlerken her tesisinde her ürünü üretebilme becerisine sahip olmanın yanı sıra dış kaynak kullanım stratejisinde bir rüzgar türbininin 20 yıllık tasarım kullanım ömrü boyunca maliyet ve kalite hedeflerini tutturmasını sağlamak istiyor. 3DEXPERIENCE platformunu temel alan “Sürdürülebilir Rüzgar Türbinleri” DELMIA Apriso uygulamalarından faydalanıyor ve işbirliğine dayalı global ortamda çok disiplinli bilgiler içeren benzersiz mühendislik, üretim ve proje yönetimi becerileri sunuyor. Şirketlerin üretime başlamadan önce üretim süreçlerini sanal olarak planlamalarına ve onaylamalarına; üretim maliyetleri, üretim bölümü gecikmeleri ve sorunlarını en aza indirmelerine; ve daha yüksek bir üretim kalitesi ve istenen ürün çıkışını elde etmelerine olanak tanıyor.

sindeki süreçleri de koordine ve senkronize edebiliyor. Daha fazla operasyonel esneklik ve değişimi daha hızlı yanıtlama sayesinde Vestas, geliştirmeler, tasarım ve oluşturmayı her tesisinde yineleyebiliyor. Vestas İdari Başkan Yardımcısı Baş Operasyon Sorumlusu Jean-Marc Lechêne şunları söyledi: “İklim değişikliği ve enerji güvenliği dünyanın bugün yüzleştiği ve gelecek kuşaklara bizden miras kalacak en önemli iki sorundur ve ekonomik açıdan karlı çevreci enerji çözümlerine geçişin ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatmaktadır. 3DEXPERIENCE platformu üretim operasyonlarımızı yönetim tarzımızı kapsamlı bir yaklaşımla dönüştürmemize olanak tanıdı. İş verimliliğini geliştirebiliyor, yerel standartlara daha iyi uyum sağlayabiliyor ve hemen her pazar için uzun vadeli sürdürülebilirlik çözümleri oluşturabiliyoruz”. Dassault Systèmes İdari Başkan Yardımcısı ve Baş Strateji Sorumlusu Monica Menghini ise şöyle konuştu: “Vestas gibi üreticiler, kazançlarını artırmayı ve gelişmekte olan pazarlara doğru genişlemeyi hedeflemekle birlikte bu hedefleri, verimlilik ve kaliteyi geliştirirken, israfı ortadan kaldırırken, maliyetleri azaltırken ve sürdürülebilirliği en önemli öncelik olarak tutarken gerçekleştirmeleri gerekiyor. ‘Sürdürülebilir Rüzgâr Türbinleri’ endüstriyel çözüm deneyimi en düşük toplam maliyet için kurumsal kalite, sürekli gelişim ve yasal uyumluluk sağlıyor”.

Global olarak 19 üretim tesisiyle Vestas, kurum çapında üretim operasyonları üzerinde gerçek zamanlı görünürlük ve kontrol için mevcut ERP sistemiyle güvenli bir şekilde entegre edilebilen tek ve birleşik bir dijital çözüme sahip oldu. Şirket, insanlar, prosesler, ekipmanlar, araçlar ve malzemelerin yanı sıra kalite, depo, bakım, işgücü ve tedarik zinciri gibi rüzgar türbinlerinin öte-

117

Başarı “Hız Kesmeden” Devam Edecek Ford Otosan, bu yıl “Hız Kesmeden” temasıyla düzenlediği geleneksel “İmalatçılar Zirvesi”nde, başarılarıyla öne çıkan 10 tedarikçi firmasına Altın Yıldız, Gümüş Yıldız, Bronz Yıldız ve Özel Teşvik ödülleri verdi. Koç Holding Otomotiv Grup Başkanı Çenk Çimen ve Ford Avrupa Satın Almadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Werner Pütz’ün de katıldığı toplantıda; Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, başarıya giden yolda inovasyonun zorunlu olduğunu vurguladı.

Ford Otosan, 5. kez düzenlediği İmalatçılar Zirvesi Ödül Töreni’nde; ürettiği araçlarla dünya pazarında büyük başarı elde etmesinde katkıları olan 10 imalatçısını ödüllendirdi. Tören, bu yıl “Hız Kesmeden” teması çerçevesinde yapıldı. Altın Yıldız Ödülü’ne layık bulunan Farba, Cavo ve Sa-Ba şirketlerine ödülleri, Koç Holding Otomotiv Grup Başkanı Cenk Çimen tarafından takdim edildi. Gümüş Yıldız Ödülleri Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün tarafından Plascam, Axalta ve Formfleks’e verilirken, Bronz Yıldız’la ödüllendirilen CBI, Bant Boru ve ErMetal ödüllerini Ford Avrupa Satınalmadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Werner Pütz’den aldı. Özel Teşvik Ödülüne layık bulunan Mubea ise ödülünü Ford Otosan Satınalmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Güven Özyurt’tan aldı. Ford Otosan her alanda inovasyonla sürdürülebilir büyümeyi hedefliyor Törende konuşma yapan Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, “Ford Otosan olarak 2015 yılında büyük başarılara imza attık. Bir önceki seneye göre her segmentte pazarın üzerinde büyüme gerçekleştirdik. Ticari araç liderliğini yeniden elde ettik. Ürettiğimiz araçlarla Ford’u, Avrupa’yı ticari araç liderliğine taşıdık. Bu başarılarımızda siz tedarikçilerimizin katkısı çok büyüktür. Otomotiv endüstrisi birçok önemli trendin etki-

118

sinde. Sürdürülebilir büyüme için kendimizi sürekli yenilemememiz ve geleceğe hazırlanmamız gerekiyor. Bu da, farklı ve inovatif bakış açılarını şirketlerimizde yaygınlaştırmakla mümkün olacaktır. Ford Otosan olarak biz, yeni bir vizyonla stratejik önceliklerimizi güncelledik. Kapsamlı bir dönüşüm başlattık. Bu dönüşümü sizlerle birlikte başarıyla gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz. Ford Otosan olarak Türkiye’deki imalatçıların Ford’un global araç projeleri ve üretimi içerisinde daha fazla yer almasını istiyoruz. Önemli fırsatlar olduğunun farkındayız ve Ford ile birlikte bu alanda çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Bu konuda siz imalatçılarımıza çok iş düşecek” şeklinde konuştu. Ford Otosan Satın Alma Genel Müdür Yardımcısı Güven Özyurt ise konuşmasında, Ford Otosan’ın yeni vizyonuna ve stratejik önceliklerine değindi: “Stratejilerimiz içerisinde tedarikçilerimizin çok önemli bir yeri var. Birçok alanda karşılıklı iletişim ve işbirliğini daha da artıracağız. Tedarikçilerimizin küresel rekabette hız kesmeden ilerlemesi için kalite, teslimat ve maliyette rekabetçilik boyutlarının ötesine geçerek, kurumsallaşmayı ve sürdürülebilirliği öne koymaları gerekiyor. Ar-Ge, insan kaynağına yatırım ve eğitim, her alanda inovasyon, yeni teknolojileri kullanma ve üst düzeyde işbirliği, sürdürülebilir büyümenin anahtarı olacaktır”.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

GE’NİN 2.75-120 AKILLI RÜZGÂR TÜRBİNLERİ, TÜRKİYE’DE İLK KEZ GÜRİŞ DİNAR RÜZGÂR SANTRALİ’NDE KULLANACAK

General Electric ve GÜRİŞ’ten Türkiye’nin Rüzgâr Enerjisi İhtiyacını Karşılayacak Güçlü İşbirliği

