SOSYAL BLMLER ARAŞTIRMA DERGS (SBArD)

January 14, 2018 | Author: Anonymous | Category: N/A
Share Embed


Short Description

Download SOSYAL BLMLER ARAŞTIRMA DERGS (SBArD)...

Description

Akademik Ara t rma ve Dayan ma Derne i

SOSYAL B L MLER ARA TIRMA DERG S (SBArD)

D YARBAKIR 2011

SOSYAL B L MLER ARA DERG S

TIRMA

Y l: IX Say : 17 Sayfa: 1 – 155 SBArD Mart 2011 ISSN 1304 - 2424

Sosyal Bilimler Ara t"rma Dergisi, Edebiyat, Hukuk, Psikoloji, Sanat, Sosyoloji, Tarih ve di er sosyal bilim dallar ndaki bilimsel çal malar n y lda iki kez -Mart ve Eylül- aylar nda yay mland hakemli bir dergidir. Yay"nc" Akademik Ara t rma ve Dayan ma Derne i (AKADER) Turgut Özal Bulvar Onur Apt. No: 56/5 Ba lar-Diyarbak r / Türkiye Internet: www.akader.org --- www.akader.info Sahibi AKADER ad na Seyit Ahmet ATAK Sorumlu Yaz" leri Müdürü Prof. Dr. Ahmet C?HAN Ba Editör Yrd. Doç. Dr. Mehmet Salih ERKEK Yay"n Kurulu Yrd. Doç. Dr. Mehmet Salih ERKEK Yrd. Doç. Dr. Mustafa SARIBIYIK Yrd. Doç. Dr. Bülent SÖNMEZ Ö r. Gör. Seyit Ahmet ATAK

SOSYAL B L MLER ARA

TIRMA DERG S

Y l: IX Say : 17 Sayfa: 1 – 155 SBArD Mart 2011 ISSN 1304 - 2424

leti

im Adresleri

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Salih ERKEK Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp E itim Fakültesi 21280 Diyarbak r / Türkiye Tel: 0505 637 55 63 [email protected] Yrd. Doç. Dr. Ömer Ergün Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi 21280 Diyarbak r / Türkiye Tel: 0505 631 77 70 [email protected] www.akader.org --- www.akder.info At"f Önerisi Örne5i SBArD 2005 Sy. 6, sh. 15 SBArD 2005, sh. 15 Bask"-Cilt: Damla Ofset www.damlaofset.com.tr Mart 2011,Konya

SBArD 2011, 17

SBArD HAKEM KURULU Prof. Dr. Mehmet AKGÜN, Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. Jahin AKINCI, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet AYAN, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Gül AKYILMAZ, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Zeki ASLANTÜRK, Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa AVCI, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Hasan BAHAR, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Salim CÖHCE, ?nönü Üniversitesi Prof. Dr. Faz l Hüsnü ERDEM, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. ?hsan ERDOMAN, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Gürer GÜLSEV?N, Ege Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet KALA, ?stanbul Üniversitesi Prof. Dr. Bekir KARLIMA, Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Hasan KAVRUK, ?nönü Üniversitesi Prof. Dr. Huriye KUB?LAY, Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Taketsugu OKAVA, Yamagata Üniversitesi Prof. Dr. Hayrettin ÖKÇES?Z, Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Saadettin ÖZÇEL?K, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Vecihi ÖZKAYA, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Meral ÖZTOPRAK-SAMIR, Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOMLU, Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Aziz Can TUNCAY, F rat Üniversitesi Prof. Dr. ?. Hakk ÜNAL, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Samim ÜNAN, ?stanbul Üniversitesi Prof. Dr. Bayram ÜREKL?, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Ramazan YILDIRIM, Selçuk Üniversitesi Prof. Ahmet ATAN, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Adnan TEPEC?K, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. ?lyas DOMAN, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Hakan HAKER?, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Remzi KILIÇ, Ni de Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet C?HAN, Nev ehir Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet KANKAL, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. M. Alaaddin YALÇINKAYA, Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Salim KOCA, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. E. Semih YALÇIN, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. ?lhan ERDEM, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Halil KALABALIK, Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Ali GÜLER, Abant ?zzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. E. Ayd n KOLUKISA, Ni de Üniversitesi Prof. Dr. ?brahim COJKUN, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Muhittin TUJ, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Sabri EY?GÜN, Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Ejder OKUMUJ, Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Aziz TAJDELEN, Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Ali YILDIRIM, F rat Üniversitesi Doç. Dr. Zafer ZEYTIN, Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Hüseyin ELMAS, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Üzeyir OK, Cumhuriyet Üniversitesi Doç. Dr. Mehmet BEJ?RL?, Çank r Karatekin Üniversitesi Doç. Dr. Sebahattin ÇEV?KBAJ, Atatürk Üniversitesi Doç. Dr. Behçet ORAL, Dicle Üniversitesi Doç. Dr. Ramazan ÇALIK, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Muhammet TASA, Selçuk üniversitesi Doç. Dr. M. Edip ÇAMMAR, Dicle Üniversitesi Doç. Dr. ?brahim SOLAK, Selçuk Üniversitesi

SOSYAL B L MLER ARA TIRMA DERG S YAYIN LKELER

1) SBArD’a yay mlanmak için gönderilecek eserler Word 6 veya daha sonraki sürümlerde yaz lm olmal d r. 2) Yaz larda Standard (normal) ablon kullan lmal ve özel biçimlendirme yapmaktan kaç n lmal d r. 3) Eser metni Times New Roman yaz tipi (12 punto) ve tek sat r aral ile yaz lmal d r. Her paragrafta paragraf bo lu u b rak lmal d r. a. Ba l klar n a a daki biçimde olmas na dikkat edilmesi gerekir. I. Ba l k 1 1. Ba l k 2 a. Ba l k 3 i. Ba l k 4 b. Çal man n sonuna Kaynakça eklenmelidir. 4) Dipnotlar Times New Roman yaz tipi (10 punto) ile yaz lmal ve sayfa sonuna eklenmelidir. Dipnot metinleri nokta ile bitirilmelidir. Referans gösterilen eserler/kaynaklar, sayfa alt nda gösterilmesinin yan nda metin dâhilinde ve usulüne uygun olarak parantez içerisinde de gösterilebilir, ancak aç klamalar mutlaka dipnotta yer almal d r. 5) Tablo ve Resimler, çal mada bulunmak istenen yere, B5 kâ t format na uygun olarak yerle tirilmi olmal d r. 6) Eserlerin Türkçe ve ?ngilizce / Almanca / Frans zca / ?talyanca dillerinden birinde yaz lm özetleri ve anahtar kelimeler ana ba l takiben metne eklenmelidir. 7) Eserler, A4 kâ da üç nüsha ç kt s yla birlikte 3 Disket’e ya da CD’ye kay tl olarak SBArD ileti im adresine gönderilmelidir. 8) SBArD’a gönderilen çal malar Yay n Kurulunun de erlendirmesi ve ilgili Hakemin olumlu görü ü üzerine yay mlan r. 9) SBArD’a gönderilen eserler sahiplerine iade edilmez. 10) Eserlerin yay m hakk SBArD’a aittir. SBArD’da yay mlanan eserler yaz l izin al nmadan k smen ya da tamamen herhangi bir ekilde ço alt l p yay mlanamaz; bilimsel çal malarda at f kurallar na uyularak kaynak gösterilebilir. SBArD’da yay mlanan yaz lardan dolay sorumluluk makalenin sahibine aittir. Yay mlanan eserlerde ileri sürülen görü ler, eser sahibine ait olup, SBArD’ ba"lamaz.

SBArD 2011, 17

© SBArD

Ç NDEK LER / INDEX SAYFALAR / PAGES Y lmaz KARADEN Z RAN BATILILA MA HAREKET N N ÖNDERLER NDEN M RZA MALKUM HAN N ZAMÜDDEVLE (1833-1908) MIRZA MALKUM KHAN NIZAMUDDEVLE (1833-1908) AS ONE OF LEADERS OF IRANIAN WESTERNIZATION MOVEMENT

1–8

Durmu Volkan KARABO A XV-XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLET ’NDE HUBUBAT VE BAKL YAT ÜRET M VE UMUM DA*ILIMLARI PRODUCTION OF CEREALS AND PULSES WITH THE GENERAL DISTRIBUTION OF THE OTTOMAN STATE BETWEEN XV-XVI. CENTURIES

9 – 26

Hüseyin ELMAS 19. YÜZYIL ÖNCES OSMANLI M NYATÜRLER NDE BATI ETK S WESTERN INFLUENCES ON THE OTTOMAN MINIATURES BEFORE THE 19th CENTURY

27 – 38

Osman DO ANAY-Emine KÖKER GERMAN KOPOL S (ERMENEK) NEKROPOLÜ VE D STYL IN ANT S CEPHE PLANLI B R KAYA MEZARI THE NECROPOLIS OF GERMANIKOPOLIS (ERMENEK) AND A ROCK TOMB WITH ITS DISTYL IN ANTIS FACADE PLANNED

39 – 56

H. smail ASLANTA' Ö*RETMENLER N SINIF Ç Ö*RET M ETK NL KLER N N Ö*RETMEN ADAYLARININ GÖRÜ LER NE GÖRE DE*ERLEND R LMES ASSESING TEACHERS’ CLASSROOM INSTRUCTION ACTIVITIES BASED ON TEACHER CANDIDATE’S OPINIONS

57 – 68

Habib ÖZGAN-Bayram ÇET N-Ebru KÜLEKÇ LKÖ*RET M KADEMES NDE GÖREV YAPAN Ö*RETMENLER N ÖRGÜTSEL S N Z M DÜZEY N N BAZI DE* KENLERAÇISINDAN NCELENMES OBSERVING PRIMARY EDUCATION GRADE TEACHERS ORGANIZATIONAL CYNICISM LEVELS ACCORDING TO THE SOME SPECIFIC VARIABLES

69 – 84

Seyit Ahmet ATAK HO GÖRÜ KAVRAMININ VOLTA RE FELSEFES NE ÇE TL YANSIMALARI VARIOUS REFLECTIONS OF TOLERANCE CONCEPT IN VOLTAIRE PHILOSOPHY

85 – 101

Ç NDEK LER / INDEX SAYFALAR / PAGES Sema YILMAZ GENÇ JOHN KENNETH GALBRAITH’IN YERLE K KT SADIN VARSAYIMLARINA YÖNEL K ELE T R LER JOHN KENNETH GALBRAITH’S CRITICISM OF DOMINANT ECONOMICS’ ASSUMPTIONS

103 – 113

Emin Erdem KAYA CUMHUR YET SONRASI MÜZ K POL T KAMIZ VE BATIYA YÖNEL M AFTER THE ESTABLISHMENT OF REPUBLIC OUR MUSIC POLITICS AND WESTERN INCLINATION

115 – 120

M. Devrim BABACAN CAZ MÜZ * VE TÜRLER ÜZER NE B R ÇALI MA A STUDY ABOUT JAZZ MUSIC AND JAZZ STYLES

121 – 128

Özcan ÖZKARAKOÇ LKÖ*RET M II. KADEMEDE ÜÇ BOYUTLU SANAT UYGULAMALARININ YARATICILI*IN GEL MES NE ETK S THE EFFECTS OF THREE-DIMENSION ART PRACTICE ON THE IMPROVEMENT OF CREATIVITY IN THE PRIMARY SCHOOL-SECOND LEVEL

129 – 144

Mehmet Kamil CO'KUN ORTAÖ*RET M Ö*RENC LER N N ANNE BABAYA GÜVENL BA*LANMA DÜZEYLER N N D N KÜLTÜRÜ ve AHLAK B LG S DERS NE YÖNEL K TUTUMLARINA ETK S THE EFFECT OF HIGH SCHOOL STUDENTS’ LEVELS OF SECURE ATTACHMENT TO PARENTS ON THEIR LEVELS OF ATTITUDE TOWARDS RELIGION COURSE

145 – 155

RAN BATILILA MA HAREKET N N ÖNDERLER NDEN M RZA MALKUM HAN N ZAMÜDDEVLE (1833-1908) Y lmaz KARADEN Z Özet / Abstract ran’da Kaçar idaresinin devam etti i dönemde siyasi bir ahsiyet olarak ortaya ç kan Malkum Han, Paris’teki tahsilini tamamlad ktan sonra ülkesine dönerek bat l la ma hareketinin öncüsü olmu tur. ran hariciyesinde ba layan siyasi serüveni, Rusya’n n Tahran elçili indeki tercümanl ile devam etmi tir. Herat’ n ran taraf ndan muhasara edilmesi s ras nda ngiltere ile yap lacak görü melerde görevlendirilmesi, siyasi hayat n de i tirmi tir. Nas rüddin (ah’ ikna ederek ran’da ilk mason te kilat olan Feramu hane’yi tesis etmesi, ngiltere ile olan ili kilerini üst seviyeye ç kartt rm t r. (ah’ n Londra seyahati s ras nda ngiliz sermayedarlara verilen imtiyazlar kar l nda büyük miktarda rü vetler alm t r. ran’ n kurtulu unu bat n n medeniyet unsurlar nda bulan Malkum Han, yazd risalelerde bunu dile getirmi tir. Eserlerinde me rutiyet fikrini hararetli bir ekilde savunarak siyasi iktidar n y prat lmas ve nihayetinde me rutiyetin ilan nda önemli rol oynam t r. Anahtar Kelimeler: Malkum Han, ran, Me rutiyet, Feramasoneri, ngiltere MIRZA MALKUM KHAN NIZAMUDDEVLE (1833-1908) AS ONE OF LEADERS OF IRANIAN WESTERNIZATION MOVEMENT Malkum Khan who emerged as a politic figure in the era which Kacar’s dominion goes on in Iran, coming back to his country after completed his education in Paris, he became the pioneer of the westernization movement. His politic adventure that started in Iran foreign affair goes on with translatorship in Russia’s Tahran embassy. His being changed with the debate with England in the course of surrounding of Herat by Iran has changed his politic life. As a result of persuading Nas rüddin Shah by founding the first mason organisation Feramu hane, reached his relations with English to high level. He accepted big bribes in the course of Shah’s London visit for charters given to English visitors. Malkum Khan who finds Iran’s release in West’s civilization fact, put into words this in pamphlets he wrote. By defending the idea of constitutionalism heatedly, he played an important role in wearing out of goverment and ultimately in announcement of constitutionalism. Key Words: Malkum Khan, Iran, Constitutionalism, Feramasoneri, England

Giri! Mirza Malkum Han Nizamüddevle, 1833’te ran’ n Do u Azerbaycan Eyaleti’nin Culfa ehrinde orta halli bir Ermeni ailenin o lu olarak do mu tur. Babas Mirza Yakub sfahani, genç ya ta Avrupa ülkelerine gitmi , Fransa ve Rusçay ö renmi tir. Rusya’da iken Rus ara t rmac larla birlikte Orta Asya ara t rmalar na kat lm , ran’a döndükten sonra Rusya’n n Tahran elçili inde tercümanl k yapm t r. sfahan’daki ailesini Tahran’a getirmi ve burada ikamet etmi tir.1 Fransa’n n önde gelen dü ünürlerinden Jean-Jacques Rousseau ile akraba oldu unu iddia etmi tir.2 Mirza Yakub’un Rousseau ile akrabal k konusunu iddia etmesi tamam yla siyasi ikbal

1 2

Yrd. Doç. Dr., Mu Alparslan Üniversitesi E itim Fakültesi Sosyal Bilgiler E itimi ABD. Mirza Malkum Han, Mecmua- Asar- Mirza Malkum Han (tahs. Muhammed Muhit Tabatabai), Tehran, 1327, s. 5. Hücetullah Asil, Zendegi ve Endi e-i Mirza Malkum Han Nizamüddevle, Tehran, 1376, s. 14.

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 1 – 8

için ortaya at lm t r.3 Mirza Yakub sfahani’nin slâm dinine giri i de ara t rmac lar taraf ndan do rulanmam t r. slâm dininin gereklerini yerine getirdi ine dair ara t rmac lar n kayd bulunamam t r. Zira o lu Malkum’u henüz on ya nda iken Paris’teki Ermeni Manast r na kaydettirerek ilk ve orta tahsilini burada tamamlatt rm t r. Malkum, Fransa’da bulundu u süre içerisinde ünlü sosyolog Isidore Marie Auguste François Xavier Comte (1798 - 1857)’nin eserlerini okumu ve fikirlerinden etkilenmi tir. Ayr ca Avrupa’daki teknik geli meler, büyük fiziki mekânlar ve sosyal hayat n renklili i fikri yap s nda derin izler b rakm t r. ran’ n geri kalm l k s n r n , bat ya yeti emeyecek uzakl kta bir noktada görmü tür. Fransa’daki e itimi yedi y l süren Malkum Han, Paris Politeknik okulunu bitirdikten sonra ran’a dönmü ve Hariciye Nezareti’ndeki Tercüme Odas ’nda i e ba lam t r.4 Nas rüddin (ah’ n sadrazam Mirza Taki Han (Emir-i Kebir), Malkum Han’ n Tahran’daki Darülfünun’da siyasi bölüm açmas n istemi tir. Ancak sadrazam Mirza Taki Han görevden al n p yerine Mirza A a Han Nuri getirilince i de i mi tir. Avusturya, Fransa, ngiltere ve di er Avrupa ülkelerinden Darülfünun’da ders vermeleri için getirtilen e itimcilerin hendese, logaritma ve co rafya derslerinde tercümanl k yapmaya ba lam t r.5 Burada çal rken, bir yandan da Avrupa’dan getirdi i telgraf cihazlar n ah n saray ile Darülfünun aras nda kurarak ran’daki ilk telgraf haberle mesini ba latm t r. Malkum Han, bu faaliyetleriyle Nas rüddin (ah’ n takdirini kazanm ve etkili olmaya ba lam t r. (ah’ n gözüne girmeyi ba ard ktan sonra 1860’da ran’da ilk mason locas olan Feramu hane’yi kurmu tur.6 ran’ n 1856’da Herat’ muhasara etmesi s ras nda ngiltere’nin Basra Körfezi’ne donanma göndererek ran’ tehdit etmesi, Malkum Han’a bekledi i f rsat vermi tir. ngiltere, ba lang çta babas ndan dolay Ruslara yak n oldu unu iddia ederek görü melerde tercümanl n istememi tir. Ancak Herat Meselesi sebebiyle stanbul’da ngiliz görevliler ile görü mesinde bir s k nt ç kmad gibi bir yak nl k ba lam t r.7 1865’te stanbul’da iken Ayastefanos Ermeni kilisesi rahibi Arakliyan’ n k z Hanriet ile evlenmi tir. Bundan sonra siyasi ikbali yükselen Halkum Han, ran’da me rutiyet hareketi s ras nda önemli rol oynayan mason localar n n yayg nla mas n sa lam t r. Nas rüddin (ah’ n her Avrupa seyahati s ras nda devreye girerek ülke kaynaklar n n ngiliz sermayedarlara pe ke çekilmesini sa lam , imtiyazlar n verilmesi sürecinde her defas nda yüklü miktarda rü vet alm t r. Me rutiyetin ilan ndan iki y l sonra 1908’de sviçre’de ölmü tür.8 Vasiyeti üzerine cesedi yak larak külleri varislerine da t lm t r.9 Bu çal madaki amac m z, ran’ n XIX. asr n ikinci yar s ndan itibaren ngiltere ve Rusya taraf ndan fiili olarak sömürgele tirilmeye çal ld bir dönemde siyaset sahnesine ç karak, kurtulu u bat l la mada gören Mirza Malkum Han’ n siyasi ve fikri faaliyetlerini ortaya koymakt r. Siyasi idarenin ad geçen ülkeler taraf ndan y prat lmas 3 4 5 6 7 8 9

2

Asil, a.g.e., s. 15. Hüma Nat k, Ez Mast ki ber Mast III, Tehran, 1357, s. 185. Feridun Ademiyet, Emir-i Kebir-i ran V, Tehran, 1355, s. 366. Malkum Han, a.g.e., s. 6. Malkum Han, a.g.e., s. 8. Hücetullah Asil, Mirza Malkum Han Nizamüddevle ve Nazariyeperdazi-i Modernite-i rani I, Tehran, 1384, s. 33. Malkum Han, a g.e., s. 28; Asil, a.g.e., s. 34.

Y lmaz KARADEN Z

s ras nda ah ve devlet idarecilerini yan ltarak ekonomik imtiyazlara zorlayan, borçlanmalar na sebep olan ve neticede sömürüye aç k hale gelmesinde pay sahibi olan Malkum Han’ n ülkemizde de bilinmesini sa lamakt r. Osmanl Devleti’nde de bu dönemde benzer olaylar n meydana gelmesi ve benzer ahsiyetlerin ayn reçetelerle ortaya ç kmalar , bu ah slar n ngiltere taraf ndan araç olarak kulland n akla getirmektedir. Konunun ara t r lmas s ras nda birinci derecede ba vuru kaynaklar m z, Malkum Han’ n yazd risaleler olu turmaktad r. ran Bat l la!ma Hareketinin Önderlerinden Mirza Malkum Han Malkum Han Nizamüddevle, Fransa’da Auguste Comte’nin felsefesinden ve Avrupal dü ünürlerin siyasi fikirlerinden etkilenerek çok say da risale yazm t r. Eserlerinde bat medeniyetini ve ilerlemeyi takip edilmesi gereken bir yol olarak anlat rken, ran’ n siyasi, fikri, sosyal ve teknik yap s n çok ilkel ve geri kalm olarak görmü tür. Avrupa’da iken psikolojik olarak haf zas na yerle en bat üstünlü ünü ç k yolu olarak görmü tür. Bat medeniyetini elde etme ve onlar gibi ya ama iste ini devlet, hükümet, siyaset, din ve kültür alanlar nda yazd eserlere yans tm t r. Bu yüzden ara t rmac lar taraf ndan bat c lar n babas olarak görülmü tür. Feridun Ademiyet, Malkum Han’ n bu durumu ile ilgili olarak; “Malkum Han, bat medeniyetinin tereddütsüz ran’a getirilmesinin savunucusu ve öncüsü olmu tur. Onun siyasi dü üncesine göre Avrupa medeniyetine kay ts z arts z teslim olmak gerekir. Malkum’a göre ran, Avrupa’n n siyasi ve iktisadi kurumlar n oldu#u gibi kabul etmelidir” demi tir.10 Ma aallah Acudani, Ademiyet’in fikirlerine kat lmakla birlikte, Malkum’un sadece Avrupa’daki hükümet ekli ve kanunlar n al nmas ndan yana oldu unu, sosyal ve kültürel olarak bütün unsurlar kastetmedi ini söylemi tir.11 Malkum Han’ n bat medeniyeti ve ilerleme ile ilgili fikirlerini farkl iki döneme ay rmak mümkündür. Birinci dönemde, ran’ n içerisinde bulundu u geri kalm l bat medeniyeti ile kar la t rarak eserlerinde vermi tir. Mesela Tüfek ve faytonun ran’da icad edilmedi ini, tekni i geli tirecek kabiliyetin olmad n ve dolay s yla bat dan al naca n savunmu tur. Aksi halde berberilikten yani ilkel göçebe çemberinden ç k lamayaca n savunmu tur.12 Bunun için kanun, hükümet ekli ve sosyal unsurlar n aynen al nmas ndan yana olmu tur. Bu fikirlerini “Defter-i Tanzimat” veya “Kitabçe-i Gaybi” isimli eserinde dile getirmi tir. Malkum Han’ n bu fikirlerine ulemadan Fuzul Bey iddetle kar ç km t r. Fuzul Bey, Malkum Han’a kar ç k n n sebebini öyle anlatm t r; “Biz dinimizi elden ç karmaya meyilli de#iliz. Biz her vakit sizin kâfir oldu#unuzun haberini bekliyoruz. Bat kanunlar n almay istiyorsunuz. Siz bo una zahmet çekiyorsunuz. Allah bize ak l vermi tir. Bat n n e#itimine muhtaç de#iliz”13 Ulemadan böyle kar ç k lar n sebebi, bat l la man n sömürgecili e do ru gidece i endi esinden kaynaklanm t r. Özellikle ngiltere’nin bu kanallar kullanarak ekonomik ve siyasi ba ms zl zedeleyece i ve bu yüzden yerli akl n teknik geli meleri

10 11 12 13

Feridun Ademiyet, Fikri-i Azadi ve Mukaddime-i Nühzet-i Me rutiyet-i ran, Tehran, 1340, s. 113. Ma allah Acudani, Me ruta- rani, Tehran ,1383, ss. 283-284. Malkum Han, a.g.e., s. 126. Malkum Han, a.g.e., ss. 10-14.

3

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 1 – 8

sa lamalar gerekti i üzerinde durulmu tur.14 Malkum Han’ n ikinci fikri döneminde ise “Ruzname-i Kanun” isimli eserinde belirtti i gibi adalet üzerinde durmu tur. “Nida-y Adalet” isimli eserinde; “Hangi ahmak d ar dan adetleri ve gelenekleri alaca# m z söylemi tir” demek suretiyle, bir önceki dönemde söyledi inin tersine, bat kültürü ve sosyal hayat n n aynen al nmas ndan yana olmad n söylemi tir.15 Malkum Han, yazarl k hayat nda siyasi, iktisadi ve içtimai alanda birçok eser yazm t r. Kanunlar ve hükümet ekilleri ile ilgili olarak Defter-i Tanzimat (Kitabçe-i Gaybi), Refik ve Vezir, Meclis-i Tanzimat, Destgah- Divan, Defter-i Kanun, S ratü’lmüstakim, Nida-y Adalet, tiharname-i Ulya-y Ademiyet ve Medeniyet-i ran isimli eserleri yazm t r. Bu gruptaki eserlerde bat daki hükümet ekilleri ve kanunlar anlat larak ran’ n bu türden uygulamalara geçmesi gerekti i üzerinde durmu tur. ktisadî hayat ile ilgili olarak Usul-u Terakki, Müzakkere-i Derbareyet ekil-i Bank, mtiyaz- Fevaid-i Amme ve Hazine-i Maliye-i Devlet-i Osmanî risalelerini yazm t r. ran’da bir bankan n kurulmas n zaruret olarak söylemesi, ulema taraf ndan ngiltere’nin devleti borçlanmaya zorlamas n n yöntemi olarak görülmü tür. Onlara göre Malkum Han bu te ebbüsün sözcülü ünü yapm t r. Siyaset ile ilgili olarak, Politika-y Devlet, Mürur-u Türkman, Tercüme-i Vasiyetname-i Fuad Pa a, Politik-i Rus ve ngiliz der ran risalelerini yazm t r. Bu gruptaki eserlere, stanbul’da iken Osmanl me rutiyetçileri ile olan ili kilerinin izleri yans m t r. Zira ayn dönemde Osmanl Devleti’ndeki me rutiyetçiler II. Abdülhamid’e kar yo un bir faaliyet içinde olmu lard r. çtimaî hayat ile ilgili olarak Netice-i Nigare -i Evrak ve Nevm-i Veyekza, Usul-u Mezheb-i Divaniyan, Güftar der Ref-i Zulm ve Takrirat der Mesail-i Muhtelif risalelerini kaleme alm t r. ran’daki Feramu hane ve mason localar ile ilgili olarak da risaleler yazm t r. Feramu hane, Usul-u Ademiyet, Hacet, Miftah ve Tevfik-i Emanet isimli risaleleri de önemli bir yer tutmu tur. Zira Feramu hane, masonlu un ran’a giri inde önemli olmu tur. Alfabe ve Latin alfabesi ile ilgili risaleler de yazm t r. (eyh ve Vezir, Numune-i Hutut-u Ademiyet ve Ru enaî isimli risalelerde Latin alfabesini gündeme getirmi tir.16 Mirza Malkum Han, 1856’da Herat Muhasaras sebebiyle ran- ngiltere ili kilerinin kesilmesini bir f rsat olarak görmü tür. ran’ n bu tarihte Herat’ muhasara etmesi ngiltere taraf ndan tepkiyle kar lanm t r. Zira Afganistan ve Hindistan’ n anahtar olan Herat’ n elden ç kmas tehlikeli görülmü tür. Bir süre sonra Nas rüddin (ah ile ngiltere’nin Tahran elçisi Charles Murray aras ndaki görü melerden sonra iki devlet aras ndaki ili kiler kesilmi tir. Murray, ran’ terk ederek Ba dat’a gitmi tir. Bu gerginli i siyasî gelece i için adeta bir f rsat olarak gören Malkum Han, kendisinin ahsi menfaatini devletin menfaatinin önünde görerek arabulucu rolü oynamaya ba lam t r. ki devlet aras ndaki ili kileri sözde düzeltme ad alt nda siyasi iktidar hatalara zorlam t r.17 1856’da ngilizlerle görü mesi için stanbul’a gönderilmi , buradan Paris’e giderek Paris Konferans ’nda ran heyetinin tercüman olmu tur. Bilindi i gibi ngiltere taraf ndan organize edilen bu konferansta ran’ n Herat’tan uzak 14 15 16 17

4

Feridun Ademiyet, Endi e-i Terakki ve Hükümet-i Kanun (Asr- Sipahsalar), Tehran, 1351, s. 65. Mirza Malkum Han, Ruzname-i Kanun (tash. Hüma Nat k), Tehran, 1335, s. 8. Malkum Han’ n yazm oldu u eserler hakk nda geni bilgi için bkz. M. Malkum Han, a.g.e., s. 50 vd. Denis Write, raniyan der Meyan- ngilizha II (terc. Kerim mami), Tehran, 1366, ss. 216-222.

Y lmaz KARADEN Z

durmas sa lanm t r. Malkum Han’ n tercüman oldu u ran heyeti, Herat’ ngiltere’ye teslim eden anla may imzalayarak dönmü tür. Malkum Han’ n siyasi ve dünyevi ikbalini yükselten di er önemli bir faaliyet de mason localar ndaki ba ar s olmu tur. ran tarihinde Feramu hane (evden ç kt ktan sonra bildi ini unutma), Feramasoneri ve Feramason isimleriyle an lan bu te kilat n ran’daki ilk müessisi olmu ve te kilat içerisinde önemli hizmetlerde bulunmu tur.18 Bu te kilat n 1858-1860 y llar aras nda ran’da iyice yayg nla mas n sa lam t r.19 Feramu hane üyeleri rumuz kulland klar ve bildiklerini bir s r olarak saklad klar için ara t r lmas nda zorluklar ya anm t r.20 Malkum Han, Nas rüddin (ah’ n kendi saltanat n muhafaza etme endi esinden istifade ederek ran’ n birçok ehrinde localar n yay lmalar n sa lam t r. Feramu hane ve buna ba l localar n halk birle tirece ini ve saltanata kar muhalifleri bertaraf edece ini aha telkin ederek inand rm t r. Ancak bir süre sonra localar n halk me rutiyet lehinde organize etmeleri ah endi elendirmi ve saltanat n tehlikede gördü ü için 1861’de önde gelen masonlar n ülkeyi terk etmelerini istemi tir.21 Malkum Han da Irak’a sürülmü tür. Irak valisi faaliyetlerine müsaade etmeyince tekrar stanbul’a gelerek ayn dönemde kendisi gibi me rutiyet fikirleri ta yan ve ayn zamanda mason localar na kay tl olan ttihat ve Terakki üyeleriyle çal m t r.22 Malkum Han, ran’da Kaçar iktidar y prat lm oldu u için aha ald r etmemi ve faaliyetlerini devam ettirmi tir.23 Bu s rada ran’ n stanbul sefiri olan Mirza Hüseyin Han, ngiltere’ye meyilli oldu u için Malkum Han’ stanbul’da himaye etmi ve sefaretin içerisinde müste ar olarak tayin etmi tir. Mirza Hüseyin Han, 1871’de ran’a dönüp sadrazam (ba bakan) olunca Malkum Han’ da kendi müste arl na getirmi tir. Malkum Han, 1872’de bekledi i Londra elçili ine tayin edilmi ve yakla k on sekiz y l bu görevde kalm t r.24 Nas rüddin (ah’ n bu tarihte Avrupa seyahatine ç kmas ve Londra’da Baron Julius Reuter’e bütün ran kaynaklar n imtiyaz olarak vermesinde birinci dereceden etkili olmu tur. Sadrazam Mirza Hüseyin Han ile birlikte Reuter’den yüklü miktarda rü vet alan Malkum Han, petrol ve madenlerin dâhil oldu u ran’ n bütün kaynaklar n n yetmi y ll na Yahudi as ll ngiliz sermayedara verilmesini sa lam t r. Nas rüddin (ah’ ikna ederek tarihte e i benzeri görülmemi bu imtiyaz imzalamas n sa lam t r.25 Bütün ran kaynaklar n n pe ke çekilmesi sürecinde ah n ikna edilmesi için Reuter’den rü vet alan Malkum Han ve sadrazam Hüseyin Han, ran’ n siyasi ve ekonomik olarak sars lmas na, ba ms zl n n zedelenmesine sebep olmu lard r.26 mtiyazlar konusunda Nas rüddin (ah’ ikna ederlerken yabanc sermayenin ran’a gelmesi olarak anlatm lard r.27 Londra’da gizli 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27

Celaleddin Medenî, Tarih-i Siyasî-i Muas r- ran, Kum, 1387, s. 82. Malkum Han, a. g. e., s. 35; Mahmud Ketirai, Feramasoneri der ran, Tehran, 1355, ss. 63-65. H. Asil, Zendegi ve Endi e-i Mirza Malkum Han Nizamüddevle, Tehran, 1376, s. 24. smail Rain, Mirza Malkum Han, Tehran, 1353, s. 20. Rain, a.g.e., s. 26. Asil, a.g.e., s. 44. Tabatabai, a.g.e., s. 41. rec Zevki, Mesail-i Siyasi-i ktisadi Neft-i ran, Tehran, 1372, ss. 58-59. Zevki, a.g.e., s. 51. Zevki, a.g.e., s. 45.