GE’nin 31 adet 2.75-120 akıllı rüzgâr türbini, Dinar Rüzgâr Santrali’nin enerji üretim kapasitesini 115MW’dan 200 MW’a çıkararak Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerini destekleyecek. GE’nin yeni geliştirdiği yüksek üretim sağlayan 2.75-120 akıllı rüzgâr türbini Türkiye’de ilk kez GÜRİŞ’in Afyon’daki Dinar Rüzgâr Enerji Santrali’nde kullanılacak. Tesiste yapılacak kurulum sonrası, toplam kurulu rüzgâr enerjisi gücü 4 bin 718 MW olan ülkemizde, GE’nin kurulu rüzgâr enerjisi gücü 2016 yılında 1.000 MW’ı aşmış olacak. General Electric (GE) enerji üreticisi GÜRİŞ’in Afyon’daki Dinar RES için GE’nin yeni geliştirdiği 31 adet akıllı GE2.75-120 rüzgâr türbinini tedarik edeceğini duyurdu. Türkiye’de ilk kez Dinar RES’te kullanılacak türbinler ile GE’nin ülkemizdeki kurulu rüzgâr enerjisi gücünün toplamı 1 GW’ı aşacak. General Electric ve GÜRİŞ Holding arasında Aralık ayında imzalanan anlaşma kapsamında kurulacak türbinler ile Dinar Rüzgâr Enerjisi Santrali 115 megavat (MW) gücündeki sahasının kapasitesi 200 MW’a çıkarılacak. GE2.75-120 rüzgâr türbinlerinin 120 metre rotorları ve sayesinde yüksek enerji üretimi sağlanacak. GE2.75-120 rüzgâr türbini, yük yönetimi kontrolü, düşük akustik emisyonu, verimli elektrik güç dönüştürücüsüile güçlü bir performans sunuyor. DİNAR Rüzgâr Enerji Santrali, Türkiye’nin 2023 yılına kadar

rüzgâr enerjisi alanında 20 gigavatlık (GW) toplam kapasiteye ulaşmak ve birincil enerjinin yüzde 30’unun yenilenebilir kaynaklardan elde etmek yönündeki hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunacak. GÜRİŞ Grup Şirketleri’nden Mogan Enerji Genel Müdürü Ali Karaduman:“GE’ninenerji üretimindeki deneyimi ve yeni geliştirdiği akıllı rüzgâr türbini teknolojisinin daha fazla üretim sağlaması kararımız açısından çok etkili oldu. GE2.75-120 rüzgâr türbinlerinin ülkemizde ilk kez Dinar tesisimizde kullanılacak olmasından ve ülkemizin enerji hedeflerine GE ile işbirliğinde katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz. ” dedi. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy: “Enerji ihtiyacı gün geçtikçe artan ülkemizin rüzgâr kaynağını en verimli şekilde kullanması, ülkemizin yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasında en önemli unsurlardan birini oluşturuyor. 1000 MW’ı aşan kurulu gücümüz ile ülkemizin rüzgâr enerjisi alanında 20 GW hedefinin önemli bir parçası olmanın gururunu yaşıyoruz. GÜRİŞ ile yaptığımız işbirliği ile Türkiye’nin yenilenebilir enerji portföyünüileri taşımaktan memnuniyet duyuyoruz” dedi. GÜRİŞ Enerji ile yapılan anlaşma kapsamında;taşıma ve kurulumu ulaşım, yükleme, görevlendirmeyi yapacak olan GE 5 yıl boyunca işletme ve bakım çalışmalarını da gerçekleştirecek. Tesis Aralık 2016’da ticari operasyona başlayacak.

119

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Mitsubishi Electric ve Taisei Corporation’ın güç birliğiyle

BİR ÜSTÜN TEKNOLOJİ VE MÜHENDİSLİK HARİKASI: MARMARAY ması. Marmaray BC1 Boğaz Geçiş Projesi’nde Mitsubishi Electric, ileri teknoloji otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğini sağlamış. Taisei Corporation ise delme tünel, batırma tüp ve tüm sistem elektromekanik tesislerin montaj ve devreye alma çalışmalarını gerçekleştirmiş.

Marmaray’daki Teknolojisi

Asya ile Avrupa’yı denizaltından birbirine bağlayan ve dünyanın en derin batırma tüp tüneline sahip Marmaray projesi, üstün teknolojisi ve mühendisliği ile hâlâ dikkat çekiyor. Bunun bir nedeni de Marmaray’da, Dünya’nın tanıdığı otomasyon devi Mitsubishi Electric ile büyük çaplı inşaat projelerinde saygın bir yeri olan Taisei Corporation’un güç birliğine gitmiş ol-

120

Mitsubishi

Electric’in

Mitsubishi Electric Türkiye’nin Fabrika Otomasyon Sistemleri, faaliyet alanları içinde önemli bir yer tutan altyapı projeleri kapsamında, Marmaray’ın İstasyon Bilgi ve Yönetim Sistemleri’ni gerçekleştirmiş. Mitsubishi Electric’in Marmaray BC1 Boğaz Geçiş Projesi’ndeki hizmetleri; ileri teknoloji ürünü otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı, devreye alma, eğitim ve servis desteğini kapsıyor. Tünel, tüm istasyonlar, havalandırma binaları ve jeneratör binalarında elektromekanik ekipmanların kontrol ve izlenme işlerini gerçekleştiren Mitsubishi Electric, Marmaray’ın enerji sistemlerinin her iki yakada bulunan iki adet TEİAŞ ve iki adet jeneratör grubu tarafından beslenmesi için gerekli olan senaryoları da hayata geçirdi. Marmaray Boğaz Geçişi Projesi kapsamında Mitsubishi Electric’in tünellerde gerçekleştirdiği çalışmalar; havalandırma sisteminin kontrolü ve izlenmesi, duman tahliye senaryolarının başlatılması, durdurulması ve izlenmesi, sel kapaklarının açılıp kapatılması, drenaj sisteminin izlenmesi ve alarmlarının gözlenmesi, aydınlatmalarının izlenmesi ve kontrolü, çevresel ölçüm sistemlerinin izlenmesi, yangın alarm

ve söndürme sistemlerinin izlenmesi şeklinde sıralanıyor. Markanın istasyon ve havalandırma binalarındaki çalışmaları ise ortak alan ve oda fanlarının kontrolü ve izlenmesi, alçak gerilim dağıtım ve UPS sistemlerinin kontrolü ve izlenmesi, yangın ve söndürme sistemlerinin izlenmesi, ortak mahal aydınlatmalarının kontrolü ve izlenmesi, temiz su, kirli ve atık su sisteminin izlenmesi, yürüyen merdivenlerin kontrolü ve izlenmesi, asansörlerin izlenmesinden oluşuyor.

7/24 çalışma ve % 100 yedekli kontrol sistemi

Mitsubishi Electric tarafından % 100 yedekli olarak tasarlanan Marmaray kontrol sisteminde; 37 bin donanım izleme ve kontrol noktası, 107 bin yazılım izleme ve kontrol noktası, 750 operatör ekranı kontrol sayfası ve 100 kilometre haberleşme kablosu bulunuyor. 7/24 çalışan bu kontrol sistemi sayesinde

örneğin, tünelde oluşabilecek bir yangın durumunda operatörler, ilgili olay noktasındaki tren operatörü ile temas kurabiliyor, yolcuyu ve dumanı tahliye etmek amacıyla hava akış yönünü tespit edebiliyor. Böylelikle sistemin, operatörü yönlendirmesi ile hata olasılığını en aza düşürüp kolaylıkla tanımlı havalandırma senaryosunu başlatabiliyor.

Taisei Corporation Mühendisliği

Japonya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde 1873 yılından bugüne çeşitli inşaat ve altyapı projelerinde teknolojisi ile fark yaratan Taisei Corporation Elektro Mekanik Müdürü Bülent Özince de, Taisei-Gama-Nurol konsorsiyumu ile gerçekleştirilen Marmaray tünel inşaatı ve Mitsubishi Electric’in projeye yüksek katma değer sağlayan hizmetlerine ilişkin şu bilgileri aktardı: “Taisei Corporation olarak Marmaray BC1 BoğazGeçiş Projesi’nin istasyonlar arası delme tünellerin

121

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Yeraltı metro sistemlerinde bu gibi kritik öneme sahip sistemlerin sürekliliğinin yolcu güvenliği açısından olmazsa olmazlar arasında yer aldığını vurgulayan Özince, “Bunu kesintisiz olarak başarabilmek ancak tam yedekli güvenilir PLC gruplarının temini ve işletmecinin rahatlıkla kullanabileceği bir SCADA

açılması, batırma tüp elemanların inşası ve montajı, Sirkeci derin istasyonunun inşası, tünel ve istasyonların elektromekanik işlerinin temin ve montajını gerçekleştirdik. Özellikle ters akıntılı boğaz sularında dünyanın en derin batırma tüplerinin montajını başarıyla gerçekleştirmiş olmaktan gurur duyuyoruz. Yoğun yapılaşmanın yer aldığı tarihi yarımadada Sirkeci istasyonu için derin kazıların yapılması da çok güçlü uzmanlık gerektiriyordu. Marmaray istasyon ve tünellerinde uluslararası zorlu standartlara uyarak, yüksek güvenlikli elektromekanik sistemlerin başarıyla monte edilip devreye alınmasını sağlamış olmaktan dolayı çok mutluyuz.” Mitsubishi Electric’in Marmaray projesinin gereksinimlerini ve emniyet kriterlerini çok iyi kavramış olduğunu vurgulayan Bülent Özince, Mitsubishi Electric ile işbirliği yapmalarının nedenlerini şöyle açıkladı; “Marmaray BC1 ihalesi “tasarla-yap” şeklinde bir proje olduğu için öncelikle mühendislik analizlerinin başarılı bir şekilde yapılması gerekiyordu.