5

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 1 – 8

tutulan imtiyaz anla mas , ah n ran’a dönü üyle aç a ç km ve halk n iddetli tepkisiyle kar la m t r. mtiyaz n la vedilmesi için ran ulemas ve Rusya’n n bask s olmu tur.28 Malkum Han, bu imtiyaz anla mas ndaki rolü ile ran halk taraf ndan din ve devlet dü man olarak ilan edilmi tir.29 Malkum Han, Nas rüddin (ah’ n üçüncü Avrupa seyahati s ras nda bu defa ran’da piyango çekili i imtiyaz n almak için dereye girmi tir. ran’da piyango oyunlar ve bilet sat , oyunlar organize edecek kumpanyan n kurulmas ve kumar da dâhil bütün ans oyunlar n n oynanabilmesi hakk n yetmi y ll na alm t r. Malkum Han’ n elde etti i imtiyaz anla mas 20 Temmuz 1889’da ah taraf ndan imzalanm t r. Piyango anla mas ulema ve Rusya taraf ndan tepkiyle kar lanm t r.30 Nas rüddin (ah, tepkiler kar s nda imtiyaz la vetmek zorunda kalm t r.31 mtiyaz n la vedilmesine dair resmi yaz y Londra’da telgraf ile alan Malkum Han, bunu gizlemi ve durumdan haberdar olmayan Sermayegüzari-i ran isimli irkete imtiyaz hakk n satm t r. Böylece ortada hiçbir i yapmadan para kazanm t r.32 Kaçar hükümeti bu i i haber ald ktan sonra Malkum Han’ elçilik görevinden alm ve o güne kadar kendisine verdi i bütün ni anlar geri istemi tir. Aldat ld n anlayan irket, paras n kurtarmak için Malkum Han’ mahkemeye vermi se de istedi ini alamam t r. Çünkü Malkum Han iflas etti ini ilan etmi ve cezadan kurtulmu tur.33 Malkum Han, piyango imtiyaz ndaki hile ve doland r c l yla sözde ayd n ki ili ini yitirmi tir. Ancak devlet ve milleti aleyhindeki çal malar nda geri kalmam t r. “Ruzname-i Kanun” gazetesini ç kararak ah aleyhinde ne riyatta bulunmu tur. Maddi ç karlar n n zedelenmesinden kaynaklanan öfkeyi gizleyerek istibdat rejimi söylemiyle halk etkilemeye çal m , ç kard gazeteyi gizli yollarla ran’a göndermi tir. (ah’a kar s k bir me rutiyetçi olarak kendisini göstermi , o dönemde önemli fikir adamlar ndan Cemaleddin Esedabadi (Afgani) ve Mirza A a Han Berdesiri’yi kendisine inand rm t r. Onlar da ayn ekilde me rutiyet ve özgürlük söylemiyle ortaya ç km lard r.34 Nas rüddin (ah ve sadrazam Eminüssultan, gazetenin gizli olarak ülkeye giri ini yasaklam larsa da halka ula t r lmas n engelleyememi lerdir. Malkum Han, Nas rüddin (ah’ n 1898’de öldürülmesinden sonra yerine geçen Muzafferüddin (ah ve sadrazam Mirza Ali Han ile ili kilerini düzeltmi , 1908’de talya elçili ine tayin olunmu tur.35 Malkum Han, ran tarihinde ngilizler ve buna ba l olarak mason localar yla gizli ili kileri olan bir me rutiyetçi olarak dikkat çekmi tir. Halk Müslüman olan ran’da faaliyet gösterirken bir Müslüman olarak görünmü , gerçekte ise din ile hiçbir ilgisi olmam t r. Kendisi bu konuda unlar söylemi tir; “Ben Hristyan Ermeni olarak do#dum. Fakat Müslümanlar aras nda büyüdüm ve onlar n al kanl klar n ö#rendim.” 28 29 30 31 32 33 34 35

6

Medeni, a.g.e., s. 100. Asil, a.g.e., s. 32. Firuz Kaz mzade, Rus ve ngiliz der ran (terc. Menuçehr Emiri), Tehran, 1354, s. 227. Rain, a g.e., s. 99. Kaz mzade, a.g.e., s. 226. H. Asil, Mirza Malkum Han Nizamüddevle ve Nazariyeperdazi-i Modernite-i rani I, Tehran, 1384, s. 26. Hüma Nat k, Ruzname-i Kanun, Tehran, 1355, s. 5. Tabatabai, a g.e., s. 30; Rain, a.g.e., s. 113.

Y lmaz KARADEN Z

slâm dinine bak tamam yla ekli olup dünyevi isteklerini gerçekle tirme arac olarak görmü tür.36 stanbul’da iken Ermeni rahip Arakil Bey’in k z Hanriet ile evlenmi , dü ün merasimini Ayestefanos kilisesinde yapm t r. Nikâh n kilisede yap lmas na kar ç kan ran’ n stanbul elçisi Mirza Hüseyin Han’a; “Ben her zaman una inanm t m ki, dünya i i akla ve tedbire ba#l d r. Lakin bugün dünya i lerinin takdirin eline ba#l oldu#unu söylüyorum. Benim takdirim daha önce bu ekilde ortaya ç km t r” eklinde kar l k vermi tir.37 Malkum Han’ n öldükten sonra cesedinin yak lmas n istemesi ve küllerinin varislerine da t lmas n vasiyet etmesi, slâm’ kabul etmedi ini aç kça göstermi tir.38 Malkum Han’ n dü üncesinde “âin-i terakki” yani ilerleme tarz çok önemli bir yer tutmu tur. Bu ilerlemeyi sosyal, teknik, hukuk ve ekonomik olmak üzere bir bütün olarak görmü , manevi de erlerle birlikte yükselmeyi benimsememi tir. Frans z sosyolog Auguste Comte’nin medeniyetlerin tesiri ile ilgili sözlerini kendisine rehber edinmi tir.39 Avrupa medeniyetinin bir bütün olarak al nmas ndan yana olmu , halk Müslüman olan ran’ n sahip oldu u maddi ve manevi kültürü yok saym t r. nsanlar hayvanlardan ay ran tek özelli in terakki oldu unu savunmu tur.40 Malkum Han, hükümeti milletten ba ms z bir siyasi te ekkül, toplumda emir ve yasaklar vaaz eden bir emir verme mercii olarak görmü tür. Hükümeti sadece düzen, can ve mal güvenli ini sa layan bir kurum olarak tarif etmi , bu üç unsurun d nda kalanlar hükümetin görevi d nda saym t r.41 Hükümet eklini de saltanat ve cumhuriyet olarak ikiye ay rm , hükümetlerin bir hanedan ve aile taraf ndan sürdürülmesi gerekti ini söylemi tir.42 Halk n özgürlü ü söylemiyle ran me rutiyet hareketinin öncülü ünü yapan Malkum Han, me ruti bir hükümet isterken, ayn zamanda iplerin bir ailede olmas n da savunmu tur. Bir aile veya hanedan n sürdürece i hükümetin o dönemde ngiliz siyasetinin gere i oldu unu, tayin edilen aileler vas tas yla Londra’dan ülkelerin daha kolay idare edildi ini bilerek söylemi tir. Bu hususta adeta ngiltere’nin sözcülü ünü yapm t r. Saltanat eklindeki hükümeti de mutedil yani me ruti ve mutlak saltanat olarak ikiye ay rm t r.43 Sonuç Mirza Malkum Han, ailesinin verdi i ve Fransa’daki tahsili s ras nda ald e itimin etkisi ile ran’ n XIX. asr n sonunda gördü ümüz fikir adamlar ve ulemadan tamam yla farkl bir ki ilik olarak ortaya ç km t r. Siyaset sahnesine ç k nda ve dönemin idaresi ile olan ili kilerinde esas maksad n gizledi i görülmü tür. Ba lang çta Paris’teki mason localar yla olan gizli ba lant s , Feramu hane’yi ran’da tesis etmesiyle sistemli bir ekilde devam etmi tir. Bu süreç içerisinde ngiltere ile ili kilere girmesi, ran’ n bütün kaynaklar n n imtiyaz olarak pe ke çekilmesine kadar varm t r. 36 37 38 39 40 41 42 43

Asil, a.g.e., s. 33. Han Melik Sasani, Siyasetgirân- Devre-i Kacar, Tehran, 1352, s. 129. Sasani, a.g.e., s. 195. Muhammed Ali Feru i, Seyr-i Hikmet der Avrupa III, Tehran, 1344, s. 16. Hücetullah Asil, Risaleha-y Mirza Malkum Han Naz müddevle, Tehran 1381, s. 327 H. Asil, Zendegi ve Endi e-i Mirza Malkum Han Nizamüddevle, Tehran, 1376, s. 87. H. Asil, Risaleha-y Mirza Malkum Han Naz müddevle, s. 31 Asil, a.g.e., s. 32.

7

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 1 – 8

mtiyazlar meselesinde kendi ülkesini hiç dü ünmemi , ald rü vetler ile kasas n doldurmaya çal m t r. (ah’ ikna ederek ans ve kumar oyunlar n n ran’da oynanmas imtiyaz n almas , içerisinden ç kt halk hangi ölçülerde dü ündü ünü göstermi tir. Malkum Han, yazd siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel içerikli risalelerde sürekli bat l la ma kavram n ön plana ç kartm t r. Böylece bat y ve bat l la may kurtulu un yegâne çaresi olarak görmü , ran’ n geri kalm l n bat n n üstünlü ü ile kar la t rmak suretiyle halk n psikolojisine yerle tirmeye çal m t r. ran halk n n yenilikleri yapamayaca n , bu yüzden bat dan haz r olarak alman n gerekli oldu unu savunmu tur. Sürekli bat n n idarelerinden ve me rutiyet rejimlerinden bahsetmesi, siyasi iktidar y pratmaya ve ngiltere’nin müdahalelerine matuf hareketler olmu tur. K sacas kurtar c olarak ortaya ç kan Malkum Han, esasta halk yenilik yapamayacak kadar yeteneksiz ve hakir görmü tür. Kaynakça Acudani, Ma allah, Me ruta- rani, Tehran, 1383. Ademiyet, Feridun, Emir-i Kebir-i ran V, Tehran, 1355. Ademiyet, Feridun. Endi e-i Terakki ve Hükümet-i Kanun (Asr- Sipahsalar), Tehran, 1351. Ademiyet, Feridun. Fikri-i Azadi ve Mukaddime-i Nühzet-i Me rutiyet-i ran, Tehran, 1340. Asil, Hücetullah. Mirza Malkum Han Nizamüddevle ve Nazariyeperdazi-i Modernite-i rani I, Tehran, 1384. Asil, Hücetullah. Risaleha-y Mirza Malkum Han Naz müddevle, Tehran, 1381. Asil, Hücetullah. Zendegi ve Endi e-i Mirza Malkum Han Nizamüddevle, Tehran, 1376. Feru i, Muhammed Ali. Seyr-i Hikmet der Avrupa III, Tehran, 1344. Kaz mzade, Firuz. Rus ve ngiliz der ran, (terc. Menuçehr Emiri), Tehran, 1354. Ketirai, Mahmud. Feramasoneri der ran, Tehran, 1355. Medenî, Celaleddin. Tarih-i Siyasî-i Muas r- ran, Kum, 1387. Mirza Malkum Han. Mecmua- Asar- Mirza Malkum Han, (tahs. Muhammed Muhit Tabatabai), Tehran, 1327. Mirza Malkum Han. Ruzname-i Kanun, (tash. Hüma Nat k), Tehran, 1335. Nat k, Hüma. Ez Mast ki ber Mast III, Tehran, 1357. Nat k, Hüma. Ruzname-i Kanun, Tehran, 1355. Rain, smail. Mirza Malkum Han, Tehran, 1353. Sasani, Han Melik. Siyasetgirân- Devre-i Kacar, Tehran, 1352. Write, Denis. raniyan der Meyan- ngilizha II, (terc. Kerim mami), Tehran, 1366. Zevki, rec. Mesail-i Siyasi-i ktisadi Neft-i ran, Tehran, 1372.

8

XV-XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI DEVLET ’NDE HUBUBAT VE BAKL YAT ÜRET M VE UMUM DA ILIMLARI Durmu Volkan KARABO A Özet / Abstract Maliyesi tar m ekonomisi üzerine kurulu olan Osmanl Devleti’nin tar m alanlar nda kuru tar m metodu tatbik edilmekte olup yeti tirilen tar m ürünleri içerisinde ise hem köylü hem de devlet taraf ndan ekimine ciddi anlamda ehemmiyet verilen hububat ürünleri, büyük önem ta maktayd . Hububat ve bakliyat ürünleri, halk n geçimini sa$lamada ba at bir unsur oldu$u gibi bilhassa hububat n Osmanl ordusu için stratejik anlamda önem ihtiva etmesi ve devletin halktan ald $ vergilerden önemli bir k sm n , hububattan al nan vergilerin (ö ür) olu turmas , kuru tar m metodunun gerekli k ld $ hububat ve bakliyat ürünlerinin ta d $ önemi ortaya koymaktad r. Çal mam zda üretimi gerçekle tirilen hububat ve bakliyat ürünleri hakk nda bilgi verilerek bu ürünlerin baz Osmanl sancak ve kazalar ndaki genel yans malar n n ele al nmas amaçlanm t r. Anahtar Kelimeler: Hububat, Bakliyat, Osmanl , Sancak, Kaza PRODUCTION OF CEREALS AND PULSES WITH THE GENERAL DISTRIBUTION OF THE OTTOMAN STATE BETWEEN XV-XVI. CENTURIES Finance based on the agricultural economy of the agricultural areas of the Ottoman Empire in dry farming method is being applied in agricultural products grown in the state by both the peasant and the cultivation of grain products, given the serious importance, was of great importance. Grains and pulses products, a dominant element in ensuring that people's livelihood, especially cereals, such as strategic sense for thei mportance of the Ottoman army and the state to contain a significant portion of the public's taxes, taxes on cereal (o ur) to form the dry farming of cereals and pulses products required by the method of carrying reveals of the importance. We carried out the production of cereals and pulses products, providing information about the Ottoman sanjacks and township, some of these products is to be dealt with general implications. Key Words: Cereals, Pulses, Ottoman, Sanjacks, Township

Giri Osmanl ziraat sektörünün en ba ta gelen mahsulünü hububat bilhassa bu$day ve arpa te kil etmektedir1. Hububat, ekonomisi tar ma dayal toplumlar n vazgeçilmez ürünüdür. Bu durum sadece hububat n halk n temel g da maddesini te kil etmesinden kaynaklanm yordu2. Ayn zamanda hububat n imparatorluk hazinesine mali yönden çok önemli miktarda katk s bulunmaktayd 3. Devletin en mühim vergi kayna$ n te kil eden ö ürün yüzde ellisinin hububattan sa$lan yor olmas bu$day ve arpa ekimini te vik

1 2 3

Ar . Gör., Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp E$itim Fakültesi Tarih E$itimi ABD. [email protected] Feridun Emecen, XVI. As rda Manisa Kazas , Ankara, 1989, s. 240. Mehmet Ali Ünal, Osmanl Müesseseleri Tarihi, Isparta, 2005, s. 153. Lütfi Güçer, XVI-XVII. As rlarda Osmanl Kmparatorlu$u’nda Hububat Meselesi ve Hububattan Al nan Vergiler, Kstanbul, 1964, s. 39.

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

etmekte olup4 ö ürün yan nda salariye, avar z- divaniye’den olan nüzul5 ve sürsat6, hububat ticaretinden al nan baclar ve resimler de hububat n mali yönden ta d $ önemi ortaya koymaktayd 7. Hububat n, hem halk n temel geçim kayna$ n olu turmas hem de mali yönden önem ta mas yan nda askeri aç dan da ciddi oranda stratejik rolü bulunmaktayd . Nitekim devletin Do$u ve Bat kom ular na kar devam ettirdi$i uzun harpler dolay s yla ordunun beslenmesi için hububat laz md 8. Bu hububat ihtiyac ise devletin uygulad $ nüzul, sürsat ve mir-i mübayaa9 gibi metodlarla kar lanmakta idi. Hükümetin sava ilan etmesi için, imparatorluktaki hububat durumundan her an haberdar olmas gerekiyordu. Bu sebeple devlet, ilk zamanlardan itibaren hububat ihracat n yasaklam 10, memleket içinde hububat n bir yerden ba ka bir yere naklini ise kendi uhdesine alm t 11. Hububat ve bakliyat ürünlerinin miktar n n ölçümü “müd” ad verilen bir birimle yap lmakta ve bu birim, imparatorlu$un her bölgesinde farkl l k göstermekte olup en çok kullan lan müd türleri ise; Kstanbul, Bursa, Konya, Karaman ve Diyarbak r müdleri idi12. Özellikle imparatorluk müdü denilen Kstanbul müdü çok yayg nd ve 20 kileye denk dü üyordu. Yani bu$day olarak tart mda 513,12 kg, arpa olarak 455 kg ya da yakla k olarak 664,5 lt’ye denk geliyordu. Ancak Osmanl kanunnameleri genel olarak incelendi$inde görülmektedir ki; tah l ölçümünde Bursa müdü temel al nm olup yakla k 87 kg’a e ittir13. Her nevi mahsulde oldu$u gibi tah l mahsulünde de bu$day, arpa, çavdar ve di$erlerinde ba aklar n sarar p tanelerin sertle ti$i ve ekinin sarard $ vakit, biçilme

4 5

6

7 8 9

10 11

12 13

10

Ünal, a.g.e., s. 153. Avar z hanesi hesab üzerinden tevzi ve tahsil edilen nüzul müessesesinin men einde askeri yolun güzergâh na yak n bulunan ehir, kasaba ve köylerin halk , askerin ia esi için kendilerinden talep edilen erzak önceden tespit ve kendilerine bildirilmi menzillere nakledip orada haz r bulunduruyorlard . Güçer, a.g.e., ss. 69-70. Yürüyü halinde bulunan ordular n yol boyunca ia esini sa$lamak üzere halktan al nan ayni mükellefiyetin ad sürsat idi. Sürsat, avar z hanesi göz önünde tutulmadan tevzi edilmekte idi. Güçer, a.g.e., ss. 93-94. Güçer, a.g.e., s. 39. Güçer, a.g.e., s. 40. Ordular n levaz m i lerinde meydana gelen eksikliklerin telafisi için devlet eliyle ve paras merkez hazinesinden, ta ra hazineler varidat ndan veya ordu hazinesinden verilerek gerekli erzak sat n al nmas , mir-i mübayaa konusunun temelini olu turmaktad r. Güçer, a.g.e., s. 115. Zeki Ar kan, “Osmanl Kmparatorlu$u’nda Khrac Yasak Mallar (Memnu Meta)”, Prof. Dr. Bekir Kütüko lu’na Arma an, Kstanbul, 1991, s. 284. Örne$in, 8 Mart 1571 tarihinde Rodos Kad s ’n n adada zahire s k nt s çekildi$ini Kstanbul’a bildirmesi üzerine, hükümet merkezi Teke Bey’inden buraya zahire gemileriyle bu$day göndermesini istemi tir. Serkan Sar , XV-XVI.Yüzy llarda Mente e, Hamid ve Teke Sanca$ Yörükleri, (Yay nlanmam Doktora Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2008, s. 370. Eftal U. Batmaz, “XV-XVI. Yüzy l Sancak Kanunnamelerine Göre Osmanl Devleti’nde Tah l Üretimi”, TAD, c. XXIII, S. 36, Ankara, 2004, s. 40. Batmaz, a.g.m., s. 40.

Durmu Volkan KARABOVA

zaman olarak kabul edilmi tir. Az bir zaman bekletilmesi halinde ba aklar n kurumas yla, ekinin biçilmesi mümkün olmadan taneler topra$a dökülmektedir14 . Bu$day, arpa ve benzeri mahsulün biçilme vaktinin devam , harman zaman n tayin etmektedir. Mahsulün harman edilme zamanlar kanunamelerde aç kça belirtilmi tir15. Bu$day ve arpa biçilip demet haline getirildikten sonra, harman yeri haz rlamak için çal l rd . Harman yeri için evlerden, özellikle bahçelerden oldukça uzak, rüzgâra aç k alanlar tercih edilirdi. Harman yeri, önce dümdüz oluncaya kadar çi$nenir daha sonra üst üste y $ lm olan demetler yava yava çözülür ve harman yerine at l rd . Tekerlek yerine üzerlerinde yar m düzine demir levha yerle tirilmi birçok tahta silindirleri bulunan ve bir çift öküz taraf ndan çekilen bir dögen, tah l n üzerinde dönüp saman keser, ba aklar tanelerdi. Bu i lem tamamland ktan sonra, iyice ölçülmü olan taneler anbarlara doldurulur ve çok de$erli bir yem olan saman tart l r, samanl klara yerle tirilirdi16. Daha sonra, harman olan hububat n bölü me i lemleri ba lamakta idi17. I- Hububat Ürünleri 1- Bu(day Bu$day, halk n temel g da maddesi olan ekme$in ham maddesi oldu$u gibi, onun d nda günlük hayatta en çok tüketilen bulgur, ni asta, eri te, tarhana vs. gibi g dalar n da ana malzemesidir. Her türlü iklim artlar nda iyi kötü yeti ebilmesi sebebiyle her zaman en çok ra$bet edilen ürün olmu tur. Pazar ekonomisinin pek geli medi$i, ula m vas talar n n s n rl l $ dolay s yla bölgeler aras ticaretin canl l k kazanmad $ zaman ve mekanlarda halk n en önemli kayg s k l k ihtiyac n kar layabilecek kadar bu$daya sahip olabilmektir. K tan evvel bu$day n anbar na yerle tirmi olan köylü klasik dönemin en mutlu insan demektir. Hatta k tl k devirleri için fazladan bir miktar hububat depo edebilmek herkes için saadet kayna$ d r18. Di$er taraftan Osmanl Devleti gibi her daim seferler ve sava lar içinde olan bir devlet ordusunun ia esini ikmâl için bu$daya iddetli bir ekilde ihtiyaç duyulmaktad r. Bu sebepten hububat ziraati ve hassaten bu$day üretimi Osmanl Devleti taraf ndan bizzat te vik edilmi ve üretim mekanizmas kanunnameler ile s k bir denetime tâbi tutulmu tur. Topra$ i leyen bir köylünün üretti$i bu$day, ilk önce kendi ihtiyaçlar n 14

15

16 17 18

“Tereke biçmelü olup biçime e müstehak oldu unda ki kemâlin bulub biçile ol vakte, vakt-# hasad dirler. Vakt-i hasad kimin tahviline dü%erse tereke ona müteallik olup harmana itibar olunmaz imi%..” Ömer Lütfi Barkan, XV. ve XVI. As rlarda Osmanl Kmparatorlu$u’nda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esaslar : Kanunlar, I, Kstanbul, 1943, s. 208. Örne$in, Erzurum vilayeti iklim bak m ndan çok netâmeli yer oldu$undan, harman hakk ndaki hüküm, hiç bekletilmeden kald r lmas hususlar ndad r: “…ve harman vaktinde reaya gallat# ta’%ir olunduktan sonra sâlâr olanlar tevakkuf göstermeyüb filhâl haz#r olan harman# ta’%ir idüb te’hir itmeyüb reayay# taciz ve tazyik etmeyeler. Ve e er kesreti hizmetden beslemeyüb veya taaruz ve ihmal idüb on gün te’hir olma la zarar mürettib olursa def’i zarar içün köyün imam# ve kethüdas# marifetleri ile ölçüb behresin ifrâz idüb ve sahibi gelicek teslim eyleye…”, Barkan, a.g.e., s. 66. Abdülhalik Bak r, Ortaça$ Kslam Dünyas nda Itriyat, G da, Klaç Üretimi ve Ta$ i i, Ankara, 2000, s. 133. Mehtap Özde$er, XV-XVI. Yüzy l Ar iv Kaynaklar na Göre U ak Kazas ’n n Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Kstanbul, 2001, s. 294. Ünal, a.g.e., s. 154.

11

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

tedarik ve daha sonra ordunun ihtiyaçlar n ikmâl aç s ndan Osmanl Devleti nazar nda büyük bir öneme haiz olmu tur19. Nüfus art veya hububat ihtiyac n n yeterince kar lanamamas na yol açan birtak m geli meler sonucunda bu$day n yerine kalitesi daha dü ük olmakla birlikte dönüm ba na daha fazla verim al nan dar vb. tah llar n ekimi a$ rl k kazanmakta idi20. Topra$ n niteli$ine göre bu$dayda verimlilik durumu büyük farkl l klar göstermekle birlikte, ortalama olarak bire be ya da bire alt , hektar ba na da 700-800 kg ürün al nd $ bilinmektedir21. Bu$dayda al nan ö ür ise umumiyetle 1/5 nisbetinde uygulanmakta idi; ancak baz özel durumlarda, yol üzerinde olan veya ba ka bir sebepten dolay muafiyet verilen ve defterde bu konuda aç klama bulunan bir k s m köylerde 1/6 ve 1/7 gibi oranlarda al nd $ gibi, baz ah slar için de istisnai olarak 1/8 nisbetinde ö ür tahsil edildi$i görülmektedir22. Her zirai ürün üretiminde oldu$u gibi bu$day üretimi de, iklim çe itlili$i ve toprak verimlili$inin çe itlilik göstermesi gibi nedenlerden dolay Osmanl Anadolusu’nda büyük oranda de$i kenlik göstermekte idi. XVI. yüzy l n ilk yar s nda baz Osmanl sancak ve kazalar nda bu$day üretim miktarlar u ekilde idi: Ak ehir Sanca$ ’nda 15.833.757 kg23, Çank r Sanca$ ’nda 14.386.146 kg24, Çemi gezek Sanca$ ’nda 11.581.705 kg25, Malatya Kazas ’nda 10.798.612 kg26, Tarsus Sanca$ ’nda 10.479.700 kg27, Manavgat Kazas ’nda 9.313.680 kg28, Zamantu Kazas ’nda 8.815.069 kg29 Harput Sanca$ ’nda 8.318.448 kg30, Ad yaman Sanca$ ’nda 7.793.356 kg31, Trabzon Sanca$ ’nda 7.434.210 kg32, Adana Sanca$ ’nda 6.454.700 kg33, Musul Eyaleti’nde 6.067.725 kg34 Ordu Kazas ’nda 5.929.743 kg35, Simontornya Sanca$ ’nda 5.467.600 kg36, Lâz k yye (Denizli) Kazas ’nda 5.276.516 kg37, Sinop Kazas ’nda 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37

12

Volkan Ertürk, XVI. Yüzy lda Ak ehir Sanca$ , (Yay nlanmam Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007, s. 299. Mehmet Öz, “Osmanl Klasik Döneminde Tar m” Osmanl#, c. III, Ankara, 1999, s. 70. Uevket Pamuk, Osmanl -Türkiye Kktisadi Tarihi (1500-1914), Kstanbul, 2007, s. 38. Ünal, a.g.e., s. 154. Ertürk, a.g.t., s. 301. Ahmet Kankal, XVI. Yüzy lda Çank r , Çank r , 2009, s. 122. Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzy lda Çemi gezek Sanca$ , Ankara, 1999, s. 102. Göknur Gö$ebakan, XVI. Yüzy lda Malatya Kazas , Malatya, 2002, s. 335. Ali Sinan Bilgili, Osmanl Döneminde Tarsus Sanca$ ve Tarsus Türkmenleri, Ankara, 2001, ss. 417419. Behset Karaca, XV. ve XVI. Yüzy llarda Manavgat Kazas , Isparta 2009, s. 133. Kbrahim Solak, XVI. Yüzy lda Zamantu Kazas ’n n Sosyal ve Kktisadi Yap s , Konya, 2007, s. 51. Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzy lda Harput Sanca$ , Ankara, 1989. s.98. Mehmet Ta temir, XVI. Yüzy lda Ad yaman (Behisni, H sn- Mansur, Gerger, Kâhta) Sosyal ve Kktisadi Tarihi, Ankara, 1997, s. 140-141. M. Hanefi Bostan, XV-XVI. As rlarda Trabzon Sanca$ nda Sosyal ve Kktisadi Hayat, Ankara, 2002, s. 495. Y lmaz Kurt, 1572 Tarihli Mufassal Tahrir Defterine Göre Adana’n n Sosyal-Ekonomik Tarihi Üzerine Bir Ara t rma, Ankara, 1990, s. 195. Ahmet Gündüz, Osmanl Kdaresinde Musul, Elaz $, 2003, s. 261. Bahaeddin Yediy ld z, Ordu Kazas Sosyal Tarihi (1455-1613), Ankara, 1985, s. 120. Geza David, 16. Yüzy lda Simontornya Sanca$ , (çev. Hilmi Ortaç), Kstanbul, 1999, s. 132. Turan Gökçe, XVI. ve XVII. Yüzy llarda Lâz k yye (Denizli) Kazas , Ankara, 2000, s. 356.

Durmu Volkan KARABOVA

4.360.262 kg38, Kefe Sanca$ ’nda 3.267.353 kg39, Adilcevaz Sanca$ ’nda 2.305.281 kg40, Ki$ Sanca$ ’nda 2.117.037 kg41, Ergani Sanca$ ’nda 1.521.440 kg42, Van Sanca$ ’nda 757.299 kg43, Atak Sanca$ ’nda 646.118 kg44, Honaz Kazas ’nda 612.255 kg45, Aya Kazas ’nda ise 463.578 kg46 de$erinde üretim gerçekle tirilmi tir. Bu sancak/kazalara ait say sal verileri grafik üzerinde gösterecek olursak: Grafik I: 16. Yüzy-lda Baz- Osmanl- Sancak / Kazalar-ndaki Bu(day Üretiminin Genel Da(-l-m-

#

$ ! # # & % # ' ( ) ! * (+ , %

!

" # !

. +! / 0

Grafikten de anla laca$ üzere, XVI. yüzy lda, mezkur sancaklar içerisinde bu$day üretiminin en yo$un oldu$u sancaklardan, 15.833.757 kg’l k üretim hacmi ile Ak ehir Sanca$ ilk s rada yer al rken, 14.836.146 kg’l k üretim pay ile de Çank r Sanca$ ikinci s rada yer almakta, 463.578 kg’l k üretim hacmine sahip Aya Kazas ise bu$day üretiminin en az yap ld $ sancaklar aras nda bulunmaktad r. Grafi$i detayl bir ekilde irdeleyecek olursak, Osmanl Devleti’nin Orta ve Güney Anadolu topraklar n n bu$day üretimi bak m ndan di$er bölgelere oranla büyük önem arz etti$i söylenebilir. 2- Arpa Bu$daydan sonra Anadolu’da en fazla üretilen hububat ise arpa’d r. Bilhassa atlar n ve davarlar n beslenmesinde hayvan yemi olarak kullan ld $ gibi bu$day kadar makbul olmasa bile arpa, halk n temel g da maddesi olarak yufka, ke kek, vs. 38 39 40 41 42 43 44 45 46

Mehmet Ali Ünal, Osmanl Devrinde Sinop, Isparta, 2008, s. 170. Yücel Öztürk, Osmanl Hâkimiyetinde Kefe (1475-1600), Ankara, 2000, ss. 373-387. Orhan K l ç, XVI. Yüzy lda Adilcevaz ve Ahlat (1534-1605), Ankara, 1999, ss. 197-201. Behset Karaca, “1518 (H. 924) Tarihli Tahrir Defterine Göre Ki$ Sanca$ ”, Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Arma an, Samsun, 1993, ss. 137-169. Mehmet Salih Erpolat, 16. Yüzy lda Ergani Sanca$ , (Yay nlanmam Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 1993, s. 60. Orhan K l ç, XVI. ve XVII. Yüzy llarda Van (1548-1648), Van, 1997, ss. 275-276. Alpay Bizbirlik, “16. Yüzy l n Ortalar nda Atak Sanca$ ve Sancak Beyleri Üzerine Notlar”, Tarih .ncelemeleri Dergisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Kzmir, 1999, s. 125. Mehmet Ali Ünal, “XVI. Yüzy lda Honaz Kazas ”, Uluslar aras# Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, Denizli, 2007, s. 107. Deniz Karaman, XVI. Yüzy lda Aya Kazas , Ankara, 2003, s. 453.

13

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

yap m nda da kullan lmaktad r47. Bu$daya nazaran arpan n yiyecek maddelerinde kullan m az tercih edilmektedir. Ancak k tl k zamanlar nda arpa ekme$ine ra$bet artmakta oldu$undan önemli bir ikame maddesi olarak kullan lmaktad r. Arpa üretimi de çe itli sebeplerden ötürü Osmanl Kmparatorluk co$rafyas nda üretim hacmi bak m ndan ülkenin her taraf nda bir düzenlilik göstermemekte idi. Arpa üretiminin az oldu$u yerlerde umumiyetle arpaya göre daha çok de$er arz eden ürünlerin ekildi$i tahmin edilmektedir. 16. yüzy l n ilk yar s nda baz Osmanl sancak/kazalar ndaki arpa üretim miktarlar u ekilde idi: Ad yaman Sanca$ ’nda 16.978.793 kg48, Çank r Sanca$ ’nda 14.306.196 kg49, Adana Sanca$ ’nda 10.524. 271 kg50, Harput Sanca$ ’nda 7.983.705 kg51, Malatya Kazas ’nda 7.884.287 kg52, Manisa Kazas ’nda 6.592.600 kg53, Musul Eyaleti’nde 5.828.027 kg54, Zamantu Kazas ’nda 5.656.103 kg55, Tarsus Sanca$ ’nda 5.613.475 kg56, Laz k yye Kazas ’nda 5.476.451 kg57, Kefe Sanca$ ’nda 5.357.400 kg58, Ak ehir Sanca$ ’nda 4.911.774 kg59, Manavgat Kazas ’nda 4.559.180 kg60, Trabzon Sanca$ ’nda 4.170.487 kg61, Sinop Kazas ’nda 3.127.466 kg62, U ak Kazas ’nda 2.386.213 kg63, Çemi gezek Sanca$ ’nda 1.710.463 kg64, Adilcevaz Sanca$ ’nda 1.163.000 kg65, Ergani Sanca$ ’nda 1.086.491 kg66, Honaz Kazas ’nda 539.597 kg67, Van Sanca$ ’nda 353.642 kg68, Aya Kazas ’nda 307.358 kg69, Atak Sanca$ ’nda 294.127 kg70, Ordu Kazas ’nda 223.008 kg 71, Ki$ Sanca$ ’nda 177.073 kg72 arpa istihsali yap lm t r. Arpa üretim miktarlar n grafik üzerinde gösterecek olursak:

47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72

14

Mehmet Ali Ünal, Osmanl Müesseseleri Tarihi, s. 154. Ta temir, a.g.e., ss. 140-200. Kankal, a.g.e., s. 122. Kurt, a.g.e., s. 197. Mehmet Ali Ünal, Harput Sanca$ , s. 101. Gö$ebakan, a.g.e., s. 335. Emecen, a.g.e., s. 242. Gündüz, a.g.e., s. 261. Kbrahim Solak, XVI. Yüzy lda Zamantu Kazas , s. 51. Bilgili, a.g.e., ss. 417-419. Gökçe, a.g.e., s. 356. Öztürk, a.g.e., ss. 373-387. Ertürk, a.g.t., s. 301. Behset Karaca, Manavgat Kazas , s. 134. Bostan, a.g.e., s. 495. Ünal, Osmanl Devrinde Sinop, s. 171. Özde$er, a.g.e., s. 300. Ünal, Çemi gezek Sanca$ , s. 104. K l ç, Adilcevaz ve Ahlat, ss. 197-201. Erpolat, a.g.t., s. 60. Ünal, “XVI. Yüzy lda Honaz Kazas ”, s. 107. K l ç, XVI. ve XVII. Yüzy llarda Van, ss. 275-276. Karaman, a.g.e., s. 453. Bizbirlik, a.g.m., s. 125. Yediy ld z, a.g.e., s. 132. Karaca, “Ki$ Sanca$ ”, s. 147.

Durmu Volkan KARABOVA

Grafik II: 16. Yüzy-lda Baz- Osmanl- Sancak/Kazalar-ndaki Arpa Üretim Miktarlar-n-n Umumi Da(-l-m-

$ ! (+

" # % # '

! * , # -

&

!

!

( )

/ 0

16. yüzy l n ilk yar s nda Ad yaman arpa üretimi aç s ndan di$er Osmanl sancak/kazalar içerisinde ilk s rada yer almaktad r. Arpan n büyük bir umumiyetle hayvanc l k sektöründe kullan lmas dolay s yla o dönemde Ad yaman’ n önemli bir hayvanc l k merkezi oldu$u anla lmaktad r. Çank r Sanca$ , bu$day üretiminde oldu$u gibi arpa üretiminde de ayn s ray korumaktad r, bu sancakta bu$day ve arpa üretim miktarlar n n hemen hemen ayn rakamlarda seyretmesi buran n önemli bir tah l merkezi oldu$unu aç kça göstermektedir. Arpa istihsalinin di$er bölgelere göre en az miktarda gerçekle ti$i sancak ise Ki$ Sanca$ d r. Bunun nedenleri olarak bu bölgenin arpa tar m aç s ndan olumsuz iklim ko ullar na sahip olmas ve nüfus yo$unlu$unun az olmas gösterilebilir. 3- Yulaf Bu$daygiller familyas ndan olan yulaf 50-150 cm boyunda bir y ll k otsu tah l bitkisidir. Taneleri k rma ya da ezme halinde hayvan yemi olarak kullan ld $ gibi kendisinden saman olarak da istifade edilen yulaf73, az da olsa insanlar n besin ihtiyac n da kar lamakta idi. Özellikle bu$day n pahal oldu$u dönemlerde onun yerine ikame olarak kullan lm t r. Üretimi, di$er tah l bitkilerine oranla daha az yap lan yulaf, Osmanl Kmparatorlu$u’nda ancak birkaç sancak/kazada üretimi kayda de$er miktarlarda idi. Yulaf, U ak kazas nda 1520 y l nda 20.624 kile (529.129 kg)74, ayn y llarda Laz k yye (Denizli) kazas nda 32 kile (821.088 kg)75, 1531’de Manisa’da 6384 kile76 (478.800 kg) üretilmi tir.

73 74 75 76

AnaBritannica, “Yulaf”, Kstanbul, 2004, c. XXII, s. 485. Özde$er, a.g.e., s. 301. Gökçe, a.g.e., s. 356. Emecen, a.g.e., s. 242. Manisa kilesinin hacmi, Kstanbul kilesinden oldukça farkl idi. 1 Manisa kilesi 3 Kstanbul kilesine e it oldu$u bilinmekte olup 1 Kstanbul kilesi yakla k 25 kg oldu$undan 1 Manisa kilesi yakla k olarak 75 kg’a tekâbül etmekte idi.

15

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

Grafik III: 16. Yüzy-l-n 4lk Yar-s-nda Baz- Osmanl- Sancak/Kaza Baz-nda Yulaf Üretiminin Kg Cinsinden Oranlarkg

Laz k yye; 821.088 U ak; 529.129 Manisa; 6.384

U ak Laz k yye Manisa

Grafikten de anla laca$ üzere fazla ticari de$eri olmad $ ndan dolay genel üretimi az olan yulaf bitkisinin en fazla yeti tirildi$i merkez Laz k yye (Denizli) Kazas olurken en az miktarda üretimin yap ld $ kaza ise Manisa Kazas d r. Bu cümleden olmak üzere yulaf üretimini di$er tah l ürünlerinin üretimiyle k yaslayacak olursak bu ürünün fazla tercih edilen bir bitki olmad $ söylenebilir. 4- Çeltik Bu$daygiller familyas ndan olan çeltik bitkisi, bu$day ve m s r gibi besleyici de$eri yüksek tah llar aras nda yer al r. Bitkinin salk mlar nda birbiri üzerine binmi bir görüntü arz eden iki kavuzla örtülü taneleri bulunur ve buna çeltik ad verilir. Çeltik taneleri uzun veya yuvarlak, beyaz ve sar mt rak bir renge sahiptir. Suda yeti tirilen tek tah l bitkisi olup geli mesini su içinde tamamlar77. Çeltik yani pirinç, bile i$inde eker oran n n yüksek olmas ndan dolay uzun süre insan tok tutmas hasebiyle halk taraf ndan oldukça tercih edilen bir tah l ürünüdür. Özellikle saray ve büyük imaretlerde pirinç tüketimi ba ta yer al yordu. Bu imaretlerde hergün pirinç çorbas ç k yor, ayr ca bayram geceleri, Ramazan geceleri ve Cuma geceleri pilav pi irilip da$ t l yor, bunun yan s ra imarete gelen misafirlere verilen yiyeceklerin ba nda da pilav geliyordu78. Nitekim bu hususiyetler dolay s yla çeltik üretimine devlet taraf ndan büyük önem verilmekte idi. Pirinç, fazla su ve çok emek isteyen bir zirai mahsuldür. Yazlar s cak olan pek çok yerde yeti tirilebilmekle beraber ekim alanlar n n devaml surette su alt nda bulundurulmas ve bu suyun zaman zaman ak t l p de$i tirilmesi mecburiyetinin söz konusu olmas ndan dolay pirinç ziraati, daha ziyade vadi tabanlar n n elveri li k s mlar nda yap labilmekte idi79. Çeltik ziraat sahalar n , p narlar ve nehir sular n n yönlendirildi$i kanallar (nehr-i çeltik) vas tas yla kifayet edecek kadar suyun sa$land $ tarlalar ve hatta, ya$mur, sel sular n n birikti$i araziler te kil etmekte idi80. Genellikle 77 78 79 80

16

Feridun Emecen, “Çeltik”, TDV.A, c. VIII, Kstanbul, 1993, s. 265. Çeltik tar m ile ilgili ayr nt l bilgi için bkz. Halil Sürek, Çeltik Tar m , Kstanbul, 2002, ss. 72-149. Emecen, a.g.m., s. 266. Gökçe, a.g.e., s. 367. Emecen, a.g.e., s. 248.

Durmu Volkan KARABOVA

büyük haslara (padi ah, ehzade, hanedan mensuplar , yüksek devlet görevlileri) ait yerlerde veya vakf- mülk topraklarda geni ölçüde ekimi yap l r ve buralar mukataa yoluyla kiraya verilerek veya ortakç l k statüsü ile i letilirdi. Her mukataan n ba nda bir çeltik emini yer al r, özel vergi muafiyeti sa$lanm olup ziraatle u$ra an “çeltikçü reaya”, kanallar temizleyen ve ar tan “çeltük kürekçileri”, onun idaresi alt nda bulunurlard . Çeltikçilik, babadan o$ula intikal eden daimi bir statüydü ve bunlar n ba nda bir çeltikçi reisi vard 81. Çeltik reisi, çeltik ekilme mevsimi gelmeden önce çeltik ekim alanlar n gezer ve o sene oraya çeltik ekilece$ini bildirerek “sahib-i arz” n oraya bir ey ekmesini önlerdi. Çeltik ekim mevsimi geldi$inde nehrin reisi çeltikçilerini haz r edip, tam vaktinde tohumunu ekerdi. Gerekli olan tohumu, bu i le görevli “emin” devlet ad na vermekte idi. Tohum ekilip gerekli hizmet yap larak çeltik tam olarak olgunla t $ nda82 “emin” olanlar kad marifetiyle oraya var p, miri taraf ndan verilmi olan tohumu geri almaktad r. Arta kalan ndan “emin”, devlet hissesini ç kar p, devlet ad na bu hisseye el koymaktad r. Devlet böylece tohumunu ve hissesini ald ktan sonra arta kalandan o yerin sahibi olan sipahi için “ö ür” al nmaktad r. Ö ürden sonra kalan miktar ise çeltik i çileri olan kürekçilere payla t r lmakta idi83. Ayr ca çeltik tar m ile u$ra anlar, istenilenden fazla ürün üretmi ise, üretti$i çelti$in yar s n devlete vermek durumunda idi84. Çeltik ziraati, ço$u yerde süreklilik göstermiyordu. Bat Anadolu bölgesinde su yetersizli$i yüzünden on veya on be y l gibi uzun aral klarla ekilen yerler bile mevcuttu. Bu bölgede bazen ya$mur veya sel sular n n birikti$i arazilerde de çeltik ziraati yap l yordu85. Kmparatorluk geneline bak ld $ nda Sakarya nehri ve bunun kollar n n sulad $ alanlar daha do$rusu Beypazar , Knegöl, Osmaneli ve Bursa çevresi çeltik üretiminin yo$unla t $ yerlerdi. Ayn ekilde Bursa’da Kestel ve Kapl ca tepeleri çeltik ekim alanlar olarak büyük önem ta makta idi. Saruhan’da ise çeltik ekimi, Saruhano$ullar zaman na kadar geri gitmekte olup Osmanl lar döneminde bu bölgenin sulak yerlerinde önemli ölçüde çeltik tar m yap ld $ bilinmektedir86. Bilecik ve çevresi de çeltik üretiminin yap ld $ yerler aras nda bulunmaktad r87. Anadolu Eyaleti’nde ayr ca Mente e’nin Dalaman çay dolaylar , Teke Sanca$ ’nda Elmal yöresi önemli çeltik üretim merkezleri olarak görülmekte idi. Kanuni dönemi ba lar nda Elmal ’da 22 çeltik nehrinin bulundu$u bilinmektedir. Di$er taraftan Hamit Sanca$ da çeltik ekimi hususunda ad say l r yerlerden idi. Öyle ki, bu sancak içerisinde yer alan A$lasun’a ba$l Çeltükçü köyü önemli bir yer tutmakta idi. Çeltükçü köyünde 100 müdlük tohumu kald racak kadar geni bir alanda çeltik üretimi 81 82

83 84 85 86 87

Emecen, a.g.m., s. 265. Çeltik bitkisi ve salk m, tam sararmaya ve salk mlar sarkmaya ba lay nca ürünün olgunla t $ anla l rd . Salih Uahin, “Tosya-Osmanc k ve Karg Klçelerinde Çeltik Ziraati”, Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, 2002, c.XXII, S.3, s. 28. Kurt, a.g.e., s. 200. Ta temir, a.g.e., s. 144. Emecen, a.g.m., s. 265. Zeki Ar kan, “XV-XVI. Yüzy llarda Anadolu’da Çeltik Üretimi”, V. Milletleraras# Türkiye Sosyal ve .ktisat Tarihi Kongresi’nde Sunulan Tebli ler, Ankara, 1990, s. 479. Ahmet Güne , “Bilecik ve Çevresinde 16. Yüzy lda Sosyal ve Ekonomik Durum”, OTAM, Ankara, 1999, S. 10, s. 104.

17

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

yap l yordu88. Malatya kazas nda Tohma-F rat ba$lant s olan civarda ve Derme suyu boyunca89, Çank r Sanca$ ’nda ise sadece Karg nahiyesinde, K z l rmak ve Devrez çay boylar nda90, Kzmir kazas nda da Torbal ve Gümüldür havalilerinde91, Karadeniz Bölgesinde Giresun k rsal n n Pazarsuyu, Baltama, Ya$l dere ve Har it suyu gibi rmak vadilerindeki sulanabilir düzlüklerde92, Tarsus Sanca$ ’nda ise K z l Arg, Kki Su Aras , Ba Oluk, Haydar Bük, Tirmir ve E iklice gibi merkezlerde93, Ergani Sanca$ ’nda Devegeçidi, Hamis çevrelerinde94 çeltik ziraati yap lmaktayd . Çeltik üretim has llar kimi bölgelerde akçe üzerinden kimi bölgelerde ise kg cinsinden de$erlendirilmesi, üretimin sancak ve kazalardaki mukayesesini zorla t rmaktad r. Kmparatorluk genelinde çeltik üretimi yap lan bölgelerin üretim miktarlar n de$erlendirirsek, 1487 ‘de Sinop Kazas ’nda 2.832.525 kg95, Mara Kazas nda 1526 y l nda 229,882 akçelik96, Aya kazas nda 1521 y l nda 5994 akçelik97, 1528 y l nda Kzmir kazas nda 88595 kg98, Malatya kazas nda 1530 y l nda 37600 akçelik99, XV. yüzy l n ikinci yar s nda Trabzon sanca$ nda ise 13000 akçelik100, XV. yüzy l n ikinci yar s nda Teke sanca$ nda 3449 denklik101, XVI. Yüzy lda Honaz Kazas ’nda 2.061.820 kg102 Tarsus Sanca$ ’nda 296.016 kg103, Musul Eyaleti’nde 28.761 kg104 çeltik has lat gerçekle mi tir. Çeltik ürününden al nan ö ür miktar , bu ürünün üretiminin yap ld $ sancaktan sanca$a ya da bölgeden bölgeye de$i iklik göstermekte idi. Özellikle bu ürünün ekiminden hasad na kadar bizzat devletin denetiminde olmas ve her sancakta ayn miktarda hâs l al namamas bunda büyük rol oynam t r. 5- DarDar 105 veya erzen hem yiyecek hem de hayvan yemi olarak tüketilen bir besin bitkisidir106. Ortalama 300 cm kadar boy atan bitkinin bo$umlu, dik ve sert bir gövdesi 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 100 101

102 103 104 105

18

Ar kan, a.g.m., s. 481. Gö$ebakan, a.g.e., s. 342. Kankal, a.g.e., s. 122. Mübahat Kütüko$lu, XV ve XVI. As rda Kzmir Kazas ’n n Sosyal ve Kktisadi Yap s , Kzmir, 2000, s. 148. Mehmet Fatsa, XV ve XVI. Yüzy llarda Giresun K rsal ’n n Sosyal ve Kdari Tarihi, Giresun, 2005, ss. 38-39. Bilgili, a.g.e., s. 425. Erpolat, a.g.t., s. 61. Ünal, Osmanl Devrinde Sinop, s. 184. Kbrahim Solak, XVI. As rda Mara Kazas (1526-1563), Ankara, 2004, s. 147. Karaman, a.g.e., s. 463. Kütüko$lu, a.g.e., s. 149. 99 Gö$ebakan, a.g.e., s. 344. Bostan, a.g.e., s. 498. Behset Karaca, XV. ve XVI. Yüzy llarda Teke Sanca$ , Isparta, 2000, s. 249; denk, 4.875 gram a$ rl $ ndaki miskalin dörtte birine e it eski bir a$ rl k birimidir. Bekir S tk Baykal, Tarih Terimleri Sözlü$ü, Ankara, 2000, s. 41. Ünal, “Honaz Kazas ”, s. 108. Bilgili, a.g.e., s. 427. Gündüz, a.g.e., s. 263. Dar ve m s r, ço$u sancak ve kazalarda ayn tür bitkiler olarak bilinmekle beraber dar , iki türe ayr lmakta olup ak dar , do$rudan hayvan yemi olarak kullan lmakta, sar dar da insanlar taraf ndan tüketilmektedir.

Durmu Volkan KARABOVA

ve gövde üzerinde alma k olarak dizilen dalgal kenarl uzun yapraklar olup107 taneleri hayvan yemi olarak kullan lmakla birlikte ha lan p, tuzlan p yenilerek insanlar n g da gereksinimini kar lamakta ve unundan ekmek, çorba, çörek vs. yap lmaktad r. Bu$day ve arpaya göre üretimi biraz daha emek isteyen dar , Anadolu’nun hemen her bölgesinde yeti ebilmekte108 ancak her üründe oldu$u gibi dar n n üretim miktar da sancaktan sanca$a ve kazadan kazaya de$i kenlik göstermektedir. Hububat ihtiyac n n yeterli düzeyde kar lanamamas na sebep olan birtak m olaylar sonucunda (k tl k, fiyat art , vb.) bu$day n yerine ikame ürün olarak kalitesi dü ük olan ama birim alandan daha fazla verim al nan dar üretimi önem kazanmaktayd . Birim-tohum ba na üretim bak m ndan bu$day n en az üç kat kadar ürün veren dar n n bilhassa 16. yüzy l n ikinci yar s nda önemli miktarlarda üretildi$i bilinmektedir109. 16. yüzy l n ilk yar s nda Dar üretimi yap lan kazalar ve hâs latlar u ekildedir: Trabzon Sanca$ ’nda 12. 422. 154 kg110, Çemi gezek Sanca$ ’nda 3.847.804 kg111, Malatya Kazas ’nda 3.524.000 kg112, Kâhta Kazas ’nda 3.381.00 kg113, Gerger Kazas ’nda 2.096.328 kg114, Behisni Kazas ’nda 1.686.464 kg115, H sn- Mansur Kazas ’nda 1.268.836 kg116, Teke Sanca$ ’nda 1.156.500 kg117, Harput Sanca$ ’nda 1.132.214 kg118, Musul Eyaleti’nde 946.928 kg119, Ergani Sanca$ ’nda 334.100 kg120, Honaz Kazas ’nda 246.913 kg121, Tarsus Sanca$ ’nda 186.450 kg122, U ak Kazas ’nda 78.609 kg123, Manisa Kazas ’nda 25.200 kg124, Van Eyaleti’nde 16.421 kg125, Kefe Sanca$ ’nda 10. 776 kg126, Ak ehir Sanca$ ’nda 4.618 kg127 idi.

106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127

Karaca, Teke Sanca$ , s. 244. Anabritannica, “M s r”, c. XVI, Kstanbul, 2004, ss. 47-48. Ünal, Çemi gezek Sanca$ , s. 104. Mehmet Öz, “XV-XVI. Yüzy llar Anadolu’sunda Tar m ve Tar m Ürünleri”, Kebikeç, S. 23, Ankara, 2007, ss. 122-123. Bostan, a.g.e., s. 495. Ünal, Çemi gezek Sanca$ , s. 105. Gö$ebakan, a.g.e., s. 335. Ta temir, a.g.e., s. 177. Ta temir, a.g.e., s. 200. Ta temir, a.g.e., s. 88. Ta temir, a.g.e., s. 90. Karaca, Teke Sanca$ , s.244. Ünal, Harput Sanca$ , ss. 101-102. Gündüz, a.g.e., s. 262. Erpolat, a.g.t., s. 61. Ünal, “Honaz Kazas ”, s. 107. Bilgili, a.g.e., ss. 417-419. Özde$er, a.g.e., s. 304. Emecen, a.g.e., s. 242. K l ç, XVI. ve XVII. Yüzy llarda Van (1548-1648), s. 276. Öztürk, a.g.e., ss. 378-387. Ertürk, a.g.t., s. 305.

19

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

Grafik IV: 16. Yüzy-l-n 4lk Yar-s-nda Dar- Üretiminin Sancak/Kaza Baz-ndaki Umumi Üretim Oranlar-

-

( )

'

# ,

. 3

(1

2

" #

5 / 0

Grafikten de anla laca$ üzere 16. yüzy l n ilk yar s nda dar üretimini gerçekle tiren mezkur sancak/kazalar içerisinde Trabzon Sanca$ 12.422.154 kg’l k üretim pay ile ilk s rada yer al rken, Ak ehir Sanca$ , 4618 kg’l k üretim hacmi ile son s rada yer almaktad r. Üretim miktar aç s ndan Çemi gezek Sanca$ ile Malatya ve Kâhta Kazalar ; H sn- Mansur Kazas ile Teke ve Harput Sancaklar birbirlerine yak n olan merkezler olarak kar m za ç kmaktad r. Yukar da belirtilen sancak ve kazalar n d nda ayr ca Atak Sanca$ ’nda128, Ordu Kazas ’nda129 ve Musul Eyaleti’nde130 de dar üretiminin yap ld $ bilinmektedir. Do$u’da ve Bat ’da birçok seferlerin tertip edildi$i XVI. yüzy lda devlet, ordunun ve atlar n g da ihtiyaçlar n temin etmek amac yla iddetle ihtiyaç duydu$u bu$day ve arpan n üretiminin artmas için özel bir iktisadi politika uygulam oldu$undan dar ekimi yap lan bir çok arazinin, arpa ve bu$day üretimine ayr ld $ tahmin edilmektedir131. Bu cümleden olmak üzere genel dar üretim miktar , bu$day ve arpa üretim miktarlar na nazaran daha az oranda gerçekle mi tir. 6- Burçak Ekimi genellikle ilkbaharda yap lan burçak132 dört kö e gövdeli, 20-60 cm yükseklikte ve çal görünümünde olup 2-4 kadar tohum ihtiva eden bo$umlu meyveleri bulunmaktad r133. Burçak, taneleri hayvan yemi olarak kullan lan bir yem bitkisidir. Ayr ca saman gibi kaba yem kaynaklar n n de$erini artt rmak için de kullan l r. Taneleri mercime$e benzemektedir134. Burçak üretimi yap lan belli ba l merkezler ve üretim

128 129 130 131 132 133 134

20

Bizbirlik, a.g.m., s. 125. Yediy ld z, a.g.e., s. 132. Gündüz, a.g.e., s. 263. Ünal, Osmanl Devrinde Sinop, s. 172. Turan Sa$lamtimur-Veyis Tans -Harun Baytekin, Yem Bitkileri Yeti tirme, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yay nlar , Adana, 1995, s. 98. Anabritannica, “Burçak”, c. V, Kstanbul, 2004, s. 151. Ertürk, a.g.t., s. 304.

Durmu Volkan KARABOVA

miktarlar u ekilde idi; Manisa Kazas ’nda 544.500 kg135, Çank r Sanca$ ’nda 462.384 kg136, Teke Sanca$ ’nda 385.500 kg137, Malatya Kazas ’nda 213.971 kg138, U ak Kazas ’nda 57.982 kg139, Aya Kazas ’nda 20.011 kg140, Manavgat Kazas ’nda 10.280 kg141, Tarsus Sanca$ ’nda 8.875 kg142 idi. Grafik V: XVI. Yüzy-l-n 4lk Yar-s-nda Osmanl- Sancak/Kazalar-nda Burçak Üretiminin Umumi Da(-l-m-

7 6 . 8 / 0

Burçak üretim miktar yönünden zengin yöreler aras nda Manisa Kazas ilk s rada yer al rken Çank r Sanca$ ise bu$day ve arpa üretiminde oldu$u gibi burçak istihsalinde de ikinci s rada yer almakta, Teke Sanca$ da gerçekle tirdi$i üretim miktar ile Çank r Sanca$ ’ndan hemen sonra gelmektedir. Nitekim umumiyetle hayvan yemleri aras nda ara besin olarak kullan m görülen burça$ n toplam üretim miktarlar dikkate al nd $ nda bu ürünün ekimine fazla önem verilmedi$i söylenebilir. II- Bakliyat Ürünleri 1- Nohut Önemli yiyecek maddelerinden olan nohut pi irilmek suretiyle hem yemek hem de kavrulmak suretiyle çerez olarak tüketilen ürünlerdendir143. 60 cm’ye kadar büyüyen, çal ms görünümlü bir bitki olan nohut144 yar kurak ve kurak bölgelere adapte olmu , derin köklü bir bitki oldu$undan kura$a kar oldukça dayan kl d r, dolay s yla iklim seçicili$i yoktur. Nohuttan umumiyetle 1/10 ile 1/8 oran nda ö ür al nmakta olup145 Osmanl topraklar nda nohut tar m n n yap ld $ bilinen sancak/kazalar ile bunlar n 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145

Emecen, a.g.e., s. 242. Kankal, a.g.e., s. 119. Karaca, Teke Sanca$ , s. 245. Gö$ebakan, a.g.e., s. 335. Özde$er, a.g.e., s. 307. Karaman, a.g.e., s. 453. Karaca, Manavgat Kazas , s. 135. Bilgili, a.g.e., ss. 417-419. Karaca, Teke Sanca$ , s. 244. Anabritannica, “Nohut”, c. XVI, Kstanbul, 2004, s. 590. Karaman, a.g.e., s. 454.

21

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

üretim miktarlar öyledir: Behisni Kazas ’nda 491.712 kg146, Gerger Kazas ’nda 352.560 kg147, Teke Sanca$ ’nda 167.564 kg148, Manisa Kazas ’nda 147.750 kg149, Malatya Kazas ’nda 117.247 kg150, Çank r Sanca$ ’nda 81.893 kg151, U ak Kazas ’nda 60.548 kg152, Musul Eyaleti’nde 33.416 kg153, Laz k yye Kazas ’nda 7.000 kg154 Aya Kazas ’nda 6.157 kg155, Trabzon Sanca$ ’nda 5.900 kg156 istihsal gerçekle mi tir. Grafik VI: XVI. Yüzy-l-n 4lk Yar-s-nda Osmanl- Anadolusu’nda Nohut Üretimi Yap-lan Sancak ve Kazalardaki Üretimin Umumi Da(-l-m7

6 9#

/ 0

Nohut, Osmanl topraklar nda yeti meye çok elveri li olmakla beraber Osmanl köylüsü kendisi için daha çok önem arz eden bu$day ekimine öncelik verdi$i için nohudun umumi üretim miktar oldukça dü ük düzeyde seyretmi tir. Grafikte görüldü$ü üzere nohut üretiminin en kesif oldu$u yerlerden ilk s ray 491.712 kg’l k üretim ile Behisni Kazas al rken, 352.560 kg’l k üretim ile Gerger Kazas ikinci s ray , 167.564 kg’l k üretim ile Teke Sanca$ da üçüncü s rada yer almaktad r. Dolay s yla klasik Osmanl topraklar nda nohudun üretimine tetkik edebildi$imiz sancaklar d nda genel olarak fazla rastlanamamas , bu ürünün üretiminin önemli oranda yayg n olmad $ n göstermektedir. 2- Fasulye Yüksekli$i 1200 metreyi a mayan ve yaz mevsiminde sulamaya elveri li olan arazilerde yeti tirilmektedir157. Taze olarak pi irilerek tüketildi$i gibi tanelerini 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157

22

Ta temir, a.g.e., s. 88. Ta temir, a.g.e., s. 200. Karaca, Teke Sanca$ , s. 245. Emecen, a.g.e., s. 242. Gö$ebakan, a.g.e., s. 335. Kankal, a.g.e., s. 119. Özde$er, a.g.e., s. 306. Gündüz, a.g.e., ss. 417.419. Gökçe, a.g.e., s. 356. Karaman, a.g.e., s. 453. Bostan, a.g.e., s. 495. Kbrahim Atalay, Türkiye Co$rafyas , Kzmir, 1994, s. 351.

Durmu Volkan KARABOVA

kurutarak k mevsiminde de tüketilen fasulyenin üretimi Osmanl Anadolu’sunda pek yayg n olmad $ görülmektedir. XVI. yüzy l n ilk yar s nda Laz k yye Kazas ’nda 24800 kg158, 1455 y l nda Teke Sanca$ ’nda 15.420 kg159, fasulye üretimi gerçekle tirilmi olup Kefe Sanca$ ’na ba$l Bal kla$o ve Knkirman kazalar nda da fasulye istihsalinin yo$un oldu$u bilinmektedir. Nitekim Kefe Sanca$ ’nda 4567 kg160 fasulye üretimi yap lm t r. Üretim miktar kesin olarak tespit edilememi ise de Bayburt Sanca$ ’nda161 ve Osmanl Afrikas ’ndaki Cezayir’de de ye il fasulye üretiminin yap ld $ Kngiliz seyyahlar taraf ndan gözlemlenmi tir162. 3- Mercimek Baklagiller familyas ndan ve bir y ll k küçük bir bitki olan mercime$in s k dall , uzunlu$u 15-45 cm aras nda de$i en bitkinin alma k dizili li yapraklar vard r. Yapraklar 15 mm uzunlu$unda, ucu dikenli alt yaprakç ktan olu maktad r. Haziran ve Temmuz aylar aras nda açan aç k mavi renkli çiçekleri yapraklar n koltu$unda ikili ya da dörtlü kümeler olu turmaktad r. Halk taraf ndan çorba ve yemek yap m nda kullan l r163. Mercimek üretimi Osmanl topraklar nda fazla yayg n olmamakla beraber istihsalin yap ld $ sancak ve kazalar u ekilde s ralanabilir: Teke Sanca$ ’nda 290.410 kg164, Behisni Kazas ’nda 205.400 kg165, Gerger Kazas ’nda 135.824 kg166, Harput Sanca$ ’nda 129.143 kg167, Trabzon Sanca$ ’nda 27.965 kg168, U ak Kazas ’nda 18.344 kg169, Çank r Sanca$ ’nda 18.267 kg170, Laz k yye Kazas ’nda 10.200 kg171, Manisa Kazas ’nda 8250 kg172, Musul Eyaleti’nde 3207 kg173 idi.