122

Mitsubishi Electric bu analizleri başarıyla gerçekleştirdi. Daha sonraki aşamada ise proje gereksinimlerine uygun en güvenilir ürünler seçildi. Bu noktada Mitsubishi Electric’in çok iyi referanslarının olması da önemli bir rol oynadı.”

Öncelikle, yolcu güvenliği

Marmaray BC1 projesinin tüm elektromekanik sistemleri SIMS (Station Information Management System) adı verilen SCADA sistemi tarafından kontrol edilerek izleniyor. Bu alt sistemler arasında tünel ve istasyon havalandırma, güç dağıtım sistemleri, aydınlatma, sel kapakları, yangın algılama ve söndürme sistemlerinin kritik bir öneme sahip olduğunun altını çizen Taisei Corporation Elektro Mekanik Müdürü Bülent Özince, “Tüm bunlar Mitsubishi Electric’in tasarladığı altyapı ile tam yedekli olarak kontrol ediliyor ve izleniyor. Tünel içerisinde tam yedekli fiber altyapısı da tesis edilmiş durumda. Her istasyonda yine yedekli PLC’ler ile alt sistemlerin kumandası kesintisiz olarak sağlanıyor” diye konuştu.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

alt yazılımı ile mümkün. Bu bilinçle hareket eden Mitsubishi Electric’in, üstün teknolojisi ve mühendislik çözümlerinin yanı sıra uzun yıllara dayanan deneyiminin de katkısıyla çok iyi bir iş çıkardığını düşünüyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

HVAC+R endüstrisi, ISK-SODEX 2016’da buluşuyor

dürü Sn. Alexander Kühnel, “Biz kamu ve özel sektörden tüm paydaşları bir araya getirerek, fuar katılımcılarımıza ve ziyaretçilerimize bilgi alışverişinde bulunabilecekleri, işbirliği yapabilecekleri ve işlerini geliştirebilecekleri ideal bir platform sağlıyoruz. Fuarın, sağladığı uluslararası bağlantılarla hem Türkiye’de hem de çevre ülkelerde pazar payını arttırmak ve yeni pazarlara girmek isteyen firmalar için önemli bir fırsat sunduğunu vurgulamak isteriz” diyor.

Sektörün gelişimine büyük katkı

124

İklimlendirme ve tesisat sektörünü buluşturan dünyanın en büyük fuarlarından ISK-SODEX Fuarı, 04 - 07 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde ziyaretçileri ile buluşmaya hazırlanıyor.

2014 yılında toplam 53.535 m2 net alanda gerçekleşen ISK-SODEX Fuarı’nda ; Türkiye, Almanya, İtalya ve Tayvan başta olmak üzere 45 ülkeden 1331 katılımcı firma ile 126 ülkeden 84.816 profesyonel ziyaretçi bir araya geldi.

İki yılda bir düzenlenen ve alanında dünyanın en büyük 3. fuarı olan ISK-SODEX 2016, bu yıl yine sektörün en fazla iş hacmi yaratan buluşmalarından birine imza atmaya hazırlanıyor. Isıtma, Soğutma, Klima, (HVAC+R) Havalandırma, Yalıtım, Pompa, Vana, Tesisat, Su Arıtma ve Güneş Enerjisi konularında Türkiye’nin tek fuarı olan ISK-SODEX, yurtiçinden ve yurtdışından sektör profesyonellerini aynı çatı altında bir araya getirerek, yeni iş bağlantılarının önünü açıyor.

Türk iklimlendirme sektörü tüm dünyaya sergileniyor

DOSİDER (Doğal Gaz Cihazları Sanayicileri ve İşadamları Derneği), İSKİD (İklimlendirme-Soğutma-Klima İmalatçıları Derneği), TTMD (Türk Tesisat Mühendisleri derneği), İZODER (Isı, Su, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) ve İSKAV (Isıtma, Soğutma, Klima Araştırma ve Eğitim Vakfı) ile birlikte düzenlenen ISK-SODEX fuarı, sektörün dört derneğinin ve vakfının desteklediği tek fuar olarak da büyük önem taşıyor.

Avrasya bölgesinin lider fuarı olma özelliğini pekiştirmek amacıyla fuar öncesinde çeşitli faaliyetler yürütülüyor. Yurtiçi ve yurtdışında yürütülen etkin tanıtım faaliyetleri ve gerçekleştirilen görüşmeler ile Ekonomi Bakanlığı desteği ile 51 ülkede satın almacılar ile yoğun görüşmeler gerçekleştiriliyor. ISK-SODEX 2016’da yeni iş bağlantılarına olanak sağlanacağını belirten Hannover Messe Sodex Fuarcılık Genel Mü-

ISK-SODEX Fuarı’nın, ülke ekonomisine, istihdama, döviz girdisine ve dolaylı sektörler ile katma değer yaratılmasına imkan sağladığını söyleyen ISKAV Başkanı Sn. Vural Eroğlu, 100 Milyon $ olan Türkiye iklimlendirme sektörünün bugün bu büyüklüğe gelmiş olmasının sebeplerinden birinin de ISK-SODEX fuarları olduğunu belirtiyor. DOSİDER Genel Sekreteri Sn. Süleyman BULAK ise “ ISK-SODEX

Fuarı’nın sektörümüze, üyelerimize ve tüm paydaşlarına katkı sağladığının altını çiziyor. Türkiye iklimlendirme sektörünün dünyada önemli bir yere sahip olduğunu, merkezi ve bireysel klima sektöründe Avrupa’da %13’lük pazar payının buluduğunu belirten İSKİD Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Cem SAVCI ise, “ Türkiye’de sektörün gelişmişliği, dinamikliği, bölgesel imalat merkezi oluşu ve kuvvetli ihracat bağlantıları, yabancı büyük firmaları da Türkiye’ye yatırım yapmaya yöneltmektedir” diyor. TTMD Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Sarven Çilingiroğlu, hem derneklerimizin hem de sektörümüzün gelişimine büyük katkı sunan ISK-SODEX fuarının, hem ülkemizde hem de bölgemizde birbirinden farklı disiplinleri biraraya getiren en önemli teknolojik buluşma olduğunu, İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sn. Ertuğrul ŞEN ise, ISK-SODEX Fuarının sektör derneklerinin gerek katılım gerekse ziyeret noktasındaki destekleriyle önemli bir kesişim noktası olduğunu belirtiyor. 04-07 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek olan ISK-SODEX 2016, yeni iş bağlantıları kurmak, sektördeki gelişmeleri ve son teknolojileri takip etmek isteyen profesyonellerin ajandasına mutlaka eklemesi gereken bir etkinlik olacak.

125

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

MITSUI SEIKI’DEN HAVACILIK SEKTÖRÜNE YÖNELİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ

gen parçadan oluşmaktadır. Bir aynayı tamamlamak için tekrarlanan işleme -

Dünyanın En Büyük Uzay Teleskobu James Webb Uzay Teleskobu 2018 de Hazır. Tüm Türkiye genelin de satış , servis, uygulama , yedek parça ve eğitimleri konusunda Tezmaksan Makinanın temsilciliğini yaptığı Mitsui Seiki, neredeyse adını özdeşleştirdiği havacılık ve uzay sektörüne yönelik çeşitli uygulama örnekleri sunuyor.

126

NASA, bundan 13.5 milyar yıl öncesinde (Büyük Patlamadan 220 milyon yıl sonrası) gerçekleşmiş olan kozmik olayları gözlemleme imkanı sunmak amacıyla tasarladığı bu yeni teleskop üzerinde Mitsui Seiki ile çalıştı. Teleskop üretimin de Berilyum malzemeden üretilen Ayna’nın ham hali 250 kg’dır. Mitsui Seiki HU 100 modeli ile İşlendikten sonraki ağırlığı ise 21 kg’ye düşmektedir. 6,5 metre çapındaki teleskopun her bir aynasının arka yüzeyi 1,39 metre olan 18 adetlik altı-

işleme merkezi teslim edilmiştir.Aynanın arkasında ki 9 adet silindirik yüzeylerin birbirine paralelliği 3µ dur. 1. Boyutu tam tamına bir tenis kortu büyüklüğünde! NASA’nın yeni gözbebeği, 22 metre uzunluğunda bir güneş kalkanına, 6,5 metre çapında bir ayna içeriyor. Bu ölçü, Hubble teleskobunun neredeyse üç katı. Üstelik bu ayna, ışık toplama konusunda Hubble’a göre 70 kat daha etkili olacak. JWST ayrıca ışığı emdikten sonra tayflarına ayırıp sinyalleri, dalga boyu fonksiyonları olarak dijital ortama aktaracak dört kamera ve spektrometreye sahip . 2. Aynası altınla kaplı! ( web aynalar isimli resim + jwst isimli resim buraya eklenecek) 2018 yılının Ekim ayında fırlatılması beklenen JWUT’nin aynaları infrared ışığa duyarlılığını ayarlamak amacıyla altınla kaplanmış. Altını ise ince bir cam tabakası koruyor. 25 metre karelik ayna yüzeyini kaplayan altın tabakasının inceliği 0.00001 santimetre. Ağırlığı ise 48.25 gram, yani aşağı yukarı bir golf topuyla aynı ağırlığa sahip.

çarpılma telefisi - işleme prosesleri yaklaşık 1yıl sürmüştür. Axsys Technologies Inc firmasına da 8 adet HS6A yatay

3. 10 Kuruş’u 40 kilometre öteden görebilir! JWUT’nin görüş seviyesi mükemmel. Görüş çözünürlüğü “0.1 ark-saniye” olarak belirtilen teleskop bir adet 10 kuruşu 40 kilometre öteden, bir futbol topunu ise 550 kilometre öteden gözlemleyebiliyor.

127

EEC, WIN Automation Fuarında Farklı Ürün Yelpazesiyle Dikkat Çekti!

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Yatırımlar ve satınalmalarla büyüyen ODE’nin 2016 Bayi Toplantısı teması “DEVLEŞİYORUZ” idi

karşı hasarsız korunmasını sağlayan otomatik HFC ve Novec gazlı söndürme sistemleri • Kameralı güvenlik ve geçiş kontrol sistemlerini entegre bir şekilde kullanılmasının sağladığı faydalar • Standart ve yönetmeliklere uygun acil durum aydınlatma sistemleri gibi ürün ve hizmetler de fuarda ilgi gören konular oldu. Özellikle yangın algılama ve söndürme sistemleri üzerine birçok keşif talebi alan EEC Ekibi, yaptığı görüşmelerle fuardan memnun ayrıldı.

EEC, 17 - 20 Mart 2016 tarihleri arasında TÜYAP Beylikdüzü’nde gerçekleştirilen WIN Automation Fuarına katıldı. Endüstriyel tesisler için geliştirilmiş yangından korunma, güvenlik ve otomasyon çözümlerinin sergilendiği EEC standı, fuar ziyaretçilerinden yoğun ilgi gördü. EEC’nin işletmelerin devamlılığı için en büyük tehlike olan yangını önleme, en hızlı bir şekilde müdahale etme ve en az hasarla atlatılmasını sağlayacak yangın algılama, duman tahliye ve otomatik yangın söndürme sistemleri konusunda sunduğu çözümler ziyaretçiler tarafından dikkatle incelendi. Alanlarında uzman EEC mühendisleri tarafından sunulan, • Farklı bölgelerdeki tesislerin bir merkezden yönetimi ve izlenmesini sağlayan bina otomasyon ve güvenlik sistemleri • Sanayi yatırımlarında kurulması gereken yangın alarm ve sesli anons sistemlerinin acil durum entegrasyonu • Bilgi işlem odalarının ve değerli makinaların yangına

128

EEC Entegre Bina Kontrol Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Yanık, EEC’nin WIN Fuarı’ndaki etkisini ve aldıkları olumlu tepkileri “30 yılı aşkın bir süredir endüstriyel tesisler için yangın, güvenlik ve bina otomasyonu alanında çözümler sunuyoruz. Türkiye’nin her sanayi alanında kalburüstü üreticilerine hizmet veriyoruz. Endüstri firmalarının iş devamlılığı, can ve mal güvenliği, çalışanları için endüstri standartlarında çalışma ortamları sağlama konularındaki zorlu gereksinimlerini çok iyi biliyoruz ve müşterilerimizle çözüm ortağı olarak çalışıyoruz. Giderek karmaşıklaşan ve daha fazla teknoloji yatırımı gerektiren endüstri tesislerinde güvenlik, verimlilik ve konfor için en uygun çözümleri, çok geniş ürün yelpazemiz ve binlerce referans projemizde kazandığımız deneyimlerle en üst düzeyde sağlayan bir firma olduğumuza inanıyorum. Bu fuarda gördüğümüz ilgi de bu düşüncelerimi pekiştirdi” sözleriyle özetledi. Yanık, “Fuarda olduğumuz günlerde yaşanan vahim terör saldırıları karşısında EEC ekibi olarak kayıplarımızın üzüntüsünü paylaştığımızı, yaralılarımıza acil şifalar dilediğimizi belirtmek isterim” şeklinde ülke gündemine ilişkin görüşlerini de paylaştı.

Globalleşme hedefine sağlam adımlarla ilerleyen ODE’nin bu yılki bayi toplantısına yerli iş ortaklarının yanı sıra 18 ülkeden 40 yabancı bayisi de katıldı. Toplam 180 katılımcıyı ağırladığı, 11-13 Mart tarihlerinde Antalya Titanic Deluxe otelde gerçekleşen toplantının teması “Devleşiyoruz” idi. “Biz ODE’yiz, Yatırımla Güçleniyor Birlikte Büyüyoruz” sloganıyla yapılan toplantıda; Eskişehir’de 100 milyon TL’lik yatırımla, 2030 yılının ihtiyaçlarına göre tasarlanan üçüncü üretim üssünün bilgileri, R-flex markasındaki hisselerin satın alınarak ODE’nin markanın tek sahibi olması ve yurtiçi ve yurtdışına yönelik 2016 hedefleri paylaşıldı. ODE Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın, yatırımlar ve satın almalarla ODE’nin büyümeye devam edeceğinin altını çizdiği konuşmasıyla başlayan toplantının ilk bölümü, ODE Genel Müdürü Ali Türker’in ODE’nin yurtiçi ve ihracat hedefleri, yeni üretim üssüyle beraber yeni üretim kapasitesi gibi rakamsal hedefleri paylaştığı konuşmasıyla devam etti. İlk bölümün sonunda gerçekleştirilen “Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma” paneli, TÜSİAD Bşk. Yrd. Şükrü Ünlütürk, TKYD Gen. Sek. Güray Karacar, Jimmy Key Yön. Kur. Bşk. Günseli Ünlütürk ve ODE Yön. Kur. Bşk. Orhan Turan’ın katılımlarıyla düzenlendi.

Toplantının ikinci bölümünde ise; Eskişehir’de yapımı devam eden üçüncü üretim üssüyle ilgili bilgiler tesisin mimarı Can Elmas ve Yüksek Mühendis Tuncay Ayhan tarafından bayilere iletildi. Tesis bittiği zaman, toplam 150bin m2 açık alan ve 100bin m2 kapalı alanda üretim faaliyetlerine devam edecek olan ODE, Türkiye’de yalıtım sektörünün en büyük kapalı alana sahip üreticisi ve Çin’den İtalya’ya kadar olan coğrafyada teknik yalıtım sektörünün en büyük üreticisi konumuna gelecek. Toplantı oturumlarının kapanışı ise, ilk kez yapılan bir uygulamayla bayilerin panelist olduğu “Doğru Strateji ve Güçlü Rekabet ile Sürdürülebilirlik” paneliyle oldu. ODE’nin, büyümesindeki en büyük paya sahip olarak gördüğü ve 2015 yılından itibaren rekabet gücünü artırmaya yönelik programlarla desteklediği bayileri panelde, kendi tecrübelerinden yola çıkarak rekabetin sürdürülebilir büyümedeki önemini tartıştılar. Ödül töreniyle başlayan gala gecesinde; Türkiye’nin bölgeler bazında satış grafiği en yüksek ilk üç ODE bayisine ve yurtdışındaki en yüksek satışı gerçekleştiren ilk üç yabancı ODE bayisine toplam 18 ödül verildi. Uzun yıllar ODE’yle iş ortaklığını devam ettiren bir bayiye de “Hep Yanımızda Olanlar Onur Ödülü” takdim edildi.

129

ABB, ana dağıtım panosu System pro E Power’ı tanıttı.

Açılış konuşmasını takiben ürün müdürü Recep Mert, Türkiye pazarına ilk kez sunulan System pro E Power ailesinin üstün özelliklerini içeren bir sunum gerçekleştirdi.

bina gibi elektrik dağıtımının kritik önem taşıdığı en zorlu ihtiyaçları, en verimli şekilde karşılar. Pazardaki tek CUPONAL (bakır yüzeyli aluminyum) baralar ile tip testli pano çözümü de olan System pro E Power, ABB’nin son teknoloji şalt ürünleriyle esneklik, sadelik ve gücün en verimli şekilde kullanılmasını sağlıyor. Özellikle ABB’nin son teknoloji açık tip şalter serisi Emax2’nin gücünü en verimli şekilde kullanan pano serisi olduğu vurgulanan System pro E Power, 120 farklı pano boyutu seçeneğiyle tüm şalt grubunun performansını işletmenize en yüksek şekilde yansıtmanıza yardımcı oluyor.