158

Gökçe, a.g.e., s. 356. Karaca, Teke Sanca$ , s. 245. 160 Öztürk, a.g.e., s. 383-387. 161 Ksmet Miro$lu, XVI. Yüzy lda Bayburt Sanca$ , Kstanbul, 1973, s. 178. 162 Gerald Maclean, Do$u’ya Yolculu$un Yükseli i-Osmanl Kmparatorlu$u’nun Kngiliz Konuklar (15801720), (çev. Dilek Uendil), Kstanbul, 2006, s. 40. 163 Anabritannica, “Mercimek”, c. XV, Kstanbul, 2004, s. 589. 164 Karaca, Teke Sanca$ , s. 245. 165 Ta temir, a.g.e., ss. 140-141. 166 Ta temir, a.g.e., s. 200. 167 Ünal, Harput Sanca$ , s. 102. 168 Bostan, a.g.e., s. 495. 169 Özde$er, a.g.e. s. 306. 170 Kankal, a.g.e. s. 119. 171 Gökçe, a.g.e., s. 356. 172 Emecen, a.g.e., s. 242. 173 Gündüz, a.g.e., s. 263. 159

23

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

Grafik VII: XVI. Yüzy-l-n 4lk Yar-s-nda Mercimek Üretiminin Baz- Osmanl- Sancak ve Kazalar-ndaki Umumi Da(-l-m6 7

7

7

*

/ 0

XVI. yüzy l n ilk yar s nda Osmanl topraklar nda mercimek üretimi bak m ndan Teke Sanca$ ile Behisni Kazas , önemli yere sahiptir. Mercimek üretiminin az miktarda oldu$u sancak/kazalardaki üretimin dü ük olmas n n nedenleri olarak, köylünün mercimek yerine farkl bir bakliyat ürününü yeti tirmeyi ye$lemesi, buralardaki tar mla me gul nüfusun, üretimin yüksek oldu$u di$er sancak ve kazalar n nüfus oran na göre dü ük olmas tahmin edilebilir. Her ne kadar mercimek üretimi gerçekle tiren sancak ve kazalar n say s az bile olsa yine de bu durum bakliyat yeti tiricili$indeki çe itlilik aç s ndan büyük önem ta maktad r. Sonuç Kuru tar m metodunun tatbik edildi$i Osmanl Devleti’nde yeti tirilen tar m ürünleri içerisinde hem köylü hem de devlet taraf ndan ekimine önem verilen hububat çok önemli bir yere sahipti. Özellikle bu$day üretiminin hemen hemen tüm kaza ve sancaklarda gerçekle mesinde, bu ürünün yeti me artlar dolay s yla fazla iklim seçici özelli$inin olmamas n n yan s ra stratejik ve askeri aç dan da büyük bir önem arz etmesi etken rol oynam t r. Öyle ki, ordunun uzun seferlere ç kmadan önce mevcut askerin ia esini temin etmek gayesiyle çe itli güzergâhlarda bu$day depolar n n yap lmas ve bunlar n içlerinin doldurulmas ordunun sefer lojisti$i aç s ndan büyük önem ta maktayd . Bu$day n günlük hayatta çok de$erli bir besin maddesi olmas ve bu ürünün eksikli$inin olmas durumunda sosyal ve ekonomik hayatta birtak m olumsuz geli melerin ba göstermesi devletin, öncelikli olarak bu$day üretimini te vik etmesine neden olmu tur. Yine hububat ürünlerinden olan ve genellikle hayvanlar n beslenmesinde kullan lan arpa da, bu$day kadar tüketim alan nda tercih edilen bir ürün olmamakla birlikte bu$day k tl $ n n ya and $ dönemlerde arpadan ekmek yap larak insanlar taraf ndan tüketildi$i bilinen bir gerçektir. Bu$day üretimi aç s ndan XVI. yüzy l n ilk yar s nda Ak ehir Sanca$ ve Çank r Sanca$ önemli bir paya sahip olmakla beraber arpa üretiminde de Ad yaman Sanca$ ’n n ön plana ç kt $ görülmektedir. T mar sistemi çerçevesinde gerçekle tirilen tar msal faaliyetlerde sadece 24

Durmu Volkan KARABOVA

bu$day ve arpa türünden ürünler yeti tirilmemekte ayr ca hububat ürünlerine nazaran daha az miktarda üretimi yap lan nohut, mercimek, fasulye gibi, baklagil türünden zirai mahsuller de üretilmekteydi. Önemli bir bakliyat ürünü olan nohut üretimi, Ad yaman ve Teke Sancaklar ’nda yo$un bir ekilde yap lmaktayd . Yine bakliyat ürünlerinden olan mercimek ise Teke Sanca$ ’nda, Behisni ve Gerger Kazalar ’nda önemli miktarda üretilmekteydi. Nitekim Osmanl Devleti, hububat ve bakliyat ürünlerinden ciddi anlamda elde etti$i vergi gelirlerini (ö ür), büyük oranda askeri alana kanalize ederek dönemin her alanda en güçlü devleti olarak ad ndan söz ettirmi tir. Kaynakça Ar kan, Zeki. “XV-XVI. Yüzy llarda Anadolu’da Çeltik Üretimi”, V. Milletleraras# Türkiye Sosyal ve .ktisat Tarihi Kongresi’nde Sunulan Tebli ler, Ankara, 1990. Ar kan, Zeki. “Osmanl Kmparatorlu$u’nda Khrac Yasak Mallar (Memnu Meta)”, Prof. Dr. Bekir Kütüko lu’na Arma an, Kstanbul, 1991. Atalay, Kbrahim. Türkiye Co$rafyas , Kzmir, 1994. Bak r, Abdülhalik. Ortaça$ Kslam Dünyas nda Itriyat, G da, Klaç Üretimi ve Ta$ i i, Ankara, 2000. Barkan, Ömer Lütfi. XV. ve XVI. As rlarda Osmanl Kmparatorlu$u’nda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esaslar : Kanunlar, I, Kstanbul, 1943. Batmaz, Eftal U. “XV-XVI. Yüzy l Sancak Kanunnamelerine Göre Osmanl Devleti’nde Tah l Üretimi”, TAD, c.XXIII, sa. 36, Ankara, 2004. Baykal, Bekir S tk . Tarih Terimleri Sözlü$ü, Ankara, 2000. Bilgili, Ali Sinan. Osmanl Döneminde Tarsus Sanca$ ve Tarsus Türkmenleri, Ankara, 2001. Bizbirlik, Alpay. “16. Yüzy l n Ortalar nda Atak Sanca$ ve Sancak Beyleri Üzerine Notlar”, Tarih .ncelemeleri Dergisi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Kzmir, 1999. Bostan, M. Hanefi. XV-XVI. As rlarda Trabzon Sanca$ nda Sosyal ve Kktisadi Hayat, Ankara, 2002. David, Geza. 16. Yüzy lda Simontornya Sanca$ , (çev. Hilmi Ortaç), Kstanbul, 1999. Emecen, Feridun. XVI. As rda Manisa Kazas , Ankara, 1989. Emecen, Feridun. “Çeltik”, TDVKA, c. VIII, Kstanbul, 1993. Erpolat, Mehmet Salih. 16. Yüzy lda Ergani Sanca$ , (Yay nlanmam Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 1993. Ertürk, Volkan. XVI. Yüzy lda Ak ehir Sanca$ , (Yay nlanmam Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2007. Fatsa, Mehmet. XV ve XVI. Yüzy llarda Giresun K rsal ’n n Sosyal ve Kdari Tarihi, Giresun, 2005. Gö$ebakan, Göknur. XVI. Yüzy lda Malatya Kazas , Malatya, 2002. Gökçe, Turan. XVI. ve XVII. Yüzy llarda Lâz k yye (Denizli) Kazas , Ankara, 2000. Güçer, Lütfi. XVI-XVII. As rlarda Osmanl Kmparatorlu$u’nda Hububat Meselesi ve Hububattan Al nan Vergiler, Kstanbul, 1964. Gündüz, Ahmet. Osmanl Kdaresinde Musul, Elaz $, 2003.

25

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 9 – 26

Güne , Ahmet. “Bilecik ve Çevresinde 16. Yüzy lda Sosyal ve Ekonomik Durum”, OTAM, Ankara, 1999, S. 10. Kankal, Ahmet. XVI. Yüzy lda Çank r , Çank r , 2009. Karaman, Deniz. XVI. Yüzy lda Aya Kazas , Ankara, 2003. Karaca, Behset. XV. ve XVI. Yüzy llarda Manavgat Kazas , Isparta 2009. Karaca, Behset. “1518 (H. 924) Tarihli Tahrir Defterine Göre Ki$ Sanca$ ”, Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Arma an, Samsun, 1993, ss. 137-169. K l ç, Orhan. XVI. Yüzy lda Adilcevaz ve Ahlat (1534-1605), Ankara, 1999. K l ç, Orhan. XVI. ve XVII. Yüzy llarda Van (1548-1648), Van, 1997. Kurt, Y lmaz. 1572 Tarihli Mufassal Tahrir Defterine Göre Adana’n n SosyalEkonomik Tarihi Üzerine Bir Ara t rma, Ankara, 1990. Kütüko$lu, Mübahat. XV ve XVI. As rda Kzmir Kazas ’n n Sosyal ve Kktisadi Yap s , Kzmir, 2000. Öz, Mehmet. “Osmanl Klasik Döneminde Tar m” Osmanl#, c. III, Ankara, 1999. Öz, Mehmet. “XV-XVI. Yüzy llar Anadolu’sunda Tar m ve Tar m Ürünleri”, Kebikeç, S.23, Ankara, 2007. Özde$er, Mehtap. XV-XVI. Yüzy l Ar iv Kaynaklar na Göre U ak Kazas ’n n Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Kstanbul, 2001. Öztürk, Yücel. Osmanl Hâkimiyetinde Kefe (1475-1600), Ankara, 2000. Pamuk, Uevket. Osmanl -Türkiye Kktisadi Tarihi (1500-1914), Kstanbul, 2007. Sa$lamtimur, Turan -Veyis Tans -Harun Baytekin. Yem Bitkileri Yeti tirme, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Adana, 1995. Sar , Serkan. XV-XVI.Yüzy llarda Mente e, Hamid ve Teke Sanca$ Yörükleri,(Yay nlanmam Doktora Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2008. Solak, Kbrahim. XVI. As rda Mara Kazas (1526-1563), Ankara, 2004. Solak, Kbrahim. XVI. Yüzy lda Zamantu Kazas ’n n Sosyal ve Kktisadi Yap s , Konya, 2007. Sürek, Halil. Çeltik Tar m , Kstanbul, 2002. Uahin, Salih. “Tosya-Osmanc k ve Karg Klçelerinde Çeltik Ziraati”, GÜEFD, c. XXII Ankara, 2002. Ta temir, Mehmet. XVI. Yüzy lda Ad yaman (Behisni, H sn- Mansur, Gerger, Kâhta) Sosyal ve Kktisadi Tarihi, Ankara, 1997. Ünal, Mehmet Ali. Osmanl Müesseseleri Tarihi, Isparta, 2005. Ünal, Mehmet Ali. XVI. Yüzy lda Çemi gezek Sanca$ , Ankara, 1999. Ünal, Mehmet Ali. XVI. Yüzy lda Harput Sanca$ , Ankara, 1989. Ünal, Mehmet Ali. Osmanl Devrinde Sinop, Isparta, 2008. Ünal, Mehmet Ali, “XVI. Yüzy lda Honaz Kazas ”, Uluslar aras# Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri, Denizli, 2007. Yediy ld z, Bahaeddin. Ordu Kazas Sosyal Tarihi (1455-1613), Ankara, 1985. Anabritannica, “Burçak”, c. V, Kstanbul, 2004. Anabritannica, “Nohut”, c. XVI, Kstanbul, 2004. Anabritannica, “M s r”, c. XVI, Kstanbul, 2004. AnaBritannica, “Yulaf”, c. XXII, Kstanbul, 2004.

26

19. YÜZYIL ÖNCES OSMANLI M NYATÜRLER NDE BATI ETK S Hüseyin ELMAS Özet / Abstract Toplumlar n tarihi geli imi incelendi inde, hiçbirinin di erlerinin etkisinde kalmadan, salt kendi de erleri içerisinde varl k bulduklar görülmez. Bütün toplumlar, birbirlerini etkilemi ler, birbirlerinden kültür al veri inde bulunmu lard r. Toplumlar n sanat hayat na da yans yan bu etkile imlerle gelenekler, ço u zaman kaybolup yerini, yeni uygulama biçimlerine b rakm t r. Her toplumun tarihinde kar m za ç kabilen bu tür de i imlerinse, Türk toplumunda di er toplumlara nazaran daha fazla oldu unu söylemek mümkündür. Bu de i imde, Osmanl ’n n geni bir co rafyada farkl etnik köken ve dine mensup insanlarla birlikte ya amas ve Anadolu gibi jeopolitik yönden önemli bir bölgede merkezini olu turmas oldukça etkili olmu tur. Geleneksel Türk resmi olarak kabul edilen “minyatür”, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdi i ve Anadolu’ya yerle me s ras nda kar la t kültürlerden de beslenerek kendi biçemini olu turmu iki boyutlu bir yüzey sanat d r. Önce Rumeli, ard ndan da Avrupa’ya do ru s n rlar n geni lemesiyle ya anan ili kiler, minyatürün kendine özgü kurallar n n y k lmas na neden olmu , zamanla da yerini Bat l anlay ta resme b rakm t r. Osmanl ’n n Bat kültürü ile kar kar ya geli i ve iki farkl kültür ortam n n sanat alan nda birbirleriyle etkile imi, Fatih Sultan Mehmet (d.1432-ö.1481) dönemi’nde ba lar. 1479 y l nda Venedik’le bar antla mas yap ld ktan sonra, :stanbul’a gelen Ressam Gentille Bellini, Fatih’in ya l boya bir portresini yapm t r. Ayr ca dönemin nakka lar ndan Sinan Bey, :talya’ya giderek Bellini’nin hocas Mastori Pavli’den resim dersleri ald bilinmektedir. Ancak, bu tür ili kilerin nakka lar üzerinde etkisi hissedilse de, minyatür sanat uzunca bir süre daha el yazma kitaplar içerisine kendine özgü kurallar n koruyarak uygulanmaya devam etmi tir. Kanuni Sultan Süleyman (d.1495-ö.1566) Dönemi’nde, do uda ve bat da s n rlar n geni lemesi paralelinde ya anan ili kiler, fethedilen ülke sanatç lar n n Osmanl nakka lar ile birlikte çal malar na vesile olmu tur. Bu ortak çal ma sonucu, 1530-31 tarihli Nevai'nin Hamse'sinin minyatürlerinde Avrupa, Pers ve Osmanl geleneklerinin kayna t görülür. Ayn dönemlerde, Matrakç Nasuh’un,“Tarih-i Sultan Beyaz t”, “Beyân- Menazil-i Sefer-i Irakeyn” ve “Süleyman name” minyatürlerinde, Bat ’n n topografik haritalar ndan esinlendi i dikkati çeker. Bat l sanatç lar n saray ve çevresinden büyük destek gördükleri dönem, Osmanl ’n n Avrupa ile ili kilerini artt rd 18. yüzy l olmu tur. 1699 Karlofça ve 1718 Pasarofça antla malar ndan sonra Osmanl ’n n Bat kar s ndaki toprak kayb , Türk toplumunu derinden etkileyecek kültürel ve sosyal bir de i imi de beraberinde getirmi tir. Yenilginin kabul edilmesiyle birlikte, askerlikten siyasete, ekonomiden sosyal hayata her ey yeniden biçimlenmeye ba lam , Bat ile entegre olunmaya çal lm t r. Bunun do al neticesi olarak, Orta Asya'da ba lay p Selçuklu ve Osmanl ile birlikte geli ip özgünle en minyatür sanat da de i ime u rayarak yerini Bat anlay na yönelik resim sanat na b rakm t r. Anahtar Kelimeler: Minyatür, Kültürel De i im, Bat l la ma, Ça da la ma WESTERN INFLUENCES ON THE OTTOMAN MINIATURES BEFORE THE 19th CENTURY When historical development of societies is examined, it is not seen that none of them keeps its existence only with its own values without being detected through the effect of others. All societies have influenced each other and interchanged culture. Traditions are mostly lost and replaced by new application forms with these interactions which are reflected on art life of societies. It is possible to say that this kind of changes which can be appeared in the history of each society are observed more in Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü.

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

Turkish society compared to other societies. Since the Ottomans lived with people from different ethnic origins and different religious beliefs in a wide geography and constituted its centre in the Anatolia which is a significant region in terms of its geopolitical location this has been considerably effective in this change. “Miniature” which is accepted as traditional Turkish painting is a two dimensional surface art that Turks brought from Central Asia to Anatolia and also it built its own style by feeding from other cultures that Turks met during their settlement. The relationships which occur with the expansion of boundaries firstly to Rumelia after Europe, then lead to the collapse of specific rules of miniature and it is replaced with the Western style painting. Ottoman’s meeting with Western culture and interaction of two different cultural environments with each other in the field of art starts with Fatih Sultan Mehmet (b.1432- d.1481). The painter Gentille Bellini, who comes after the peace agreement is signed with Venice in 1479, is portrayed Fatih with oil painting. Furthermore, it is known that by going to Italy Sinan Bey who is one of the nakkashes from that period take painting lessons from Mastori Pavli who is the master of Bellini. However, even this kind of relationships has effects on nakkashes, for quite a long time the miniature craft continues to be applied in manuscripts by preserving its own rules. During the period of Suleiman the Magnificent (b.1495-d.1566), relationships which occur parallel to the expansion of eastern and western boundaries conduce to collaborative work of the Ottoman nakkashes with the artists of conquered countries. As a result of this collaborative work, in the miniatures of Hamse by Nevai dated with 1530-31 a coherence of European, Persian and Ottoman traditions is seen. It attracts attention that in the same periods in his miniatures such that “Historical Sultan Beyaz t”, “Beyân- Menazil-i Sefer-i Irakeyn” ve “Süleyman name” Matrakc Nasuh is inspired from topographic maps of the West. The period that the Western artists are highly supported by the palace and its environment is the 18th century period that the Ottomans have extended their relationships with the West. The loss of Ottoman’s land to the West with 1699 Karlofca and 1718 Pasarofca agreements implies a cultural and social change which leads to a deep effect on Turkish society. With the acceptance of defeat everything from military to politics, from economics to social life starts to be reshaping and it is tried to be integrated with the West. As a natural result of this, the miniature craft which has started in the Central Asia and specified by developing with Selcuk and Ottoman has suffered a change and gives its place to the Western style painting. Key Words: Miniature, Cultural Change, Westernization, Modernization

Giri :nsanlar n bir arada ya amalar n n kaç n lmaz sonuçlar ndan birisi de etkile imdir. Fertler ve toplumlar bir birlerinden etkilenmekte de i en ve geli en her türlü yenili e uyum sa lamaya çal maktad rlar. Bu günümüzde oldu u kadar geçmi te de ayn olmu tur. Zaman denilen ve sürekli ilerleyen çark n içerisinde her ey bulundu u ça n gerekleri do rultusunda gerekli de i ikliklere u rayarak günümüze ula m t r. :nsan ya am n n vazgeçilmezi, kültür tarihimizin ayr lmaz bir parças olan sanatta ya an lan tüm bu de i imlerden nasibini alm , içinde bulundu u devrin özelliklerine ba l kalarak evrimler geçirmi ve günümüze kadar süregelmi tir. Toplumlar n sanat hayat na da yans yan bu etkile im sürecinde, geleneksel olarak kabul edilen birçok sanat dal , ço u zaman kaybolup yerini modern olarak adland r lan yeni anlay lara b rakm t r. Her toplumun tarihinde kar m za ç kabilen bu tür de i imlerinse, Türk toplumunda di er toplumlara nazaran daha fazla oldu u söylenebilir. Özellikle, hareketli bir toplum olmas na ba l olarak sürekli yer de i tirmesi, :slamiyet'i sonradan kabul etmesi ve Anadolu’ya yerle tikten sonra, önce

28

Hüseyin ELMAS

Selçuklu ard ndan da Osmanl gibi iki büyük imparatorluk kurarak, Asya, Afrika ve Avrupa’ya yay l , farkl toplumlarla kar l kl kültür al veri ine zemin haz rlam t r. Osmanl ’n n Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç k taya yay larak bir imparatorluk kurmas , bu imparatorlu un 600 y l gibi uzunca bir zaman diliminde varl n sürdürmesi, do al olarak farkl din, dil ve rktan toplumlarla temas içerisinde olmas na neden olmu tur. Ayr ca Anadolu gibi jeopolitik yönden önemli bir bölgede merkezini olu turmas ve bu merkezin Asya ve Avrupa’n n kesi me noktas nda yer almas kültürel de i imi oldukça etkilemi tir. Ba lang çta Fatih Sultan Mehmet’le ba layan yak nla ma, süreç içerisinde kesintilere u rasa da zamanla artm , 1699 Karlofça ve 1718 Pasarofça antla malar ndan sonra Osmanl ’n n Bat kar s ndaki yenilgisi, beraberinde Türk toplumunu derinden etkileyecek kültürel ve sosyal bir de i imi de beraberinde getirmi tir. Yenilginin kabul edilmesiyle birlikte askerlikten siyasete, ekonomi den sosyal hayata her ey yeniden biçimlenmeye ba lam Bat ile entegre olunmaya çal lm t r. Bunun do al neticesi olarak, Orta Asya'da ba lay p Selçuklu ve Osmanl ile birlikte geli ip özgünle en geleneksel minyatür sanat da de i ime u ram ve zamanla yerini Bat anlay na yönelik resim sanat na b rakm t r. 19. Yüzy$l Öncesi Osmanl$ Minyatürlerinde Bat$ Etkisi Minyatür, bir kitab , madalyonu ya da küçük boyutlu herhangi bir objeyi bezemek amac yla yap lan küçük resimlere verilen bir isimdir. :talyanca “minyature” kelimesinden al nm olup Türkçe, Arapça ve Farsça’da kar l yoktur. Türklerde eskiden beri minyatüre nak , “nak ” yapana da “nakka ” ad verilmi tir. Daha çok nak , boya ile resim yapmak anlam nda kullan lm bir tâbirdir. (Binark, 1992) Türklerde minyatür sanat n n geçmi i Uygur Türklerine dayan r. :lk örneklerine Turfan Bölgesi’nde (Hoço, Bezeklik, Sorcug) rastlanm t r. VIII. ve IX. yüzy la ait bu minyatürlerde, Uygur prens ve prensesleri ile Mani ve Uygur rahipleri konu al nm t r. Çe itli din ve kültürlerin etkisinde yap lan bu minyatürler oldukça zengin bir üsluba sahiptir. :slâmiyet’ten önce Orta Asya’da Uygurlar n geli tirip üst seviyeye ç kard klar minyatür sanat , :slâmiyet’in kabulünden sonra :slam felsefesinin temel prensipleri do rultusunda, yaz (hat) sanat n n belli ba l ürünü olan el yazmas kitaplarla birlikte geli imini sürdürmü tür. Metni ayd nlatmaya yönelik olmas ve her iki sanat n kulland klar plastik dilin benzerlik ta mas , birlikte olmalar na temel te kil etmi , VIII. yüzy ldan XVIII. yüzy la de in farkl kültürlerin de katk s yla kendi esteti ini yaratm t r. Anadolu Selçuklular devrinde, nakka lara sahip ç kan Selçuklu Sultanlar , kurmu olduklar nakka hanelerde haz rlatt klar minyatürlü yazma eserlerde, Selçuklu üslubunu yaratm lard r. Bu süreçte, Selçuklu eserleri d nda, farkl milletlerin, astronomi, t p, botanik, zooloji ve mekanik gibi konular anlatan kitaplar n Arapçaya çevirisi yap lm ve minyatürlenmi tir. Osmanl minyatürleri üzerine yap lan ara t rmalar, günümüze ula abilen en erken tarihli minyatürlerin XV. yüzy lda Edirne’de haz rland n ortaya koymaktad r. Daha çok edebi konulu el yazmalar içerisinde yer alan dönemin minyatürleri üslup

29

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

olarak kayna n Selçukludan almakla birlikte, ça da Timurlu ve Türkmen resim geleneklerini de yans t r. 1455-56 y llar aras nda Edirne’de haz rlanan Bedi’eddin Minuçhihr el Taciri el Tebrizi’ye ait Dilzüzname, dönemin üslup özelliklerini yans tan nadir örnekler aras ndad r. Küçük boyutlu olan bu eserdeki be minyatür, Edirne Saray Nakka hanesi’nde yap lm t r. Minyatürler Timurlu Siraz minyatür üslubunun etkilerini yans tmakla birlikte, figürleri çevreleyen sert kontur çizgileri, iri bitki motifleri ve Türklere özgü kad n ba l klar nedeniyle Osmanl ya özgü özellikler de içerir (Mahir, 2004). Fatih Sultan Mehmet’in (d.1432-ö.1481) 1453 y l nda :stanbul’u almas ve ard ndan saray n buraya ta mas , Türk minyatür sanat için bir dönüm noktas olmu tur. Fatih yeni saray nda bir nakka hane kurmu , ba na da Özbek as ll Baba Nakka ’ getirmi tir. Yeni kurulan nak hanede saray kütüphanesi için pek çok minyatürlü el yazma kitab n haz rland bilinmektedir (Binark, 1978). Ayr ca, Osmanl saray te kilat içinde Fatih'ten itibaren ehl-i h ref ad alt nda sanatç toplulu u olu turulmu tur. Saray n her türlü sanat ve zenaat i lerini gören ve saraydan maa alan bu topluluk imparatorlu un politik gücünün üst düzeye ula t ve devletin hazinesinin zengin oldu u dönemde kalabal k bir kadroya sahiptir. Y llar boyunca bu toplulu un haz rlad eserlere yap lan harcamalar ve sanatç lara ödenen ücretler göz önüne al nacak olursa saray yönetiminin, himâyesini sultan yahut vezirin yapt sanat eserlerinin üretiminde bu denli masraf üstlenmesi sanat eseri üretimini yo un devlet i lerinin bir parças olarak görmelerinden kaynaklanmaktad r (Karata , 2009). Osmanl :mparatorlu u’nun Bat dünyas ile kar kar ya geli i ve iki farkl kültür ortam n n sanat alan nda birbirleriyle ilk etkile imi de Fatih Dönemine rastlar. Bu süreçte, do ulu ve bat l pek çok bilim ve sanat adam :stanbul’a gelmi , minyatür sanat geli imine yepyeni etkiler katm t r. :stanbul’a gelerek sarayda çal an Veronal Matteo di Pasti, Costanza da Ferrara ve “Fatih Portresi”ni yapan Gentile Bellini bu isimlerden sadece bir kaç d r. Banu Mahir (2004), bu de i imin temelinde Fatih’in bat l krallar gibi kendi portresini yapt rma arzusunun yatt n söyler. 1479 y l nda Venediklilerle bar antla mas yap ld ktan sonra Fatih’in Venedikli bir yöneticiden bronz dökümcüyle heykelt ra istemesi üzerine, 1480’li y llarda Venedikli Ressam Gentile Bellini bir heykelt ra la birlikte :stanbul’a gelmi tir (Mahir, 2004). Bellini’nin :stanbul’a geldikten sonra yapm oldu u Fatih’in ya l boya portresinin dönemin nakka lar üzerinde oldukça etkili oldu unu söylemek mümkündür. Zira Sinan Bey’e atfedilen ve bu etkiyi büyük ölçüde yans tan, minyatür gelene inde yap lm , Fatih’in gül koklayan portresinde, Fatih’in yüzey üzerinde kurgulanmas Timurlu gelene ini yans t rken, yüz k sm n n i leni i Bellini izleri ta r. Minyatürde, Fatih üç çeyrek profilden yerde ba da kurmu oturur vaziyette ele al nm t r. Sol elinde mendil sa elinde koklamakta oldu u bir gül vard r. Onun kuvvetli ahsiyeti, çok ince yüz hatlar ve ikna gücü ortaya ç kart lmaya çal lm t r. Üzerinde bulunan elbisedeki k vr mlar erken Rönesans resmi özelliklerini bizlere hat rlatmaktad r. Portreyi yapan Sinan Bey’in Fatih taraf ndan :talya’ya gönderilerek Bellini’nin hocas Mastori Pavli’den Bat anlay nda resim e itimi ald rtt gene bilinenler aras ndad r. Ancak, saraya gelen Bellini ve di er bat l ressamlar n özendirmeye çal t Bat anlam nda ya l boya portre anlay Sinan Bey örne inde oldu u gibi minyatür gelene i d na 30

Hüseyin ELMAS

ç kmam t r (Elmas, 1999). Buna en büyük etken, 15. yüzy ldan sonra, uleman n devlet siyaseti üzerindeki artan etkisi ve I. Selim (d.1470-ö.1520)’in do udaki teokratik yönetiminin ba lamas na yol açan fetihleridir (Arsal,1999). Türk minyatür sanat n n yükseli e geçti i Kanuni döneminde (d.1494-ö.1566) Bat ya yap lan seferler sonucu de i ik sanat geleneklerine ba l sanatç lar Osmanl Saray ’nda toplanm t r. Birbirinden farkl resim geleneklerine ba l sanatç lar n birlikte çal malar sonucu minyatür sanat oldukça ilginç bir geli me göstermi tir. Belirli bir üslûp birli inin görülmedi i bu süreçte, yer yer Bat etkilerinin görüldü ü minyatürlere rastlan r. Bu etkileri Matrakç Nasuh taraf ndan yap lan, “Tarih-i Sultan Beyaz t”, “Beyân- Menazil-i Sefer-i Irakeyn” ve “Süleyman Name” ad n ta yan el yazma kitaplarda yer alan minyatürlerde görmek mümkündür. Minyatürleri haz rlayan Matrakç Nasuh’un, Bat dünyas n n topografik haritalar ndan esinlendi i ve bu gerçekçi tasvirleri :slâm resminin yüzeysel do a anlay ile kayna t rd dikkati çeker. Nasuh yazmalar aras na haz rlam oldu u minyatürlerle Osmanl minyatür sanat na yeni yakla m biçimi, yeni bir dil getirmi tir. Minyatürlerinde bizzat kat ld Kanuni Sultan Süleyman dönemi seferlerini ve seferler s ras nda geçilen limanlar , ehirleri, kasabalar , menzilleri ve kaleleri ku bak bir düzen içerisinde ele alm t r. Osmanl ordusunun ku att ya da içinde konaklad kent, kasaba ve kale tasvirleri günümüz ara t rmalar nda belgesel kaynak olmaktad r. Bunlar kal pç bir gözle de yap lm olsa, gözleme dayanan çizimlerdir. Önceleri Nasuh'un f rças ndan izlenen bu yakla m tarz ileriki yüzy llarda ba ka nakka lar taraf ndan da uygulanm t r. Matrakç n n bu yakla m biçimine Günsel Renda; minyatür sanat na kimi Bat etkilerinin, dolayl yolla da olsa erken tarihlerden beri s zd n dü ündürür diyerek öyle bir aç klama getirmektedir; “...S n rlar Avrupa'n n ortalar na kadar yay lan Osmanl lar’ n Bat kültürüyle kar la m olmas , bu tür etkile imi do al k lar. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman döneminde haz rlanm olan kimi minyatürlü yazmalarda Balkanlardan gelen sanatç lar n çal m oldu u bilinir. Örne in, 1558 tarihli Süleymannâme’de Belgrad kalesini canland ran minyatürde, Avrupa tipi kuleli yap lar ve kiliselerin bilgiyle çizili i, yer yer gölgeli boyamalar, Bat l bir ustan n varl n hissettitir. Topografik resim gelene inin giderek yerle mesinde bir ba ka etkeninde pay vard r. Bu dönemde /spanyol ve Portekiz haritalar ndan yararlanarak atlaslar haz rlad klar bilinir. Osmanl büyükleri bununla kalmay p, ç kt klar seferlerde u rad klar yerleri belgeleyerek nakka lar ço u kez yanlar nda götürmü lerdir. Nitekim Kanuni döneminin önemli seferlerine kat lan ünlü nakka Matrakç Nasuh bu tür u rak yerlerini harita gibi belgelemi tir. Fakat Matrakç bu topografik çizimlerine öyle bir do a duygusu katm , parlak renkli bitkiler, masmavi, yemye il tepelerle bunlar öylesine donatm t r ki bu minyatürler birer manzara denemesi say labilirler. 3u noktay da belirtmek gerekir: Çe itli yollarla gelmi gözüken Bat etkileri, Osmanl nakka n bir taklitçli e, bir kopyac l a itmedi i gibi, onun, /slâm minyatürcülü ünün estetik kurallar ndan kopmaks z n daha gerçekçi, daha inand r c tasvirler yaratmas na

31

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

yol açm t r. Nitekim, Matrakç ’n n kent ve kasaba tasvirleri gibi, 16. yüzy l boyunca yap lm birçok minyatürde bu yakla m korunmu tur”(Renda, 1980). Matrakç Nasuh’un günümüze ula abilen eserlerinden Tarih-i Sultan Beyaz d (T.S.M.K., R.1272) II. Beyaz d dönemindeki olaylar ele al r. 10 minyatürün bulundu u yazmada, Kili, Akkerman, Mudon, Koron, Avarna ve :nebaht gibi yerler nakka n üslubuna uygun olarak ele al nm t r. Minyatürlerde çizgici bir anlay hâkimdir. Denizler gümü y ld zla, baz önemli evlerle binalar ise, parlak ve canl renklerle boyanm t r. Bir di er eser, Süleymannâme ise iki bölümden olu maktad r. Birinci bölümde; Barboros Hayrettin Pa a’n n, 1543 y l nda Frans zlara yard m amac yla giri ti i Akdeniz seferi anlat l r. Burada, u ran lan limanlar ve liman kentleri yer al r. Bunlar, Antip, Tulon, Marsilya, Nis ile Cenova kent ve limanlar d r. Nasuh Kentleri, k smen ku bak ve yar topografik bir görünüm içerisinde figür kullanmadan tasvir etmi tir. Minyatürlerde Tulon, Marsilya, Nis, Cenova limanlar arkalar nda yükselen da lar, k smen ku bak k smen kar dan seyredilen, siyah mürekkeple çizilmi , yer yer renklendirilmi evleri, kiliseleri, limana gelmi Osmanl donanmas yla birlikte resmedilmi tir. Nis Liman ’ndaki kale, evler, donanma kimi topografik özellikleri, bir f rça ya da kalemle, siyah mürekkep kullanarak çizgici bir üslupla ve Avrupa portalanlar na benzer bir teknikle tasvir edilmi tir. Burada rengârenk boyanm tepeler, gümü yald z deniz, binalar n büyüklü üne yakla an ot kümeleri, a açlar Osmanl manzara zevkini Bat üslubuyla birle tiren özelliklerdir (Ba c , 2006). :kinci bölümde, Kanuni Sultan Süleyman’ n ayn y l (1543) Macaristan’a yapt sefer anlat l r. 23 minyatürün bulundu u bölümde, Ni , Budape te, Estergon, Tata, Estoni Belgrad gibi kentlerin tasvirleri de ele al nm t r (Ça man, 1982). :lk bölüm minyatürlerinden daha farkl bir yakla mla ele al nan tasvirlerde, evler, binalar, surlar de i ik bak aç lar ndan bak larak tamamen yüzeysel bir üslupla anlat lm t r. Ordunun konaklad yerler ay ve gün olarak belirtilmi bölgenin topografyas n olu turan göller, nehirler, tepeler, köprüler ve yöreye özgü özellikler de çizilmi kale-kentler gösterilmi tir. Resimlerde kimi zaman zeminler alt n yald za boyanm , konak yerinde yerle en Osmanl Ordusu’nun varl n n simgesi olan çad rlar yer alm t r. Tuna nehrinin iki yakas na yay lm Buda ve Pe te görüntüsünde kentin önemli yap lar n n yan s ra, kent surlar n n d nda konaklam çad rlar dikkati çeker. Bu minyatür Nis liman örne inde oldu u gibi Akdeniz portalanlar n n tekni ini yans tmaz. Üslup aç s ndan Mecmu-i Menazil izlenimi uyand r r (Ba c , 2006). :ki bölüm aras ndaki üslup farkl l , ilk bölümdeki minyatürlerle, ikinci bölümdeki minyatürlerin farkl bir nakka taraf ndan m yap ld sorusunu gündeme getirmektedir. Her iki nüsha aras ndaki üslup farkl l na dikkat çeken Filiz Ça man (Ça man, 1982) bu farkl l a öyle bir aç klama getirmektedir: “Nasuh ayn y la rastlayan bu seferlerden Macaristan seferine kat lm t r. Bu nedenle ikinci bölümdeki resimleri kendi gözlemleriyle yapt n söyleyebiliriz. /lk bölümdekileri ise, sefer dönü ü olas l kla sarayda bulunan Bat kaynakl portülanlardan 32