ABB’nin 6300A’e kadar ana dağıtım panosu çözümü System pro E Power, ABB patentli kolay montajlı geçmeli sisteme sahip özel şalter kitleri tasarımı ve eşsiz güçlü karkas yapısı ile endüstri, enerji, alt yapı ve

Ürün sunumu sonrası, davetlilerin ana dağıtım panosu çözümü System pro E Power ’ı yakından inceleme şansı oldu. Gece boğaz manzarası eşliğinde yenen keyifli akşam yemeği ile son buldu.

ABB, System pro E Power alçak gerilim ana dağıtım panosu lansmanı 10 Mart Perşembe günü Sakıp Sabancı Müzesi “The Seed” salonunda gerçekleşti. Müşterilerin yoğun ilgi gösterdiği lansman ABB Elektrik Elektrifikasyon Ürünleri Diviziyon Müdürü Tommy Andreasson’un konuşması ile başladı.

130

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Lider global kurumsal uygulamalar şirketi IFS, Sauber F1 Takımı’nın 2016 FIA Formula 1 (F1) Şampiyonası en büyük resmi partnerlerinden oldu. IFS tüm dünyadaki işletmelere operasyonlarını etkin bir şekilde yönetmeleri, trendleri ve fırsatları tanımlamaları, buna yönelik karar alabilmeleri ve değişimi faydaya çevirebilmeleri için sunduğu yazılımlar ile ün yapmış bir şirkettir.Bir milyonun üzerinde kullanıcısı ile IFS, bağımsız analistlerce ve araştırma şirketlerince Kurumsal Kaynak Planlama (ERP), Kurumsal Varlık Yönetimi (EAM) ve Kurumsal Hizmet Yönetimi (ESM ) çözümleri alanında sektör lideri olarak kabul ediliyor. IFS markası her iki Sauber C35’in arka kanadının uç kısmında ve monocoquenun tavanında, Marcus Ericsson’un ve Felipe Nasr’ın pilot kıyafetlerinde ve kasklarında ve takım üyelerinin tulumlarında yer alacak. Logolar Barselona’daki ilk kış testi süresince Sauber C34 Ferrari logolarında da yer alacak. Sauber F1 Takım Patronu Monisha Kaltenborn, “IFS’i Sauber F1 Takımının en büyük partnerlerinden olarak kucaklamaktan mutluluk duyuyoruz. Formula 1’in ilgi beklediği böyle bir zamanda güçlü markaların yanı başımızda olması bizim için çok önemli. IFS ile birlikte hem yaklaşan sezon hem de gelecek sezonlar için güçlü bir temel atmış oluyoruz. İşbirliğimiz, her iki şirketin de

verimli bir ortaklık için esas olan performans, ileri teknoloji ve yüksek kalite standartları konusunda aynı değerleri paylaştığının kanıtıdır. IFS ile çalışmaya can atıyor ve uzun ve başarılı bir işbirliği inşa etmeyi amaçlıyoruz.” IFS CMO’su Mark Boulton, “Her iki şirketin de yeniliği taahhüt etmesi, tasarıma odaklanması ve verimli takım çalışmasının gücünün değerini bilmesi, IFS ve Sauber F1 Takımı arasındaki bu yeni ortaklığı sağlam temeller üzerine oturtuyor. IFS Applications 9’un başarılı bir şekilde lanse edilmesine öncülük eden bu nitelikler, biz IFS’in lider yazılım ve çözümleriyle global müşteri tabanımızı güçlendirmeye devam ettikçe çalışanlarımız ve ortaklarımız tarafından her gün deneyimlenmeye devam ediyor. Muhteşem bir sezon vaat eden Sauber F1 Takımıyla yaptığımız işbirliğinden gurur duyuyoruz.” dedi.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Bosch Güvenlik Sistemleri, iş ortaklarına güveniyor…

Bosch Güvenlik Sistemleri Türkiye’de büyüyecek Frenkel: “Güçlü iş ortaklarımızın desteğiyle 2016 yılında da başarılı olacağız” Bosch Güvenlik Sistemleri Ülke Direktörü İlke Frenkel, ‘Güçlü İş Ortakları’ etkinliğinin açılışında büyük ilgi toplayan bir sunum yaptı. ‘Dünden Bugüne Bosch Güvenlik Sistemleri’ temasıyla bütün iş ortaklarıyla ilişkilerinin başladıkları zamana dönen Frenkel, iş ortaklarını kronolojik olarak sahneye alarak, bir zaman tüneli içinde birlikte geldikleri noktayı gösterdi. Bu etkileyici uygulama, katılımcılardan beğeni topladı.

Bosch Güvenlik Sistemleri’nin 5. Güçlü İş Ortakları Buluşması yapıldı. Bosch Güvenlik Sistemleri Ülke Direktörü İlke Frenkel, “Türkiye Ofisi olarak çift haneli büyümeyi sürdürerek, önümüzdeki 5 yıl içinde ciroyu 3 katına çıkarmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ve yurt dışında başarılı iş ortaklarımızla birlikte iddialıyız” dedi. Bosch Güvenlik Sistemleri, bu yıl beşincisini gerçekleştirdiği ‘Güçlü İş Ortakları’ etkinliğinde, Türkiye, Türkmenistan ve Azerbaycan’daki iş ortaklarıyla bir araya geldi. Polat Renaissance Bosphorus Hotel’de gerçekleşen buluşmada, 2015 yılı finansal verileri ile 2016 strateji ve hedefleri iş ortaklarıyla paylaşıldı. Ayrıca Bosch Güvenlik Sistemleri’nin organizasyonel yapısındaki değişiklikler ve yeni süreçler ele alındı. Etkinlikte, 2016 yılı içinde pazara sunulacak yeni ürünler ve güvenlik sistemleri stratejisine yön veren dinamikler hakkında bilgi verilirken, 2015 yılının en başarılı iş ortakları da ödüllendirildi.

132

Bosch Güvenlik Sistemleri Türkiye Ofisi olarak çift haneli büyümeyi sürdürerek, önümüzdeki 5 yıl içinde ciroyu 3 katına çıkarmayı hedeflediklerini vurgulayan İlke Frenkel, “Konut talebi, artan kentsel dönüşüm projeleri, doğrudan yabancı yatırımlardaki artış beklentisi, yenilenebilir enerji alanında yapılması planlanan altyapı yatırımları ve büyük enerji nakil projelerinin Türkiye’den geçmesi, Türkiye’de başta konut inşaatları olmak üzere, konut dışı ve altyapı inşaatlarındaki büyümeyi de destekliyor. Ayrıca, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının sayısında görülen artış, finansmanı güç büyük projelerin gerçekleşmesinin de önünü açıyor. Türkiye güvenlik sistemleri sektörünün de bu konjonktürden dolaylı olarak etkilenerek, büyüme trendini sürdüreceğini öngörüyoruz. Ayrıca harcanabilir gelir seviyesinin yükselmesi, deprem ve enerji verimliliği konusunda alınacak önlemler ve halkın bilinç seviyesinin giderek artmasıyla küçük ve orta çaplı projelerde de artış yaşanacaktır ve bu da güvenlik sistemleri sektörünün büyümesinde rol oynayacaktır” şeklinde konuştu. İlke Frenkel, Türk müteahhitlerinin yurt dışındaki faaliyetlerine paralel olarak, Türk sistem entegratörlerinin de yurt dışında daha fazla proje üstlenmeye başladıklarını dile getirerek, “Firmalarımız, konularındaki deneyimleri, yetkinlikleri ve verdikleri hizmet kalitesiyle daha fazla tercih edilmeye başladı. Şu anda birçok iş ortağımız Türkiye’nin yanı sıra Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere birçok ülkede ofis açarak, o ülkede doğrudan hizmet veriyor. Bu da Bosch Güvenlik Sistemleri yönetiminin Türkiye’deki iş ortaklarımıza bakışını, olumlu yönde etkiledi” dedi.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

Etkinliğin sonunda konuklar, Jazz in the House adlı müzik grubu eşliğinde gala yemeğine geçti. Bu esnada sahneyi Ali İhsan Varol devraldı ve ‘Kelime Oyunu’ yarışması başladı. Konukların büyük keyif aldığı Kelime Oyunu’ndan sonra, yine Ali İhsan Varol’un sunumuyla ödül töreni gerçekleştirildi.

Buna göre en iyi satış performansı gösteren bayiler ve ödül aldıkları kategoriler şöyle: Video Gözetim Sistemleri – Ateksis Akıllı Teknoloji Sistemleri Hırsız Alarm Sistemleri – Biges Güvenli Hayat Teknolojileri Yangın Algılama Sistemleri - Ateksis Akıllı Teknoloji Sistemleri Kongre ve Konferans Sistemleri - Atempo Şirketler Grubu Genel Seslendirme ve Acil Anons Sistemleri - Ateksis Akıllı Teknoloji Sistemleri Kartlı Geçiş Kontrol Sistemleri - Bosell Bilgisayar Sistemleri Özel Mühendislik Çözümleri - Entegre Satek Elektronik Güvenlik Sistemleri – Bosell Bilgisayar Sistemleri (En Çok Büyüyen Bayi) Güvenlik Sistemleri – İmdat Elektronika (En Hızlı Büyüyen Bayi) Güvenlik Sistemleri - Ateksis Akıllı Teknoloji Sistemleri (En İyi Satış Performansı)

2015’in en başarılı iş ortakları ödüllendirildi Bosch Güvenlik Sistemleri, 2015 yılında göstermiş oldukları satış performansına göre bayilerini 10 kategoride ödüllendirdi.

Ayrıca 2015 yılında gösterdikleri performanstan dolayı Türkiye, Türkmenistan ve Azerbaycan’daki tüm iş ortaklarına da teşekkür plaketi verildi.

Isıtma ve Soğutma sektörünün köklü markalarından Ekin Endüstriyel, Kırklareli Organize Sanayi Bölgesinde hizmete girecek yeni tesisi ile lehimli eşanjör üretim kapasitesini arttırmaya hazırlanıyor.

yatırımlarına hız verirken; 2017’nın sonuna doğru yeni üretim tesisi ile kapasitesini arttırmaya hazırlanıyor. Ulusal pazardaki “kilit taşı” konumunu, uluslararası pazara da taşımış olan Ekin Endüstriyel, 55 farklı ülkeye de ihracat yapıyor. Kırklareli Organize Sanayi Bölgesinde gerçekleşecek yatırım, 4000 m² arazi üzerine 2300 m² üretim tesisinin kurulmasını kapsıyor. Ekin Endüstriyel bu yatırımla, lehimli eşanjör konusunda dünya pazarındaki lider firma olacağının sinyallerini verirken Türkiye’nin de Mühendislik hizmetlerindeki gelişmişliğini ispat ediyor. Büyük projenin 2017 Eylül ayında bitmesi hedefleniyor.

Bosch Türkiye Finans Direktörü Şefik Yayman’ın ‘Bosch Türkiye Finans ve Risk Yönetimi’ konulu bir sunum yaptığı etkinlikte, Liderlik ve Yönetim Düşünürü Fazıl Oral da liderlik, strateji ve motivasyon odaklı bir konuşmayla izleyenlerden tam not aldı. Bosch Güçlü İş Ortakları buluşmasında, Video Gözetim Sistemleri, Yangın Algılama Sistemleri, Genel Seslendirme & Acil Anons Sistemleri, Konferans Sistemleri ve Kartlı Geçiş Kontrol Sistemleri alanındaki yeni ürün ve teknolojiler de tanıtıldı.

2005 yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde Ekin Endüstriyel, ürün kalitesi ve müşteri memnuniyetini üst düzeyde tutarak ulusal ve uluslararası pazardaki yerini korumaya devam ediyor. Her geçen gün yeni teknolojilerden yararlanarak; gerek tasarım, gerekse ürünlerinde yaptığı revizyonlarla kalitesini daha öteye taşıyan Ekin Endüstriyel, daima en yüksek kalitedeki ürünleri, en uygun fiyatlarla müşterilerine ulaştırmayı hedefliyor. Ekin Endüstriyel, bu hedef doğrultusunda

133

İMDER ve İSDER KOMİTELERİYLE BÜYÜME YOLUNDA

Türkiye İş Makineleri Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) ve İstif Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Derneği(İSDER), üyelerinin sorunlarının çözümünde daha da başarılı olmak için sektörel komitelerine bir yenisini daha ekledi. 15 üye firmasının katılımıyla İMDER&İSDER ortak komitesi olarak çalışacak olan sektörel komitesi Komponent, Yedek Parça ve Yan Sanayi Komitesi için 29 Mart 2016 tarihinde dernek genel merkezinde bir araya geldi. Toplantıya İMDER&İSDER üyeleri olan Ascendum Makina, Çukurova Ziraat, Çözüm Makina, Das Otomotiv & Jeneratör, Enka, Hamamcıoğlu Müesseseleri, Hidromek ,Hmf Makina, Mann Hummel, Sanko Makina, Sif İş Makinaları, Rekarma Makine, Tekno, Temsa İş Makinaları ve Uygunlar firmaları katıldı. Ana çalışma alanları arasında sektörün ihtiyaç ve problemlerinin çözüldüğü platform olmak olan İMDER &İSDER’in yeni komitenin üyelerinin belirlendiği ve komite başkanının seçildiği toplantısında komitenin ana çalışma alanları ve sektörel sorunlar masaya yatırıldı. Komite başkanlığına hem İMDER hem de İSDER üyesi olan Çözüm Makina Genel Müdürü Şahin Gökdere seçildi. Gökdere özellikle sektörel sorunların belirlenmesi ve

134

çözülmesinde hep birlikte karar alınabilecek bir platform oluşturulmasından memnun olduklarını belirtti. Dünyadaki pazarın ve sektörün durumunun değerlendirildiği toplantıda Komponent, Yedek Parça ve Yan Sanayi ürünlerinin ithalat ve ihracat durumları tartışıldı. 2,6 milyar USD ciro ile başlayan sektörün 2015 yılını 2,4 milyar USD ile kapattığı belirtildi. Ayrıca sektörün 2015 cirosu ile 4500 km duble yol yapılacak finansal büyüklüğe sahip olduğu bilgisi de ortaya kondu. 2015/8 sayılı Yedek Parçalara gelen Gözetim tebliği için çalışmalarımız sürüyor İMDER&İSDER genel sekreteri Faruk Aksoy, 2015/8 sayılı yedek parçalara gelen gözetim tebliği için Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü ile üyelerine yönelik iyileştirme çalışmaları için görüşmeler yapıldığını bildirdi. Aksoy: “MAKTEK üyeliğimiz aracılığıyla Sanayi Bakanlığı gündemine sorunu ulaştırma fırsatı bulduğumuz çalışmalar başlattık. Tebliğ konusunda Sanayi ve Ekonomi bakanlığıyla 3 ayrı uzlaşma yoluna gidilmesi için görüşmeler yapıldı. Tebliğin iptali, 6 USD olan gümrük ücretinin 4 USD’ye düşürülmesi ve GTIP numaralarının güncellenmesini (ürün kapsamının daraltılması) içeren 3 alternatif için mevzuat teknik komitemiz ile birlikte çalışmalarımız devam ediyor.” diye konuştu. Aksoy; sanayimizin ve imalatlarımızın daha üst seviyeye taşınmasında ve çözümlerin oluşturulmasında büyük bir hamle niteliğinde değerlendirilmesi gerekilen yeni komite için İMDER&İSDER olarak üzerlerine düşen her görevi yerine getirmeye hazır olduklarını belirtti.

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

WILO ULUSLARARASI FOTOĞRAF YARIŞMASI İÇİN BAŞVURU DÖNEMİ BAŞLADI

FOTOĞRAFÇILAR “SUYUN YOLCULUĞUNU” YANSITACAK Ürettiği pompa ve pompa sistemleri ile suya hayatın ihtiyaç duyulan her alanında yön veren Wilo’nun, dünyanın azalan su kaynaklarına dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirdiği Wilo Uluslararası Fotoğraf Yarışması için başvuru süreci başladı. Wilo, bu yıl önemli bir yenilik yaparak yarışmayı uluslararası çapta gerçekleştiriyor. “Su, Dünyanın Her Karesinde – Suyun Yolculuğu” temasıyla yapılacak yarışmaya amatör ve profesyonel tüm fotoğrafçılar katılabilecek. Yarışma ile ilgili tüm detaylar, www.wilofotografyarismasi.com ve www.sudunyaninherkaresinde.com adreslerinde yer alıyor. Son başvuru tarihi 10 Eylül 2016 olarak belirlendi. Wilo, fotoğraf dünyasında önemli etkinliklerden biri haline gelen fotoğraf yarışmasının 2016’da beşincisini düzenliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 22 Mart Dünya Su Günü’nde yarışmanın başvuru sürecini başlatan Wilo, suyun hayatımızdaki önemine ilişkin farkındalık yaratmayı amaçlıyor. 2015’te 3.000’den fazla fotoğrafın katılımıyla gerçekleşen yarışma bu yıl “Su, Dünyanın Her Karesinde – Suyun Yolculuğu” temasıyla yapılacak. Fotoğraf sanatının gücüyle çevreye duyduğu saygıyı daha geniş kitlelere anlatmayı hedefleyen Wilo, bu yıl önemli bir yenilik yaparak yarışmayı uluslararası çapta gerçekleştirecek. Hayatın kaynağı olan su; iklim değişiklikleri, kuraklık, nüfus artışı, göçler, sanayileşmeye bağlı bazı faktörler gibi farklı nedenlerle giderek azalıyor. Suya sahip çıkan Wilo, azalan su kaynaklarını, temiz su ihtiyacını fotoğraf yarışması ile gündeme taşımayı amaçlıyor. Fotoğrafçılar, “Su, Dünyanın Her Karesinde – Suyun Yolculuğu” temasıyla yapılacak Wilo Uluslararası Fotoğraf Yarışması’na www.wilofotografyarismasi.com ve www.sudunyaninherkaresinde.com adreslerini ziyaret ederek başvuru yapabilecek. Yarışma, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu (TFSF) ve Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu (FIAP) tarafından onaylandı. Ödüller ile sergilemeler, FIAP unvan başvurularında kullanılabilecek. Amatör ve profesyonel tüm fotoğrafçıların katılımına açık olarak yapılacak yarışmada son başvuru tarihi 10 Eylül 2016 olarak belirlendi. Yarışmanın Seçici Kurulu; Fotoğraf Sanatçısı Aclan Uraz, Fotoğraf Sanatçısı Cemil Ağacıkoğlu, Fotoğraf Sanatçısı İzzet Keribar, İFSAK Yönetim Kurulu Başkanı ve Fotoğraf Sanatçısı Tanju Akleman ile Wilo Türkiye Pazarlama Müdürü Melis Öner’den oluşuyor.