Hüseyin ELMAS

kopya etmi olmal d r. Bu arada Sanatç lar n yard mc lar n n oldu unu da unutmamak gerekir. Üslup farkl l klar n n bir k sm n da bu ekilde aç klamak mümkündür”. Nasuh’un minyatürlerini haz rlad Beyân- Menâzil-i Sefer-i Irakeyn ise 15331536 y llar aras nda Kanuni taraf ndan yap lan :ran-Irak seferini konu al r. Yazma içerisindeki minyatürler Matrakç ’n n bizzat sefere kat larak yapt minyatürlerdir (Aç kgöz, 1990). Sefer esnas nda ordunun konaklad menzil ve kentleri realist bir anlay la tasvir eden Nasuh’un ku bak düzenini burada da devam ettirdi i anla lmaktad r. Minyatürler üslup aç s ndan Süleymannâme’nin ikinci bölümündeki minyatürlerle benzerlik ta r. Ancak plastik aç dan de erlendirildi inde, buradaki minyatürler daha renkli ve daha olgun bir yap ya sahiptirler. Tamamen renklendirilmi olan minyatürlerde resimsel bir hava hemen kendini belli eder. Matrakç ’n n minyatürlerinde görülen Bat etkilerinin dolayl yolla da olsa minyatürlere erken tarihlerden beri s zd n söyleyen Günsel Renda, s n rlar Avrupa'n n ortalar na kadar yay lan Osmanl lar n Bat kültürüyle kar la m olmas n n, bu tür etkile imi do al k ld n söyler. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman döneminde haz rlanm olan kimi minyatürlü yazmalarda Balkanlardan gelen sanatç lar n çal m oldu u bilinir. Örne in, 1558 tarihli Süleyman name minyatürlerinde, Avrupa tipi kuleli yap lar ve kiliseler yer yer gölgeli boyamalar, Bat l bir ustan n varl n hissettirir. Topografik resim gelene inin yerle mesinde bir ba ka etken de bu dönemde :spanyol ve Portekiz haritalar ndan yararlanarak haz rlanmas d r. Osmanl büyükleri bununla kalmay p, ç kt klar seferlerde u rad klar yerleri belgeleyecek nakka lar ço u kez yanlar nda götürmü lerdir. Nitekim Kanuni döneminin önemli seferlerine kat lan ünlü nakka Matrakç Nasuh bu tür u rak yerlerini harita gibi belgelemi tir. Fakat Matrakç , topografik çizimlerine öyle bir do a duygusu katm t r ki parlak renkli bitkiler, masmavi, yemye il tepelerle minyatürler birer manzara resmine dönmü tür. Su noktay da belirtmek gerekir: Çe itli yollarla gelmi olan Bat etkileri, Osmanl nakka n bir taklitçili e, bir kopyac l a itmedi i gibi, onun, :slâm minyatürcülü ünün estetik kurallar ndan kopmaks z n daha gerçekçi, daha inand r c tasvirler yaratmas na yol açm t r. Matrakç ’n n kent ve kasaba tasvirleri gibi, 16. yüzy l boyunca yap lm birçok minyatürde de bu yakla m korunmu tur (Renda, 1980). Türk minyatür sanat 16. yüzy l n ikinci yar s nda tüm yabanc etkilerden ar nm olarak kar m za ç kar. Yakla k 30 y l süren II. Selim (d.1524-ö.1574) ve III. Murat (d.1546-ö.1595) döneminde, Osmanl minyatür sanat d etkilerden ar nm , kendine özgü bir stil geli tirmi tir. Osmanl tarihiyle ilgili tasvirler bu dönemde olgunla m , realizm büyük bir sadeli e ula m t r. Minyatürlerin en önemli konusu gene Osmanl tarihi olmu tur. Osmanl sultanlar n n tarihini, dönemlerinin toplumsal ve sosyal olaylar n anlatan ehnamelere yüzlerce minyatür yap lm t r. Klasik Dönem olarak da bilinen bu süreçte, Türk minyatürü, ça da di er :slâm minyatür okullar ndan da ayr l r. Bu ayr cal k konu ve üslup olarak iki ana grupta toplanabilir. Topografik anlay la ve gerçekçi bir yakla mla ele al nan kale ku atmalar , Osmanl ordusunun yürüyü leri, çe itli törenleri konu alan tasvirler, padi ah portreleri ve olaylar oldu u gibi gösterme e ilimi minyatürün en önemli özelli i olur. Bu tür

33

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

konulara ve resimleme biçimine di er :slâm okullar nda rastlanmaz. Konular ve konular n ele al n kadar do an n resmedili i de ça da :slâm okullar ndan farkl d r. Do a olay kahramanlar n kavrayan basit bir fondan ibarettir. Genellikle bir iki tepe veya dümdüz ovalar halinde uzan r. Bazen birkaç a açla renklendirilir. Do an n renklendirilmesinde de göz al c renklerden kaç n l r. Nakka lar konu ile ilgili oldu u zaman, bölgenin belirli özelliklerini yans tan bir yakla mla rmaklar , köprüleri, kaleleri, a açlar resmeder. Mimari görüntüler de tamamen gerçekçi bir yakla mla resmedilir. Binalar, kentler genellikle hayalî olmaktan uzakt r. Klasik Osmanl mimarisinin sadeli i, saraylar n, an tlar n kur un kapl kubbelerinin grili i, Türk minyatürüne ölçülü bir süsleme ve gümü yald zla yans r. Dönemin minyatürleri renk kompozisyonu bak m ndan da ayr cal klara sahiptir. Renk tonlar na fazla yer verilmez. Gölgelenmeden, kar t r lmadan kullan lan saf renkler Türk minyatürüne farkl bir görünüm kazand r r. Leylak, aç k pembe, aç k eflatun veya aç k ye il renkte boyal alabildi ine uzanan ovalar ayn tonda boyal kalelerle bütünle ir. Mimari ve do ada kullan lan pastel renklere kar , turuncu ve k rm z renklerin egemen oldu u görkemli çad r ve ota lar, ayn renklerin ço unlukta oldu u giysileriyle ki iler resimlerde kuvvetle belirir (Ça man, 1982). 17. yüzy l n ilk yar s nda Osmanl minyatür sanat nda içerik ve üslup aç s ndan önemli de i iklikler söz konusudur. Buna en büyük etken, 17. yüzy lda Osmanl saray na çok say da Avrupa kökenli kitap, harita ve gravürün girmesidir. Saraydaki nakka lar n Avrupa’dan gelen kitaplar içerisindeki gravürleri görerek incelemi olma olas l klar n n yüksektir. Osmanl minyatür sanat na giderek yerle ecek yeni teknik ve üslup denemelerinde bu tür kitap, gravür ve haritalar n önemi oldukça fazlad r (Ba c Filiz-Renda-Tan nd , 2006). Ayn ekilde, 17. yüzy lda minyatür gelene indeki tasvirlerin saray d nda, özellikle :stanbul'a gelen yabanc lar için haz rlanan k yâfet albümleri içerisinde tek figür resimleri olarak yayg nla t görülmektedir. Bu yüzy l n ikinci yar s ndan günümüze ula an iki Silsilenâme nüshas Osmanl padi ahlar n n bu devirde ikâmet ettikleri Edirne saray nda Musavvir Hasan taraf ndan haz rlanm t r. Musavvir Hasan bu eserdeki dizi padi ah portreleri tasvirlerinin kurgular yla on sekizinci yüzy l n ba lar nda eser veren Levnî'ye öncülük etmi tir (Karata , 2009). Yine 17. yüzy l içerisinde Nak i taraf ndan yap lan kimi minyatürlerde de derinlik etkisi uyand ran çizimlere rastlanmaktad r. Nak i'nin resimlerinde sahneler çok az figür içerir ve d mekan tercih edilmi tir. Onun tarz klasik dönemden ve sonraki resim okullar ndan farkl d r. Çal malar n n en önemli özelli i zarif f rça vuru lar na temellenen saf desendir ve manzaralar genellikle çe itli mat renklerle boyan r. Arka plandaki a açlar ve binalar sahneye derinlik verme çabas yla dikkatle gözlenmi tir ve ola and bir perspektif duygusuyla çizilmi tir. Nak î’nin renkleri de zengin ton çe itlilikleri ve usta uygulan teknikleriyle dikkat çekerler. Bu da gösteriyor ki 17. yüzy l n ba lar ndan itibaren Bat sanat n n en önemli özelli i olan üçüncü boyut, asl nda Osmanl minyatürlerine yava yava girmeye ba lam t r. 17. yüzy la kadar parlak bir geli me gösteren Osmanl minyatür sanat 17. yüzy l n ikinci yar s ndan sonra duraklama evresine girer. Bu duraklama, 18. yüzy l n 34

Hüseyin ELMAS

ilk yar s nda son parlak dönemini ya ayarak yerini git gide Bat anlay nda bir resme b rak r. Lale Devri olarak bilinen bu süreç de III. Ahmet (d.1673- ö.1736) sanata büyük destek verir. 17. yüzy ldan itibaren el yazma kitaplar içerisine yap lan minyatürler haricinde, tek tek sayfalara yap lm minyatürlere de s kça rastlanmaktad r. Bunlardan biri olan “dere kenar nda konaklam bir bey”i gösteren minyatür bat etkile imi aç s ndan ilginç bir örnektir. Topkap Saray Müzesi’nde bulunan ve 1720-30 lu tarihlerde yap ld san lan minyatürde, bir dere kenar nda çad r içinde oturup birileriyle sohbet eden “bey”, çad r n arka k sm nda atlar t mar eden seyisler ve hizmetkarlar konu edilmi tir. Olaya mekân olarak e lik eden yer aç k bir aland r. Arkada tepeler, tepelerin eteklerinde a açlar ve daha berisinde bir köprü üzerinde saman yüklü öküz arabas yla geçmekte olan bir köylü mevcuttur. Dönemin minyatür sanat özellikleri ba lam nda de erlendirildi inde farkl bir kompozisyon kurgusunun denendi i minyatürde, nakka n minyatürde üçüncü boyutu ara t rd , bunu da derenin iki k y s nda olu turdu u k vr mlarla ve ard l s ra küçülen a açlar ve tepelerle vermeye çal t görülür. Lâle Devri’nde Avrupa ülkeleriyle kurulan siyasal ve ekonomik ili kiler, kültürel ortam büyük ölçüde etkilemi tir. Bat bilim ve kültürünün benimsenmesi için yap lan ilk giri imler, hiç ku kusuz saray çevresinde ortaya ç km t r. Bu nedenle bir saray sanat olan minyatürde yeniliklerin hemen benimsenmi olmas do ald r. Lâle Devri ile birlikte saraya giren çok say da Avrupa e yas özellikle Bat kaynakl resimli kitaplar minyatür sanat n etkileyen en önemli faktörler olmu tur. Nitekim dönemin saray nakka lar bilinçli denemelere giri mi ler minyatürlerde farkl konulara yer vermi lerdir. Albümlerde toplanan tek yaprak halindeki k r sahneleri, k yafet ve çiçek resimleri, kad n ve erkek portreleri tarih konulu minyatürlerin yerini alm , yeni biçim ve teknikler denenmi , iki boyutlu bir anlat m biçimi olan minyatüre üçüncü boyut girmi tir (Elmas, 1999). Devrin önde gelen nakka lar Levni ve Abdullah Buhari’dir. Her iki nakka nda eserlerinde gelenek ile Avrupaile mek aras nda gidip gelen imparatorlu un, geleneksel yap s n n çözülmeye ba lad n hissetmek mümkündür. Levnî'nin en önemli eseri III. Ahmed'in o ullar n n sünnet dü ününü konu alan "Surname-i Vehbi"dir. Surname- i Vehbi’de yer alan minyatürlerde. Levni figür gruplar n diyagonal, yuvarlak ve derinli e do ru uzanan kavisli hareketlerle s ralayarak minyatüre derinlik kazand rmaya çal m t r. Gerek bu tip s ralamalar, gerekse k gölge, bir dereceye kadar hacim kazanan figürler, Bat sanat ndan gelen etkiler olarak Levni’nin minyatürlerine yans m t r. Devrin airi Hüseyin Vehbi taraf ndan yaz lan Surnâme-i Vehbi içerisinde bulunan minyatürler, Sultan III. Ahmed’in dört ehzadesinin sünnet edilmesi nedeniyle 1720 y l nda Ok Meydan ve sahil koylar nda düzenlenen ve 15 gün 15 gece süren enlikleri konu almaktad r. Eserin bir çok kopyas bulunmaktad r. Türk resim sanat n ilgilendiren ve içerisinde Levni’nin minyatürleri bulunan nüsha, Topkap Saray Müzesi, III. Ahmed Kitapl ’nda 3593 numarada kay tl d r. :çerisinde yer yer kar l kl olarak alt n çerçeve içerisine al nm 33.7 x 21 cm boyutunda Levni’nin ö rencileri ve

35

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

ayn ekolde yard mc sanatç larla birlikte haz rlad anla lan 137 minyatür bulunmaktad r. Klasik Dönemde Nakka Osman taraf ndan yap lan Surnâme-i Hümayun minyatürleri aksine, bak aç s n n sürekli de i tirildi i minyatürlerde, geleneksel yap n n bozuldu u görülür. Klasik dönemin pembe, turuncu, ye il renkteki do a görünümleri, yerini art k yumu ak kenar çizgili tepelere, ta lara, a açlara b rakm , gökyüzü do al mavili ine bürünmü tür. Gölgeleri yere vurmu aç kl koyulu ye illi a açlar, bir natürmortu and ran meyveler, gerçe e yak n oran orant , perspektif aray lar minyatürlerin temel özellikleridir (Elmas,1999). Levni’ye ait bir di er eser ise, Silsilenâme adl padi ah portreleri albümüdür. (T. S.M. K., No. A 3109). Osman Gazi’den III. Ahmed’e kadar olan Osmanl padi ahlar n n portrelerinin bulundu u eser daha sonradan gelen padi ahlar n kendi portrelerini ilave ettirmeleriyle zengin bir albüm halini alm t r (Tan nd ,1996). Levni'de Nakka Osman’ n portrelerinde oldu u gibi padi ahlar ba da kurmu oturur vaziyette ele alm t r. Ancak dönemin Sultan III. Ahmed’i üzeri çiçeklerle bezemeli bir tahta otururken ehzadesiyle birlikte tasvir etmi tir (Ça man, 1982). Levni, portrelerinde de di er minyatürlerinde oldu u gibi birtak m yenilikleri denemi tir. Vücut formlar n n ortaya ç kart lmaya çal lmas bu yeniliklerin ba nda gelir. Devrin geleneksel minyatür tekni inde çal an ancak yeni denemelerde bulunan nakka lar ndan Abdullah Buhari’nin tek figür kad n ve erkek tasvirleri, saray çevresi için haz rlanm albümlerde toplanm t r. Minyatürleri Levni’nin minyatürlerinden farkl olarak belirli bir modelden çal lm hissi vermektedir. Dönemin ev içi kad n modas n ve farkl etnik gruplar n k yafet tarz n belgelemesi bak m ndan önem ta rlar. Buhari’nin 1741 tarihli “Kurna önünde y kanan kad n” minyatürü hem geleneksel minyatür kal plar n ,farkl bir boyuta ta mas bak m ndan k r lma noktas olu turmu tur. Tümüyle :slami gelenekler üzerine kurulan Osmanl minyatüründe Buhari kad n n ç plak tenini, dolgun yap s n , belli belirsiz, yumu ak ve saydam koyuluk farklar ndan yararlanarak “modüle” etmesi bu k r lma noktas na 1745 tarihli Refail’in hamamda anne ve k z n konu eden resmi de eklenince, inanç sisteminin kad n bedeninin ç plakl na Türk sanat nda izin vermemesini de ortadan kald rm t r (Elmas, 2009). Aslen Levnî ve Abdullah Buharî’nin minyatürlerinin hemen hepsinde belirgin olan perspektif denemeleri Türk resim sanat n n geli im çizgisinde daha önemli bir noktay belirler: Sanatç lar m z üçüncü boyuta bilinçle yönelmi lerdir. Önceleri minyatürlere ekledikleri do a kesitlerinde ara t rd klar k-gölge ve perspektif gibi yenilikleri sonralar manzara kompozisyonlar nda uygulamaya koymu lard r. Bu nedenle erken tarihlerde minyatürlerde ve el sanat örneklerinde dikkati çeken manzara resimleri Türk resim sanat nda bir deneme dönemi yans t r. Bunda, Osmanl saray çevresinin Avrupa kültür ve sanat na kar duydu u hayranl n pay büyüktür. Yüzy l n ikinci yar s nda bu ilgi giderek artm , Bat l anlamda ilk resimler denenmeye ba lam t r. Lale devrinden sonra matbaan n yayg nla mas yla minyatürlü el yazmas yap m n n giderek az ld görülmü tür. Geleneksel minyatür yerini duvar resmi ya da 36

Hüseyin ELMAS

Albüm resimlerine b rakm t r. Geleneksel minyatür yerini duvar resmi ya da albüm resimlerine b rakm t r. Faz l Enderu’nin yazd n 18. yy ilk çeyre inde minyatürlenen Hubanname ve Zenanname çe itli dünya ülkelerinden kad n ve erkeklerin k yafetlerini gösterir. Bu evrede saray koleksiyonlar ndaki albümlerde Rafael, Konstantin, Iistrati gibi ressamlar tek figür çal m t r. Levni’nin yapt portre albümünden sonra, III. Selim Kap da l Konstantin’e portresini yapt rm tüm Osmanl padi ahlar n n portresini sipari etmi tir. Teknik ve içerik bak m ndan yeni türler geli mi , tutkall boyalarla yap lan geleneksek minyatürler suluboya ya da guaj resimlere dönü mü tür. Perspektif, k-gölge ve renk de er aray lar girmi tir. 18. 19. yy minyatür sanat nda izlenen yenilikler tuval resminin olu umunda önemli rol oynam t r. 19. yy ikinci yar s nda Avrupa’da e itim görme olana bulan Türk ressamlar ve akademi mezunlar figüre dayanan Bat resmine gerçek anlam yla ayak uydurabilmi ve Türk resmini günümüze getirmi lerdir. On sekizinci yüzy l n sonlar yla on dokuzuncu yüzy l n ba lar nda haz rlanan k yâfet albümleri ve sefâretnâme türündeki eserlerde yer alan resimlerin art k üç boyutlu tarzda ve suluboya boya ile baz tek figür resimlerinin kâ t üzerine ya l boya teknikleriyle yap lmas geleneksel Osmanl minyatürünün sona ermesine yol açm t r. Bu dönemde Osmanl saray n n hizmetinde bulunan Refâil ve Kap da l Kostantin gibi ressamlar tuval üzerine yapt klar padi ah portrelerinin d nda kâ t üzerine de çal an son sanatkârlard r (Karata , 2009). Sonuç Osmanl ’n n Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç büyük k taya yay larak bir imparatorluk kurmas , bu imparatorlu un 600 y l gibi uzunca bir zaman diliminde varl n sürdürmesi do al olarak farkl din, dil ve rktan toplumlarla temas içerisinde olmas na neden olmu tur. Ayr ca Anadolu gibi jeopolitik yönden önemli bir bölgede merkezini olu turmas ve bu merkezin Asya ve Avrupa’n n kesi me noktas nda yer almas kültürel de i imi oldukça etkilemi tir. Ba lang çta, Fatih Sultan Mehmet’le ba layan ili kiler do ulu ve bat l sanatç lar n Osmanl nakka lar ile ayn ortamda çal malar , Türklerin Anadolu’da ya am eski uygarl klar aç k olmas , farkl etnik gruplarla iç içe ya amas kültür ve sanat ortam n etkileyen ba l ca nedenler olmu tur. Gerek Osmanl ’n n gerekse Türk minyatür sanat n n yükseli e geçti i Kanuni döneminde, Bat ya yap lan seferler sonucu de i ik sanat geleneklerine ba l sanatç lar Osmanl Saray ’nda toplanm t r. Birbirinden farkl resim geleneklerine ba l sanatç lar n birlikte çal malar sonucu minyatür sanat oldukça ilginç bir geli me göstermi tir. Belirli bir üslûp birli inin görülmedi i bu süreçte, yer yer Bat etkilerinin görüldü ü minyatürlere rastlan r. Bunda en büyük etken, farkl sanat geleneklerine sahip sanatç lar n Osmanl Saray nda toplanarak Türk nakka larla beraber çal malar ve dönemin nakka lar n n Kanuni Devri’nde Bat ’ya yap lan seferlere bizzat kat larak gittikleri yerleri tasvir etmeleridir. Fatih’le ba layan yak nla ma, kesintilere u rasa da zamanla artm , 1699 Karlofça ve 1718 Pasarofça Antla malar ndan sonra Osmanl ’n n Bat kar s ndaki yenilgisi, beraberinde Türk toplumunu derinden etkileyecek kültürel ve sosyal bir de i imi de beraberinde getirmi tir. Yenilginin kabul edilmesiyle birlikte askerlikten siyasete, ekonomiden sosyal hayata her ey yeniden biçimlenmeye ba lam Bat ile 37

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 27 – 38

entegre olunmaya çal lm t r. Bunun do al neticesi olarak, Orta Asya'da ba lay p Selçuklu ve Osmanl ile birlikte geli ip özgünle en geleneksel minyatür sanat da de i ime u rayarak yerini Bat anlay na yönelik resim sanat na b rakm t r. Kaynakça Aç kgöz, Nam k. “Minyatür Penceresinden Do u ve Güneydo u Anadolu”, Kültür ve Sanat Dergisi, : Bankas Kültür Yay nlar , :stanbul, 1990. Arsal, O ur. Modern Osmanl Resminin Sosyolojisi, Yap Kredi Yay nlar , :stanbul, 1999. Ba c , Serpil–Ça man, Filiz–Renda, Günsel–Tan nd , Zeren. Osmanl Resim Sanat , Kültür Bakanl Yay nlar , :stanbul, 2006. Binark, :smet. “Türkler’de Resim ve Minyatür Sanat ”, Vak flar Dergisi, 12, 271-272, 1978. Elmas, Hüseyin. Ça da Türk Resminde Minyatür Etkileri, Konya :l Kültür Müdürlü ü Yay nlar , Konya, 1999. Elmas, Hüseyin. “Osmanl Minyatürlerinde Kad n Varl n n Yer Bulmas ”, 2. Uluslar aras Bir Bilim Katagorisi Olarak “Kad n”, Edebiyat, Dil ve Kültür Çal malar nda Kad n Sempozyumu Bildiri Kitab , Adnan Menderes Üniversitesi Yay nlar , Ayd n, 164-169, 2009. Ça man, Filiz. “Anadolu Türk Minyatürü”, Anadolu Uygarl klar Ansiklopedisi, 5, 942 1982. Karata ,Ahmet.http://www.yagmurdergisi.com.tr/konu_goster.php?konu_id=2333&yag mur=bolum2&kat =21&sid=44, 2009. Mahir, Banu. Osmanl Minyatür Sanat , Kabalc Yay nevi, :stanbul, 2004. Renda, Günsel–Erol Turan. Ba lang c ndan Bugüne Ça da Türk Resim Sanat Tarihi, Tiglat Sanat Galerisi Yay nlar , :stanbul, 1980. Tan nd , Zeren. Türk Minyatür Sanat , Türkiye : Bankas Yay nlar , No: 52, Ankara, 1996.

38

GERMAN KOPOL S (ERMENEK) NEKROPOLÜ VE D STYL IN ANT S CEPHE PLANLI B R KAYA MEZARI Osman DO ANAY Emine KÖKER** Özet / Abstract Günümüzde ç Anadolu’yu Akdeniz k y s na ba layan yollar üzerinde yer alan Ermenek, ça lar boyu yerle im görmü önemli antik yerle imlerden biridir. Antik Germanikopolis kentinin üzerinde kurulu olan Ermenek ve çevresinde özellikle Roma döneminde yo un olarak kullan lm kaya mezar yap lar na rastlanm t r. lçe merkezi ve çevresinde yer alan sarp kaya yamaçlar na kadar oldukça geni bir alana yay lm kaya mezarlar kentin nekropol alan n olu turur. Nekropolde çe itli tiplerde kaya mezar örneklerine rastlanmaktad r. Germanikopolis (Ermenek) Nekropolü’nde konumuzu olu turan distyl in antis cephe planl kaya mezar ilçe merkezindeki Akçamescid Mahallesi’nde, Belediye Garaj n n hemen üstündeki yamaçta yer almaktad r. Distyl in antis cephe planl kaya mezar iki odal olmas yla bu bölgede rastlanmayan ender bir plana sahiptir. Bu tip kaya mezar n n en yak n benzerleri Pharax Nekropolü’nde yer alan yaz tl iki kaya mezar d r. Nekropoldeki di er kaya mezarlar cephe planlamas ve mezar odas düzenlemesiyle bölgeye özgü bir stil olarak kar m za ç kmakta ve bu yerel stilin Roma etkileriyle harmanland görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Germanikopolis (Ermenek), Nekropol, Kaya Mezar , Distyl in Antis, Roma Dönemi THE NECROPOLIS OF GERMANIKOPOLIS (ERMENEK) AND A ROCK TOMB WITH ITS DISTYL IN ANTIS FACADE PLANNED Germanicopolis (Ermenek), on routes connecting the central Anatolia to the Mediterranean coast, is one of the important ancient settlements having been settled down throughout the ages. The rock tomb structures, especially used intensely during the Roman period, were found at Germanicopolis (Ermenek) and around. The rock tombs which spread over a wide area including the steep rock slopes at the town center and around create “the necropolis” space. The samples of various types of rock tomb are found at the necropolis. The rock tomb with its distyl in antis façade planned which is in the necropolis of Germanicopolis (Ermenek) as our focus is located on the slope just above the municipal garage and in the town center, Akçamescid District. The rock tomb with its distyl in antis facade planned thanks to having two rooms has a plan rarely encountered in this region. The most similar ones of this type of rock tomb are the two inscribed rock tombs located in the necropolis of Pharax. While the rock tombs of Germanicopolis (Ermenek) appear as a style unique to the region with their front planning and burial chambers’ setting, this local style is combined with the traces of Rome. Key Words: Germanikopolis (Ermenek), Necropolis, Rock Tomb, Distyl in Antis, The Roman Period

I-Giri# Ermenek, günümüzde Karaman li s n rlar içerisinde yer alan bir ilçedir (Harita 1) Do udan Mut (Mersin) ve Gülnar (Mersin) güneyden Anamur (Antalya) ve Gazipa a (Antalya), bat dan Sar veliler (Karaman) ve Ba yayla (Karaman), kuzeyden ise

**

Yrd. Doç. Dr, Nev ehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü. Ar . Gör., Nev ehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü..

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Karaman merkez köyleri ile ( hsaniye gibi) çevrilidir. 360 25'-360 40 kuzey enlemleri ile 320 10 -330 20 do u boylamlar aras nda kalan ilçe yakla k 3000 km2 yüz ölçüme sahiptir. Toros da s ralar ndan biri olan Yumru Tepe Da etekleri ile Göksu Nehri’nin Ermenek Kolu’nun akt vadi aras nda kurulmu olan ilçede rak m 1200 m. iken Göksu boylar nda rak m n 600 m.’ye kadar indi i görülür1. Modern ilçe iki ayr koldan ç Anadolu’ya, üç ayr koldan ise Akdeniz k y yerle melerine geçit sa lar. Ermenek, Orta Toroslar’daki stratejik konumu sebebiyle ça lar boyunca kesintisiz iskân görmü , ilk olarak “Germanikopolis” ad yla Isauria Dekapolisi’ne2, daha sonra ise “Erminak” ad yla da Karamano ullar Beyli i’ne ba kentlik yapm t r. lçe ve yak n çevresi Roma dönemine ait yo un kal nt lara sahiptir. Karamano ullar Beyli i’nin ilk ba kenti olmas sebebiyle de koruna gelen mimari yap lar aras nda Beylikler döneminin camii, mescid, medrese ve kale yap lar bulunmaktad r. 1800’lü y llar n ortalar ndan itibaren yap lan ara t rmalar neticesinde modern ilçenin kurulu oldu u sahan n Isauria Bölgesi’nin önemli kentlerinden Germanikopolis3 yerle mesi olarak lokalize edildi i görülmü tür4. II- Ara#t$rma Tarihi: Ermenek’le ilgili en erken çal malar n 14. yüzy lda ba lad anla lmaktad r. lçe bu yüzy l içinde Arap seyyah Nihab al-Din al Omari taraf ndan ziyaret edilmi tir5. Bundan uzunca bir süre sonra, 17. yüzy lda ise Evliya Çelebi Ermenek’i ziyaret etmi tir6. 19. yüzy l bat l seyyahlar ndan Kinneir, kentin ad n “Erminak” eklinde verir7. Hamilton, Ermenek’ten çok k sa olarak söz eder8. Kiepert’in 1854 y l nda yay mlanan Anadolu haritas nda Ermenek çevresi için ayr bir pafta düzenledi i görülmü tür9. Langlois, “Ermenag” ad n yak n çevredeki Philadelphia ( msiören) ve Neapolis (Güneyyurt-Gargara) kentleriyle birlikte anar10. 1875 y l nda ngiliz seyyah Davis Ermenek’i ziyaret eder ve daha çok kentin görünümü hakk nda bilgi verir11. Sterret, Ermenek’ten bugünkü ad yla söz eder12. Ramsay, Anadolu’nun tarihi co rafyas n konu 1 2 3

4

5 6 7 8 9 10 11 12

40

Ermenek Havzas ’n n do al ortam özellikleri hakk nda geni bilgi için bkz. Efe 1998: 10vd. Hild-Hellenkemper 1990: 258. Germanikopolis ad yla, Bithynia (Bkz. Plinius, n.h., V, 143;Ruge, Germanikopolis 1, RE VII-1, 1258) ve Paphlagonia Bölgesi’nde (muhtemelen Gangra (Çank r ) yak nlar nda. Bkz. Ruge, Germanikopolis 2, RE VII-1, 1258) de birer kent vard r. Bizim konumuz Isauria Bölgesi’ndeki Germanikopolis kentidir. (Bkz. Ruge, Germanikopolis 3, RE VII-1, 1258). Ramsay 1960: 406; Ruge, Germanikopolis 3, RE, VII, 1, 1910, 1258; Head 1911: 721:Honigmann 1925: 75-87;Schultze 1926: 260; Üçer-Koman 1945: 7; Hill 1964: lix; Bean-Mitford 1970: 199;Tomaschek 1975: 60;Darrouzès 1981: 30;Hild-Hellenkemper 1990: 258;Zoro lu 1993: 81. Nihab al-Din al Omari 1912: 1vd. Evliya Çelebi, Seyahatname, Cilt: 9-10, 1984, 127vd. Kinneir 1818: 315-316. Hamilton 1842: 322. Kiepert 1854: DIII nolu pafta tamamen Ermenek çevresini kapsamaktad r. Langlois 1861: 178vd. Davis 1879: 351vd. Ara t rmac Ermenek çevresindeki kal nt lardan hiç söz etmez. fadelerinden anlad m z kadar yla da Ermenek’te mola vermeden geçmi tir. Ancak, bugün Ermenek’e ba l bir köy olan antik LarandaGermanikopolis yolu üzerindeki Balkusan Köyü yak nlar nda bir yerde kamp kurar. Sterret Balkusan

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

alan ve 1890 y l nda yay mlanan çal mas nda Ermenek ad n n kayna na de inir13. Cuinet, 1891 y l nda yay mlad çal mas nda Ermenek’e geni yer ay rm t r14. Heberdey-Wilhelm ikilisinin Kilikia Bölgesi’ni içeren ve 1896 y l nda yay mlanan daha çok yaz t içerikli çal mas nda Ermenek çevresinden geni olarak söz edilir15. Collignon 1897 y l nda yay mlanan bir çal mas nda Ermenek’e geni yer ay rmakta ve kentin o dönemdeki yerle im düzenini gösteren bir gravüre yer vermektedir16 (Bkz. Res. 1). 1899 y l nda Alishan, çal mas nda Ermenek ve çevresindeki antik yerle melerden uzun uzun söz eder17. Barcklay, Grek sikkelerini ele ald çal mas nda Germanikopolis’te darp edilen bir sikkeye yer vermektedir. Ara t rmac Germanikopolis’i Da l k Kilikia’n n bir alt bölgesi olan Lalasis’te göstermektedir18. 1900 y l nda Head19 ve Hill20, 1910 y l nda Ruge’nin21 verdi i k sa bilgiler, bu yüzy l n Ermenek ile ilgili ilk bilgileridir. 1910 y l nda Ermenek’i ziyaret eden Tanin Gazetesi muhabiri Ahmet Nerif, kentin o y llardaki sosyo-ekonomik durumundan ac ac söz eder22. 1922 y l nda Ermenek’e gelen Doktor Nazmi yine kentin sa l k sorunlar ile ilgili pek de iç aç c olmayan bilgiler verir23. Schultze24, 1926 y l nda yay mlad bir çal mas nda Ermenek ad n n kökenine k saca de inir ve ayr ca Ermenek yak nlar ndaki antik kentlerin baz lar hakk nda k sa bilgiler verir. Ermenek’le ilgili detayl arkeolojik çal malar n ilki 1960’l y llar n ortas nda G. E. Bean ve T. B. Mitford’la birlikte ba lamaktad r. Ara t rmac lar n 1970 y l nda yay mlad klar çal malar nda Ermenek çevresindeki mezar a rl kl yaz tlar n büyük ço unlu una yer verildi i görülmü tür25. 1960’l y llar n ortalar ndan itibaren Hill26, Vas l ev27, Honigmann28, Cramer29, Eyice30, Darrouzès31, Mitford-Andrews32, Mutafian33, Ziegler34, Hild-Hellenkemper35,

13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35

Deresi k y lar nda bulunan do al kaya s naklar nda ya ayan yerlilerden hayretle söz eder. Ara t rmac buradan Bucakk laya geçer ve yolu üzerindeki Buçakç Köprüyü uzun uzun anlat r (Sterret 1888: 84). Ramsay 1960: 406. Cuinet 1891: 77vd. Heberdey-Wilhelm 1896: 127vd. Collignon 1897: 77. Alishan 1899: 326vd. Head 1911: 721. Head 1911: 446. Hill 1900, XXX. Ruge, Germanikopolis, RE, VII, 1, 1910, 1258. Ahmet Nerif 1999: 212vd. Doktor Nazmi 1922: 56vd. Schultze 1926: 222vd. Bean-Mitford 1970: 199. Hill 1964: lix. Vas l ev 1968: 81vd. Honigmann 1970: 41. Cramer 1971: 333. Eyice 1971: 121. Darrouzès 1975, 51. Mitford-Andrews 1980: 1248vd. Mutafian 1988: 222vd. Ziegler 1988: 45. Hild-Hellenkemper 1990: 258.