Wilo Uluslararası Fotoğraf Yarışması sonucunda katılımcılar; altın madalya unvanı, para ödülü, mansiyon, sergileme ve FIAP En İyi Fotoğrafçı Ödülü’nü kazanacak. Yarışmada dereceye girenlere şu ödüller verilecek: • FIAP Altın Madalya ve 1.000 USD • FIAP Gümüş Madalya ve 750 USD • FIAP Bronz Madalya ve 500 USD • FIAP Mansiyon (6 adet) • Sergileme (En fazla 25 adet) • FIAP En İyi Fotoğrafçı Ödülü (Toplamda en fazla kabul -sergileme + ödül- alan fotoğrafçıya verilecektir.) Yarışmanın sonuçları 22 Eylül 2016’da açıklanırken, ödül töreni ve sergi ise Ekim ayında yapılacak. Wilo, tüm doğasever fotoğrafçıları yarışmaya kayılmaya davet ediyor. Wilo 5. Uluslararası Fotoğraf Yarışması Takvimi: Yarışmanın Başlama Tarihi : 22.03.2016 Son Başvuru Tarihi : 10.09.2016 Cumartesi saat 23.00 (TSI) Seçici Kurul Değerlendirmesi : 17.09.2016 Sonuçların Açıklanması : 22.09.2016 Ödül Töreni, Sergi ve Kokteyl : Ekim 2016

135

Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri Kıbrıs’ta iş ortaklarıyla buluştu

OTOMASYON DEVİNİN MOTİVASYON TOPLANTISI

HABERLER

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ENDÜSTRİ OTOMASYON

ülkede faaliyet gösteren 95 yıllık bir dünya devi olduğunu belirten Saraçoğlu, sözlerine şöyle devam etti; “Mitsubishi Electric için Türkiye, jeopolitik konumu, genç nüfusu ve büyüme potansiyeli ile avantajlı bir ülke ve öncelikli pazar. Bu doğrultuda Mitsubishi Electric, Türkiye’nin global düzeyde rekabet için dünyadaki gelişmelere hızla uyum sağlayabilmesi amacıyla ileri teknolojisini Türkiye’ye getiriyor. Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri olarak ise iş ortaklarımızın da desteğiyle; otomotiv, gıda, paketleme, metal işleme makineleri, PVC işleme makineleri gibi Türkiye’nin önde gelen sanayi kuruluşlarının bulunduğu alanlarda hizmet veriyoruz. Sanayinin yanı sıra alt yapı projelerinde ve kompleks yapılarda da otomasyon çözümlerimizle dikkat çekiyoruz. Hızla gelişen Türkiye’nin enerji verimli yeni nesil otomasyon çözümlerine ihtiyacının artacağına inanıyor ve bu zorlu göreve adres olarak kendi teknolojimizi gösteriyoruz.”

Yeşil gelecek için çalışan teknoloji

Mitsubishi Electric’in pek çok sektörde öncü ve yeşil bir şirket olduğunu vurgulayan Saraçoğlu, “Mitsubishi Electric, 100. yıldönümü olan 2021 yılına denk gelen uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu “Çevre Vizyonu 2021” kapsamında ve “Eco Changes” (Eko Değişim) felsefesi doğrultusunda; düşük karbon salınımı ve geri dönüşüm konularında bilinç artışına katkı sağlamayı ve çevresel duyarlılığı teşvik etmeyi hedefliyor. Sürdürülebilir gelecek için çalışan Mitsubishi Electric, köklü inovasyon mirası ve bilgi birikiminin yanı sıra üstün teknolojiye sahip, enerji verimli, çevreci fabrika otomasyon çözümleri ile tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sanayiye, alt yapı projelerine, AVM’ler, oteller, konut ve ofis projeleri gibi her türlü büyük yapıya katma değer sağlamayı hedefliyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Wilo’nun düzenlediği seminerlerde yeni teknolojiler ve enerji verimliliği konuşuldu

Otomasyon alanında dünyanın önde gelen markalarından Mitsubishi Electric, Türkiye genelindeki fabrika otomasyonu iş ortaklarıyla buluştu. Kıbrıs’ta bayilerini ve sistem entegratörlerini ağırlayan Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri’nin Genel Müdürü Şevket Saraçoğlu, yeni dönemde Mitsubishi Electric’in global gücünü ve yerel bilgi birikimini iş ortakları ile birlikte en yüksek seviyede göstermeyi hedeflediklerini aktardı. Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri, 25-27 Mart tarihleri arasında Kıbrıs Elexus Hotel & Spa’da bayileri ve sistem entegratörleri ile bir araya geldi. Otomasyon sektöründeki gelişmeler hakkında bilgilendirme de yapılan motivasyon etkinliğinde, Mitsubishi Electric’in yeni nesil fabrika otomasyon sistemleri, e-F@ ctory konsepti, robot teknolojileri ve mekatronik CNC ürünleri anlatıldı. Etkinliğin açış konuşmasını gerçekleştiren Mitsubishi Electric Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri Genel

136

Müdürü Şevket Saraçoğlu, “Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri olarak, dünyada çok çeşitli alanlarda faaliyet gösteren fabrikalara hızlı entegrasyon, üretkenlik, esneklik ve verimlilik konusunda katma değer sağlıyoruz. Ürünlerimiz ile üreticilerin saygısını kazanmaya devam ediyoruz. Türkiye’de ise tüm bu hizmetleri hiç şüphesiz güçlü bayilerimiz ve sistem entegratörlerimizin katkısıyla gerçekleştiriyoruz. Geçtiğimiz yıllarda iş ortaklarımızın da desteğiyle hizmet verdiğimiz tüm sektörlerde pazarın ve kullanıcıların ihtiyaçlarını doğru bir şekilde analiz etmeyi ve uygun çözümler sunmayı başardık. İleri teknolojimiz, çözüm odaklı yaklaşımımız ve iş ortaklarımızdan aldığımız güçle çok sayıda başarıya imza attık. Yeni dönemde de Mitsubishi Electric’in global gücünü ve yerel bilgi birikimini başarılı iş ortaklarımız ile birlikte en yüksek seviyede göstermeyi hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

“Türkiye avantajlı bir ülke ve öncelikli pazar”

Mitsubishi Electric’in 130 bine yakın çalışanı ile 43

Wilo, düzenlediği seminerlerle pompa sistemleri sektöründe yeniliklerin ve teknolojik gelişmelerin nabzını tutuyor. Wilo’nun Bursa’da düzenlediği “Pompa Sistemlerinde Yeni Teknoloji Çözümleri” semineri, 200’den fazla katılımcı ile yapıldı. Wilo’nun Gebze’de düzenlediği bir başka seminerde ise enerji tasarruflu çözümler konuşuldu. Pompa sistemleri sektörünün öncü ve lider markası Wilo, sektöre değer katmak hedefiyle yaptığı seminerlerine devam ediyor. Wilo’nun 9 Mart’ta Bursa’da Hilton Convention Center’da yaptığı “Pompa Sistemlerinde Yeni Teknoloji Çözümleri” konulu seminere 210 kişi katılım gösterdi.

Sistemleri Bölge Müdürü Özgür Alay ile Ürün Müdürü Murat Kayıcı katılımcılara bilgi verdi. Wilo, Bursa’daki seminerden önce Kocaeli Yetkili Satıcısı Ünal Teknoloji’nin katkılarıyla yapılan bir başka seminerde de katılımcılarla buluştu. 25 Şubat’ta GEPOSB Merkez Yönetim Binası’nda düzenlenen seminerde “Sanayide Enerji Tasarrufl¬u Çözümler” masaya yatırıldı. Wilo, sektörün aktörlerinin ilgiyle takip ettiği seminerlerine yıl boyunca devam edecek.