41

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Scarborough36 ve Zoro lu37 taraf ndan kaleme al nan muhtelif çal malarda Isauria Bölgesi’ndeki Germanikopolis kentinin lokalizasyonu ve kentin geçirdi i tarihsel evrelerin k sa k sa notlar eklinde ele al nd görülmü tür. Söz konusu çal malarda yerle meden “Ermenek” ad na ek olarak zaman zaman Erminak, Ermenag, Ermenak, Jermanic ve Zermanik eklinde söz edildi i de görülmektedir. III- Kentin Ad$ ve Kurulu#u Cuinet38 ve Heberdey-Wilhelm’in39 Ermenek’te bulduklar bir yaz tta kentin ad Germanikopolis olarak geçmekte hatta bu yaz t kentin kurulu u ile ilgili bilgiler vermekteydi. Ara t rmac lar n not ettikleri yaz ta göre Germanikopolis kenti .S. 17 y l nda kurulmu olmal d r40. Ancak Ramsay’a41 göre kent .S. 38 y l nda Kommagene kral IV. Antiochos taraf ndan kurulmu tur. Ramsay’ n verdi i bilgilere göre Caligula Germanicus, .S. 38 y l nda Kilicia Trakheia’n n (Da l k Kilikya) ve Lykaonia’n n bir k sm n Kommagene kral IV. Antiochos’a ve kar s Iotape Philadelphos’a verir. IV. Antiochos ise Caligula Germanicus’a ithafen bugünkü kente Germanikopolis ad n verir42. Ruge, Heberdey-Wilhelm’in kentte buldu u yaz ta dayanarak kentin .S. 17 y l nda kuruldu unu ima etmektedir43. Hild-Hellenkemper bu tarihe kar ç karak kentin, Ramsay’ n bildirdi i gibi .S. 38 y l nda Kommageneli IV. Antiochos taraf ndan mparatorlar Caligula, Claudius veya Nero’dan birinin ad na kuruldu unu söyler44. Bize göre Germanikopolis ad , bölgede .S. 38 y l ndan çok daha önce kurulmu olan bir kentin daha önceki ad n n yerine verilen isim olmal d r. Dolay s yla HeberdeyWilhelm’in bulduklar yaz tta i aret edilen .S. 17 tarihini kentin kurulu tarihi de il de, ad n n Germanikopolis olarak de i tirili tarihi olarak görüyoruz. Germanikopolis kentinin daha önceki ad n n ise Plinius’ta45 Homonadlarla ilgili bir pasajda geçen Clibanus46 veya Clibanum47 kenti olabilece ini dü ünüyoruz. Germanikopolis ad , Isauria Dekapolisi’nin listesini veren Konstantin Porphyrogenneteséte’de ilk s rada yer almaktad r48. Kent Hierokles’te yine Isauria kentleri aras nda verilmi tir49. Kentin ad 1102 y l ndan itibaren ise “Germanicopla” olarak de i mi tir50.

36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50

42

Scarborough 1991: 1vd. Zoro lu 1993: 81;Zoro lu 1997: 1vd. Cuinet 1891: 77. Heberdey-Wilhelm 1896: 129. Heberdey-Wilhelm 1896: 129. Ramsay 1960: 414. Schultze 1926: 260. Ruge, Germanikopolis, RE, VII, 1, 1910, 1258. Hild-Hellenkemper 1990: 258. Plinius, V, 23. Ruge, Clibanus, RE, IV, 1, 1900, 22. Texier 2002: 290. Konst. Porph. De them, 77;Honigmann 1970: 41. Hierokles, 710, 2. Tomaschek 1891: VIII, 60-89.

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

Yerle medeki as l kentle menin Da l k Kilikya’n n Kommageneli IV. Antiochos’un hegemonyas alt na girmesiyle birlikte ba lad anla lmaktad r. Kent bu dönemde Germanikopolis ad yla sikke darbetmeye ba lam t r51. Hadrian döneminde ( .S. 117-138) Anemurium’dan Eirenopolis yoluyla Germanikopolis’e ula an bir yol yap lm t r52. 368 y l nda Roma, isyanc Isaurial larla Germanikopolis kentinde “Germanicopolitanis auctoribus” bar n yapm t r53. Hr stiyanl k dönemine gelindi inde Germanikopolis’in ilk tan nan piskoposu olarak Tyrannos’un 451 y l ndaki Khalkedon Konsili’ne kat ld görülmektedir. Kentin daha sonraki piskoposlar ndan Theodoros 787’de Nikaia Konsili’ne, Basileios ise 879 y l ndaki Konstantinopol Konsili’ne kat lm t r54. IV- Germanikopolis (Ermenek) Nekropolü ve Kaya Mezar Tipleri Kentin nekropol sahas oldukça geni bir alana sahiptir. Kaya mezarlar yo un olarak bugünkü ilçe merkezi ile hemen yukar s ndaki (kuzey) sarp kaya yamaçlar nda yer al rken, ilçe merkezinin bat s ndaki Kisse Önü55, do usundaki Ahatköy56, Karalar57 ve Çak ll bük58 gibi 5 km. kadar geni bir saha içerisinde yer yer kaya mezar örneklerine de rastlanmaktad r. Nekropoldeki kaya mezarlar cephe ve mezar odas planlamas na göre a a daki gibi gruplanm t r; A-Tap nak Cepheliler A1-Distyl in antis A2-Apter A2a-Bozulmu apter B- Tonozlu Olanlar 51 52 53 54 55

56

57 58

Magie’ye göre kentin, kendi sikkesini basmada gösterdi i ba ar s , IV. Antiochos’un Kilikial lar aras nda bar sa lamada gösterdi i ba ar s n ortaya koymaktad r (Magie 1950: 550). Mitford-Andrews 1980: 1248. Rougé 1966: 300;Hild-Hellenkemper 1990: 258. Hild-Hellenkemper 1990: 258. Daha çok tonozlu kaya mezar örneklerine rastlanan Kisse Önü’ndeki iki kaya mihrab ile birlikte yer alan bir kaya yaz t saura-Germanikopolis-Kelenderis yolunun Bizans döneminde de buradan geçti i yönünde ipucu vermektedir. “Ey sa yard m et, ba melek Mikhael, kölelerin Eustathios ve Teukhros’a yard m et” eklinde Türkçe’ye çevrilen yaz t Erken H ristiyanl k Dönemi’ne tarihlenmektedir. Çeviri ve tarihleme konusundaki yard mlar için Prof. Dr. M. Çetin Nahin’e te ekkür ederim. Yaz t için ayr ca bkz. Bean-Mitford 1970: 201. Ahatköy’de Bean-Mitford taraf ndan 1960’l y llar n ortalar nda tespit edilen bir kaya ostotekinin yaz t nda eseri yapan ustan n ad na da yer verilmi tir. Bkz. Bean-Mitford 1970: 200. Bölgede faaliyet gösteren Phryg’li ustalar n varl n biliyoruz. Bkz. Hall-Waelkens 1982: 151vd. “Talos” isimli sanatkâr olas l kla Phryg kökenlidir. Ahatköy (antik Akmonia) ad yla Phrgia’da bir yerle im söz konusudur. Bkz. Hirschfeld 1893:1154. Ermenek Ahatköy’ün Akmonia oldu unu bilemiyoruz ancak yerle imlerdeki isim benzerli i tesadüf olmamal d r. Karalar yerle mesindeki mezarlar daha çok khamasorion tipi lahit teknelerdir. Lahit teknelerin kapaklar ise tipik Isauria örnekleri gibi aslan ekilli ve aslan n ayaklar aras nda da keçisi betimlidir. Çak ll bük’teki tek kaya mezar yaz tl ve mezar odas klinelidir. Germanikopolis nekropolü için ünik bir örnek olan kaya mezar 19 sat r yaz t yla da ayr bir önem ta maktad r. Ancak yak n bir zaman içinde Ermenek Hidroelektrik Santrali Baraj alt nda kalacak olan mezar n yaz t henüz çözümlenmemi tir.

43

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

B1-Ön odal B2-Lahit Tekneli B2a-Tekli B2b- kili C-Yal n Cepheliler C1-Cephe Ni li Olanlar C2-Mezar Odas Dö emsiz Olanlar C3-Mezar Odas Dö emli Olanlar C3a-Lahit Tekneliler C3aa-Mezar Odas Zeminindekiler C3ab-Arkosol çindekiler C3b-Klineli Olanlar A-Tap nak Cepheli kaya mezarlar yaln zca 3 örnekle temsil edilmektedir. Bunlardan distyl in antis cephe düzenlemesine sahip bir örnek ile apter cephe planl bir di er örnek Akçamescid Mahallesi’nde yer almakta, üçgen al nl k yerine bir kemer yay na yer verilen apter cephe düzenindeki di er örnek ise Sand kl Mahallesi’ndedir59. Konumuz olan distyl in antis cephe planl tek örnek a a da detayl olarak ele al nacakt r. B-Kaya yüzeyine çizilen bir yay n kayan n içine do ru derinle tirilmesi yoluyla aç a ç kan tonozlu bo lu a sahip kaya mezar tipleri Germanikopolis nekropolünde önemli bir yer tutmaktad r. Bu gruba giren kaya mezarlar da kendi içinde iki ana gruba ayr lmaktad r. Bunlardan ilki, nekropolün yüksek kayal klar na aç lan ve di er örneklerine nazaran daha s bir tonoz aç kl kla sa lanan ön alandan sonra bir aç kl kla mezar odas na girilen kaya mezarlar , ikincisi ise mezar odas kavram n n olmad , nispeten derin tonoz zemininin ölü yeri olarak kullan ld örneklerdir. kinci gruba giren kaya mezarlar nekropolde daha fazla yer tutmaktad r. Bu gruptaki örneklerde zemine yerle tirilen lahit tekne ço unlukla tektir. Ancak iki lahit tekneli kaya mezarlar na da rastlanmaktad r. Bu örneklerin kimilerine de merdivenle ç k lmaktad r. C-Germanikopolis nekropolünde kaya mezarlar n n ço unlu u yal n cephelidir. Bunlar n kimilerinde giri aç kl n ya mur sular ndan korumaya yönelik aç kl n üstünde küçük kanalc klara yer verilirken kimilerinde ise aç kl n üstünde yar m daire bir ni e yer verildi i anla lmaktad r. Nekropoldeki yal n cepheli kaya mezarlar nda mezar odalar genellikle dö emsiz iken dö emli mezar odalar nda klinelerden60 ziyade lahit teknelerin daha çok tercih edildi i görülmektedir. Lahit tekneler ise ya mezar odas zeminine ya da arkosol içine yerle tirilmi tir.

59 60

44

Kaya mezar , Germanikopolis nekropolünde yaz tl tek kaya mezar olmas bak m ndan da önemlidir. Bkz. Bean-Mitford 1970: 199. Bugünkü ilçe merkezine 5 km. mesafedeki Çak ll bük mevkiinde yer alan tek bir kaya mezar yal n cepheli olmas na ra men nekropolün klineli tek kaya mezar d r. Kaya mezar n n cephesinde yer alan tahrip olmu 19 s ra yaz t Pof. Dr. Mustafa H. Sayar taraf ndan incelendi ve kaya mezar yaz t sayesinde .S. 1.-2. yüzy la tarihlenmi tir. Yard mlar için say n Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar’a te ekkür ederiz.

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

IV- 1.Distyl in Antis Cephe Planl$ Kaya Mezar$ (Res. 2-5; Çiz. 1-4)61 Germanikopolis Nekropülü’ndeki kaya mezarlar n n kimileri nekropolün tek örnekle temsil edilen kaya mezar tipi olarak kar m za ç kmaktad r. Disyl in antis cephe planl bir kaya mezar ise bu gruba giren az say daki kaya mezarlar içinde iki odal olmas sebebiyle Germanikopolis Nekropolü’nün yan s ra Isauria Bölgesi’nde ba ka bir örne ine rastlanmayan kaya mezar olmas bak m ndan önemlidir. Kaya mezar , Ermenek Akçamescid Mahallesi’nde, Belediye Garaj ’n n hemen üstündeki yamaçta yer almaktad r. Mezar, küçük bir ana kayan n güney do uya bakan yüzeyine aç lm t r. 7.30x3.00m. ölçülerinde an tsal bir cepheye sahiptir. Ancak üçgen al nl n yerle tirildi i kaya yüzeyindeki çatlaklar sebebiyle cephe elemanlar bütünüyle tamamlanamam t r. Tepe akroteri kabaca i lenmi , üçgen al nl n içerisi bo alt lmam t r. Al nl kta görülen oygular, cephenin kaplama yöntemiyle zenginle tirilmi olabilece ini dü ündürmektedir62. Üçgen al nl kl cephe, bugün yerinde olmayan iki ayr sütunla ta nmaktad r. Sütunlar n ba l klar k smen korunmu . Korunan bölümlerden anla ld kadar yla sütunlar aras mesafe 0.70 m. le 0.80 m. aras nda de i mektedir. Sütunlar n olu turdu u üç aç kl kla 7.30x2.25x2.40 m. ölçülerindeki oldukça geni ve yüksek, dikdörtgen ekilli bir ön odaya geçilir. Ön odada yo un olarak sivri uçlu çekiç izlerinin yan s ra yer yer düzgün ekilli küçük ni lere de rastlanmaktad r. Ön odadan iki aç kl kla iki ayr mezar odas na geçilmektedir. Sa daki Mezar Odas : 0.90x0.75m. ölçülerinde dikey dikdörtgen bir ana giri aç kl na ve 1.30x0.78 m. ölçülerinde kap blokuna sahip oldu u anla lmaktad r. Giri kap s n n solunda, yukar ya daha yak n bir yerde 0.10x0.09x.08 m. ölçülerinde bir sürgü deli i yer almakta. Sa üstte ise 0.08x0.04 m. ölçülerinde bir kap mili yuvas yer almaktad r. Ana giri kap s n n üst ve alt bölümleri ise tahrip durumdad r. Giri kap s ndan sonra do rudan, kare formlu 2.30x2.30x2.00-1.70 m. ölçülerindeki mezar odas na geçilir. Mezar odas n n sa nda tavana kadar uzanan 1.90x0.66x1.08 m. ölçülerinde bir arkosol bulunur. Solda yine ayn ekilde 1.28x0.20x1.08 m. ölçülerinde bir ba ka arkosol yer almakta fakat buras n n zemini oyulmu ekildedir. 1.93x0.83x1.20 m. ölçülerindeki kar arkosol iki kademeli olarak düzenlenmi tir.

61 62

Çizimler konusunda yard mlar için Sanat Tarihçi Erkan Aygör’e te ekkür ederiz. Ancak, böylesine ünik bir kaya mezar için kaya seçimi yap l rken mezar ustas n n neden çatlakl bir kayay tercih etti ini, ya da kaya çatla n neden zengin betimlere yer verilebilecek üçgen al nl a denk getirdi ini kesin olarak bilemiyoruz. Söylenebilecek iki ihtimalden biri kayan n bu yönünün Göksu Vadisi manzaral olmas ikincisi ise kaya çatla n n bütün kaya boyunca devam etti idir. Isauria Bölgesi kaya mezarlar içerisinde, kaya çatlaklar na rastland durumlarda mezar ustas n n bu çatlaklar ustaca yöntemlerle nas l atlatt n gösteren çok güzel örnekler bulunmaktad r. Bu örneklerden biri de Pharax Nekropolü’nde yer almaktad r. Nekropoldeki distyl in antis cephe planl bir kaya mezar n n bütün cephe unsurlar kayadaki çatlaklar aras na yerle tirilmi , tavan ve taban ise çatlak katmanlar ile sonland r lm t r (Bkz. Res. 7). Böylelikle kaya mezar ustalar n n engin kayaç ve mühendislik bilgisine de sahip olduklar n dü ünüyoruz. Ayn uygulaman n Germanikopolis distyl in antis cepheli kaya mezar nda neden uygulanmad n ya da kaya mezar n n neden çatlaks z bir kayaya aç lmad n imdilik kesin olarak bilemiyoruz.

45

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Öndeki kademeye bir lahdin yerle tirildi i dü ünülebilir. Mezar odas n n zemini tahrip edilmi durumdad r. Tavan ve taban, kap önüne do ru meyillidir63. Soldaki Mezar Odas : 0.80x0.74 m. ölçülerinde dikey dikdörtgen bir ana giri e sahiptir. Olas l kla 1.05x0.80 m. ölçülerindeki kap blokunun oturdu u kap pervaz izleri alt k s m hariç görülmektedir. Sol ortada 0.10x0.09x0.08 m. ölçülerinde bir sürgü deli i, sa üst ve altta 0.08x0.06 m. ve 0.08x0.04 m. ölçülerindeki iki ayr kap mili yuvas yer almakta. Ana odaya, oda içindeki 0.80x0.33x0.15 m. ölçülerinde küçük bir sundurmaya bas larak girilir. Oldukça sade olan mezar odas 2.80x2.80x2.00-1.70 m. ölçülerinde ve kare formludur. Oda zemini yer yer tahrip edilmi tir. V- Anoloji Germanikopolis Nekropolü distyl in antis cephe planl kaya mezar na benzer cephe özelliklerine sahip kaya mezarlar Isauria Bölgesi içinde yayg n olmasa da yer yer görülmektedir. Bu ba lamda Pharax (Fariske) Nekropolü kaya mezarlar 64 ön plana ç kmaktad r. Pharax Nekropolü’ndeki iki ayr kaya mezar (Res. 6-7) Germanikopolis örne i gibi ayn plan tipinde olmas na ra men tek odal olmalar yönünden farkl l k göstermektedirler. Ancak, yaz tl olan her iki kaya mezar da Isauria Bölgesi’nin genelindeki benzer cephe planl kaya mezarlar n tarihlemede kolayl klar sa lamaktad r. Bu kaya mezarlar ndan birisi oldukça uzun bir yaz ta sahiptir (Res. 6). Yaz t ifadelerinden mezar yapt ranlar n Romal olduklar sonucu ç kmaktad r65. Böylelikle distyl in antis cephe planl az say daki kaya mezar n n Isauria Bölgesi’nde çe itli sebeplerle bulunan Romal yurtta lara ait oldu u dü ünülebilir. Germanikopolis örne i ise benzer cephe plan tipine ra men iki ayr mezar odas na sahip olmas yönünden bölge için üniktir fakat kaya mezar yaz tl olmad için Pharax örne i gibi belirgin bir Roma etkisinin varl ndan söz edemiyoruz. Ancak Germanikopolis kentinin kurulu u ile ilgili tarihsel süreç, nekropoldeki kaya mezarlar n n yerel ve etkile imle do an unsurlar birlikte bar nd rmas gerekti ini dü ündürmektedir.

63

64 65

46

Bu meyil, kaya bloku yamaçta yer ald için sonradan olu an zemin hareketi sebebiyle olu mam ise, mezar ustas cephedeki kaya çatlaklar n n kaya çekirde inde de devam etmesi sebebiyle kaya çatla n n bir bölümünü bu yolla kald rd ya da mezar odas n n ya mur sular yla dolmas n engellemek için böyle bir yola ba vurdu u dü ünülebilir. Nekropoldeki yal n cepheli bir kaya mezar nda zemine meyil verilmeden kaya çatla ndan gelebilecek ya mur sular n n d ar ya kanalize edilmesi için küçük bir kanalc a yer verildi ini görüyoruz. Distyl in antis cephe planl kaya mezar nda ise böylesi bir kanalc k görülmemi tir. Böylelikle meyilli taban ve tavan uygulamas n n çatlakl kaya yap s veya zamanla meydana gelen kaya hareketleri sebebiyle ortaya ç kt dü ünülmelidir. Do anay-Karau uz-Kunt 2005: 27vd. Sterret 1888: 81;Bean-Mitford 1970: 213;Mitford-Andrews 1980: 1248;Scarborough 1991: 243;Hagel-Tomaschitz 1998: 92. “Selam sana Akuila, selam sana, iyi durumda olas n. Markos’un o!lu Kollina Tribusu’ndan Markos Valerius Akuilas ve Kollina Tribusu’ndan Markos o!lu Markos Valerios … ve Gaios Ioulios Killes’in k z Iolia Matis (?) Koropissene ………. Hepsi hayattayken kendileri için bu mezar yapt rd lar”, eklinde Türkçeye çevrilen yaz ta göre kaya mezar .S. 1. ve 2. yüzy llar aras nda yap lm olmal d r. Yaz t n çevirisi ve tarihlendirilmesi konusunda yard mlar için Prof. Dr. Ç. Nahin’e te ekkür ederiz.

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

Isauria Bölgesi d nda kaya mezarlar n n do udan bat ya do ru bölgesel olarak gösterdi i farkl l klar ise oldukça belirgindir. Buna göre; Erken kaya mezar örnekleri olarak Akamenid kaya mimarl nda kuzey Irak K zkapan66, Fakhrikah67, Dukan- Davud68 ve Ferhad- Nirin69 kaya mezarlar nda cephede iki sütuna yer verildi i görülür. Ancak, daha sonraki dönemlerde Paphlagonia kaya mezar örneklerine de yans yacak olan yukar ya do ru incelen ortas i kin sütunlu kaya mezar örnekleri Isauria’ya çok yabanc d r. Yine Akamenid sanat n n yukar daki örneklerinde üçgen al nl n yer almad n ve farkl giri lere sahip yan yana iki mezar odas uygulamas n n Akamenid kaya mezarlar na yabanc oldu u anla lmaktad r. Önde yer alan iki sütun d nda Germanikopolis örne i ile benzerlik kurulamam t r. Kommagene’nin yeralt na oyulan dromoslu, çok odal ve lokuluslu kaya mezarlar 70Germanikopolis kaya mezarlar d nda Isauria örnekleriyle kar la t r lamayacak kadar farkl örneklerdir. Suriye kaya mezarlar da yine ayn birimleri içeren planlamas yla Isauria örneklerinden ayr lmaktad r. Urartu Krall ’n n yal n cepheli ve çok odal kaya mezarlar 71 Isauria örneklerinden oldukça farkl d r. Etkile imi gerektirmeyen tek benzerlik dikey dikdörtgen giri aç kl klar d r. Ancak Urartu örneklerindeki giri aç kl klar n n kapat l yöntemleri Isauria’ya çok yabanc d r. Bat ya do ru geldikçe Pontus72, Kappadokia ve Paphlagonia73 bölgelerindeki kaya mezarlar nda yer yer görülen cephe düzenlemelerinin yak n benzerlerini Isauria kaya mezarlar içerisinde de görmek mümkündür. Ancak, örne in Paphlagonia’n n tan nm örnekleri olarak Kalekap 74, Ev kayas 75, Çank r Esenköy76, Orta Do anlar77 ve Karakoyunlu78 kaya mezarlar nda Germanikopolis örne imiz gibi üçgen al nl kl cephede yan yana iki sütuna yer verildi i görülür. Fakat yukar ya do ru incelen, ortas i kin ve üst bölümlerinde bo a ba lar na yer verilen bölgeye özgü tipik sütunlar Isauria’n n sütunlu cepheye sahip kaya mezarlar ndaki örneklerden oldukça farkl d r. Bu farkl l klar mezar odas düzenlemesinde de kendini göstermektedir. Ayr ca Paphlagonia örnekleri içinde Direkli Kaya79 ve Gerdek Bo az 80 kaya mezarlar n n cephelerindeki yan yana üç sütun düzenlemesi Isauria’ya oldukça yabanc d r. Co rafi yak nl k, hatta iç içelik sebebiyle Kilikia Bölgesi’nin bilhassa da l k kesimindeki tap nak cepheli mimari ya da kaya oyma mezarlar n n gerek cephe ve 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80

von Gall 1966: Abb. 21. von Gall 1966: Abb. 22. von Gall 1966: Abb. 10. von Gall 1966: Abb. 7. Wagner 1976: Taf. 54:147. Çevik 2000:70. Marek 2003: 112, Abb. 162. von Gall 1967: 114. Marek 2003: Abb. 31. Marek 2003: Abb. 48. Marek 2003: Abb. 53. Marek 2003: Abb. 51. Marek 2003: Abb. 44. von Gall 1967: Abb. 3. von Gall 1967: Abb. 8.

47

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

gerekse mezar odas düzenlemesi bak m ndan benzerlerini Isauria Bölgesi’nde yer yer görmekteyiz. Ancak E rikuyu örnekleri81 gibi daha çok Hellenistik etkili dor fasadl kaya mezarlar Isauria’ya yabanc d r. Isauria’n n tamamen y k lm olan Zengibar Kalesi an tsal mezarlar n n ise Dösene prostylos tap nak cepheli an tsal mezarlar yla82 benzer yönlerinin olup olmad n bilemiyoruz. Genel olarak bak ld nda co rafi yak nl a ra men Germanikopolis kaya mezarlar ile Da l k Kilikia’n n tap nak cepheli kaya mezarlar aras nda etkile imden do du u söylenebilecek benzerliklerin olmad anla lmaktad r. Tap nak cepheli kaya mezarlar önemli bir yer tutmas na ra men Phrygia tap nak cepheli kaya mezarlar 83 ile Germanikopolis örne i ve Isauria tap nak cepheli kaya mezarlar aras nda yine etkile imden do an bir benzerlik bulam yoruz. Örne in di s ral üçgen al nl k uygulamas na Isauria’da rastlanmaz. Kayaya mezar açmak ve üçgen al nl k yapma d nda benzerlik yoktur. Benzer tap nak cepheli örnekleri olmas na ra men Lykia ah ap taklidi kaya mezarlar 84 ile yine Lykia ve Karia’n n kaya yüzeyine gömülü cepheli kaya mezarlar 85 Isauria Bölgesi’nin tap nak cepheli kaya mezarlar na oldukça yabanc d r. Üçgen al nl k ve sütunlu cephe d nda benzerlik bulam yoruz. VI- Tarihlendirme ve Sonuç Germanikopolisteki distyl in antis cephe planl söz konusu kaya mezar örne i nda, Isauria’n n tap nak cepheli kaya mezarlar nda cephe ve mezar odas planlamas yönünden bölgeye özgü bir tarz n olu tu u söylenebilir. Kayaya oyulmu haz r mekânlar olduklar için kaya mezarlar n n özellikle mezar odalar nda tekrar tekrar olan kullan mlar sebebiyle mimari de i ikliklerin oldu u gözlenir. Henüz dönemlerinde soyulduklar için kaya mezarlar dönemleriyle ilgili buluntu da vermemektedir. Gerek cephe ve gerekse mezar odas ndaki mimari düzenlemelerdeki evrilmeden yola ç karak kaya mezarlar n tarihlemek, yaz tl benzer örneklerin varl nda ikinci a ama bir tarihleme kriteri olacakt r. Bu sebeplerden dolay Germanikopolis distyl in antis cephe planl kaya mezar n tarihleme noktas nda Pharax Nekropolü’ndeki yaz tl kaya mezar büyük önem ta maktad r. Cephe süsü ve tek odal olmas yönünden Pharax Nekropolü’ndeki bir kaya mezar Germanikopolis örne inden ayr lmakta fakat genel tasardaki distyl in antis uygulama her iki kaya mezar n n ortak özelli idir. Buna göre, yaz t sayesinde .S. 1. ve 2. yüzy l içine tarihledi imiz Pharax Nekropolü kaya mezar ndan ve Germanikopolis kentinin Roma egemenli indeki tarihsel sürecinden yola ç karak Germanikopolis Nekropolü distyl in antis cephe planl kaya mezar n da ayn yüzy llar içine verebiliriz. Yan yana iki odal ünik bir örnek olmas n da yerel bir uygulama biçimi olarak görebiliriz. Anla lan, Germanikopolis

81 82 83 84 85

48

Er-Sö üt 2005: Resim 5. Machatschek 1974: 251. Haspels 1971: 125vd. Borchardt 1975: 102. Roos 1978: 427.

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

kentine hâkim yerel bir bey ya da komutan, ailesi için yerli ve yabanc unsurlar bir arada harmanlayan bir kaya mezar yapt rarak bölge geneline propagandas n yapm t r. Kaynakça Ahmet Nerif, Anadolu’da Tanin I (Haz. M.Ç. Börekçi), Ankara, 1999. Alishan, P.L.M., Sissouan ou I’Arméno-Cilicia Description Géographique et Historique, trad. Du. Texte arménien, Venise, 1899. Bean, G.E.-Mitford, T.B., Journeys in Roug Cilicia in 1964,-1968, ETAM 3, Wien, 1970. Borchardt, J., Myra, Berlin, 1975. Collignon, M., Notes d’un Voyage en Asie-Mineure, Paris, 1897. Collignon, M., Les Statues Funeraires dans l’art Grec, Paris, 1911. Cramer, J.A., A Geographical and Historical Description of Asia Minor I, Amsterdam, 1971. Cuinet, V., La Turqu e d’Asie Géographie Administrative Statisque Descriptive et Raisonnée de Chaque Province de l’Asie Mineure, Paris, 1891. Çevik, N., Urartu Kaya Mezarlar ve Ölü Gömme Gelenekleri, Ankara, 2000. Darrouzès, J., Listes Episcopales du Concile de Nicée (787), REByz 33, 5-76, 1975. Darrouzès, J., Notitiae Episcopatuum Ecclesiae Constantinopolitanae Texte Critique Introduction et Notes, Géographie Ecclésiastique de l’Empire Byzantin Tome I, Paris, 1981. Davis, E.J., Life in Asiatic Turkey, a Journal of Travel in Cilicia (Pedias and Tracheia), Isauria and Parts of Lycaonia and Cappadocia, London, 1879. Doktor Nazmi, Türkiye’nin S hh -i çtimai Co rafyas , Konya Vilayeti, Ankara, 1922. Efe, R., Ermenek Çay Havzas Do al Ortam Özellikleri, stanbul, 1998. Er, Y.-Sö üt, B., Da l k Kilikya’da Olba-Diocaesarea Nekropollerindeki Kaya Mezarlar , TürkAD 5, 97-110, 2005. Hall, A.-Waelkens, M., Two Dokimeion Sculptors in Ikonium, AnatSt. 32, 151-155, Ankara, 1982. Hamilton, W.J., Researches in Asia Minor, Pontus and Armenia; with some Account of their Antiquites and Geology, II, London, 1842. Haspels, C.H.E., The Highlands of Phrygia: Sites and Monuments, I-II, New Jersey, 1971. Head, B.V., Historia Numorum a Manuel of Grek Numismatics, Oxford, 1911. Heberdey, R.-Wilhelm, A., Reisen in Kilikien, Wien, 1896. Hild, F.-Hellenkemper, H., Kilikien und Isaurien, TIB 5, Wien, 1990. Hill, G.F., Catalogue of the Greek Coins of Lycaonia, Isauria and Cilicia, London, 1900. Hill, G.F., A Catalogue of the Greek Coins in the British Museum, Bologna, 1964. Hirschfeld, G., Akmonia, RE I-1, 1174. Honigmann, E., Studien zur Notitia Antiochena, ByzZ 25, 60-88, Leipzig, 1925. Honigmann, E., Bizans Devleti’nin Do u S n r (Grekçe, Arapça, Süryanice ve Ermenice Kaynaklara Göre 363’ten 1071’e Kadar), Çev. F. I ltan, stanbul, 1970. 49

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Kiepert, H., Memoir über die Konsruktion der Karte von Kleinasien, Berlin, 1854. Kinneir, J.M., Journey Through Asia Minor, Armenia and Kourdistan in the Years 1813 and 1814: with Remarks on the Marches of Alexander and Retreat of the Ten Thausand, London, 1818. Langlois, V., Voyage dans la Cilicie, Dans le Montagnes du Taurus, Paris, 1861. Machatschek, A., Die Grabtempel von Dösene im Rauhen Kilikien, Mansele Arma an I, 251- 261, Ankara, 1974. Magie, D., Roman Rule in Asia Minor to the end of the Third Marek, C., Orbis Provinciarum Pontus et Bithynia. Die Römischen Provinzen im Norden Kleinasiens, Mainz am Rhein, 2003. Mitford, T. B.-Andrews St.,Roman Rough Cilicia, ANRW, II. 7.2, 1230-1261, Berlin, 1980. Mutafian, C., La Cilicie au Carrefour des Empires II, Paris, 1988. Ramsay, W.M., Anadolu’nun Tarihi Co rafyas , (çev. M. Pekta ), stanbul, 1960. Roos, P., The Rock-Tombs of Caria, Proceedings of the Xth International Congress of Classical Archaeology, 427-432, Ankara, 1978. Rougé, J., L’Histoire Auguste et I’Isaurie au IVe Siècle, REA 68, 282-315, 1966. Scarborough,, Y.E., The Funerary Monuments of Cilicia Tracheia, Cornell Üniversitesi, 1991 (Yay mlanmam Doktora Tezi). Schultze, V., Altchristliche Städte und Landschaften II.Kleinasien, Gütersloh, 1926. Sterret, J.R.S., The Wolfe Expedition to Asia Minor III, Boston, 1888. Swoboda, H.-Keil, J.-Knoll, F., Denkmäler aus Lykaonien, Pamphylien und Isaurien, Wien, 1935. Nihab al-Din al-Omari, al-Ta’rif, M s r, 1912. Texier, C., Küçük Asya Co rafyas , Tarihi ve Arkeolojisi III, Çev. Ali Suat, Latin Harflerine Aktaran: Prof. Dr. Kaz mYa ar Kopraman, Sadele tiren: Yrd. Doç. Dr. Musa Y ld z, Ankara, 2002. Tomaschek, W., Zur historischen Topographie von Kleinasien im Mittelalter. Sb Wien 124, 1891. Tomaschek, W., Zur historischen Topographie von Kleinasien im Mittelalter, Osnabrück, 1975. Üçer, S.S.-Koman, M.M., Konya li Köy ve Yer Adlar Üzerine Bir Deneme, Konya, 1945. Vas l ev, A.A., Byzance et les Arabes. I. La dynastye d’Amorium (820-867) Edition française préparée par M. Canard, Brüssel,1968. von Gall, H., Zu den Medischen Felsgräbern in Nordwestiran und Iraq Kurdistan, AA Band 81, 19-43, Berlin, 1966. von Gall, H., Die Paphlagonische Felsgräber, Eine Studie zur Kleinasiatischen Kunstgeschichte, stMitt. Beiheft 1, Tübingen, 1967. Wagner, J., Seleukeia am Euphrat/Zeugma, Wiesbaden, 1976. Ziegler, R., Münzen Kilikiens aus Kleineren Deutschen Sammlungen, Vestigia Beiträge zur Alten Geschichte Band 42, München, 1988. Zoro lu, L., Göksu Kültürleri, Atlas Dergisi 8, 80-82, 1993. Zoro lu, L., Anamur-Ermenek Bölgesi Yüzey Ara t rmalar , S.Ü. Proje No: 94/052, Konya, 1997. 50

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

Harita 1: Ermenek, siyasi durum.