Wilo’nun Bursa Yetkili Satıcısı Meta Teknoloji’nin katkılarıyla yapılan seminerde iki oturum düzenlendi. İlk oturumda “Frekans Konvertörlü Uygulamalar ve Yeni Nesil Çözümler” konusunda, Wilo İş Geliştirme Uzmanı Hande Muğlalı, “Enerji Çözümleri” konusunda ise Wilo Satış Mühendisi Hazal Yıldız sunum yaptı. Günün ikinci oturumunda ise “Emuport ve Substation” teknolojileri konuşuldu. Son dönemde pazar payını artıran Emuport uygulamaları konusunda Wilo Alt Yapı

137

HABERLER

ENDÜSTRİ OTOMASYON

OTOMATİK KONTROL TÜRK MİLLİ KOMİTESİ-TOK’UN ULUSAL TOPLANTISI, TOK’ 2016 İÇİN START VERİLDİ! Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi-TOK’un artık gelenekselleşmiş bulunan yıllık toplantılarının 16.’sı, TOK’ 2016 için start verildi. Bu yıl 29 Eylül-01 Ekim 2016 tarihleri arasında, Eskişehir’de düzenlenecek olan TOK’ 2016 için çağrı yaparak start veren Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Osman Parlaktuna’nın mesajı şöyle: “Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), otomatik kontrol alanında uluslararası bir kuruluş olan International Federation of Automatic Control (IFAC)’ın tüm dünyaya yayılmış mevcut 51 üyesi içinde en eski üyelerinden biridir. 2016 yılı Otomatik Kontrol Ulusal Toplantısı (TOK’2016) Eskişehir Osmangazi Üniversitesi evsahipliğinde Eskişehir’de düzenlenecektir. Konferansın düzenleyici bölümlerinin bulunduğu Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesinin temelleri 1970 yılında kurulan Eskişehir Devlet Mimarlık-Mühendislik Akademisi ile atılmıştır. Son yıllarda yapılan yaşam kalitesi çalışmalarında ilk üç arasında yer alan Eskişehir öğrenci şehri olarak anılmaktadır. Odunpazarı Evleri, Müzeleri, Parkları, Operası ve Tiyatrosu ile bir kültür sanat şehri olan Eskişehir yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. TOK’2016 Düzenleme Kurulu olarak, ülkemizde otomatik kontrol, robotik ve otomasyon alanlarında çalışmakta olan akademisyen, mühendis ve araştırmacıları şehrimizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Eskişehir’de görüşmek dileğiyle.” Bu yıl “Görsel Servolama” ve “Biyomekatronik” üst başlığı ile özel oturumların yapılacağı TOK’ 2016 kapsamında ayrıca; İnnovasyon Mühendislik sponsorluğunda “Gezgin Robot Nesne Bulma Yarışması” düzenlenecek. TOK’ 2016’ya Bildiri Gönderimi için son tarih 09 Mayıs 2016, Kayıt için son tarih ise 15 Ağustos 2016. TOK’2016 Sekreteryası’nın İletişim Bilgileri ise şöyle: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Meşelik Yerleşkesi, 26480 Eskişehir. Tel : +90 (222) 239 37 50 Faks : +90 (222) 239 36 13 E-posta : [email protected] , [email protected] - Web : http://tok2016.ogu.edu.tr TOK’U TANIYALIM: Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi-TOK, International Federation of Automatic Control-IFAC’ın ülkemizdeki Ulusal Üye Kuruluşu (National Member Organization-NMO) ‘dur. TOK’un amacı, otomatik kontrol bilim ve teknolojisinin bütün sistemlerde, kuramsal ve uygulamalı olarak ilerlemesini teşvik etmek, otomatik kontrolün kuram ve uygulamaları ile uğraşanlara yardımcı olmak, ulusal ve uluslararası ilgili kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmaktır. TOK, amacı doğrultusunda, konferans, sempozyum, çalıştay gibi toplantılar düzenler ve düzenlenmesine destek verir. TOK ticari bir kuruluş değildir ve siyasetle uğraşmaz.

140

Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), Mayıs 1958’de, “International Federation of Automatic Control (IFAC)”un kuruluşundan sekiz ay sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi (ITÜ) bünyesinde Prof. M. Münir Ülgür ve Prof. Dr. Mehmet Nimet Özdaş tarafından, başlangıçta, “Türk Otomatik Kontrol Kurumu” adıyla IFAC statüsünde ve IFAC’a üye olarak kurulmuştur. Daha sonra 2 Mayıs 1990 günlü 20506 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmeliği ile şimdiki adını alarak daha kapsamlı hale gelmiştir. TOK, çok uluslu bir organizasyon olan IFAC’ın beş kıtaya yayılmış halen mevcut 49 üyesinden biridir. IFAC’ı oluşturan ve “National Member Organizations-NMOs” olarak anılan Ulusal Komiteler Afrika, Amerika, Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda ile Avrupa kıtalarındaki ülkelerde oluşmuş olup, TOK Avrupa ülkelerindeki 30 adet Milli Komite arasında yer almaktadır. IFAC’ın kurulmasına temel teşkil eden, otomatik kontrol konusunda uluslararası bir organizasyon oluşturmak fikri, Eylül 1956’da Alman VDI/VDE-Fachgruppe Regelung- technik tarafından Almanya’nın Heidelberg şehrinde düzenlenen uluslararası Otomatik Kontrol Konferansı’nda doğmuştur. Bu konferans sonunda, Fransız Profesör Victor Broida başkanlığında kurulan bir komite, Uluslararası Otomatik Kontrol Federasyonu (IFAC) için bir yönetmelik taslağı hazırlamıştır. Bu taslak yönetmelik 12 Eylül 1957 günü Paris’te toplanan İlk Genel Kurul’da (First General Assembly) yapılan değişikliklerle oylanarak kabul edilmiş ve IFAC’ın ilk başkanlığına Amerikalı Profesör Harold Chesnut seçilmiştir. Kurucu Genel Kurul’da (Constitutive Assembly) ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Fransa, Hollanda, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Macaristan, Norveç, Polonya, Romanya, SSCB, Türkiye ve Yugoslavya temsilci bulundurmuşlardır. IFAC’ın kuruluş tarihi 12 Eylül 1957 kabul edilmekle beraber IFAC’ı oluşturma fikrinin ortaya çıktığı 1956 Heidelberg Konferansı’na büyük önem verilmektedir. Nitekim fikrin doğuşunun 50. yılı, 15 Eylül 2006’da Heidelberg şehrinde çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. IFAC’ın üst düzey yönetimi, yönetim yetkisini Ulusal Komite’lerin (NMOs) oluşturduğu Genel Kurul’dan (General Assembly) alan, “IFAC Council”dir. “Council”, IFAC başkanı, iki başkan yardımcısı, müteakip dönem başkanı, önceki dönem başkanı, mali işler sorumlusu ile 12 üyeden oluşmaktadır; toplam sayı 18’dir. Genel Kurul (General Assembly) olağan toplantılarını her üç yılda bir düzenlenen IFAC Dünya Kongresi esnasında yapar ve “Council” tarafından yapılan uygulamaları inceler, görüşür, uygun bulunan kararları onaylar ve yeni yönlendirmelerde bulunur. Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), kuruluşundan itibaren, 50 yılı aşkın süredir faaliyetini ulusal ve uluslararası çeşitli bilimsel etkinlikler ile sürdürmekte, otomatik kontrol ve otomasyon alanında çalışanlara yardımcı olmaya çalışmaktadır.

reklam indeks i

Firma Adı

No

■ ABB

3-85

■ ABB

ÖN İÇ KAPAK

■ ANKIROS

34

Firma Adı

No

■ İLX MÜHENDİSLİK

131

■ JUMO

23

■ MAKTEK 2016

48

■ BECKHOFF

1

■ MEDEL

■ BETA

4

■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 13-87

■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON

5

■ NETES MÜHENDİSLİK

■ DİYABET ■ E3TAM

42 116

■ NEUGART

8-22-112

115 53

■ SOYLU OTOMASYON ARKA İÇ KAPAK

■ ELİMKO

73

■ SCHUNK

■ ENOSAD

64

■ SCHMALZ

67

■ EMKO

93

■ SCHNEIDER

35

■ ENTEK

21

■ SOYLU MAKİNA

33

■ EKSEN

123-139

■ HES KABLO

43

■ SIEMENS ■ TOK - CTS 2016

ARKA KAPAK

9-49-101 76-77

View more...

Comments

Copyright © 2020 DOCSPIKE Inc.