Resim 1: Ermenek Gravürü (Collignon 1897’den)

51

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Resim 2: Germanikopolis Nekropolü, distyl in antis cephe planl kaya mezar , cepheden.

Resim 3: Germanikopolis Nekropolü, distyl in antis cephe planl kaya mezar , mezar odas ndan giri aç kl .

52

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

Resim 4: Germanikopolis Nekropolü, distyl in antis cephe planl kaya mezar , kap pervaz yeri ve mil yuvas .

Resim 5: Germanikopolis Nekropolü, distyl in antis cephe planl kaya mezar , ilk oda arkosollü ölü yeri.

53

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Çizim 1: Germanikopolis Nekropolü, distyl in antis cephe planl kaya mezar , cepheden.

Resim 6: Pharax Nekropolü’nden yaz tl bir kaya mezar .

54

Osman DOUANAY-Emine KÖKER

55

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 39 – 56

Resim 7: Pharax Nekropolü’nden yaz tl bir di er kaya mezar .

56

Ö RETMENLER N SINIF Ç Ö RET M ETK NL KLER N N Ö RETMEN ADAYLARININ GÖRÜ LER NE GÖRE DE ERLEND R LMES H. smail ASLANTA Özet / Abstract Ara t rmada, ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin s n f içi ö retim etkinliklerinde sergiledikleri beceriler, ö retmen adaylar n n görü lerine göre de erlendirilmi tir. Ara t rma tarama modeline dayal betimsel bir ara t rma olup uygulamas 2008–2009 ö retim y l nda Kilis il merkezinde 10 resmi ilkö retim okulunda görevli 40 s n f ve bran ö retmeni ve Muallim R fat E itim Fakültesi S n f ö retmenli i, Türkçe ö retmenli i ve Sosyal Bilgiler ö retmenli i programlar nda okuyan 117 ö retmen aday ö renci üzerinde gerçekle tirilmi tir. Verilerin çözümlenmesinde frekans ve yüzde tekni i kullan lm t r. Ara t rma elde edilen bulgular nda ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin s n f içi ö retim uygulamalar nda “ö retim strateji ve yöntemlerini seçip uygulamada” ve “ö retim teknolojilerinden yararlanmada” az düzeyde yeterli olduklar ; “konu alan n bilmede” nispeten daha yeterli olduklar sonucuna ula lm t r. Anahtar Kelimeler: S n f Yönetimi, 7lkö retim, Ö retim Etkinlikleri ASSESING TEACHERS’ CLASSROOM INSTRUCTION ACTIVITIES BASED ON TEACHER CANDIDATE’S OPINIONS In this research, classroom instruction activity skills, shown by primary school teachers’, were evaluated according to the teacher nominees’ opinion. This research is a descriptive research based on scanning model an applied to 40 classroom and branch teacher employing in Kilis povinence pimary shools and 117 teacher nominees who enrolled Turkish Teaching, Primary School Teaching and Social Studies Teaching programs on Muallim R fat Faculty of Education. Frequencies and percentages has used for data analysis. In the light of findings derived from research, teacher are poor sufficient on “choosing and applying the instruction strategies and methodology” and “using instruction technologies” and avarage sufficient on “awareness of subject area” in classroom instruction applications. Key Words: Classroom Management, Primary Education, Instruction Activities

Giri! E itim sistemi içinde okullar, e itsel hedeflerin ö rencilere kazand r lmas için haz rlanm özel çevrelerdir. Bu özel çevre, istenen davran lar n kazand r lmas için kolayla t r c , istenmeyen davran lar n ise temizlenece i ekilde tasarlanm bir çevredir. Ba ar (2001, 2–3)’a göre okul denen özel çevrenin “ö rencileri d çevrenin güçlüklerinden koruma”, “istenmeyen davran lar temizleme” ve “farkl l klar n olu turaca dengesizlikleri dengeleme” olmak üzere üç temel i levi vard r. Okullar n bu temel i levlerini gerçekle tirece i yerler ise özel olarak düzenlenmi s n flard r. Terzi’ye (2002) göre okul denince ilk akla gelen ey ço u kez s n ft r. Özel bir ö retim ortam olan s n f, e itim sisteminin üretim merkezi, e itimsel amaçlar n davran a

Yrd. Doç. Dr., Kilis 7 Aral k Üniversitesi Muallim R fat E itim Fakültesi E itim Bilimleri Bölümü.

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

dönü türüldü ü yerdir. Bir ba ka ifade ile s n f, nitelikli insan gücünün yeti tirildi i e itim sisteminin i levsel bir parças d r. Yönetimsel kurallarla ilk kez s n f denilen ortamda kar la an ö rencilere, programlarda yer alan bilgi ve beceriler yan nda toplumsal ya am n gerekli k ld her türlü ilke, kural, davran , tutum ve de erler en sa l kl biçimde s n f ortam nda kazand r labilir (Sar ta , 2000). Bunun gerçekle mesi ise ö retmenin s n f yönetimi ba lam nda birçok görevi yerine getirmesine ba l d r. S n f yönetimi ba lam nda ö retmenin temel görevi ö rencilerde hedefler do rultusunda istendik davran de i ikli i meydana getirmektir. Ancak ö retmen bu temel görevini yerine getirirken, derslere devam etmeyenleri belirleme, ö rencilerin s n f içi etkinliklerini ve ödevlerini kontrol etme, ö retim materyallerini düzenleme, s n ftaki çal ma ko ullar n geli tirme, ö retimi engelleyici etmenleri ortadan kald rma gibi baz akademik olmayan i lerle de u ra mak zorundad r. S n fta bu tür i lerin düzenlenmesi s n f yönetimi olarak kabul edilmektedir. Ö retmenlerin s n f yönetiminde ba ar l olmas , birçok etmene ba l olmakla birlikte ö rencilerle sa l kl ileti im kurma ve olumlu s n f ortam olu turma bunlar n ba nda gelmektedir. Stanton ve Capel’e göre etkili ö retmen, ö rencilerine kars aç k, onlarla iyi anlasan, samimi, kararl , duyarl , sevecen, ho görülü ve anlay l ki ilik özellikleri gösteren davran lara sahip ki idir (Stanton, 1985; Capel & arkada lar , 1995, Akt: Dilekmen). S n f n iyi yönetilmesi, e itimde ba ar l olmak için ilk ad m olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle ö retmenin liderlik rolü ön plana ç kmakta ve grup dinamizmini bilmesi önem kazanmaktad r. Bu ba lamda yönetim ile ö retim birbiriyle ba lant l olmaktad r. Bir bak ma s n f yönetiminde ba ar l olanlar genellikle “iyi ö retmen” özelliklerini ta maktad rlar. Ö retmenlerin e iticilik özelli i kadar yöneticilik özelliklerinin de geli tirilmesi önem kazanmaktad r (Demirel, 1998:113). Buna göre ba ar l bir ö retim için s n f n iyi yönetilmesi; ba ar l bir s n f yönetimi için etkili bir ö retimin gerçekle tirilmesi gerekmektedir. S n f yönetimi kapsam nda ö retmenin en temel görevlerinden biri ö renmeyi sa lamad r. Bilgiyi ö rencilere aktaran, ö renme etkinliklerini yönlendiren, rehberlik eden ö retmenin bu rolde kendine güveni tam olmal d r. Ö retmenlerin ö renmeyi sa lamadaki temel görevleri ve bu görevleri yerine getirirken yapmalar gereken i lemler unlard r (Erden, 1992): 1. Ö retim Planlar n n Haz rlanmas : Formal e itim planl bir süreçtir. Ö retmenler bu sürecin ba nda ö rencilere hangi davran lar , hangi kapsamla, nas l kazand racaklar n planlamalar gerekir. Ö retmenlerin planlama a amas nda, okul program nda yer alan davran ve kapsamdan ö rencileri içini uygun olanlar seçerek kendi y ll k ve günlük planlar n haz rlamalar gerekir. 2. Ö retimi Sa lama: Ö retmenin ö renme-ö retme sürecinde en önemli görevi ö renme ya ant lar düzenleyerek ö renmeyi sa lamakt r. Ara t rmalar etkili bir ö retmenin ö retim s ras nda u i lemleri gerçekle tirmeleri gerekti ini göstermektedir. a) Derse bir önceki ö renmeleri ve önko ul bilgileri özetleyerek ba lama. b) Hedefleri ö rencilere duyurma c) Yeni materyali küçük ad mlarla ve her ad mdan sonra uygulama yapt rarak sunma. 58

H. 7smail ASLANTAO

d) e) f) g) h)

Detayla aç klama yapma. Çok say da soru sorma ve ö rencilerin kavrama düzeylerini kontrol etme. 7lk uygulamalarda ö renciye rehberlik etme. Ö rencilere sistematik dönüt düzeltme sa lama. Ö rencilere s n fta yapacaklar al t rmalar verme ve bunlar kontrol

etme. E itsel hedeflerin gerçekle mesi önemli ölçüde ö retmenin s n f içi ö retim uygulamalar n n ba ar s nda ba l d r. Etkili ö retmen ö rencilerin ilgilerini bir konuya toplayabilir ve bunu sürdürebilir. Ba ar l bir ö retmen, iyi ö renmeye yol açan bir s n f ortam sa lar. Böyle bir s n f yönetiminde ö renme amaçlar na uygun ö retim teknikleri seçilir. Ö retim stratejileri ö rencinin ö renme stilleriyle etkile tirilir, uyumlu k l n r. Ö renmeyi sa lama olarak ifade edilen ö retme i i, ö retim ortam n n e itimsel amaçlar gerçekle tirecek ekilde düzenlenmesini gerekli k lar. Aç kgöz (2000:9–10)’e göre ö retme, genel olarak ö renmenin kolayla t r lmas , ö renmeye rehberlik edilmesi ve ö renene ö renmeyi gerçekle tirmesi konusunda yard mc olunmas d r. Ö retmen yüzy llard r ö retim sürecinde ba rolü oynamaktad r. Bu roller kimi zaman a rl kl bir ekilde ö reticilik olarak ön plana ç karken baz zamanlarda dan man, mesleki uzman, toplumsal lider, otorite figürü, aile reisi, rehber olarak kendini göstermektedir. Örgün e itim kurumlar nda hedef al nan davran lar, program haz rlama, araç-gereç sa lama, ö retim etkinliklerini uygulama ve sonucu de erlendirme gibi i lemleri içermekte olup; bu i lemlere yürütme sorumlulu u ö retmene aittir (Sümbül, 1996). Ba ar l bir e itim-ö retim için, s n ftaki e itim-ö retim ortam n n amaçlar gerçekle tirecek ekilde düzenlenmesi s n f yönetiminin ana i levidir. Bu konuda yap lmas gereken temel etkinlikleri Celep (2002) ö retim için uygun fiziksel ortam n haz rlanmas , planlaman n en uygun biçimde yap lmas , zaman n iyi yönetilmesi ve etkili kullan lmas , s n ftaki sosyal ili kilerin ve ö retimle ilgili davran lar n ö retim amaçlar na uygun olarak düzenlenmesi eklinde s ralamaktad r. Korkmaz (2003:189) da s n f yönetiminde ö retmenin görevinin “ö rencilerin ö retim etkinliklerini destekleyici, olumlu davran lar kazanmalar na yard mc ve yönlendirici, istenmeyen davran lara kar ise de i tirici ve geli tirici bir tutum sergilemek” oldu unu belirtmektedir. Etkili s n f yöntemi, önemli ölçüde etkili ö retmenlik davran lar n n s n f içinde sergilenmesine ba l d r. Aç kgöz (2000)’e göre etkili bir ö retmen hangi tipteki ö retmen rolünü üstlenirse üstlensin, ö retimin nas l yap laca n veya ö retim süresi içerisinde ya anan sorunlar nas l çözmesi gerekti ini bilen de il, bildiklerini nerede, nas l ve ne zaman kullanaca n bilen ö retmendir E itim-ö retim ortam nda ö retmen farkl yakla m, metot ve teknikleri kullan rken bazen bir lider, bazen rehber, bazen yönetici ve bazen de ba kan rollerini ve görevlerini üstlenebilir. Bu nedenle ö retmen, s n f ortam nda yönetimle ilgili teorik bilgileri bilmesinin yan s ra, yönetim süreçlerini s n f ortam nda uygulayabilmelidir. S n fta düzenli ve güvenli bir ortam yaratmal d r. Bunun yan nda ö rencilerde sorumluluk bilincinin olu turulmas ve davran lar n düzenleyebilmelerini sa lamakta s n f yönetimi aç s ndan önemli bir yer tutmaktad r (Ku uoglu, 2004). Can (2004)’e göre, etkili bir ö retmenin u davran lar sergilemesi gerekir: 59

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

• Ö retim amaçlar ile tutarl davran r. • Temel konuyu kavratmada al t rmalar yapar. • Yarg lar geli tirerek, ana noktay vurgulayarak ve geçerlilik ölçütlerine uygun s navlar yaparak temel konuyu sürdürür. • Ödül ve yapt r ma gerekti inde yer verir. • Zaman ve di er etkenlerin fark nda olup bu etkenleri önemser. • Ö rencileri ö retimle aktif olarak ili kili tutar. • Dikkatlice planlanm bilgiler nda ö rencilere baz seçenekler su-nar. Etkili ö retmen, ö retim uygulamalar nda nas l davranaca n ve s n f içi uygulamalar nas l örgütleyece ini bilir. Ö retmenden s n f içi ö retim uygulamalar nda iyi bir motivatör olma, ö rencilerle etkili ve sa l kl bir ileti im kurma, konulara uygun yöntem ve teknikleri etkili bir ekilde kullanma, ö rencileri derse aktif olarak katma gibi özellikleri sergilemesi beklenir. Doveston’a (1985) göre etkili ö retmen, ö renciler ile iyi ili kiler içinde bulunabilen, sundu u konuya yönelik ö retim stratejisi geli tirebilen, yeni ö retim teknik ve kaynaklar n kullanan ö retmendir (Akt.Dilekmen, 2008) . Ö retmenlerin görevlerinin merkezinde ö retme i i bulunmaktad r. S n f içinde iyi bir ö retimin gerçekle mesi, ö retmenin ö rencilerle sa l kl ve etkili bir ileti im kurmas na, dersin içeri ine uygun strateji-yöntem ve teknikleri seçip uygulamas na, zaman etkili yönetmesine, uygun materyalleri seçmesine ba l d r. E itsel hedefler her eyden önce nitelikli bir ö retimle gerçekle ebilir. Ö retimin niteli i de büyük ölçüde ö retmenin niteli ine ve s n f içi ö retim etkinliklerinde gösterece i performansa ba l d r. Ara!t"rman"n Amac" Ara t rma ile ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin s n f içi ö retim etkinliklerini yönetme becerilerinin nas l oldu unun ö retmen adaylar n n görü lerine göre belirlenmesi amaçlanmaktad r. Bu amaçla u sorulara cevap aranm t r: 7lkö retimde görev yapan ö retmenlerin; 1. “Konu alan bilgi” düzeyleri nedir? 2. 7lkö retimde görev yapan ö retmenlerin “ö retim strateji ve yöntemlerini kullanma becerileri” ne düzeydedir? 3. 7lkö retimde görev yapan ö retmenlerin “ö retim materyal ve teknolojilerinden yararlanmalar ” ne düzeydedir? Yöntem Ara t rman n yürütülmesinde tarama modeli kullan lm olup, betimsel bir nitelik ta maktad r. Ara t r ma bir durum çal mas niteli i ta maktad r. Y ld r m’a (2005) göre durum çal malar nda gözlem, görü me ve doküman incelemesi gibi veri toplama yöntemleri kullan labilir. Bu ara t rmada veri toplamak için anketten yararlan lm t r. Ara t rman n örneklemini olu turan Kilis Muallim R fat E itim Fakültesi’nde 3.s n fa devam eden ö renciler, ara t rmada kullan lan anket maddelerini cevapland rmadan önce 5 hafta boyunca Kilis il merkezinde bulunan ilkö retim 60

H. 7smail ASLANTAO

okullar nda görev yapan ö retmenleri ders etkinliklerinde izlediler. Ara t rmaya kat lan ö renciler be hafta boyunca günde iki er saat olmak üzere ö retmenlerin s n fta sergiledikleri etkinlikleri dört farkl boyutu (planlama, konu alan bilgisi, ö retim sürecini yönetme, ileti im) dikkate alarak izlediler. Evren ve Örneklem Ara t rman n evrenini 2008–2009 ö retim y l nda Kilis Muallim R fat E itim Fakültesinin ilkö retim ve Türkçe ö retmenli i bölümlerinin 3.s n flar nda okuyan yakla k 170 ö renci olu turmaktad r. Evren küçük ve ula labilir oldu u için tüm evren ara t rman n örneklemine dâhil edilmi tir. Ara t rman n yap ld 2008–2009 ö retim y l nda Kilis Muallim R fat E itim Fakültesi 7lkö retim S n f Ö retmenli i 3.s n fta 42, Sosyal bilgiler ö retmenli i 3. s n fta 44 ve Türkçe ö retmenli i 3.s n fta 42 birinci ö retim ve 42 de ikinci ö retim olmak üzere toplam 170 ö renci ö renim görmekteydi. Ara t rmaya kat lan ö renciler önce okullarda 5 hafta boyunca ö retmenleri s n f içi ö retim etkinliklerinde izlediler ve daha sonra ara t rmada veri toplamak için haz rlanan anketi gözlemleri nda doldurdular. Veri Toplama Araçlar" Bu ara t rmada YÖK taraf ndan e itim fakülteleri için haz rlanan Fakülte-Okul 7 birli i K lavuzunda bulunan “Aday Ö retmen De erlendirme Formu” gözden geçirildikten sonra yeni maddeler eklenerek geli tirilmi ve veri toplama arac olarak kullan lm t r. Anket, “Ö retmenlerde gözlenecek davran lar” ba l alt nda 18 maddeden olu maktad r. Anketteki maddeler (1) konu alan bilgisi, (3) ö retim sürecini yönetme becerisi ve (3) ö retim materyal ve teknolojilerinden yararlanma becerisi, olmak üzere üç boyutta toplanm t r. Anketin ilk üç maddesi “alan bilgisi”, 4., 5.,6., 7., 8., 9., 10., ve 12. maddeler “ö retim strateji ve yöntemlerini kullanma” ve geri kalan maddeler ise “ö retim materyal ve teknolojilerinden yararlanma becerisi”ni ölçecek ekilde haz rlanm t r. Taslak olarak geli tirilen ankete e itim bilimleri alan ndaki ö retim elemanlar n n da görü leri al narak son ekli verilmi tir. Ankette ö retmenlerin göstermeleri gereken özellikleri ifade eden maddelerde gözlenen davran n gözlenme düzeyi Likert tipi ölçekle üç düzeye ayr lm t r. Ölçekteki düzeyler, ö retmenlerin göstermesi beklenen özelliklerin gözlenme s kl na göre “Az”, “Orta” ve “7yi” olarak belirtilmi tir. Ara t rmada Kilis Muallim R fat E itim Fakültesi 7lkö retim ve Türkçe Ö retmenli i bölümlerinde 2008–2009 ö retim y l nda 3.s n fta okuyan ö rencilerin ilkö retimde görev yapan ö retmenleri s n f içi ö retim etkinliklerinde izlemeleri sonucu olu turduklar görü lerinden yararlan lm t r. Ö rencilerin 3.s n f 2.dönemde ald klar “S n f Yönetimi” dersi 2 saat teorik ve 2 saat uygulama bölümlerinden olu maktayd . S n f yönetimi ile ilgili teorik konular i lendikten sonra s n f ö retmenli i ö rencileri iki erli; sosyal bilgiler ve Türkçe ö retmenli i ö rencileri ise be erli gruplara ayr ld lar. Gruplar gözlem yapmak üzere 5 hafta boyunca günde iki saat gözlem yapmak üzere okullara gönderildiler. Ö rencilerin okullara gönderilmesi için Kilis 7l Milli E itim Müdürlü ü ile görü ülüp ve resmi yaz malar yap larak gerekli izinler al nd . 61

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

2008–2009 ö retim y l nda Kilis Muallim R fat E itim Fakültesi’nin 7lkö retim Bölümü S n f Ö retmenli i, Sosyal Bilgiler Ö retmenli i ve Türkçe Ö retmenli i bölümünde okuyan 170 ö renci “s n f yönetimi” dersinin uygulamas nda Kilis il merkezinde bulunan okullara 5 hafta boyunca gözlem yapmak üzere gitmi lerdir. Ö rencilerin gözlem yapmalar ndan önce dersin teorik k sm 10 hafta boyunca ö rencilere anlat lm t r. Ayr ca anketteki maddeler gözlem sürecinden hemen önce ara t rmac taraf ndan ö rencilere aç klanm t r. Gözlemin nas l yap lmas gerekti i ile ilgili aç klamalar gözleme kat lan tüm ö rencilere etrafl ca aç klanm t r. Gözlem sonucunda ö rencilere anket formu verilerek doldurmalar istenmi tir. Ö rencilerin doldurduklar anketler toplanarak incelenmi tir. Eksik ve hatal olan anketler belirlenerek ç kar lm t r. Baz ö renciler ise ald klar anketleri teslim etmi lerdir. Toplam 117 anket de erlendirmeye al nm t r ve veriler “SPSS for windovs” istatistik paket program kullan larak analizi yap lm t r. Verilerin Analizi Verilerin analizinde frekans da l mlar ve yüzde hesaplar ndan yararlan lm t r. Gözlemciler taraf ndan doldurulan gözlem formlar tek tek incelenerek eksik ve hatal olanlar ç kar ld ktan sonra veriler tablolara aktar lm t r. Tablolara aktar lan verilerin frekanslar ve yüzdeleri hesaplanarak analiz edilmi tir. Daha sonra tablola t r lan verilerle ilgili de erlendirmeler ve yorumlar yap lm t r. Bulgular ve Yorum Ara t rmada veri toplamak için geli tirilen anketten elde edilen veriler tablola t r lm ve verilere dayal analiz ve yorumlar yap lm t r. Tablodaki veriler ara t rman n alt problemleri ele al nmadan önce genel olarak ara t rman n amac nda belirtilen temel probleme göre ele al n p yorumlanm t r. Tablo 1. Ö retmen adaylar n n ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin “s n f içi ö retim yönetimi becerileri” konusundaki görü leri S"ra

Maddeler

No 1 2 3

62

Konunun gerektirdi i sözel ve görsel dili ( ekil, ema, grafik, formül vb.) uygun biçimde kullanabilme Konuya ve hedeflere uygun materyalleri kullanma Konuya ve hedeflere uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanma

Az f

Orta %

f

%

yi f

%

Xort

SS

20 17,1 66 56,4 31

26,5

2,09 0,65

55 47,0 35 29,9 27

23,1

1,76 0,72

65 55,6 35 29,9 17

14,5

1,58 0,70

4

Derse uygun bir giri yapabilme

29 24,8 57 48,7 31

26,5

2,01 0,71

5

Dersin hedeflerinden ö rencileri haberdar etme

47 40,2 37 31,6 33

28,2

1,68 0,71

H. 7smail ASLANTAO

6

Önceki konularla i lenen konu aras nda ba kurma

25 21,4 55 47,0 37

31,6

1,96 0,77

7

Ö rencilerin soru sormalar n te vik etme

51 43,6 38 32,5 28

23,9

2,27 0,70

8

Ö rencilere dü ünmeyi sa layan sorular sorabilme

53 45,3 39 33,3 25

21,4

1,76 0,72

9

Ö rencilerin etkinliklerini kontrol etme

54 46,2 48 41,0 15

12,8

1,66 0,73

59 50,4 41 35,1 17

14,5

1,64 0,69

46 39,3 38 32,5 33

28,2

1,88 0,67

Ö renciler s k ld klar nda dersi fazla kesintiye 10

u ratmayacak uygun bir ara verme (F kra ya da örnek olay anlatma vb.)

11

Sunum yap l yorsa sunumu görsel materyallerle destekleme

12

Dönüt ve düzeltmeleri uygun ekilde yapabilme

14 12,0 36 30,8 67

57,3

1,88 0,81

13

Ö retim teknolojilerinden yararlanabilme

59 50,4 43 36,8 15

12,8

1,47 0,70

15

Ö renci sorular na uygun ve yeterli yan tlar olu turabilme 16 13,7 48 41,0 53

45,3

2,37 0,70

15

Konuyu gerçek hayatla ili kilendirebilme

49 41,1 51 46,4 17

14,5

2,31 0,70

16

Dersin sonunda özetleme yapabilme

30 25,6 59 50,4 28

23,9

2,07 0,64

17

Derse ilgi ve güdünün süreklili ini sa layabilme

59 50,4 41 35,1 17

14,5

1,66 0,69

35 29,9 66 56,8 16

13,3

1,98 0,70

18

Övgü, takdir etme ve di er peki tirme ekillerine ba vurma

Tablodaki veriler incelendi inde ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin s n f içi ö retim yönetimi becerilerinde orta düzeyde yeterli olduklar anla lmaktad r. Ancak ö retim yönetiminin farkl boyutlar aç s ndan ö retmenlerin ayn derecede alg land klar söylenemez. Tablodaki verilere bak ld nda ankete kat lan ö retmen adaylar n n ö retmenlerin s n f içi ö retim becerileri konusundaki alg lar n n farkl la t görülmektedir. Baz maddelerde ö retmen adaylar n n alg düzeyleri dü ükken baz maddelerde nispeten yüksek baz lar nda ise orta düzeyde oldu u görülmektedir. Anketi cevapland ranlar n alg lar na göre ö retmenlerin beceri düzeylerinin yüksek görüldü ü maddeler: 12.madde: Dönüt ve düzeltmeleri uygun ekilde yapabilme (f:67, % 57,3) 63

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

15.madde: Ö renci sorular na uygun ve yeterli yan tlar olu turabilme (f:53, %45,3) Bu maddeler incelendi inde ö retmenlerin anketi cevaplayan ö retmen adaylar n n alg lar na göre ö retmenlerin yeterli düzeyde olduklar anla lmaktad r. Ö retmenlerin özellikle ders içindeki kesinti engellemelere kar ço unlukla uygun tedbirleri ald klar anla lmaktad r. Anketi cevapland ran 117 kat l mc dan sadece 4 ki i ö retmenlerin s n f içinde olu an kesinti engellemelere kar uygun tedbirleri alma konusunda yetersiz olduklar n dü ünmektedirler. 12. ve 15 maddeler daha çok ö retmenlerin alan bilgisi yeterliliklerini ölçmeye yöneliktir. Bu maddelere verilen cevaplardan ö retmenlerin alanlar nda yeterli olduklar söylenebilir. 6.madde de 12.ve 15. maddelere paralel bir madde olarak dü ünülebilir. Çünkü önceki konu ile i lenen konu aras nda ba kurabilmek alan bilgisini de gerektirmektedir. Bu durum dikkate al nd nda 6. maddeye 117 kat l mc dan 92’si ö retmenlerin orta ve iyi düzeyde olduklar n belirtmektedirler. Ara t rmaya kat l p anketi cevapland ranlar n alg lar na göre ö retmenlerin beceri düzeylerinin dü ük görüldü ü maddeler: Madde 2: Konuya ve hedeflere uygun materyalleri kullanma (f:55, % 47) Madde 3: Konuya ve hedeflere uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanma (f:65, % 56,5) Madde 5: Dersin hedeflerinden ö rencileri haberdar etme (f:47, %40,7) Madde 7: Ö rencilerin soru sormalar n te vik etme (f:51, % 43,6) Madde 8: Ö rencilere dü ünmeyi sa layan sorular sorabilme (f:53, % 43,5) Madde 9: Ö rencilerin etkinliklerini kontrol etme (f:54, % 46,2) Madde 10: Ö renciler s k ld klar nda dersi fazla kesintiye u ratmayacak uygun bir ara verme (F kra ya da örnek olay anlatma vb.) (f:59, % 50,4) Madde 13: Ö retim teknolojilerinden yararlanabilme (f:59, % 50,4) Madde 15: Konuyu gerçek hayatla ili kilendirebilme (f:49, % 41.1) Madde 17: Derse ilgi ve güdünün süreklili ini sa layabilme (f:59, % 50,4) Tablodan anla ld na göre ara t rmaya kat larak anketi cevapland ran ö retmen adaylar yukar daki 10 maddede belirtilen becerilerde ö retmenleri di er maddelerde belirtilen becerilere göre daha dü ük düzeyde yeterli görmektedirler. Bu on madde anketin yar s n olu turmaktad r. Buradan hareketle ö retmen adaylar n n alg lar na göre ö retmenlerin s n f içi ö retimin yönetiminde beceri düzeylerinin dü ük oldu u alanlar n yeterli olduklar alanlara göre daha fazla oldu u söylenebilir. Ara t rma bulgular na göre ö retmenlerin yar s ndan ço unun (% 56,5) konuya ve dersin hedeflerine uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanamad klar anla lmaktad r. Ankete cevap veren 117 ki iden sadece 17’si (%14,5) ö retmenleri konulara ve dersin hedeflerine uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanmada yeterli olduklar n dü ünmektedirler. Anketin di er maddeleriyle kar la t r ld nda 3.maddeye verilen cevaplarda anketi cevapland ran 117 ki iden 65’i (% 55,6) ö retmenleri ad geçen beceri aç s ndan “az” düzeyde yeterli bulmaktad rlar. Bu verilere göre, ö retmenlerin ö retim yöntem ve tekniklerini uygulama konusunda yetersiz olduklar söylenebilir. Oysa etkili ve verimli bir ö retimin gerçekle mesi için uygun yöntem ve tekniklerden yaralanmaya ba l d r.

64

H. 7smail ASLANTAO

Ara t rmaya kat larak anketi cevapland ran ö retmen adaylar n n yüzde elliden fazlas ö retmenlerin ö retim etkinliklerini sürdürürken ö retim teknolojilerinden yararlanma konusunda az düzeyde yeterli olduklar n dü ünmektedirler. Anketi cevaplayan 117 kat l mc dan sadece 15’i (% 12,8) ö retmenlerin bu konuda iyi düzeyde olduklar n belirtmi lerdir. Nitekim ara t r ma esnas nda yüz yüze görü ülen ö retmen adaylar n n bu durumu teyit ettikleri gözlemlenmi tir. Teknolojinin ö retim etkinlerinde kullan lmas dersin verimlili i, ö rencilerin aktif kat l m ve dikkat sürelerinin artmas gibi konularda önemli bir etken oldu u ve ayr ca zamandan ve emekten tasarruf sa lad bilinen bir gerçektir. Dolay s yla ö retmenlerin ö retim etkinliklerinde ö retim teknolojilerinden mümkün oldu unca yararlanmalar ö retimin etkilili i ve verimini art racakt r. Yukar da verilen 10 maddeyle ilgili veriler incelendi inde ö retmenlerin ça da e itimin gere i olan ö rencilerin derse aktif kat l mlar n sa lama konusunda istenen düzeyde olmad klar anla lmaktad r. Aktif kat l m n gere i olan ö renci etkinliklerini kontrol etme, soru sorma, dü ünmeyi sa lay c sorular sorma, ö rencilerin soru sormalar na f rsat sunma, konuyu gerçek hayatla ili kilendirme, ö renciler s k ld klar nda uygun tedbirleri alma gibi konularda ara t rmaya kat l p anketi cevapland ran ö retmen adaylar na göre ö retmenler az düzeyde yeterli görülmektedirler. Ö rencilerin derse aktif kat l mlar n n sa lanmas konusunda ö retmenin i lenen ders konular na uygun dü ünmeyi sa lay c soru sormalar önemli bir etkinliktir. Bu konu ile ilgili maddeye verilen cevaplarda ö retmen adaylar n n 25’i (%21,4) ö retmenlerin iyi düzeyde olduklar n belirtmektedirler. Yine benzer bir madde olan “Ö rencilerin soru sormalar n te vik etme” maddesine verilen cevapta 117 ki iden 51’i (% 43,6) ö retmenlerin bu beceriyi az düzeyde gösterdiklerini dü ünmektedirler. Tablodaki verilere göre ö retmen adaylar n n çok az (17 ki i, %14,5)“Ö renciler s k ld klar nda dersi fazla kesintiye u ratmayacak uygun bir ara verme (F kra ya da örnek olay anlatma vb.)” etkinli inde iyi düzeyde olduklar n ; 59’u (%50,4) az düzeyde yeterli olduklar n belirtmektedirler. Ö retimin etkili olarak yönetilmesinin artlar ndan biri de ö rencilerin derse ilgi ve güdülerinin süreklili inin sa lanmas d r. Bu hususu belirten anketin 17.maddesine verilen cevaplara bak ld nda anketi cevaplayan 117 ki iden 59’u (% 50,4) ö retmenlerin az düzeyde, 17 ki i (514,5) iyi düzeyde yeterli oldu unu belirtmi lerdir. Bu verilere göre ö retmenlerin önemli bir k sm n n ö rencilerin derse ilgi ve güdülerinin süreklili inin sa lanmas nda beklenen düzeyde olmad klar söylenebilir. Tablodaki veriler incelendi inde, anketi cevapland ran ö retmen adaylar n n alg lar n n orta düzeyde yo unla t maddeler: Madde 1: Konunun gerektirdi i sözel ve görsel dili ( ekil, ema, grafik, formül vb.) uygun biçimde kullanabilme (f:66, %56,4) Madde 4: Derse uygun bir giri yapabilme (f:57, % 48,7) Madde 6: Önceki konularla i lenen konu aras nda ba kurma (f:55, %47,0) Madde 16: Dersin sonunda özetleme yapabilme (f:59, 50,4) Madde 18: Övgü, takdir etme ve di er peki tirme ekillerine ba vurma (f:66, %56,8) Ara t rmaya kat l p anketi cevapland ran ö retmen adaylar ö retmenleri “konunun gerektirdi i materyalleri uygun biçimde kullanma” becerisinde “orta 65

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

düzeyde” yeterli görmektedirler. Özellikle kuramsal bilgiye dayal soyut konular n i lenirken konuyu somutla t racak materyallerden yararlanmak dersi ö renci için s k c l ktan kurtard bilinmektedir. Bu nedenle ö retmenlerin konular i lerken ekillerden, grafiklerden, tablolardan ve di er görsellerden yararlanmas mümkün oldu u ölçüde yararlanmas ö retimin yönetimini etkili hale getirece i gözden uzak tutulmamal d r. Anketin 18.maddesinde, orta düzeyde alg laman n ön planda oldu u görülmektedir. Anketi cevapland ran 117 ki iden 66’s (% 56,8) ota düzeyde bir alg lamaya sahiptir. Bu maddenin verilerine bak ld nda, ö retmenlerin, ö renci etkinliklerini peki tirme konusunda orta düzeyde yeterli olduklar kanaatine var lmaktad r. Tabloya göre, orta düzey alg laman n nispeten yüksek oldu u be madde bulunmaktad r. Yine iyi düzeyde alg lanan madde say s orta düzeyde alg lananda oldu u gibi be tir. Di er on maddenin verilerine göre ö retmen adaylar ilkö retimde görev yapan ö retmenleri, s n f içi etkinliklerin yönetimi konusunda az düzeyde yeterli görmektedirler. Tart"!ma, Sonuç ve Öneriler Ara t rmadan elde edilen verilere dayal yap lan çözümlemelerde ara t rmaya kat lan ö retmen adaylar n n % 56’s ilkö retimde görev yapan ö retmenleri “konuya ve hedeflere uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanma” becerisinde az düzeyde yeterli görmektedirler. Etkili ve verimli bir ö retimin etkenlerinden biri de dersin hedeflerine uygun strateji, yöntem ve teknikleri seçip do ru bir biçimde uygulamakt r. Özelikle de ö rencilerin etkin kat l m n sa layan; ö rencileri dü ünmeye, ara t rmaya, i birli ine yönelten yöntem ve teknikleri kullanmak ça da e itim anlay n n gere idir. Bu nedenle ö retmenlerin gerek hizmet öncesi gerek hizmet içinde ö retme strateji, yöntem ve teknikleri konusunda yeterli bir donan ma sahip olmalar sa lanmal d r. Moore (2000:14)’a göre, ö retmen ö rencilere bilgiyi aktarmada güçlük ya yorsa etkili bir ö retimi sa layamaz. Demirel (2004:72)’e göre s n f içinde ö renme-ö retme sürecinin etkili olabilmesi uygun yöntemlerin seçimiyle do ru orant l d r. Bu nedenle ö retmenlerin ö retimde yöntem becerisi ve zenginli ine sahip olmas etkili ö retmenlik için temel bir zorunluluktur. Ara t rmada ö retmenlerin aktif kat l m sa lama konusunda yeterli görülmedikleri anla lmaktad r. Bu beceriyi ölçtü ü varsay lan anketin 2,3,5,7,8,9,10,13,15,17 maddelerine verilen cevaplara bak ld nda ara t rmaya kat lan ö retmen adaylar ö retmenleri büyük ölçüde “az” düzeyde yeterli görmektedirler. Oysa ça da e itim anlay nda e itimin aktif kat l m sa lay c ve ö renci merkezli olmas gerekti i ileri sürülmektedir. Bu anlay n Türk e itim sisteminde tam olarak yerle medi i anla lmaktad r. Bu ara t rmaya benzer baz ara t rmalarda benzer sonuçlara ula ld görülmektedir. Özbek ve Ye il (2009)’in yapt klar bir ara t rmada ö retmen adaylar ö retim elemanlar n , ö retim strateji ve yöntemleri konusunda “az” düzeyde yeterli görmektedirler. Ba ka bir ara t rmada Oen ve Eri en (2002) benzer bulgular elde ettikleri anla lmaktad r. Aksu, Çivitçi ve Duy (2008) Yüksek ö retim ö rencilerinin ö retim elemanlar n n ders uygulamalar ve s n f içi davran lar na ili kin görü leri adl çal mada ö retim elemanlar n n ö rencilerin derse aktif kat l mlar n n 66

H. 7smail ASLANTAO

sa lanmas nda ö renci görü lerine ba vurmu lar ve ö renciler ö retim elamanlar n % 54 oran nda k smen yeterli görürken, % 20 oran nda yetersiz görmektedirler. Anketi cevaplayanlar n ancak % 26’s ö retim elemanlar n ö rencilerin derse aktif kat l m n sa lamada yeterli bulmaktad rlar. Ara t rmada, ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin ö retim teknolojilerinden yararlanmada yeterli olmad klar sonucuna ula lm t r. Ö retim etkinliklerinde ö retim teknolojilerinden yararlanmak, ö retimin hedeflerine daha kolay ve etkin olarak ula lmas n sa layacakt r. Ö retimde teknoloji materyal kullanmay da gerekli k lar. Materyal kullan m ise ö retim ortam n n daha ilgi çekici; ö rencilerin dikkatlerinin uyan k ve derse motive olmalar n sa lay c bir etkisinin oldu u bilinen bir gerçektir. Bilgisayar ve internet gibi araçlar ö retim ortam nda etkili olarak kullanmak ö retimde verimlilik ve etkilili i art racakt r. Ara t rma bulgular na göre ö retmenlerin kendi bran lar n n gerektirdi i konu alan uzmanl nda di er özelliklere göre daha yeterli olduklar anla lmaktad r. K l ç ve Saruhan (2006) taraf ndan yap lan bir ara t rmada, ö retmen adaylar ö retmenlerin en ba ar l olduklar alan “alan ile ilgili temel ilke ve kavramlar kullanma ve konuyu ya amla ili kilendirme” olarak belirtmi lerdir. Sonuç olarak ilkö retimde görev yapan ö retmenlerin s n f içi ö retim etkinliklerinde göstermeleri gereken beceriler aç s ndan beklenen düzeyde olmad klar ve bu sonucun benzer ara t rma sonuçlar ile paralellik gösterdi i anla lmaktad r. Ara t rmaya kat lan ö retmen adaylar n n gözlemlerine dayanan görü lerine göre ö retmenlerin en az yeterli görüldükleri beceri alan n n “konuya ve hedeflere uygun strateji, yöntem ve teknikleri kullanma (f:65, % 56,5)”; en yeterli görüldükleri becerinin ise “ders esnas nda s n f n farkl noktalar nda bulunabilme” oldu u tablodaki verilerden anla lmaktad r. Ara t rmada ula lan sonuçlara göre sunulabilecek öneriler maddeler halinde belirtilmi tir: 1.7lkö retimde görev yapan ö retmenler ça da ö renme yakla mlar , s n f yönetimi, ö retim strateji ve yöntemlerini kullanma, aktif ö renme gibi konularda hizmet içi e itime tabi tutulmal d r. 2. Yeni uygulamaya konulan ilkö retim programlar konusunda uzman ki iler taraf ndan ö retmenlere okullarda yerinde rehberlik ve bilgilendirme yap lmal d r. Kaynakça Aç kgöz, K. Ü. Etkili Ö renme ve Ö retme, Kany lmaz Yay nc l k, 7zmir, 2000. Aksu, M. B., Çivitçi, A ve Duy, B. “Yüksek Ö retim Ö rencilerinin Ö retim Elemanlar n n Ders Uygulamalar ve S n f 7çi Davran lar na 7li kin Görü leri”, nönü Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi, 9(2), 2008, ss. 17–42. Ba ar, Hüseyin. S n f Yönetim, Pegema Yay nc l k, Ankara, 2001. Can, Niyazi. “Ö retmenlerin Geli tirilmesi ve Etkili Ö retmenlik Davran lar ”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Say : 16 (1), 2004, ss. 103–119. Capel, S., Leask, M.,&Tourner, T. Learning to Teach in the Secondary School A Comparison to School Experience, London&New York, Roudledge, 1995. Celep, C. S n f Yönetimi ve Disiplini, Ankara, An Yay nc l k, 2002. 67

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 57 – 68

Demirel, Ö. Genel Ö retim Yöntemleri, Karde Yay nevi, 1998. Demirel, Ö. Ö retme Sanat , Pegema Yay nc l k, Ankara, 2004. Dilemken, M. “Etkili E itim 7çin Etkili Ö retmenlik”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(8), 2008, ss. 213–221. Erden, M. "Ö retmen Yeti tirme Programlar n n Pedagojik Formasyon Derslerinin Geli tirilmesine Yönelik Baz Önerileri", Hacettepe Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi, say : 8, 1992, ss. 133–142. K l ç, A. ve Saruhan, H. “Teknik E itim Fakültesi Ö retmen Adaylar n n Ö retmenlik Becerileri, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16, 2006, ss. 407–417. K ran, H. ve di erleri. Etkili S n f Yönetimi, An Yay nc l k, Ankara, 2009. Korkmaz, 7. 7stenmeyen Davran lar n Önlenmesi, S n f Yönetimi, (Edt. Zeki Kaya), Pegem Yay nlar , Ankara, 2002. Ku uoglu, H. “S n f Ö retmenli i Bölümü Mezunu Aday Ö retmenlerin Kendi Alg lamalar na Göre S n f Yönetimi Alan ndaki Yeterliliklerini Alg lamalar na Dair Görü leri ve Önerileri”, XIII. Ulusal E itim Bilimleri Kurultay , 7nönü Üniversitesi E itim Fakültesi, Malatya, 2004. Moore, K. D. Ö retim Becerileri, (çev. N. Kaya), Nobel Yay nc l k, Ankara, 2000. Sar ta , M. “S n f Yönetimi ve Disiplinle 7lgili Kurallar Geli tirme ve Uygulama, S n f Yönetiminde Yeni Yakla* mlar, (Edt. Leyla Küçükahmet), Nobel Yay n Da t m, Ankara, 2000. Sünbül, A. Murat. “Ö retmen Niteli i ve Ö retimdeki Rolleri”, Kuram ve Uygulamada E itim Yönetimi Dergisi, 8(3), 1996, ss. 597–608. Terzi. A.R. “S n f Yönetimi Aç s ndan Etkili Ö retmen Davran lar ”, Milli E itim Dergisi, 2002, s. 155–156. Özbek, R. ve Ye il R. “Ö retim Elemanlar n n S n f 7çi Ö retim Yeterlikleri”, nönü Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi, 10(2), 2009, ss. 115–128. Oen, H.O. ve Eri en, Y. “Ö retmen Yeti tiren Kurumlarda Ö retim Elemanlar n n Etkili Ö retmenlik Özellikleri”, Gazi E itim Fakültesi Dergisi, Cilt: 22, Say : 1, Ankara. 2002.

68

LKÖ RET M KADEMES NDE GÖREV YAPAN Ö RETMENLER N ÖRGÜTSEL S N Z M DÜZEY N N BAZI DE KENLER AÇISINDAN NCELENMES Habib ÖZGAN Bayram ÇET N** Ebru KÜLEKÇ *** Özet / Abstract Yap lan bu çal man n amac ilkö retim kademesinde görev yapan ö retmenlerin örgütsel sinizm düzeyini belirlemek ve örgütsel sinizm düzeyinin cinsiyet, ya , pozisyon, e itim durumu gibi de i kenlere göre farkl l k gösterip göstermedi ini incelemektir. Bu çal ma tarama modelinde betimsel bir çal mad r. Örneklem olarak 2010–2011 e itim ö retim y l güz döneminde Kilis il merkezinde ilkö retim okullar nda görev yapmakta olan 296 ö retmen seçilmi tir. Veri toplama arac olarak Brandes, Dharwadkar ve Dean (1999) taraf ndan geli tirilmi olan “Örgütsel Sinizm Ölçe i” kullan lm t r. SPSS 17.0 program kullan larak veriler analiz edilmi tir. Verilerin analizinde Frekans, Yüzdelik ve Aritmetik Ortalama, T testi, Tek Yönlü Varyans Analizi kullan lm t r. 8statistikler sonucu ö retmenlerin cinsiyet, e itim durumu, pozisyon, ayn okuldaki görev süreleri ile sinizm düzeyleri aras nda anlaml bir ili ki bulunmam t r. Ya , bran , ö retmenlik mesle inden memnuniyet düzeyleri ve çal t klar okuldan ayr lmak istemeleri ile sinizm düzeyleri aras nda anlaml bir ili ki bulunmu tur. Bu bulgular do rultusunda alanyaz na öneriler sunulmu tur. Anahtar Kelimeler: Örgütsel Sinizm, De i ken, Memnuniyet Düzeyi OBSERVING PRIMARY EDUCATION GRADE TEACHERS ORGANIZATIONAL CYNICISM LEVELS ACCORDING TO THE SOME SPECIFIC VARIABLES The aim of this study is to determine organizational cynicism level of the primary school teachers and to examine whether organizational cynicism level of the primary school teachers changes relating to variables like gender, age, position and learning situation. The study is a kind of survey method descriptive study. The sample is 296 teachers who are working in primary schools in Kilis in fall term of 2010-2011 edeucational year. Formed by Brandes, Dharwadkar ve Dean (1999) Organizational cynicism scale was used as data gathering method. The datas were analysed by the software of SPSS 17.0. Frequency, Percentile, Mean, T test (8ndependent Samples) and One-Way Anova were used for analysing datas. As the result of the statistics significant could not be found between organizational cynicism level and the teacher’s gender, position, learning situation and the tenure at the same school. Significant could be found between the organizational cynicism level and the age, branch, the level of job satisfaction and the desire of leave from the current workplace. Due to this findings suggestions were offered to the literature. Key Words: Organizatioanal Cynicism, Variable, Level of Job Satisfaction

Giri% Bir örgütün varl n ve etkili ini sürdürebilmesi örgütsel amaçlar n gerçekle tirilmesinde görev alan bireylerin etkilili i ile mümkündür. Örgüt

** ***

Yrd. Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi E itim Fakültesi E itim Bilimleri Bölümü. Yrd. Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi E itim Fakültesi E itim Bilimleri Bölümü. Ar . Gör., Kilis 7 Aral k Üniversitesi Muallim R fat E itim Fakültesi S n f Ö retmenli i ABD.

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 69 – 84

çal anlar n n örgütsel amaçlar etraf nda toplanmas , kendilerini i yerlerine ait hissetmeleri ve örgüte ba l l k sa lamalar örgütü amac na ula t rmada etkili oldu u söylenebilir. Örgütlerde kurumsal ba ar y yakalamak, kalite ve verim merkezli yeni uygulamalar gerçekle tirmek büyük ölçüde çal anlar n çal t klar kuruma ili kin tutumlar na ba l d r (Helvac , 2010:383). Bu tutum örgütlerin uzun dönemli etkinli i ve verimlili ini etkilemektedir. Bireyler örgüte sadece örgüt için iyi olan özellikler, yetenekler, tutum ve e ilimlerle gelmemekte, örgüt aç s ndan olumsuz say labilecek tutumlar, ki ilik özellikleri, duygu ve co kularla donanm bir ekilde de gelebilmektedir (Ayd n, 2007:30). Bireyin örgütteki davran , genellikle, örgüt politikas na ve i leyi ine gösterdi i tepki aç s ndan önemlidir (Ayd n, 2007:21). Son y llarda örgütsel sinizm ba l alt nda örgüt çal anlar n n bu olumsuz tutum ve davran lar na daha çok önem verildi i görülmektedir. Sinizm çok boyutlu bir kavram olup felsefe, din, politik bilimler, sosyoloji, yönetim ve psikoloji gibi farkl disiplinlerin konusu olmu tur. Sinizm, “ku kuculuk”, “ üphecilik”, “güvensizlik”, “inançs zl k”, “kötümserlik”, “olumsuzluk” sözcükleriyle yak n anlamlara sahip olmakla beraber, modern yorumunda, bireyin “kusur bulan, zor be enen, ele tiren” anlam daha bask nd r (Erdost vd., 2007:514). Örgütsel sinizm kavram örgüte ili kin “olumsuz duygu”, “küçük dü ürücü” ve “ele tirici” davran ta bulunma e ilimindeki inanç ve duygular kapsamaktad r (Kala an, 2009:39). Örgütsel sinizm kavram nda temel inanç; do ruluk, dürüstlük, adalet, samimiyet ve içtenlik ilkelerinden yoksun olmakt r (Abraham, 2000:269). James (2005) örgütsel sinizmi, “bir bireyin olumsuz inançlarla, duygularla ve ili kili davran larla ekillenen i veren örgütüne ili kin tutumlarla ba lant l olup; çevresel etkenlerle de i ikli e aç k olan sosyal ve ki isel deneyimlerin geçmi ine bir cevap” olarak tan mlam t r (Akt: Kala an, 2009:39). Dean ve di erlerine (1998:345)’e göre örgütsel sinizm bir insan n çal t kuruma kar olu turdu u olumsuz tutumdur. K saca örgütsel sinizmi ki ilerin çal t klar kuruma kar ; öfke, k zg nl k, hayal k r kl , ümitsizlik gibi negatif duygulara sahip olmas eklinde tan mlayabiliriz. Dean ve di erlerine (1998:345)’e göre örgütsel sinizm bili sel, duyu sal ve davran sal olmak üzere üç boyutu kapsamaktad r: 1.Bili sel (8nanç) Boyut: Bu boyutta, “örgütsel sinizmin dürüstlükten yoksun oldu u inanc ” vurgulanmaktad r. Bili sel boyut ile örgütsel sinizm aras ndaki ili ki incelendi inde, örgütlerinde sinik tutuma sahip bireylerin örgütsel ilke ve kurallardan yoksun, resmi i ler ve kurallar ciddiye almayan, tutars z, yalan ve hile dolu davran lar sergileyen, di er insanlara güvenmede sorun ya ayan, ki isel ç karlar ön planda olan özelliklere sahip olduklar söylenebilir (Brandes, 1997:30; Dean ve di ., 1998: 345– 346). Bu boyuttaki çal anlar ç karlar u runa samimiyet, içtenlik, dürüstlük ve do ruluk gibi de er yarg lar n göz ard ederek; vicdans z ve ahlak d davran larda bulunabileceklerdir. 2.Duyu sal (Duygu) Boyut: Örgüte kar olu an negatif duygular kapsamaktad r. Örgütsel sinizmin duygusal boyutu, sayg s zl k, öfke, s k nt ve utanç duymak gibi kuvvetli duygusal tepkileri kapsamaktad r (Abraham, 2000:269). Bu boyutta sayg s zl k, kar s ndakini küçük görme, öfke, k zg nl k duymak, di erlerinden

70

Habib ÖZGAN-Bayram ÇET8N-Ebru KÜLEKÇ8

nefret etmek, kendini be enmi lik, ahlaki bozulma, hayal k r kl na u rama ve güvensizlik duygular n n yer ald belirtilebilir. (Kala an, 2009:46). 3.Davran sal Boyut: Tutum taraf ndan ekillendirilmi , gözlenebilir hareketler olarak tan mlanmaktad r (Kala an, 2009:47). Bu boyuttaki birey olumsuz ve ço u zaman insan küçük dü ürmeye yönelik davran larda bulunabilir (Dean ve di ., 1998:346). Bu boyutta çal an çal t kurum hakk nda küçük dü ürücü sözler söyleyip kurumunu ele tirebilir. Sinizm kavram özellikle örgütsel davran alan nda dikkat çeken konulardan birisi olarak kar m za ç kmaktad r. E itim örgütlerinde örgütsel davran n çözümlenmesi, di er örgütlere göre büyük önem ta maktad r. Çünkü bu örgütlerin ürünü insand r (Çelik, 2002). E itim sistemi girdisi ve ç kt s insan olan ve hizmet üreten bir sistemdir (Ti man&Ta demir, 2008:8; Bayrak, 2005:195). Bu sistemin ba ar s , onu i letecek insanlar n niteli ine ba l d r. Hiçbir e itim sistemi, onun içinde görev alan insanlar n niteliklerinin üstünde bir hizmet ve ürün üretemez. Bu nedenle e itim sistemi içinde görev alan insan kaynaklar n n özellikle de ö retmenlerin niteli i, üretilecek hizmet, ürün ve sonuçlar n niteli i yönünden son derece önemlidir (Ti man&Ta demir, 2008:110). E itim sisteminin en önemli ö esi olarak ö retmenleri kabul ediyorsak ö retmenlerin de her türlü duygu, dü ünce ve tutumlar n n do rudan e itim sistemini etkilemesi kaç n lmazd r. E itim örgütlerinde ö retmenler baz olumsuz deneyimler ya amaktad r. Ö rencilerin ö renememe durumlar , velilerin ilgisizli i, di er ö retmenler ve okulda çal an personelle ya anan ileti im sorunlar , okul yöneticilerinin yetersizli i ve bask s , ö retmenlik mesle inin maddi aç dan yetersiz olu u gibi birçok durumla kar kar ya kalmaktad rlar. Belirtilen bu durumlar, ö retmenleri mutsuz etmekte, okula ve meslekta lar na kar olumsuz duygular beslemelerine neden olmaktad r. Bu ko ullar do rultusunda ö retmenler okulda sinik tutumlar sergilemeleri kaç n lmazd r. Bu da gerek ö renci ve di er ö retmenler gerekse e itim örgütü aç s ndan birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Yap lan bu çal mada da ö retmenlerin çal t klar okula kar olumsuz duygu ve tutumlar n ölçmek ve bunlar n cinsiyet, ya , bran , e itim durumu vb. de i kenler aç s ndan incelemek hedeflenmektedir. Çal&%man&n Amac& ve Önemi E itim örgütü girdisi ve ç kt s insan olan ve hizmet üreten dinamik örgütlerden biridir. Bu örgütlere istenilen nitelikte ö renci yeti tirmek önemli ve öncelikli bir konudur. Bu da ancak e itim sürecini etkileyen ö retmenlerin olumlu duygu ve tutumlar yla mümkün olabilmektedir. Ö retmenlerin örgütsel sinizm tutumlar n n da bu süreci etkileyece i dü ünülmektedir. Bu aç dan ö retmenlerin sinizm düzeylerini belirlemek ve bu konuda önerilerde bulunmak bu çal mada önemli görülmektedir. Yap lan bu çal man n amac ; e itim kurumunun önemli bir ö esi olan ö retmenlerin çal t klar okula kar olu turduklar sinizm düzeyini belirlemektir. Ayr ca cinsiyet, ya , pozisyon gibi de i kenler ile örgütsel sinizm düzeyleri aras nda anlaml bir ili kinin olup olmad n incelemektir. Bu amaçlar do rultusunda a a daki sorulara cevap aranmaya çal lm t r:

71

SBArD

Mart 2011, Say 17, sh. 69 – 84

1.8lkö retim kademesinde görev yapan ö retmenlerin örgütsel sinizm düzeyleri nedir? 2.8lkö retim kademesinde görev yapan ö retmenlerin örgütsel sinizmin alt boyutlar ndan bili sel, duyu sal ve davran sal sinizm düzeyleri nedir? 3.8lkö retim kademesinde görev yapan ö retmenlerin cinsiyet, ya , bran , e itim durumu, çal t klar okuldaki ö retmen say s , görev süresi, pozisyon gibi de i kenlere göre çal t klar okula kar olu turdu u sinizm düzeyleri aras nda anlaml bir fark var m d r? 4.8lkö retim kademesinde görev yapan ö retmenlerin ö retmenlik mesle inden memnun olma dereceleri ve çal t klar okuldan ayr lma dü üncelerine ile çal t klar okula kar olu turdu u sinizm düzeyleri aras nda anlaml bir ili ki var m d r? Yöntem Yap lan bu çal ma tarama modelinin kullan ld betimsel bir çal mad r. Tarama modeli geçmi te ya da halen var olan bir durumu var oldu u ekliyle betimlemeyi amaçlayan ara t rma yakla m d r. Ara t rmaya konu olan, birey ya da nesne kendi ko ullar içinde ve oldu u gibi tan mlanmaya çal l r. Onlar herhangi bir ekilde de i tirme, etkileme çabas gösterilmez (Karasar, 2005). Evren Örneklem Ara t rman n evrenini 2010–2011 e itim ö retim y l güz döneminde Kilis il merkezinde ilkö retim okullar nda görev yapmakta olan ö retmenler olu turmaktad r. Ara t rman n örneklemini ise basit tesadüfî örnekleme yöntemiyle seçilen 320 ö retmen olu turmaktad r. 320 ö retmene anket çal mas uygulanm t r, ancak hatal ve eksik doldurulan 24 anket de erlendirilmeye al nmam t r. 8statistikî analizler 296 ö retmen üzerinden gerçekle tirilmi tir. Ö retmenlerin % 54,4’ünün erkek, % 45,6’s n n kad n oldu u, % 40,2’si 30 ya ve alt nda, 31–40 ya aras ndaki ö retmenlerin oran % 41,6’d r. Veri Toplama Arac& Veri toplama arac olarak Ki isel Bilgi Formu ve Örgütsel Sinizm Ölçe i kullan lm t r. Birinci bölüm ya , cinsiyet, mezun olunan fakülte, bran , pozisyon gibi ki isel bilgileri içeren sorulardan olu maktad r. 8kinci bölümde Brandes, Dharwadkar ve Dean (1999) taraf ndan geli tirilmi olan 13 maddelik, aç klay c ve do rulay c faktör analizleriyle geçerlik ve güvenirlik çal malar yap lm “Örgütsel Sinizm Ölçe i” kullan lm t r. Bu ölçek, Brandes (1997) taraf ndan geli tirilmi 14 maddelik örgütsel sinizm ölçe inin gözden geçirilmi formudur. Bu formda, davran sal boyutta yer alan bir madde ç kar lm t r. Örgütsel sinizm ölçe inde bili sel, duyu sal ve davran sal olmak üzere üç boyut yer almaktad r. Bili sel boyutta be madde, duyu sal boyutta dört madde ve davran sal boyutta dört madde bulunmaktad r. Brandes ve di erleri (1999) bili sel boyuttaki maddelerin faktör yüklerinin 0,63 ile 0,81; duyu sal boyuttaki maddelerin faktör yüklerinin 0,75 ile 0,80 ve davran sal boyuttaki maddelerin faktör yüklerinin 0,54 ile 0,80 aras nda de i ti ini hesaplam lard r. Ayr ca, boyutlar n Cronbach Alpha 8ç Tutarl l k Katsay lar s ras yla 0,86, 0,80 ve 0,78 olarak hesaplanm t r. Ölçekte “Tamamen Kat l yorum” (5), “Kat l yorum” (4), “K smen 72

Habib ÖZGAN-Bayram ÇET8N-Ebru KÜLEKÇ8

Kat l yorum” (3), “Kat lm yorum” (2), “Hiç Kat lm yorum” (1) eklinde s ralanan be li Likert tipi derecelendirme ölçe i kullan lm t r. Bu ölçekten al nabilecek en yüksek puan 65 ve en dü ük puan 13’tür. Verilerin Analizi Veri toplama araçlar nda “Tamamen Kat l yorum” (5), “Kat l yorum” (4), “K smen Kat l yorum” (3), “Kat lm yorum” (2), “Hiç Kat lm yorum” (1) eklinde s ralanan belirli bir ifade ya da probleme kat lma derecesine dayanan Likert tipi be li derecelendirme ölçe i kullan lm t r. Örgütsel sinizm düzeyini belirlemede 13-65 puan aral kullan lm t r. Puan de eri yükseldikçe okula kar olu an sinizm düzeyinin yükseldi i puan de eri dü tükçe de sinizm düzeyinin dü tü ü söylenebilir. Veriler 0.05 anlaml l k düzeyinde ele al nm t r. Ancak Y = 0,01 ve Y = 0,001 düzeyinde ortaya ç kan anlaml farkl l klar da gösterilmi tir. Verilerin analizinde istatistik paket program kullan lm t r. Frekans, yüzde da l m , aritmetik ortalama, standart sapma de erlerine yer verilmi tir. 8ki ili kisiz örneklem ortalamalar aras ndaki fark n anlaml olup olmad n test etmek için t-testi, ili kisiz iki ya da daha çok örneklem ortalamas aras ndaki fark n s f rdan anlaml bir ekilde fakl olup olmad n test etmek amac yla tek yönlü varyans analizi (One Way ANOVA) kullan lm t r. Verilerin güvenirlik analizinde iç tutarl k katsay s ndan yararlan lm t r. Bulgular Ara t rma kapsam na giren ö retmenlerin örgütsel sinizm ölçek maddeleri ve ölçe in tümüne ili kin ortalama ve standart sapma düzeyleri Tablo 1’de verilmi tir. Tablo1. Ö retmenlerin Maddelere ve Ölçe in Tümüne Ait Ortalamalar ve Standart Sapma Puanlar 8fadeler 1

Çal t m kurumda, söylenenler ile yap lanlar n farkl oldu una inan yorum.

296

2.50

1.13

Kat lma Derecesi Kat lm yorum

2

Çal t m kurumun politikalar , amaçlar ve uygulamalar aras nda çok az ortak bir yön vard r. Çal t m kurumda, bir uygulaman n yap laca söyleniliyorsa, bunun gerçekle ip gerçekle meyece i konusunda ku ku duyar m. Çal t m kurumda, çal anlardan bir ey yapmas beklenir, ancak ba ka bir davran ödüllendirilir. Çal t m kurumda, yap laca söylenen eyler ile gerçekle enler aras nda çok az benzerlik görüyorum. Çal t m kurumu dü ündükçe sinirlenirim.

296

2.39

1.00

Kat lm yorum

296

2.40

1.02

Kat lm yorum

296

2.40

1.09

Kat lm yorum

296

2.31

0.98

Kat lm yorum

296

1.91

1.01

Kat lm yorum

3 4 5 6

N

SS

73

SBArD

7

Çal t

8

Mart 2011, Say 17, sh. 69 – 84

296

1.83

0.95

Kat lm yorum

Çal t m kurumu dü ündükçe gerilim ya ar m.

296

1.83

0.95

Kat lm yorum

9

Çal t m kurumu dü ündükçe içimi bir endi e duygusu kaplar.

296

1.86

0.95

Kat lm yorum

10

Çal t m kurum d ndaki arkada lar ma, i te olup bitenler konusunda yak n r m.

296

2.31

1.09

Kat lm yorum

11

Çal t m kurumdan ve çal anlar ndan bahsedildi inde, birlikte çal t m ki ilerle anlaml bir ekilde bak r z. Ba kalar yla, çal t m kurumdaki i lerin nas l yürütüldü ü hakk nda konu urum.

296

2.46

1.16

Kat lm yorum

296

3.08

1.08

K smen Kat l yorum

Ba kalar yla, çal t m kurumdaki uygulamalar ve politikalar ele tiririm.

296

2.82

1.14

K smen Kat l yorum

12 13

m kurumu dü ündükçe hiddetlenirim.

Tablo 1 incelendi inde, en yüksek aritmetik ortalaman n “Ba kalar yla, çal t m kurumdaki i lerin nas l yürütüldü ü hakk nda konu urum. (X=3.08)” ve “Ba kalar yla, çal t m kurumdaki uygulamalar ve politikalar ele tiririm. (X=2.82)” maddeleri için hesapland görülmektedir. En dü ük ortalaman n ise, “Çal t m kurumu dü ündükçe hiddetlenirim. (X=1.83)” ve “Çal t m kurumu dü ündükçe gerilim ya ar m. (X=1.83).” maddeleri oldu u görülmektedir. Örgütsel sinizm ölçe ine ait maddelerin aritmetik ortalamalar dikkate al nd nda ö retmenlerin çal t klar okula kar olumsuz duygu ve dü ünceler içeren maddelere kat lmad n yaln zca okuldaki i leyi in yürütülmesi ve okulun politikas n n ele tirilmesi konusuna k smen kat ld klar söylenebilir. Tablo 2. Örgütsel Sinizmin Boyutlar na Göre Ö retmenlerin Sinizm Düzeyleri Boyutlar Bili sel Duyu sal Davran sal Genel Toplam

N 296 296 296 296

2.41 1.85 2.66 2.30

SS

Düzey

4.29 3.62 3.32 8.92

Dü ük Dü ük Orta Dü ük

Ö retmenlerin örgütsel sinizm düzeyleri boyutlar bak m ndan kar la t r ld nda en yüksek düzeyin davran sal boyutta oldu u görülmektedir. Bili sel (X=2.41) ve duyu sal (X=1.85) boyutun “Dü ük” düzeyde, davran sal boyutun (X=2.66) “Orta” düzeyde oldu u görülmektedir. Ayr ca ö retmenlerin genel sinizm puanlar n n ortalamas n n (X=2.30) “Dü ük” düzeyde oldu u belirlenmi tir. Ö retmenlerin sinizm düzeyinin kad n ve erkek ö retmenler aras nda anlaml farkl l k gösterip göstermedi ini belirlemek amac yla yap lan t-testi sonuçlar Tablo 3’te verilmi tir.

74

Habib ÖZGAN-Bayram ÇET8N-Ebru KÜLEKÇ8

Tablo 3. Örgütsel Sinizm Düzeyinin Cinsiyete Göre T-Testi Sonuçlar Cinsiyet Kad n Erkek

N 135 161

30,11 30,20

SS

sd

t

p

8,66 9,16

294

-0,90

0.92

Tablo 3’e bak ld nda ö retmenlerin okula yönelik sinizm düzeylerinin cinsiyete göre anlaml bir farkl l k göstermedi i görülmektedir, [t(294)=0.90, p
View more...

Comments

Copyright © 2020 DOCSPIKE Inc.